Kemal CAN
Neredeyse AKP iktidarı kadar eski bir inanış var: “Yoksul ve cahil” insanların küçük faydalar karşılığında ikna olduğu, patates ve makarna dağıtılarak oy temin edilebildiği. Zaman zaman televizyon programlarında, köşe yazılarında gündeme getirilen bu abartılı tezin açık destekçileri kadar, mahcup inananlarının, örtülü imalarla kullananlarının da hiç az olmadığı defalarca görüldü. Anlaşılmaz veya kabullenilmesi zor durumlarda, bulunan gerekçelerin rasyonelliği konusunda titizliğin azaldığı bilinen gerçek. Mesnetsiz bir elitizmden açık ve örtülü ırkçılığa kadar uzanan bir kültürel arka plandan da bahsetmek mümkün. Hatta bütün dünyaya yayılan “popülizm belası” eşliğinde, bu iddianın liberal temsili demokrasiyi tehdit eden küresel bir hayalet haline geldiği de söylenebilir. Yani Aysun Kayacı’nın tepki çeken “çobanın oyu ile benimki eşit mi olacak” çıkışının dünyada da konuşulduğu günlerden geçiliyor. Fakat bu iddianın etrafında yapılan tartışmaların da, en az iddianın kendisi kadar irrasyonellik sınırlarını zorlayacak düzeylere ulaştığı zamanlar oldu.
Özellikle AKP iktidarının ilk dönemlerinde, yoksul kesimlere dönük kaynak transferlerinin seçmen üzerindeki etkilerinden, popülist iktisat politikalarının yarattığı oy manipülasyonundan bahsetmeye kalkanlar, konuyu tartışmaya açma denemeleri, elitizm etiketi yeme riskini almak zorunda kalıyordu. O dönem AKP iktidarını tanımlama ve “tarihsel bir bağlama” oturtma işini gönüllü veya ihale usulü almış olanlar ve sınırlı sayıdaki AKP entelektüeli böylesi imaları daha yapılmadan yakalamakta mahirdi. Dönemin hakim eğiliminin dışından gelebilecek bütün sorulara “niyet okuma” barajı kuranlar, iktidara ve tabanına dönük sorulardaki bütün “niyetleri” hızla tespit edebiliyorlardı. “Sınıf filan” diyenler de zaten ideolojik zaaflarla sakatlanmış, devrini tamamlamış çevrelerdi. O dönemin -ve sonranın- popüler kavramı “sosyoloji” de, bu tartışmanın esas anahtarıydı: “AKP’nin üzerine oturduğu sosyoloji”, kendiliğinden pozitif bir rota üretiyor ve neredeyse bilimsel bir zorunluluk halindeki tarihsel rolünü icra ediyordu. Tanıl Bora’nın 6 Haziran 2018’de Birikim Haftalık’ta yazdığı “Sosyoloji” yazısında hem o günlerden hem sonrasından veciz örnekler mevcut.
Tanıl Bora, “sosyoloji” lâfının, doğrudan doğruya “toplum” veya “toplumsal grup” yerine geçmesinden söz ediyor.: “Sosyal teoride sosyolojizm denen arızanın uç bir örneğidir bu: Toplumsal fenomenleri psikolojik, kültürel, tarihsel, politik veçhelerinden soyundurup salt sosyolojik belirleyene indirgemek ve oradan bir determinizm çıkarmak. Toplumu, toplumun mensuplarını özne değil nesne olarak düşünmeye meyledersiniz o zaman. Bir toplumsal grubun mensuplarının tutumları, tercihleri, iradeleri olabilir ve bunlar kendi içinde de ayrışabilir, oysa bir sosyolojinin mensupları’ndan bunu bekleyemezsiniz. Onlar, sosyolojileri üzere, sosyolojileri icabı davranacaklardır, imâ edilen budur. O zaman ‘sosyoloji’, politik olanı ikame eder, giderek politikaya yer bırakmaz.” Siyasete alan bırakmayan pek çok gelişmeyle birlikte, bu akıl yürütme biçimi de hükmünü olmasa bile iddiasını hala devam ettiriyor. Ancak bugün, geçmişte iktidarın “sosyolojisine” pozitif özellikler yükleyenler, şimdi aynı kesimlerin politik tavırları konusundaki kestirimlerinde aynı yöntemi kullanarak bambaşka noktalara varıyorlar.
İktidar çevresinin, hamaset sosuyla takviye edilmiş –hatta artık sadece sostan ibaret hale gelmiş- biçimde “hakim sosyoloji” açıklamasını halen kullandığını biliyoruz. İktidarın “milli ve yerli” olarak formüle ettiği kalabalık, standart popülist diskur uyarınca asıl milleti temsil ediyor ve yekpare bir “sosyolojiye” dayandırılıyor, bir de bunun karşısındaki “düşman sosyoloji” işbirlikçi elitler var. İşin bu tarafında siyaset biliminin popülizm literatürü açısından fazla bir mesele yok. Meselenin muhalefet tarafında ise işler biraz daha karışık. Patates-makarna üzerinden yapılan siyasi davranış analizlerinin, kolay tüketim malına çevrilmiş milliyetçi-muhafazakar hezeyanların servisine kolayca uyarlanmış olması da bir yere kadar anlaşılır. Asıl garip olan daha önce bu “sosyolojiye” pozitif anlamlar yüklemiş, patates-makarna çözümlemesine çok sert tepki göstermiş olanların, yeni sürüm oy devşirme açıklamalarına hararetle destek veriyor olması. İktidarın askeri-polisiye harekatlar eşliğinde yaptığı milliyetçi-muhafazakar sembol ve heyecan arzının tek sonucu olacağı, her durumda iktidara yarayacağı iddiası, “patates-makarna verilerek oy toplanıyor” rahatlığında genel bir “analize”, “liberal endişeye” dönüşüyor.
İktidarın atakları karşısında kalabalığın ve akıntının dışında kalmanın riskinden korkan muhalefet çevreleri, gönüllü veya “içleri sızlayarak” hizaya giriyor ve koroya dahil oluyor. Davranışlarını gerekçelendirmelerinde de, iktidar tarafından çerçevesi çizilen hassasiyetlerin belirleyiciliğine yüklenen aşırı önem var. İktidardan patates ve makarna alanların tercihleri konusunda nasıl bir kuşkuları yoksa, aynı iktidarın hamaset tazyikinin de kesin ve tartışmasız etkisinden o kadar eminler. En azından davranışlarını böyle açıklamak konusundaki imkanı harcamak istemiyorlar. Çünkü ilişki kurmak veya teması kaybetmemek için bu havuzda kalmak zorunda olduklarına inanıyorlar. Ancak muhalefetteki aktörlerin bu aşırı resesif tutumuna itirazı olanlar içinden, iktidarın her durumda istediği sonucu alabileceğine ilişkin inanca destek verenler de az değil. Onlar da, iktidarın refleks olarak ortaya koyduğu ve geçici olarak yaratabildiği her durumu, arkasındaki “sosyolojiyi” kolayca sürükleyebildiği bir sonuç gibi okumak istiyorlar. Makarna dağıtılarak iradesizleşmiş kalabalıkların sürüklendiğine şiddetle itiraz edenler, savaş servisinin yaratacağı etki konusunda şüpheci olmaktan kaçınıyor. Oysa ortaya çıkmış, yaratılmış durumlar ile gündeme gelebilecek ve gelişmekte olan sonuçları aynı nedensellik zinciri ile açıklamak, her iki gidiş yolu için de sorunlu.
“İktidar -makarnayla sembolleştirilen- bazı destekler sağlıyor, bu transferlerin yöneldiği kesimlerden de oy alıyor. Bu mantıksal zincir, “makarna dağıtılınca oy garanti veya makarna yoksa oy gelmez” iddiasına kadar ilerletilebilir. Böyle bir açıklama dizisi ne kadar saçma ise iktidarın kolay harekete geçirilebilir, gürültü çıkartılabilir hamlelerle daima aynı sonucu alabileceği iddiası da o kadar zayıf. Söz konusu toplum kesimlerinin, aslında bütün insanların, özne olmaktan çıkıp nesne olarak işlem gördüğü inancı, buna uyumlananlar kadar, bundan tiksintiyle bahsedenler için de geçerli. Verili veya bir süreliğine yaratılabilmiş bir durum, zorunlu ve sürekli bir sonucun kanıtı değil. Tam tersi böyle bir mesnetsiz iddianın taşıyıcısı olmak, durumun etki süresini uzatıp bir zorunlu sonuçmuş gibi algılanmasına yol açıyor. “Makarna sosyolojisinin” yerini almış olan “savaş sosyolojisi” de böyle bir kafa karışıklığı üretiyor. Somut oy ve güç artışı görülen 2015’deki iki seçim dışında, iktidarın milliyetçi hezeyanları tetiklediği askeri ve polisiye hamlelerle gücünü (oyunu) artırdığı bir örnek yok. “Allah’ın lütfu” 15 Temmuz dahil, bütün Suriye operasyonları ve total olarak “beka stratejisi” sonuçları ortada. İktidarın servis ettiği ideolojik materyallerle durumu kontrol edebildiği, idare edebildiği doğru ama desteğini (oyunu) artırdığına ve bunu hep başarabileceğine ilişkin bir kanıt yok. Dikkate alınacak hakikat nasıl tarif edilirse ilişki de öyle kuruluyor ve siyasi alan iradesiz “sosyolojilere” yaslandığı iddiasındaki aktörlerce kolay teslim alınıyor.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025