Atilla YAYLA
Gazetelerde fazla ilgi çekmeyen bir haber yayımlandı. Lüks eşyalar tüketen insanların sayısı artmış. Lüks eşya endüstrisindeki önde gelen danışman şirketlerinden Bain&Company tarafından dünya lüks eşya pazarı üzerine yapılan araştırmalar çerçevesinde yayımlanan ilkbahar raporuna göre, lüks eşya tüketicilerinin sayısı 140 milyondan 350 milyona yükselmiş. Lüks eşya endüstrisinin gelirleri 2014 yılında, 2013'tekine nispetle %3 artarak, 224 milyar avroya çıkmış. Lüks eşya alımlarının %50'den fazlası ülkeleri dışında alışveriş yapan bireyler tarafından gerçekleştiriliyormuş. Toplam harcamaların %30'unu Çinliler gerçekleştiriyormuş. Araştırmaya göre tüm lüks eşyalar arasında en iyi satış yapan ayakkabılarmış. Mücevher satışlarında da bir canlanma görülmekteymiş.
Adı geçen şirketin Türkiye ofisinin açıklamalarına göre, ülkemizdeki lüks eşya pazarı dünyadaki gelişmeye paralel olarak büyümekteymiş. Gelecekte de büyüme beklenmekteymiş. Pazardaki en önemli kalem, pazar büyümesinin %15'inden fazlasını teşkil eden kadın eşyaları ve aksesuarlarıymış.
Lüks eşyaları bir tarafa bırakalım, sıradan eşyaların tüketiminden bile mutlu olmayan ve “tüketim toplumu” gibi bir yönüyle hakikat tekrarcılığı (truzim) yapan diğer yönüyle akıl tutulmasına işaret eden bir kavramın peşinde saçma teoriler geliştiren sağcı ve solcu, dinî ve seküler zihniyetli kimseler bu haberden hiç memnun olmamıştır, olmayacaktır. Bazen uydurma “tüketimci” kavramını da kullanan bu kimselere sorsanız, değil lüks eşya tüketimi, sıradan malların tüketilmesi bile zararlı. Lüks eşya tüketimi ise, sadece ahlâk dışı değil, aynı zamanda adalete de aykırı. Dünyanın iyiliğine değil kötülüğüne hizmet etmekte, eşitsizliği ve yoksulluğu hem yaymakta hem de derinleştirmekte.
Genel olarak tüketim özel olarak lüks tüketim düşmanlığının en etkili sebebinin insan hayatının ekosistemini ve piyasa ekonomisinin işleyişini bilmemek olduğu kanaatindeyim. İnsan yaşamak için tüketmek, tüketebilmek içinse üretmek zorunda. Üretim olmaza tüketim de olmaz. Global dünyada ne kadar tüketiliyorsa o kadar üretiliyordur. Tüketmemek için üretmemek gerekir. Üretimin tümden durması insanlığın yok olmasına yol açar, hissedilir biçimde azalmasıysa insanların ortalama refah seviyesini aşağı çeker. Abartılı üretim azalması ve üretimin istikrarsız olması insanın bekasını dahi tehlikeye sokar.
Lüks tüketim de insani bir durum, kınanması ve ayıplanması ahlâk dışı. Paternalist bir davranış. Her insan önce hayatta kalmaya sonra refah seviyesini yukarı çekmeye çalışır. Bu bir tercih değil bir tabiat meselesi. İnsan cinsi, tüm diğer canlılar gibi adeta böyle yapmaya programlanmış. İşte bu tabiatı insanı çalışkanlığa, üretimi artırma ve çeşitlendirme arayışına iter. Ekonomik gelişmenin ardında yatan faktör budur.
Lüks tüketim aslında izafi; zaman, zemine, şartlara ve kişilerin şahsî durumlarına bağlı olarak değişen bir kavram. Başka bir deyişle lüks tüketimin objektif bir tanımı yok. A adlı kişi için lüks olan B adlı kişi için sıradan bir ihtiyaç olabilir. A için bugün lüks olan bir eşya iki üç sene sonra sıradan bir ihtiyaca dönüşebilir. Tersi de olabilir; bir zamanlar sırada olan bir eşya gün gelip bir lüks eşya niteliğini kazanabilir. Neyin lüks olup neyin olmayacağı sübjektif bir tercih olma yanında ülkedeki veya dünyadaki genel zenginleşme veya fakirleşmeye, kişisel gelirdeki aşağı ve yukarı oynamalara, teknolojik değişikliklere, üretim maliyetlerinin iniş ve çıkışlarına da bağlıdır. Tüm bu söylenenlere çok iyi bir örnek, son yirmi yılın harika cihazları olarak kişisel bilgisayarlarda ve mobil telefonların hayatımıza girişinde ve devamlı alanını genişletmesinde bulunabilir. Bu cihazlar ilk çıktığında lükstü, şimdiyse gayet sıradan mallar.
Lüksün tanımı objektif olarak yapılamaz. Her tüketici lüksle ilgili şahsi sınırlarını bizzat çizebilir, ama kamu otoritesinin zoruyla uygulanabilecek bir lüks tanımı hem yapılamaz, hem de özgürlüğe aykırı olur. Sadece bu kadar değil, ekonomik gelişmeye de zarar verir. Lükse eşya üretimi hem üretim girdilerinde hem de üretim teknolojilerinde gelişmeye kaynaklık eder. Lüks eşya tüketimi düşmanlığı entelektüel muhitlerde gezinen saçma bir fantezi olmakla kalmayıp toplumsal hayata da nüfuz etseydi, daha geri bir dünyada ve şimdi tükettiğimiz birçok mal ve hizmetten mahrum yaşamaya mahkûm olurduk.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019