Kemal CAN
Küresel sistemin her cephede süreklileşen krizlerinin ve yerine gelecek olan henüz netleşmeden dağılan dengelerin yanında, bu dönemin ürettiği iktidar ve lider prototipi de, yöntemin yaygınlaşmasında son derece etkili. Öngörülemez çıkışlar yapabilmeleri; Trump örneğinde görüldüğü gibi güçlü yönetim geleneklerine uymama lüksleri; kabalığı açık sözlülük, fırsatçılığı zeka, keyfiliği devrim diye pazarlayabilmeleri; her türden düşmanlığı kışkırtmaktan hiç endişe duymamaları; çatışma ve savaş lafını dillerinden hiç düşürmemeleri ortak özellikler.
Yeni bir yıla girerken, en azından ilk günlerinde daha umutlu hissetmek, daha iyimser şeyler duymayı (elbette yazmayı) istemek çok doğal. İşte bu yüzden yılın ilk yazısını yazmak, “gidiyor işte” diye sıyrılma imkanı veren yılın son yazısını yazmaktan çok daha zor. Geçen yılı kapatırken hazırlanan almanakların hiçbiri, pek parlak bir bilanço ortaya koymadığı gibi, gelen yıla dair de çok iyimser beklentiler müjdelemedi. Sadece yılbaşı gecesi yaşananlar -Taksim’deki Suriyeliler üzerinden çıkan tartışmalar- bile kutuplaştırmanın ne kadar derinleşmeye, yayılıp saçaklanmaya müsait olduğunu gösterdi. Eğlenmesi zorlaştırılan, sokakları yasaklanan, mutlu olması suç haline getirilen, ekmeği/hakkı küçültülen ve huzurlu olmasına izin verilmeyen insanların, bu sıkışmışlığın yarattığı öfkeyi nasıl da işaret edilmiş ötekilere çevirebildiğine tanık olduk. Durumdan duyulan rahatsızlığın, neden olanlara gösterilemeyen (sonuç alamayan) tepkinin, nasıl da başka mağdurların/kurbanların üzerine çevrilerek rahatlatılmaya çalışıldığını gördük. Herkesin nasıl dişine göre düşman seçmeye, kolay/tehlikesiz hedeflere yönelmeye teşne olduğunu izledik. Irkçılığın, nefret dilinin, faşist aklın yeri geldiğinde nasıl ödünç alınarak kullanıldığını, kullanılırken de bambaşka gerekçelerle açıklandığını dinledik.
Memleket ahvalinden konuşmaya devam edince, yılın ilk yazısı için katlanılabilir bir kötülük- karanlık bulmak zorlaşacak. Dünya açısından da, ne geçen yılın, ne gelecek yılın bir iyimserlik imkanı sağlamadığı ortada. Ama dünya meselelerinden konuşmak, ne kadar yanıltıcı da olsa, uzaktaki şeylerden bahsetmek gibi geldiği, aslında ne kadar içeride olduğu görmezden gelinebildiği için, hep daha az rahatsızlık verir. O yüzden, yılın ilk yazısı zorluğunu dünya meseleleri üzerinden atlatmayı denemek fena bir fikir değil. 2018’i doğrudan içinde olduğumuz bölgeyi yakından ilgilendiren ve birçok süreci de derinden etkileyecek bir gelişmeyle tamamlamıştık: ABD Başkanı Trump’ın Suriye’den çekilme kararı. Bunun, pek çok alanda askeri varlığını ve güvenlik hizmetini paralı bir servis gibi görmekte olduğunu açıkça söylemeye başlayan ABD’nin içine kapanması anlamına gelip gelmeyeceği halen tartışılıyor. Ancak, dünyada askeri, ekonomik ve siyasi blokların, dengelerin ve ilişkilerin önemli ölçüde başkalaştığı ortada. Dış politika ve ulusal çıkar meselelerinin, daha tanımlı ve süreklilik arz eden karakterinin değiştiği, artık bu konudaki ezberlerin pek açıklayıcı olmadığı görülüyor. Belirsizliğin, öngörülemezliğin ve giderek kısalan vadelerdeki geçici pozisyonların daha belirleyici olduğu izleniyor.
Belirsizlik, öngörülemezlik ve kısa vadeli fırsatlara göre hareket edilmesi, çok genel anlamda sürpriz çatışmalara imkan veren, risklerin ve gerilimlerin arttığı bir zemin yaratır, yaratması beklenir. Oluşan istikrarsız alanda, üretilen yüksek gerilimin etkisiyle beklenmedik çatışmalar yaşanması büyük olasılıktır. Ancak, bazen de belirsizlik ve öngörülemezlik, kısa vadede gerçek ve sert çatışma olasılıklarını düşüren, radikal hamleleri durduran bir durum yaratabiliyor, hatta zaman zaman geçici bir kararlı denge bile üretebiliyor. Süreklilik kazanan belirsizlik, çeşitli yeni fırsat kapılarını açabildiği için pozisyon zenginliği sağlayabiliyor. Bu işleyişin yarattığı esneklik de, pazarlıkta sert, eylemde gevşek ara dönemler üretiyor. Son yıllarda dünya üzerindeki birçok gerilim alanında böyle bir süreç işledi. Özel olarak hayli yakınımızda yaşanan ve büyük ölçüde her açıdan içinde olduğumuz Suriye meselesinde de bunun sayısız örneğine tanık olundu. Suriye’de uygulanan vekalet savaşları da, asıl aktörlerin doğrudan çatışmasını engelleyen bir faktör olarak devredeydi. Çok kabalaştırarak söylersek: Suriye, her aktörün kendi dişine göre bir düşmanla doğrudan girmediği ama yönetebildiği çatışmalar sayesinde oyunda kalabildiği, pozisyon üretebildiği bir alan oldu. Tabloya her aşamada belirlilik, süreklilik atfedenler ise kaybetti.
Başta yöntemin laboratuvarı olan Suriye olmak üzere, dünyadaki birçok çatışma noktasında belirsizliğin bir yönetme biçimine dönüşmesi dönemin ruhuyla da çok ilişkili. Küresel sistemin her cephede süreklileşen krizlerinin ve yerine gelecek olan henüz netleşmeden dağılan dengelerin yanında, bu dönemin ürettiği iktidar ve lider prototipi de, yöntemin yaygınlaşmasında son derece etkili. Öngörülemez çıkışlar yapabilmeleri; Trump örneğinde görüldüğü gibi güçlü yönetim geleneklerine uymama lüksleri; kabalığı açık sözlülük, fırsatçılığı zeka, keyfiliği devrim diye pazarlayabilmeleri; her türden düşmanlığı kışkırtmaktan hiç endişe duymamaları; çatışma ve savaş lafını dillerinden hiç düşürmemeleri ortak özellikler. Bütün bunlar daimi bir gerilim ve bütün gerilim alanları için öngörülemez bir zemin sunuyor. Hep düşmanlar, tehlikeler, büyük tehditler ve onlara karşı acımasızca -acınırsa acınacak hale düşülecek- yürütülmesi gereken bir mücadeleye ihtiyaç var. Ancak, bu iktida/lider üslubunun bir başka özelliği de, kimi mafyatik, kimi bezirgan, kimi de düzenbaz olarak sınıflanacak olsa da, hemen hepsinin dış politikaya “tüccar” aklıyla yaklaşmaları. Dış politikada “çıkar” meşruiyetinin daha eski bir tarihi var elbette, ama zaman zaman “çıkarın” kap-kaç seviyesine kadar düştüğü izlenebiliyor. Ve bu tüccar aklı bazen de gerçek bir çatışmayı/kapışmayı da engelliyor.
Dünyanın içinde bulunduğu atmosfer, belirsizlikler ve çatışma potansiyelindeki artışın gösterdiği yön konusunda canlı bir tartışma devam ediyor. Kimileri oluşan uluslararası şartları geçen yüzyılın başındaki durumla kıyaslayarak 3. dünya savaşı olasılığından bahsediyor. Bazı yorumcular, artık savaş konseptinin de değiştiğini ve bu yüzden başlamış olan bir paylaşım savaşının içinde yer aldığımızı söylüyor. Küresel krizler ve iklim değişikliği nedeniyle yeni bir kavimler göçünün eşiğinde olduğumuza ve bu yüzden kuvvetli bir içe kapanma dönemine girileceğine dair öngörüler de mevcut. Sonu konusunda farklı yaklaşımlar olsa da, mevcut veya bilinen dengenin çatırdadığı genel bir kabul haline geldi. Geçen yüzyılın başıyla benzerlikler kuran yaklaşımlara dönersek, bu dönemin maceracı liderlerinin, geçen yüzyıldakiler gibi tetikleyebilecekleri çatışmalar konusunda uyarılar gündeme geliyor. Fakat, bu devrin lider profilinin -tüccar aklının uzantısı olarak- fazlasıyla bugünle ilgili olması, bir gelecek dair risk iştahlarını düşürüyor. Önceki yüzyılda kazanmayı istedikleri savaşlar için bütün dünyayı uçuruma sürükleyenlerin yerinde şimdi sadece kazanabilecekleri savaşların pazarlık gücüyle en fazlasını kazanmaya çalışanlar var. Gücünü denk ve üstün güçlerle sınamak yerine, zayıfların üzerinde göstermeyi tercih edenler. Dolayısıyla şimdilik açık çatışmaları durduran bu durum, ezilen halklar için bir züğürt tesellisi yaratmaya yetmiyor.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025