Fehim TAŞTEKİN
Kürt’ün güvendiği dağa kar yağdı, yanlış hesap yaptı, kendi çelişkilerine kurban gitti, çok açık verdi ve nihayetinde kaybetti. Kürt’ün kaybı Bağdat, Tahran ve Ankara’nın hesabına kâr olarak yazılır mı?
2014’te IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinin yarattığı boşlukta Kerkük dahil tartışmalı bölgelerle sınırlarını neredeyse ikiye katlamış olan Kürdistan, Bağdat için artık kayıp davaydı. IŞİD’e karşı Irak ordusu toparlanıp Haşd el Şaabi ile birlikte zafer üstüne zafer elde edince biriken özgüvenle Kerkük’ün geri döndürülebileceğine dair iyimserlik oluştu. Kerkük’ten gerisini kimse ağzına almıyordu. Gerisinden kastım Mahmur, Şengal, Hanekin, Gwer, Zummar, Şeyhan gibi yerler. Ve tabii sınır kapıları ve üsler.
Referandum, Bağdat’ın rüyasında göremediği bir fırsat sundu ve bu bölgeler kısa sürede merkezin kontrolüne geçti. Fişhabur ve Habur’da kontrolün devri ya da birlikte idaresi konusunda durum hala tam netleşmese de gidişat Bağdat’ın lehine şekilleniyor. Muhtemelen Irak Anayasası’na göre Kürdistan’ın idaresi dışında kalan bazı yerlerde de ortak askeri güç olacak.
Açıkçası ne Bağdat ne Ankara ne de Tahran Kürtlerden bu kadar hızlı bir çekilme beklemiyordu. Kerkük’te Irak hükümetine yakın bir kaynak bana dedi ki; “Irak ordusu Kerkük’te petrol sahaları ve havaalanını almayı planlıyordu. Haşd el Şaabi de kente girmeyecekti. Ama peşmerge geniş bir alandan hızlıca çekilince Irak ordusu buraları kontrol için yeterli gelmedi. Haşd el Şaabi bu yüzden girdi. Basra’dan takviye yapmak durumunda kaldık. Bu bizim de beklediğimiz bir çekilme değildi.”
***
Kürt liderleri açısından bölgesel güçler arasındaki rekabeti kullanarak yol alma stratejisi çöktü. Aynı şekilde bir küresel güce sırtını dayamanın da ulusal bir dava için garanti olmadığı bir kez daha anlaşıldı.
İlk kez bütün bölgesel güçler aynı anda Kürtlere karşı ortaklaştı. Malum Kürtler 1970’lerde Irak’la kavgalı olan İran’ın desteğiyle isyan ettiler. Bir dönem Kürtlerin bir kanadı Irak Baas’ına diş bileyen Suriye Baas’ından destek gördüler. 1990’dan sonra Bağdat’ı hedef tahtasına koyan ABD’nin himayesiyle rahatladılar. Son dönemde Bağdat’la kavgalı olan AKP iktidarının el vermesiyle göreceli ‘bağımsız devlet’ gibi hareket edebildiler. Ne var ki bağımsızlık referandumu dinamikleri değiştirecek bir etkendi; beklendiği gibi bir anda bütün bölgesel çelişki ve rekabetin rafa kaldırılmasına yetti.
Kuşkusuz bu mesele Kürt mücadelesinin dayandığı parametreler ile barındırdığı çelişkiler bakımından yıllarca tartışılacaktır.
***
ABD’nin Kürdistan’a müdahaleyi kolaylaştıran tutumu kadar bu süreçte İran’ın nasıl bir oyun kurguladığı ve Bağdat’ın hangi argümanlarla hem kendi iç dinamiklerini hem de uluslararası aktörleri ikna ettiği önemli.
Sadece fotoğraflar bile İran ile Türkiye’nin oyun oynama tarzının inceliklerini göstermeye kâfi. İran sınırları kapatarak ambargo dayattı ama Mam Celal Talabani’nin Süleymaniye’deki cenazesine Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i göndererek Kürtlerin duygularına oynadı. Bağdat’taki törende Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani de vardı. Törene paralel Talabani ailesiyle temas kuruldu.
Daha sonra Süleymani, Süleymaniye’de Kürtleri markaja alırken ilk iş olarak Talabani’nin mezarına gidip dua etti. Sınır kapısını kapatmış gibi yapan (ama kapatmayan) Türkiye ise söz konusu bir cenaze olduğu halde bu inceliklerden imtina etti. Halbuki Talabani aynı zamanda eski Irak Cumhurbaşkanı idi. En ufak akıl yürütmenin devre dışı kaldığı, devlet geleneğinin taca çıkarıldığı, öfkenin belirleyici olduğu bir sığlık bu.
Bir ülkenin nüfuz kapasitesi diplomatik kanallarının açık olmasına bağlı. Buna rağmen Mesut Barzani ve Neçirvan Barzani’nin görüşme taleplerinin reddini matah bir şeymiş gibi böbürlenerek anlatıyorlar. Bu sertlik belki Irak hükümetinin işini kolaylaştırmak için. Fakat Bağdat’ın kazanımları kısa vadede Ankara’nın Kürdistan’da istediği bir fotoğrafı verse de esasen bu sonuç suyun karşı tarafından bakılınca “Türkiye’nin de çekilmesi” olarak görülüyor. (Türkiye’nin Rojava bağlantılı beklentileri de var, bu ayrı bir yazı konusu.)
Irak Başbakanı Haydar el Abadi, Independent’a demecinde bu süreçte Türkiye’nin hatasını kabul ettiğini söyledi. Yani Bağdat dolaylı olarak Irak güçlerinin tartışmalı bölgelere girmesini “Türkiye’nin geri adımı ve çekilmesi” olarak çerçeveliyor. Iraklılar Kürdistan’ın Bağdat’tan bağımsız olarak Türkiye üzerinden petrol satmasına imkan veren 50 yıllık anlaşma dahil Erbil’le geliştirilen ikili ortaklıklar sayesinde Barzani’nin iddiayı büyüttüğünü düşünüyor ve bundan dolayı AKP yönetimini suçluyordu. Bu süreç Türkiye’ye eski normaline dönmeyi dayattı.
***
Ankara’da gerçeği perdeleyen kakofoniyi bırakıp İran’ın saha çalımlarına bakalım; o zaman kim ne kazandı ne kaybetti daha iyi anlaşılıyor.
IŞİD’le mücadele sayesinde İran, Şii Arap ve Şii Türkmenler üzerindeki nüfuzunu daha da artırdı. Hepsi değil ama Haşd el Şaabi’nin içindeki bazı unsurlar İran’ın yönlendirmesine açık. Bölgenin başına gelen felaketlerden ABD’yi sorumlu tutan siyasal iklim de İran’a daha kolay hareket imkânı sunuyor. Bu avantajlarla elini güçlendiren İran müdahalenin altyapısını hazırladı.
Ankara’daki siyasi atmosfer “Kerkük 82”, “Musul 83”, “İdlib 84” fantezileriyle şişinip dururken Kerkük’te Kürt cephesi üzerinde derinden çalışıyordu.
Bütün bunlar Trump yönetimi Devrim Muhafızları’na yeni yaptırımlar dayatıp İran’ı bölgede geriletmeye yönelik planlara kafa patlatırken oldu. İran çok uzakta değil ve bölgede devreye sokabileceği yerel unsurlara her zaman sahip.
Referandumun ertelenmesi için birkaç kez Kürdistan’a giden Kudüs Gücü Komutanı Süleymani son vuruşları yapan aktör olsa da İranlıların Kürtlerle İran’daki sürgün yıllarına dayanan bağları devredeydi.
İran’ın nasıl çalıştığına dair gazeteci Fazıl Hawrami, Al Monitor’da ilginç bir yazı kaleme aldı. Verdiği bilgilere göre Kerkük’te kritik rol oynayan kişilerden biri Hac Ali İkbalpur’du. Tuz Hurmatuluların “Bay İkbali” diye andığı bu kişi, Devrim Muhafızları’nın Türkmen dosyasıyla ilgilenen adamı. Irak ordusu Kerkük’e girdikten sonra Haşd el Şaabi liderleri Ebu Mehdi el Mühendis ve Ebu Rıza Neccar ile aynı karede görüntülendi. 1996’da Mesud Barzani’nin çağrısıyla Saddam Hüseyin, Talabani güçlerine müdahale ettiğinde İran’a kaçan Kürtlerle ilgilenen yetkili ‘Bay İkbali’ idi. O gün bugündür Devrim Muhafızları’nın sahadaki adamı olarak çalışıyor.
‘Koordinatörlük’ ya da ‘danışmanlık’; İran’ın Irak ve Suriye cephesindeki saha faaliyetlerinde kullandığı kisve. Bu kodla çalışan onlarca ‘Bay İkbali’ olmalı.
İran Kürtler arasındaki rekabeti de iyi kullandı. Bağdat’ın yapabileceklerine dair tabloyu net aktardı.
İranlılar Süleymaniye ve Kerkük’te Kürtlerin huzuruna bir elde korku diğer elde ödülle çıktı. Tehdit karar verdiği an Bağdat’ın Kürtleri bir kez daha dağa sürecek olmasıydı. Ya ödül? Kürtler Kerkük’ü kaybedecekse ödül ne olabilirdi ki?
Goran Hareketi’nden bir kaynağın bana aktardığına göre Süleymani, Kürtlerle görüşmesinde referandumdan vazgeçmeleri halinde Irak Anayasası çerçevesinde tartışmalı bölgeler sorununun çözüleceğini ve Kürtlerin tüm haklarını alacakları vaadinde bulundu. Bu referandumdan önceki pazarlıktı. Referandumdan sonra Irak ordusu Kerkük’ü kuşattığında sürdürülen pazarlıktaki ödül ise Kerkük’te Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) yeniden tek söz sahibi olmasıydı. KYB, 2014’ten itibaren Kerkük’e KDP’nin ortak olmasından dolayı mutsuzdu. Ele geçirilen Kerkük petrolünün Türkiye üzerinden satılması ve gelirinin KDP’nin kasasına girmesi bu mutsuzluğu ikiye katlıyordu. KYB’li olsa da Kerkük Valisi Necmeddin Kerim de Barzani ile iş tutuyordu. İran bu mutsuzluğu bir umutla satın aldı.
Bir süre önce durumu değerlendirmek için aradığım Irak hükümetine yakın bir Türkmen yetkili, İran’ın yakaladığı üstünlüğe atfen çarpıcı bir laf etti: “Şu anda valinin hangi taraftan seçileceği tartışılıyor. Türkiye hala bir Türkmen’i Kerkük valisi olarak görmek istiyorsa Tahran’ı razı etsin, başka yolu yok.”
***
İran’ın oyun kapasitesi Bağdat namına sonuç aldı. Peki, Bağdat’ı talihli kılan neydi?
Abadi referandumla ilgili çözüm önerisini reddetmesi yüzünden Barzani’ye kızgın olan ABD’nin eylemsizliğini altın fırsata çevirdi.
İkincisi ABD ve Kürtlerin yazımında bizzat rol aldıkları 2005 Anayasası’na göre hareket ettiğini ısrarla vurguladı. ABD’nin buna karşı diyebileceği fazla bir şey yoktu.
Üçüncüsü gümrük ve havaalanların kontrolünü isterken Barzani yönetiminin bütçede şeffaf olmadığı ve petrolün çalındığı tezini işledi. Bu petrol işi Kürtleri de bölen bir mesele. Ki KYB’li peşmerge komutanlarından “Petrol parası Barzanilerin cebini şişirsin diye adamlarımın ölmesine izin vermeyeceğim” diyecek kadar rahatsızlığını ortaya koyanlar çıktı.
Abadi sahada durumu Bağdat’ın lehine çevirdikten sonra şimdi de özerkliğin statüsünü aşındıracak baskılar yapıyor. Bunun içini evvela bütçe kozunu oynuyor. “Erbil’in 300 bin peşmerge var açıklaması gerçekçi değil. Kürdistan’daki birçok yetkili bana küçük bir silahlı gücün bulunduğunu, kalanların ise evlerinde oturduğunu söylüyor. Federal hükümet tarafından yapılan ödemeler için dipsiz kuyuya dönüşmemeli” diyor. Bu kara delik mevzusunu çok iyi işlerken eğer merkeze bağlanırlarsa peşmerge güçlerinin maaşının doğrudan Bağdat tarafından ödeneceğini söylüyor. Bu öneri bütün memurlar için geçerli.
Bağdat’a göre Kürdistan’ın memur maaş bütçesi aylık 392 milyon dolar. Erbil ise ödenen miktarın 554 milyon dolar olduğunu savunuyor. Bunda peşmerge ve asayişin payı 341 milyon dolar. Bağdat ise memur maaşlarını Irak’ta geçerli QiCard sistemiyle doğrudan merkez tarafından ödenmesini öneriyor.
Kürdistan’da birkaç ailenin tekeline aldığı ekonomik çark maalesef hesap verilebilirliği olan şeffaf bir sistemin geliştirilmesini önledi. Bağdat bu zaaftan yürüyor ve Kürdistan’ı kımıldayamayacak duruma sokuyor.
Kürtlerin kendi yönetsel çelişkilerinin yanı sıra parti ya da aile çıkarları en kritik zamanlarda hayallerin önüne geçti.
Kalkan toz bulutu sindiğinde gördüğümüz yakıcı gerçekler böyle.
***
Evet, Kürt’ün güvendiği dağa kar yağdı, yanlış hesap yaptı, kendi çelişkilerine kurban gitti, çok açık verdi ve nihayetinde kaybetti. Kürt’ün kaybı Bağdat, Tahran ve Ankara’nın hesabına kâr olarak yazılır mı?
Sonuç ne olursa olsun Kürtler oradalar; bir yere gitmediler ve gitmeyecekler. Bölgenin arızalı kısımları bütün sorunlarıyla birlikte tekrar Bağdat’ın kontrolüne geçti. Kürtler, Saddam sonrası Irak yönetimine, 2005 Anayasası’nın yazımına ortak olarak katıldılar, o anayasaya göre de kaybettiler. Şimdi onları sistemde tutmaya yarayacak ne kaldı? Mesela Irak Anayasası, Araplaştırma siyasetine maruz bırakılmış tartışmalı bölgelerde normalleşme, nüfus sayımı ve referandum öngörüyordu. Muzaffer tayfada bu yükümlülüğü hatırlayan var mı? Hatırlamak bir yana bu soru bazılarına lüzumsuz bile gelebilir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025