Fehmi KORU
Adımı taşıyan bu site, kısa süre sonra, yayın hayatının üçüncü yılını tamamlayacak. Gazetelerde yazamaz hale geldikten sonra, eve çekilip günün dağdağasından uzak, rahat ve keyifli bir emeklilik hayatı yaşamak yerine, eski günlerden daha fazla zamanımı yayın işine vermem gereken bir maceraya atılmış oldum.
Eskiden hafta içerisinde bir-iki gün yazmadığım oluyordu, ameliyat geçirdiğim bir hafta dışında, üç yıldır aksatmadan her gün okur karşısına çıkıyorum.
Neden?
Bu sorunun cevabını ‘Gabo’ lakabıyla bütün Latin Amerika’da tanınan, 1982 Nobel edebiyat ödülünün sahibi Gabriel Garcia Marquez‘in (1927-2014) gazetecilik dönemi yazılarından derlenmiş, yeni çıkan ‘The Scandal of the Century and Other Writings’ adlı kitabında buldum.
Hislerime cevap veren şu satırlarda:
“Biz yazarların neden yazdığı önemli bir soru. Cevap, hem daha melodramatik, hem de daha samimi olarak şudur: Yahudi veya siyah biri olman gibi bir şeydir yazar olmak. Başarı teşvik edicidir, okurların desteği moral verir, ancak bunlar ek ödüller sayılabilir; çünkü iyi yazar eskimiş pabuçlarla her halükarda yazmaya devam edecektir, hatta kitapları satmasa bile. Pek çok erkek ve kadının kendini ölümle sonuçlanabilecek açlığa mahkum etmeleri sosyal çılgınlığını da açıklayıcı bir meslek zararıdır bu; bir şeyler yapmak için, tamamen ciddi olmam gerekirse, herhangi bir amaca hizmet etmek de gerekmeden…”
Yazar ise bir insan, yazma mikrobu -yani düşüncelerini ve hislerini başkalarıyla paylaşma alışkanlığı- kanına girmişse, ne pahasına olursa olsun yazar.
Şimdilerde kendilerine gazetelerde yazma fırsatı verilmeyen pek çok yazar, bildiğim kadarıyla herhangi bir karşılık da almadan, kendilerine imkan açan internet sitelerinde okuyucularla buluşmaya devam ediyorsa, sebebi, Marquez‘in çerçevesini çizdiği içgüdüsel tepkide aranmalı.
Yazmadan edemiyoruz.
Kaç kişi tarafından okunuyoruz, okuyanlar bu çılgınca direnişimiz hakkında ne düşünüyor, ısrarımızı nasıl yorumluyor; bu soruların hiçbiri önem listemizde yer almıyor.
Din, dindar, dine bakış, dindara bakış
Birkaç gündür sayılı köşelerde kendine zar zor yer bulan bir konu var. Önce Hürriyet‘te Ertuğrul Özkök konuya dikkat çekti, ardından Ahmet Taşgetiren kendi açısından konuya eğildi.
Konu, en kaba ifadelerle, günümüzde dinden uzaklaşma eğilimi…
Ertuğrul Özkök iyi bildiği kışkırtıcı üsluba uygun bir başlığı tercih etmiş yazısı için: “Türkiye artık yüzde 99’u Müslüman olan bir ülke değil”.
Bu kanaate varmasının sebebi Optimar araştırma şirketinin 7-14 Mayıs tarihleri arasında, 26 şehirde, 3 bin 500 kişi üzerinde gerçekleştirdiği bir kamuoyu araştırması…
Araştırmada “Kendinizi dini anlayış bakımından nasıl tanımlarsınız?” sorusuna, insanların yüzde 89.5’i “Allah’ın varlığı ve birliğine inanıyorum” demiş; geriye kalanlar dini inançları konusunda kuşku içeren cevaplar vermişler…
Oysa, aynı şirketin iki yıl önce yaptığı benzer araştırmada, “Kendinizi herhangi bir dine mensup hissediyor musunuz?” sorusu yüzde 96.1 oranında “Evet” ve takip eden “Hangi din?” sorusu da yüzde 99.9 oranında “Müslüman” biçiminde cevaplanmış…
İki yıl arayla verilen farklı cevapların ortaya koyduğu tabloya bakarak, “Türkiye, nüfusunun yüzde 89.5’i ‘Müslüman’, yüzde 4.5’i ‘deist’, yüzde 2.7’si ‘Tanrı’nın varlığından şüphe eden’, yüzde 1.7’si ‘ateist’ bir ülke…” sonucuna varıyor Özkök… Hatta bu tablonun bile tam gerçeği yansıtmamış olabileceği kuşkusunu da belirterek…
Haklı tespitler bunlar…
Din ve siyaset
“Yazar neden yazar?” konusunun işlendiği bir yazının içerisinde bu alıntının işinin ne olduğunu merak edenleriniz çıkabilir. Bunun sebebi çok basit: Beni üç yıldır hiç aksatmadan okurla buluşmaya zorlayan, biraz da böyle bir gidişle karşılaşılabileceği öngörüsüydü.
Toplumun temel değerlerinin çözülmesi endişesi…
Sitede 9 Haziran 2016 tarihinde çıkan ilk yazımın başlığı şuydu: “İslam diye diye İslam elden gidiyor”. İki hafta sonra (22 Haziran) yine benzer bir yazı: “Bir kez daha uyarıyorum: İlhad (dinden çıkma) İslam Dünyası’nın kapısında”.
Üç yıl boyunca değişik vesilelerle aynı noktaya vuran en az sekiz yazı yazmışım.
Aslında güncel ülke siyasetiyle ilgili değerlendirme yazılarımın bile -kimi doğrudan kimi dolaylı olarak- insanları ortak değerler konusunda kendilerini sorgulamaya ve değerler sistemlerini sorumlu tutmaya sevk edeceği endişesiyle yazıldığı söylenebilir.
İnsanların ‘dindar’ diye bilinenlerden beklentileri ile yaşananlar arasında farklılıklar göze batar hale geldiğinde kaybeden o değerlerin irtibatlı bulunduğu sistem oluyor.
Yaşanan sadece bize özgü bir durum da değil; bütün İslam Dünyası’nda ‘dindar’ bilinenler yüzünden ‘dine bakış’ olumsuz yönde farklılaşıyor.
“Dindar insan yalan söylemez, haksızlık yapmaz, adaletsiz davranmaz, hak yemez” türü kabuller derinden sarsılıyor.
Farklılaşan ‘dine bakış’ gibi görünse de, aslında insanların ‘dindar’ olma iddiasındaki kişilerle ilgili görüşleri değişim geçiriyor.
Yazmaya devam.
Yazarlar
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025