Alper GÖRMÜŞ
“Uzunca bir süredir üzerinde çalıştığım önemli bir konuyu artık yeni bir yazı dizisine dönüştürme aşamasına gelmiştim.
“Tam 4 yıllık bir arayışın, araştırmanın, sorgulamanın ürünüydü. ‘Cemaat içeriden adım adım nasıl 15 Temmuz’a sürüklendi?’ başlıklı bu yazı dizisi, artık cümlelere dökülmeye hazırdı.
“Fakat bu dizi, şimdiye kadar Cemaat’e yönelttiğim eleştirel yazıların çok üzerinde, çok daha keskin, çok daha acıtıcı ve çok daha sarsıcı olacaktı.
“Bilinmeyen birçok olay ortalığa saçılacak, kimilerinin kutsalları yerle bir olacak ve ciddi bir kırılmaya yol açacaktı.
“Hareket’in lideri Fethullah Gülen de dahil olmak üzere herkes ve her şey sorgulanacaktı…”
Hakikaten de öyle oldu. ‘Cemaat içeriden adım adım nasıl 15 Temmuz’a sürüklendi?’ başlıklı dizinin ilk bölümünde yer alan bu satırların yazıldığı 11 Şubat 2021’den itibaren Cemaat diyasporası Ahmet Dönmez konusunda ikiye bölündü. Cemaatin bir kesimi onu davasına ihanet etmiş bir sapkın olarak görürken, bir kısmı (gördüğüm kadarıyla hiç de az olmayan bir kısmı) onu bir hakikat arayıcısı olarak görüyor ve kolluyor.
Ahmet Dönmez, kendisini “MİT’in adamı” ya da “Cemaat içinde iktidar mücadelesi yürüten kanatlardan birini adamı” olarak suçlayanlara, 17-25 Aralık sürecinde Başbakan Erdoğan’a bütün ülkenin şaşkın bakışları arasında soru sorduğunda da benzer bir suçlamaya maruz kaldığını hatırlatıyor.
Dönmez, Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde neler olup bittiğini, Cemaat’in tepe noktasındaki -bilhassa kara, deniz ve hava kuvvetleri imamları arasındaki- güç savaşlarını anlattığı bölümlerde ele alıyor.
Anlattıkları, elde yeterli kanıt varken cemaatin bir kanadının ‘menfi’ diye adlandırdığı herkesi torbaya atıp etkisizleştirme stratejisinin ve bu yolda sahte delil üretme dahil her yolu ‘mubah’ saymasının darbe davalarını nasıl murdar ettiğini açıkça gözler önüne seriyor.
Bütün üstü düzey Cemaat imamlarının adlarıyla anıldığı, içeriden bilgilere dayandırılarak ortaya serilen bu tanıklığa geçmeden önce; gözümüzün önündeki yakın tarihin nasıl “her şey sahte, her şey kumpas” propagandasının mezesi haline getirilişini kısaca hatırlayalım.
24 Aralık 2013, Yalçın Akdoğan: “Kendi ordusuna kumpas kuranlar”
Başbakan Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan, 17-25 Aralık‘ın (2013) hararetli günlerinde, tam olarak 24 Aralık 2013’te Star gazetesinde kaleme aldığı yazıda Gülen Cemaati’ni “kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kurmakla” suçladı.
Buradaki kumpas vurgusunun esasen “milli ordu”ya ve Balyoz davasına dair olduğunu herkes hemen anladı.
O zamana kadar iktidar cenahından hiç böyle bir çıkış gelmemişti. Fakat tabii hiç kimse bunun Gülen Cemaati’ne karşı zımni bir AK Parti-Ergenekon ittifakına evrilebileceğini düşünmemişti. Benim 20 Nisan 2014’te Al Jazeera Türk’te kaleme aldığım “Cemaat ile hesaplaşmada hükümet-Ergenekon işbirliği muhtemel” başlıklı yazım da “saçma” bulunmuştu.
Fakat 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra başta Yalçın Akdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım olmak üzere AK Parti’den Ergenekon ve Balyoz davalarının tümüyle ‘kumpas’ olduğu değerlendirmelerine taban tabana zıt değerlendirmeler gelmeye başladı.
Mesela Ekim 2016’ya bir Yalçın Akdoğan ve iki Binali Yıldırım çıkışı birden sığdı.
Binali Yıldırım “Ergenekon ve Balyoz sapına kadar vardı ama FETÖ tarafından sulandırıldı” derken, Yalçın Akdoğan yeni kitabını anlatmak için çıktığı NTV’de (27 Ekim 2016) “Ortada hiçbir şey yoktu diyemeyiz. Bu yapı (FETÖ) kumpaslarıyla bu işi sulandırmıştır” diyecekti.
Yalçın Akdoğan “kumpas”ı ilk telaffuz ettiğinde, bunun, “ortada hiçbir şey yokken orduya karşı uyduruk davalar açıldı” anlamına geleceğini bilmiyor olamazdı. Nitekim öyle anlaşıldı ve kullanıldı.
Peki, aradan iki yıl geçtikten sonra, 2016’dan itibaren neden AK Parti’den “her şey sahteydi, her şey kumpastı” çizgisini ‘düzeltme’ çıkışları gelmeye başlamıştı? (Unutmayalım: Bu çıkışlar bitmiş değil ve koçbaşı pozisyonunda nedense hep Binali Yıldırım var. Daha iki ay önce bir kez daha dile getirdi bunu.)
Kanaatimce AK Parti, asker-sivil Ergenekon zihniyetli çevrelere şu mesajı veriyor böylece: “Bakın siz de biliyorsunuz ki o davalarda Cemaat’in kendi örgütsel çıkarları için araya attığı parçalar ayıklandığında geriye sağlam deliller kalır, o nedenle aklınızı başınıza alın, uslu uslu oturun; o sopayı kullanmak zorunda bırakmayın beni…”
17-25: Balyoz ve Ergenekon sanıkları için bir nimet
Bugün öyle diyorlar ama 2013’ün sonundan itibaren tıpkı ulusalcı çevreler gibi “her şey sahte, hepsi kumpas” çizgisindeydiler, daha doğrusu öyle yapmak mecburiyetindeydiler. Peki neden?
Sözü Ahmet Dönmez’e bırakmadan önce kısaca bu süreci de hatırlayalım:
Gülencilerin 17-25 Aralık 2013’teki bazı yolsuzluk dosyaları üzerinden hükümeti devirme hamlesi en çok cezaevlerindeki Ergenekon ve Balyoz tutuklularını sevindirmişti. Çünkü böylece hükümetin, Cemaat dışındaki bütün siyasi güçlerle iyi geçinmesinin hesaplarını yapacağını düşünüyorlardı ki böyle düşünmekte yerden göğe kadar haklıydılar.
Fakat sonraki birkaç ay içinde beklentilerini de aşan gelişmeler oldu. Muhtemelen onların mütevazı beklentileri, hükümetin, Cemaat’in kendi örgütsel çıkarları doğrultusunda delillere yaptığı müdahaleleri gerekçe gösterip davaların hukuken çökmesine zemin hazırlaması ve sanıkların bu yolla beraat etmeleriydi.
Fakat elbette onlar açısından daha iyisi, hükümetin davaların tümüyle “kumpas”, tümüyle uydurma, tümüyle senaryo olduğunu ilan etmesi ve beraatlerin bu gerekçeyle gerçekleşmesiydi.
Ergenekon ve Balyoz sanıkları her iki durumda da beraat edeceklerdi, fakat farklı gerekçelerle… Birinci durumda beraatin gerekçesi, Cemaat’in davaları murdar etmesi, yani delilleri hukuki olmaktan çıkarması nedeniyle sanıklara isnat edilen suçların hukuken kanıtlanamamış olması olacaktı. Bu durumda, beraatlerinden sonra, hele hele 15 Temmuz’dan sonra gördüğümüz manzara ortaya çıkmayacak, Türkiye’nin eski darbecilerinin her gece televizyonlarda izlediğimiz yakın Türkiye tarihini eğip bükme performanslarını izlemeyecektik. (Burada kurgulanan tarihe göre Türkiye’de Gülen Cemaati’nden başka darbeci yoktur. Eskiden de darbeler olmuştur ama bunları unutmanın da zamanı gelmiştir artık. Kendilerine gelince; onlar zinhar böyle şeylere tevessül etmemişlerdir.)
İkinci durumda, yani iktidarın darbe davalarını “kumpas” ve senaryo olarak kodlaması durumunda beraat etmekle kalmayacaklar, hiçbir anti-demokratik niyetleri olmadığı halde ceza görmüş kahramanlar olarak kamuoyunun karşısına çıkabileceklerdi.
Sonuçta hiç beklemedikleri şey gerçekleşti, hükümet darbe davalarına “kumpas” dedi. Başlangıç vuruşunu 24 Aralık 2013’te Yalçın Akdoğan yaptı, gerisini de iktidara yakın medya getirdi. Böylece çok kısa bir zaman dilimi içinde, davaların hiçbir gerçek temelinin olmadığına, tamamının Gülenciler tarafından kaleme alınmış bir senaryonun ürünü olduğuna dair algı, geniş bir kamuoyu kesiminin algısı haline getirildi.
17-25 Aralık’ın yolsuzluk boyutu olmasaydı…
İktidarın ve iktidara yakın medyanın bu tarzda davranmasının nedeni, 17-25 Aralık’ın bir de yolsuzluk boyutunun olmasıydı. İktidar, yolsuzluk iddialarıyla yüzleşmek yerine bu boyutun tümüyle gerçek dışı olduğu ve iktidara karşı darbe yapmak isteyen Cemaat tarafından uydurulduğu algısını oluşturmak üzere harekete geçti. İşte tam bu noktada Cemaat’in Balyoz ve Ergenekon davalarındaki kötü şöhretini kullanmak geldi hükümetin aklına… Gayet etkili bir propaganda yürütüldü: Tıpkı “tümüyle yalan” olan Ergenekon ve Balyoz davaları gibi 17-25 dosyaları da tümüyle yalandı.
Böylece Türkiye’nin eski darbecilerinin demokrasi kahramanları olarak arz-ı endam etmelerinin yolu da açılmış oluyordu.
Sonrasını hep birlikte izledik… Askerler, “madem iftiraya uğradığımızı kabul ediyorsunuz…” diyerek diyet isterken, bu yolu açmış siyasi heyet olarak AK Parti ve partiye yakın medya uzun süre sessiz kaldı. Nihayet, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra bu yolun yol olmadığını anlamaya başlayan birileri, televizyonlarda tek kale maç yapan emekli askerlere karşı “o kadar da değil” itirazları yükseltmeye başladılar.
7 Mayıs Cuma günü söz tamamen Ahmet Dönmez’de olacak. Onun kaleminden 2010-2011’de Cemaat içindeki “Fırsat bu fırsat bütün ‘menfi’leri temizleyelim”cilerle, onları “yukarı”ya “Biz doğru ve sağlam bir operasyon yürütüyoruz. Elimizde zaten güçlü deliller var. Ama birileri bu işi sulandırıyor. Haklı operasyonlara gölge düşürecekler. Bunun sorumlularını bulun ve gereğini yapın” diye şikâyet edenlerin mücadelesini izleyeceğiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025