Etyen MAHÇUPYAN
Türkiye, askeri vesayetin gerilemesi ve kamusal alanın sivil siyasetin iradesi altına girmesiyle birlikte açık bir toplum olmaya çalışıyor. Devlet adına yapılan tercihlerin sivilleşmesi yanında sivil alanın genişlemesine, toplumsal kesimlerin kendilerini ilgilendiren kararlara daha çok katılma taleplerine tanık oluyoruz.
O kadar ki halkın önemli bir kesimi, birikmiş bir tepkinin de sonucu olarak, katılım çıtasının sürekli artmasını talep ediyor. Ancak ‘açık toplum' sadece kararlara katılma ile ölçülebilir değil. Özellikle bizimki gibi cemaatçi toplumlarda ‘açıklıktan yararlanmaktan' öte bizzat ‘açık olmak' gerekiyor. Farklı kesimlerin daha önce devlet tarafından işgal edilmiş olan alanları kullanmaya başlaması yeterli olmuyor. Söz konusu kesimlerin birbirleri ile konuşabilmesi ve bu konuşmanın kanallarına sahip çıkması gerekli. Kendi içinde konuşamayan bir toplumun cemaatçi karar alma kavgalarına sürüklenmesi halinde, devletin alanındaki daralmanın bir anlamı olmayabilir. Nitekim devletin denetlenmesinin mümkün olması da ancak böyle bir toplumsal konuşma zemininin varlığına bağlı. Aksi halde her kesim devlete kendi çıkarı için ve kendi ilkeleri doğrultusunda nüfuz etmeye kalkar ve buradan da ne demokrasi çıkar ne de açık toplum.
Algı, görüş ve fikirlerin karşılıklı akışı da yeterli değil. Bu yaklaşımların karşılıklı olarak duyulması, saygı görmesi ve muhatap alınması lazım… Çünkü açık bir toplum birlikte yaşama iradesine sahip bir toplum demek. Kısacası ‘açık toplum' denen şey belirli bir halkın içinde asgari güven zemininin oluşmasını ima ediyor. Bu ise farklı kimlik ve kesimlerin birbirlerinin niyet, istek ve tercihlerini açıklıkla görmeleri demek… Diğer bir deyişle ‘şeffaflık' demokratik seviye yükseldiğinde veya AB normları geldiğinde ulaşılacak bir lütuf veya lüks değil. Demokrasinin oluşması için zorunlu bir koşul…
Son on yıl içinde Türkiye istese de istemese de şeffaflaşma yönünde neredeyse kontrolsüz bir hızla ilerliyor. Olması gereken belki siyasetin ve siyasi aktörlerin toplumsal değişim ve alttan gelen baskı sonucu ‘kendiliğinden' ve ‘iradi' olarak şeffaflaşmalarıydı. Ancak öyle olmadı… Şeffaflaşma bir tercih olarak değil, bir kavganın sonucu olarak ortaya çıktı. Siyasi aktörlerin, aktörleşme istidadı olan grupların ve bürokrasi içindeki hiziplerin hepsi bu süreçten nasibini aldı. İçyapıları, karar mekanizmaları ve ifade edilmemiş niyet ve tercihleri görünür hale geldi ve kaçınılmaz olarak siyasi/ideolojik/kimliksel yelpazenin içine yerleştirildiler. Bugün Hizmet Hareketi fazlasıyla konuşuluyor. Ancak ulusalcı, Ergenekoncu, ülkücü hareketlerin yanında laik kesim burjuvazisinin, dindar muhafazakâr kesim içindeki farklı cemaatlerin ve işadamı gruplarının da ayrıştırılmasına ve tanımlanmasına tanık olduk.
Bu sürecin orta vadede hayırlı olduğuna kuşku yok. Ama kısa vadede Türkiye kendisini engebeli bir dönemecin içinde buldu. Bunun nedeni bugünkü kavganın ne ön planda ne de arka kısmında yer alan aktörlerin şeffaflaşmayı kendi rızalarıyla kabul etmemesiydi. Devlet geleneğini tekrarlar bir şekilde her biri kendi içinde gizli bir alanı korumaya çalışırken, karşısına aldıkları hasımlarının açıklarını yakalamaya ve sergilemeye koyuldular. Herkes bir başkası ‘sayesinde' şeffaflaştı.
Buradan çıkacak çok önemli bir ders var. Toplum hazır olduğunda ve ‘eski' siyaset darboğaza girip iflas ettiğinde, cemaatçi yapılanmaların önüne tarihi bir sınav çıkıyor. Geçmişte içe kapanarak kendini korumuş ve bu sayede ayakta kalmış olan toplumsal gruplar, hiç de hazır olmadıkları ve hatta yadırgadıkları bir şeffaflaşma zorunluluğu ile karşı karşıya kalabiliyorlar. Bu yola kendi iradeleriyle girmedikleri takdirde, yaşanan yeni siyasi paylaşım gerilimi onların başkaları eliyle şeffaflaşmasına yol açıyor. Ne var ki zorunlu şeffaflaşmanın doğal olanından önemli bir farkı var. İradi olduğu takdirde dengeli olabilecek ve değişimi destekleyecek olan bir süreç, zorunlu hale geldiğinde olumsuz özelliklerin vurgulanmasını ima ediyor ve dolayısıyla her kesimin daha savunmacı bir konuma savrulmasıyla sonuçlanıyor. Bu ise iradi bir şeffaflaşmayı iyice zorlaştırıyor…
Ancak yine de her tür sosyal ve siyasal aktörün kendi iç dinamizmi ile şeffaflaşmasının bizzat kendisi için hayırlı bir durum olduğunu akılda tutmak lazım. Aksi halde şeffaflaşmaya direnç gösterdikçe deşifre olma ve nihayette afişe olma tehlikesi ile karşı karşıya kalınıyor. Şu an yaşanan kavgada ayakta kalacak olanlar da, bunu ilk idrak ederek kendisini açık toplumun parçası kılacak olanlar olacak.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024