Kurtuluş TAYİZ
17-25 Aralık’ta başlayan süreci “yolsuzlukla mücadele”, “temiz toplum” ve “otoriter Erdoğan’a karşı mücadele” gibi argümanlarla savunmak gün geçtikçe zorlaşıyor. Bu operasyonun, hukuk alanı üzerinden siyaseti vurmak için geliştirilen bir “yargı darbesi” olduğu artık toplumun geniş kesimleri tarafından da kabul görüyor.
17 Aralık’ta başlatılan süreç şayet başarılı olsaydı, ülke açık bir cezaevine dönecekti. Ekonomik ve siyasi kriz başgösterecek, son 10 yılın bütün kazanımları bir hiç olacak, dev projeler rafa kaldırılacaktı. Cafe açmak için bile, yeni düzenin “abileri”nden izin almak gerekecekti. Ortada ne ekonomik, ne siyasi, ne kişisel özgürlük kalacaktı.
Resmettiğim bu tabloyu abartılı bulanlar olabilir; ancak 17 Aralık sonrası olacaklarla ilgili basit ve iyimser bir kestirimde bulunuyorum sadece, felaket senaryosu hikaye etmiyorum. Türkiye’nin en büyük projelerini üstlenen işadamları gözaltına alınacak, mallarına ve şirket varlıklarına tedbir konulacak; bakan çocukları tutuklanacak; Başbakan Erdoğan’ın evine polis gönderilecek, Başbakan “örgüt lideri” olarak uluslararası suç şebekeleriyle irtibatlandırılmaya çalışılacak ve bunun adına da “rüşvet” ve “yolsuzluk soruşturması” denecek, öyle mi?
17-25 Aralık açık bir darbe girişimidir; hukuk gömleği taşımasına rağmen hukuk dışıdır; bu operasyonu geliştirenler, Türkiye’yi büyük bir ekonomik krize sürüklemeyi amaçlamış, bunun yol açacağı istikrarsızlık ve kaosun faturasını ise iktidar partisine ödetmeyi hedeflemiştir. Darbe başarılı olsa, 1990’lı yılların sonunda olduğu gibi ülke ekonomik iflasın eşiğine savrulacak, savcı-polis devletine dönüşecekti.
Sadece iktidar partisi değil, iş dünyası, medya, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, kanaat önderleri, akademi ve diğer siyasi partiler, tüm bürokrasi, bu darbecilere boyun eğmek zorunda kalacaktı.
26 Aralık sabahı hiçbir ahlaka, vicdana sığmayan karalama kampanyaları düzenleyen, kişilik suikastı yapan, şantaj kasetleri üreten bu şebeke ülkeyi ele geçirebilirdi.
Hayal edebiliyor musunuz?
Bu korkunç zihniyet başarılı olsaydı, Türkiye açık bir cezaevine dönüşecekti. Kimsenin gerçek anlamda ekonomik, siyasi özgürlüğü kalmayacaktı; insanlar kişiliğini ve onurunu bile savunamaz hale gelecekti. Herkes bunun ne demek olduğunu biliyor. Şimdiye kadar yaptıklarına bakarak bu gücün, devleti tümden ele geçirdikten sonra neler yapabileceğini de hepimiz aşağı yukarı tahmin edebiliyoruz.
Yürüttükleri stratejik davalardan, devlet kurumlarına sızmak için açılan sahte soruşturmalara, medya manipülasyonlarından, kirli ilişkilere, kalleşçe arkadan vurmalardan, kurdukları siyasi tuzaklara ve hain pusulara kadar görünen, görünmeyen yüzleriyle yaptıkları her şey, yapacaklarının da teminatıdır!
Türkiye’nin nasıl bir felakete sürüklenmeye çalışıldığını toplumun büyük bir kısmı, 17-25 Aralık’ta gayet net bir şekilde gördü. Bu güçlerin ve onların medyadaki uzantıları ile ortaklarının “rüşvet” ve “yolsuzluk” soruşturmasının arkasına gizlenen, “özgürlük” ve “demokrasi” yalanına sarılan bu güçlerin aslında peşinde olduğu tek şey var; Menderes’i ipe gönderme özgürlüğü!
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.05.2019
10.05.2019
1.05.2019
22.04.2019
19.04.2019
17.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
11.04.2019
8.02.2019