İhsan DAĞI
Toplumun yarısından fazlasını oluşturan muhafazakârlar-dindarlar istemeden bu ülkeye demokrasi gelmez. Peki, istiyorlar mı demokrasiyi, yoksa ‘'Kemalist devlet'in ardından ‘muhafazakâr devlet' bize yeter mi diyorlar?
Muhafazakârların iktidarı seçimler yoluyla belirleme yöntemi olarak demokrasiyle sorunları yok. 1950'den beri biliyorlar ki ‘sandık' onları ‘sekülerist-Kemalistler'in iktidarından koruyan bir kalkan. Peki kendi oylarıyla iktidara gelen muhafazakâr-dindar bir iktidara karşı ne-kim koruyacak onları? Bu soru ve sorun daha nitelikli, derinlikli bir demokrasi arayışına doğru götürecek bizi. Dindarların en azından bir kısmı sandığa indirgenmiş bir demokrasi anlayışı yerine ‘sınırlı, tarafsız ve laik devlet' üzerine inşa edilmiş bir demokrasiye yönelebilir.
Geleneksel olarak demokrasi meselesini sandığa indirgemek kolaydı. Türkiye sosyolojisinde büyük bir çoğunluk oluşturduğunu bilen muhafazakâr çoğunluğun iktidarını öngören ‘sandık demokrasisi'ne itiraz etmediler elbette. 1950'den beri seçim sonuçları gösteriyor ki sol-Kemalist seçmen Türkiye'nin aşağı yukarı % 30'u. Haydi, % 10 da Kürt siyasal hareketi için çıkarın. Geriye % 60 sağ-muhafazakâr-dindar-milliyetçi seçmen kalır. Bu sosyolojiye ve tarihsel oy verme eğilimine bakıp ‘sandık'ta tecelli eden milli iradeye demokrasi derseniz, bu kolaydır.
Soru; Türkiye'nin seçmen ve sosyal dokusunun % 70'i seküler-Kemalistlerden oluşsaydı, dindarlar sosyolojik açıdan kalıcı bir azınlık konumunda bulunsalardı (Aleviler gibi), bu durumda da demokrasiyi sandıktan ibaret görürler miydi? Yoksa sandığı aşan, daha nitelikli-derinlikli demokrasi arayışlarına ve mekanizmalarına mı yönelirlerdi? Sosyolojik çoğunluğuna güvenip sandığa işaret etmek, milli iradeyi de sandıkla özdeşleştirmek bir kişiyi veya kesimi demokrat yapmaya yetmez. Muhtemeldir ki son dönemde yaşananlar dindar-muhafazakârların devlet ve demokrasi meselelerini ‘yeniden düşünmeleri'yle sonuçlanacak. Tıpkı 28 Şubat'ta olduğu gibi... Ancak bir farkla; o zaman bütün dindarlar hedefti, bu defa bir kesim dindar iktidarda olan bir başka dindar grubun hedefi. Üstelik sandıkta defalarca oy verdikleri bir iktidar bu... Anlaşılan, dindar bir partinin iktidarı bütün dindarlara koruma sağlayamıyor, onların hukukunu garanti altına alamıyormuş. Demek ki ‘bizimkilerin devleti'nde de demokrasi gerekiyormuş! Bu ‘yeni durum' devleti ve demokrasiyi yeniden düşünmek için bir fırsat. Üzerinde demokrasinin inşa edilebileceği, herkesin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınabileceği üç temel ilke üzerinde anlaşmak mümkün; sınırlı, tarafsız ve laik devlet.
Sınırlı devlet şart, çünkü ‘haddini bilmeyen devlet' sadece ‘öteki'ne değil ‘kendi'nden olana da müdahale eder. Herkese ve her şeye karışan bir devlet kendini toplumun üzerinde gören, jakoben ve otoriter bir aygıta dönüşür. Ekonomiyi, piyasayı, sivil toplumu, aileleri, inancı, dini düzenlemeye kalkışır.
Devlet farklı kimlikler, dinler, inançlar karşısında tarafsız olmalıdır. Devlet kamu otoritesini kullanır, kaynaklarını harcarken ‘ötekiler' ve ‘muhafazakârlar' olarak ayrım yapar ve siz buna sessiz kalırsanız, sonra ‘sizin aranızda' da ayrım yapmaya başlar; daha ‘sadık' olan daha çok devlete mazhar olur! Taraflı devlet piyasanın da, sivil toplumun da, düşünce hareketlerinin de doğal dengesini bozar.
Laik devlet, dindarların dindar bir yönetim altında kendi tercihlerine ve yorumlarına göre yaşamaları, türdeş bir dindarlık modeline karşı kendi özgünlüklerini ve özgürlüklerini koruyabilmeleri için şart. Dini yorumlama, yönetme, faaliyette bulunma tekelinin devlette olduğu bir rejim dindarların yorum, yaşam ve faaliyet çoğulluğunun da yıkımı anlamına gelir.
‘Kemalist devlet'ten ‘muhafazakâr devlet'e geçiş sizi mutlu edebilir, ama yeter mi? Kendinizle özdeşleştirdiğiniz devlette özgür de olmak istemez misiniz? Demokrasinin geleceği dindarların-muhafazakârların bu soruya vereceği cevaba bağlı...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023