Kemal CAN
Toplam bir haftaya sıkışan kısa hikaye şöyle yaşandı: Önce Bahçeli, seçim yasasından siyasi partiler yasasına, iç tüzükten siyasi etik meselesine kadar çerçevesi belirsiz bir dizi düzenleme talep etti. Bütün bunların baskın bir erken seçimle ilişkisi olabileceği iddia edildi. Erdoğan, “virüsle birlikte sorunlu siyasetçilerden kurtulacaklarını” dile getirince ve bütün adımlar da bununla uyumlu olunca, siyasi alanın daha da daraltılması niyeti anlaşıldı. Devamında Abdulkadir Selvi, “aslında bir hazırlık yok ama seçim barajı da gündeme gelebilir” yazdı. 50+1’in zorlukları ve aşmaya dönük formüller üzerinde çalışıldığı yeniden konuşulur oldu. Habertürk’ten Muharrem Sarıkaya, AKP’li Mustafa Elitaş ve Bülent Turan’a dayandırarak, bu düzenlemelerin gündemde olmadığı, bir hazırlık yapılmadığını haberleştirdi. Ancak bu bilginin dumanı tüterken, AKP’nin Grup Başkanı Naci Bostancı’dan düzeltme geldi: “MHP ile konu üzerine çalışıyoruz.” Bu hızlı manevranın, neden ve nasıl gerçekleşmiş olabileceği, son yılların maceralı siyasi yolculuğunda saklı.
Devlet Bahçeli’nin iktidar üzerindeki ağırlığı ve asıl olarak da siyasetteki belirleyiciliği konusunda, şüphe duyan sayısı artık yok denecek kadar azalmış durumda. İktidarla ittifak oluşturduğu ilk zamanlardaki “koltuk değneği”, “anahtar teslimi” benzetmelerini, MHP’nin eriyip yok olacağı öngörülerini pek dile getiren çıkmıyor. Son yılların önemli siyasi aksiyonlarının başlatıcısı olarak hep Bahçeli’yi izleyip, neredeyse bütün işaret fişeklerinin onun tarafından ateşlendiği görülünce, önce bakış sonra da değerlendirmeler değişti. Sadece rotaların değil zamanlamanın, hızın ve ritmin üzerindeki Bahçeli etkisi görüldükçe, “ne olacağına” ilişkin kestirimler için asıl bakılan odak haline geldi.
Muhalefet çevrelerinde çok hızlı yayılan algı değişimi, zamanla fazla abartılı bir hale de dönüştü: Son zamanlarda -kimi eski ortaklarının özel çabalarıyla- iktidarın bütün yanlış işlerinin (daha doğrusu politik tercihlerinin) sorumlusu olarak MHP işaret edilmeye başlandı. Kısmen Ergenekon bağlantısıyla birlikte gerilim ve sertlik politikaları, Avrasyacılarla paralel dış politika tercihleri gibi başlıklarda, MHP’nin belirleyiciliği kuvvetli bir ezbere dönüştü. Bazen eski ortak liberaller, bazen eski müttefik cemaatçiler, bazen bazı Kürtler, bazen henüz taraf değiştirmemiş ulusalcılar, “hep bunları Bahçeli yapıyor (yaptırıyor)” tezini kullandılar. İktidar ve özellikle Erdoğan çevresi, bazı açılardan sıkıntı yaratsa bile bu genel havadan fazla rahatsız olmadılar, hatta önünü açtılar. İktidarın icraatından kendisini uzak tutan MHP açısından da itiraz edilecek bir durum değildi.
Denklem üç taraf açısından da elverişli işliyordu. Bahçeli ve MHP açısından iktidarın bütün faturalarını üstlenmeden çok önemli alanlardaki kritik belirleyici rolü edinmek, fazla külfeti olmayan nimetler yaratıyordu. Bir kısım muhalefet (veya öyle durmak zorunda kalanlar) açısından, tehlikeli çatışmalarından biraz daha uzakta, kolay kullanılır ve ikna edici olabilen verimli ama gerçeğe uymayan tespitleri bol keseden kullanma rahatlığı sağlıyordu. Erdoğan başta olmak üzere iktidarın merkez aktörleri açısından, içeride ve dışarıda hala temas kapısını açık tutmak istedikleri kesimlere dönük ve fazla zahmete girmeden heveslilerince devreye sokulan bahanelere sahip olma lüksü veriyordu. Yarattığı sorunların bile herkesçe kullanılabilir olduğu tam bir “kazan-kazan” formülü.
Meselenin sayısal cephesinde tablo şöyle gelişti: 2015 itibarıyla Kılıçdaroğlu’nun (yüzde 40 iktidar, yüzde 60 muhalefet) oy dengesi tarifine “o iş öyle değil” diyen Bahçeli’nin milliyetçi-maneviyatçı çoğunluk formülü, başkanlık referandumuna ikna olmayan MHP’liler yüzünden tam gerçekleşmedi. Ancak MHP’nin kalanı bile iktidarın vazgeçemeyeceği bir belirleyicilik ve vazgeçilmezlik sağladı. Yetmese de idare eden -en azından rakiplerin çok kolay toplanabileceğine inandırıldığı- bir konsolidasyon havası yaratılabildi. Hadisenin politik tarafında ise tablo çok daha verimli işledi: Kendisini “fikren iktidarda” gösterebilen MHP’ye karşılık, AKP de çok kuvvetli bir ideolojik destek temin etti. Semboller torbasına bayrak gibi, ordu gibi, “tam bağımsızlıkçılık” gibi unsurları (bir kısmını muhalefetin elinden alarak) çok kolay ekledi. Koruyucu kalkanını daha güçlü hale getirdi, muhalefeti bozacak imkanlarını epey büyüttü.
İttifakın ilk kurulduğunda, aceleci yorumcuların MHP’nin AKP içinde eriyeceği düşüncesi, olması gerektiği gibi hayat tarafından doğrulanmadı. Hatta ittifak içindeki oy kayışının AKP’den MHP’ye doğru gerçekleştiği ortaya çıktı. Ancak bu ittifak içi oy hareketliliği, MHP’yi ziyadesiyle memnun etmesinin yanı sıra, AKP ve özellikle de Erdoğan tarafından da iki nedenle çok sakıncalı bulunmadı: Birincisi AKP’den kaçan oyların muhalefet bloğuna geçmeyip MHP tarafından “tutulması”; ikincisi iktidarın oy kaybının MHP’nin fazla zorladığı sertleşme politikalarına bağlanarak açıklanmaya başlanması. Bu ikinci fayda, sadece “yumuşama” alametleri muştulayanlarca köpürtülmüyor. AKP’nin kendi içindeki memnuniyetsizleri yatıştırmak için kullanışlı bir kaçış sunuyor. Muhalefet partilerinin bazılarını da heveslendiren bir ökse oluyor.
Bahçeli ve Erdoğan’ın -kimin daha karlı çıktığı tartışmalı elbette- karşılıklı olarak birbirlerini hem destekçi, hem zorluk bahanesi olarak kullanabilme dengesini bozan, başta ekonomik kriz olmak üzere “gerçek sorunlar” oldu. Sahici ve yakıcı sorunları siyasi hamlelerle geriye itebilme veya bu sorunların üzerinden atlayarak ileriye kaçma imkanını fazla abartan iktidar, kalıcı hasar almaya ve daha hızlı erimeye başladı. Sembolleri çoğaltan, milliyetçiliği kuvvetli biçimde merkezileştiren iktidar, hassasiyet zenginliği getirmeyip siyasi bir daralmaya sıkıştı. Destek olarak çağrılan milliyetçilik diğer hassasiyetleri fazla ezdi, onları geri getirmek için yapılan agresif ataklar rahatsızlığı büyüttü. Çözüm kapasitesi zaten sıkıntıya girmiş olan iktidar, siyaset üretme imkanından ve gündem kurma avantajında da geriye düştü. Büyük ölçüde Bahçeli’nin armağanı, fazla gürültülü beka davası, metal yorgunluğu yaşayan tek alet haline geldi.
2018 seçiminde Bahçeli’nin biçimlendirdiği ittifaklı seçim formülünün, “alabildiği sonuca” rağmen özellikle AKP için bariz hale gelen sakıncaları, çok kısa süren “başka arayış” rüzgarlarını estirdi. Benzer bir rüzgar yerel seçimin hemen ardından ve galiba şimdilerde de yine bazı kulaklara biraz sert esiyor. Bütün bu noktalarda Bahçeli’nin sadece siyasi aksiyon başlatan olmayıp, olası gelişmeleri ve girilebilecek yeni yolları kesen, kapatan rolünün de hiç küçümsenmemesi gerektiği daha iyi anlaşıldı: Başlatıcı olduğu kadar iyi bir durdurucu olabileceğini defalarca gösterdi. O tarihten bu yana hem Erdoğan hem Bahçeli, aynı anda geçerli olan hem fazla yapışıklığın hem mesafeli görüntünün yarattığı sorunları, hem kendileri hem ortakları için biraz hafifletmeye, hem istekli hem mecbur oldular.
İki seçimde en öndeki iktidar sözcüsü olmak, kampanyanın ruhunu ve şeklini belirlemek, istifa eden bakanlarla ilgili tasarruf konusundaki ilk çıkışı yapmak, muhalefet partileri ve özellikle AKP içinden çıkanlarla iktidar adına polemiği yürütmek, sadece “harici ortak” pozisyonuyla açıklanabilir bir angajman değil. Bahçeli’nin son Berat Albayrak desteğinden de anlaşıldığı üzere, sorunlu icraattan ayrı durmak tercihinden de vazgeçtiği anlaşılıyor. “Birlikte kaybetme” rotasına girmiş kader ortaklığında, karşılıklı olarak daha çok sorumluluk, gerekirse gönüllü paratoner rolünden kaçınmamak gerekiyor. Seçimi bile ikinci plana atabilecek yeni bir vesayet düzeni yaratabilmek için, iktidar çimentosunu daha sıkı karmak gerekiyor. Veya bu konuda başka arayışların akıllarda dolaşmaya başladığı söylentileri, bu konudaki hatırlatmaları daha açık hale getiriyor. İlk paragraftaki kısa hikayeyi bir de böyle okumak gerekebilir.
Yazarlar
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025