Melih ALTINOK
İçimin içime sığmayışını şimdiki gibi yazmak yerine, yaşayarak dindirmeye cüret ettiğim zamanlardı. Henüz 18 bile değildim. Dışarıda gürül gürül akan, dipdiri, canlı dünyaları düşündükçe duruyor olmam, mekânım “kunduramın içindeki bir taş parçası gibi” canımı yakıyordu.
Bir şeyler yapmalıydım ama bu bir şeyi mutlaka “bir şey” için yapmam gerekirdi. Öyle ya “İçim içime sığmadığı için yollara düştüm” demek olmazdı ya.
Çok geçmeden Mersin Akkuyu için hazırlanan nükleer santral projesi yardımıma yetişti. Onu protesto etmek için Ege sahilini izleyerek Eskişehir'den Mersin'e dek yürüyecektim. Doğrusunu isterseniz öyle söyleyecektim ve kuşkusuz buna inanacaktım da. Param yoktu, dışarıda geceleyecektim ama dışarıda yiyemezdim. İçini konservelerle doldurduğum dağ çantamın üstüne matımı ve uyku tulumumu katıp yola koyuldum.
Kimi zaman otostop çekerek 1600 kilometre yürüdüm. Muhteşem manzaralarda kamp yapıp, harika tehlikeler atlattım.
Anlattım da anlattım… Daha sonra bu yol hikâyesi Gezginler Kulübü'nün çıkardığı Sefername isimli kitapta da yayımlandı.
Şimdi yine bir yolculuğun büyüsünde, Almatı'da bir otelin lobisinde bu gidiş hikâyesini düşünüyorum. Zaten hep otellerde düşünülür ya bu.
Acaba böyle “cazip” bir hayat, bir ömrü yoldayken yaşamak mümkün mü? Mevlana'nın deyişiyle “Her gün bir yerden göçmek, her gün bir yere konmak, bulanmadan donmadan akmak…”
Sürekli yürümek. Her sabah bambaşka bir şehirde uyanmak, yeni insanlar, kültürler tanımak. Alışkanlıklarımızın, bireysel tarihimizin sorumluluk yükünden kurtulup her gün yeniden doğmak. Başka biri olabilmemizin, başka türlü davranabilmemizin tek bir kararımıza baktığı, önümüze kıyasların konulmadığı hafızasız bir hayat…
Pek çok yazar denemiş aslında bunu. Ne var ki bu yaşamı mekânsal bağdan kurtulma denemelerine bakınca, çoğunun yalnızca mekânları fetişleştirmeye yaradığını görüyor insan. Evlerin sınırlandırıcı dört duvarından, bağlı olmaktan kaçmak için ömrünün sonuna dek otellerde yaşayan ve aslında bu han odalarına hapsolan yazarlar gibi.
Kimi de bunu Marques gibi itiraf etmiş, hayatının gidiş şeridindeki kısmının hikâyesini dönünce yazmış, “Anlatmak için yaşamak” demiş.
Evet, belki de gidişin, yolculuğun, sanıldığının aksine mekânla olan ilişkisi “değiştirmekten” ziyade “sabitlemekle” alakalı.
Gitmek bir kıyas ihtiyacı; geride bıraktığınıza yeni anlamlar kazandırmak için kalkıştığımız bir dönüş hikâyesi. Ayrılmak, parça olmakla değil, dünle bilinmez geleceği, yaşamın zamansal akışına müdahale ederek bir araya getirme çabası. Bu yüzden çocukça ve büyüleyici. Yani gitmek her şeyden çok dönmek için galiba.
Tıpkı Ursula K. Le Guin'in dediği gibi: “Bütün olmak parça olmaktır; gerçek yolculuk geri dönüştür.”
Yo, bunları düşünmek gidişlere değerinden, asilliğinden hiçbir şey kaybettirmiyor aslında. Aksine anı ıskalamamıza neden olan telaşı ve dönmenin suçluluk duygusunu buharlaştırıp gidişi damıtıyor. Ona gerçek anlamını iade ediyor.
Evet, şimdi düşünüyorum da, size girişte anlattığım maceranın en güzel kısmı da, tüm yaşadıklarımı anlatacağımı düşünerek geçirdiğim dönüş yolculuğuydu sanırım.
Dönüşte görüşeceğiz mutlaka, şimdi, gidişe kaldığım yerden devam edeyim izninizle...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019