Markar ESAYAN
“İnsan kendisini nasıl inşa eder” diye sormuş ve bu sorunun cevabının dünyayı da belirlediğini iddia etmiştik.
Hasılı, iyi veya kötü habere göre, “kendi halimizde takılamıyoruz” bu dünyada. Bana göre bu zorlu/değerli dar bir yolu bizlere tekrar görünür kılıyor, ama dar yolun sonu daha yumuşak bir hakikat bilincine çıkabilir.
Her bireyin insanlığının kendisine özgü, ölçütlerinin de o bireye dair olduğu fikri modern bilincin temel argümanlarından birisi oldu. Yani “beni ilgilendiren şeylere kendim için karar verirken dış etkilerle biçimlenmiş değil, özgürüm” düşüncesi…
Bireyin, kendisi için en iyi olanı kendi içinde bulabileceğine dair düşünce, insanın kendisini başkalarıyla ilişkiye geçmeden özgürlüğünü berraklaştırmasının kimliği yaratabileceğini ilan etti. Modern birey, onu çevreleyen dünyaya karşı duvarlar örerken, bu duvardan geçişlere (ilişki) sadece eğer işine yarıyorsa geçit verdi. Yani çevremizdeki her şeyin anlamı, bizim işimize ne kadar yaradığı ölçüsüne indirgendi.
Oysa…
Charles Taylor ve çoğu komüniteryen kuramcının da altını çizdiği gibi, insan diyalojik bir varlıktır. İnsan, dillerin sağladığı imkânla, kendini anlama ve bu yolla kendini tanımlama yeteneğini kazanarak insan olur. Bu dil, geniş anlamda bir evreni ima eder, sevgiyi, sanatı, inancı, maneviyat biçimlerini içerir. Kişi sadece iç sesine kulak vererek değil, “anlamlı ötekilerle “ilişkiye geçerek (onlarla muhabbet ötekiyi anlamlı kılar), bu evrene çıkar, girer çıkar ve bu seyahat biçimi iç sesle senteze uğrayarak kimliğin inşasını sağlar.
Bu süreç, dili diyalog yoluyla bir kez öğrenip, öğrendikten sonra insanın kendi dünyasına çekilebileceğini de ifade etmez. Taylor diyor ki “Kendi görüşlerimizi, bakış açımızı, bir şey karşısındaki tutumumuzu önemli ölçüde tek başımıza düşünerek geliştirmemiz bekleniyor. Fakat, kimliğimizi tanımlamak gibi önemli konularda yaşanan bu değil. Kimliğimizi her zaman, bizim için anlamlı ötekilerin bizde görmek istedikleri kimliklerle diyalog, bazen onlara karşı savaşım içinde tanımlıyoruz. Bu ötekilerin bazılarıyla sohbetimiz, biz onlardan –örneğin ailemizden– ayrıldıktan ve onlar yaşamımızdan çekildikten sonra bile, yaşamımız boyunca içimizde sürer. (…) Kendimi tanımlamam demek, başkalarından farkımda anlamlı olan noktayı bulmam demektir.”
Hatta ve hatta, dağa çile çekmeye çıkan bir münzevi, kendisini sanatına veren bohem sanatçı veya bir hücrede yaşayan mahpus için bile diyalog insanın içinde devam eder. Çile çeken Allah, sanatçı yapıtı, mahpus anıları ile konuşur haldedir. (Kişi diğer türlüsünü tercih etmemişse.)
Bizi biz yapan bu muhabbet halidir. Bu muhabbet ikna olmayı, ikna etmeyi, reddetmeyi, kabul etmeyi, savaşmayı, didişmeyi içerir ve biz kendimizi böyle kurarız. Bunun için ihtiyacımız olan en önemli şey “anlamlı ötekilerdir.” Kendimizi gerçekleştirmek için ilişkilere ihtiyacımız vardır, ancak tanımlamak, işte o bizim kendi iç odamızda yaptığımız özel bir karardır. İkisi birbirinin yerini alamaz, yok sayılamaz, birbirinden koparılamaz.
Kendinizden pay biçiniz. Sizin için önemli olan o insanlar, hayatınıza girdikten sonra nasıl da değiştiğinizi hatırlayın. İyi, sevgi, doğru anlayışımızın başkalarıyla paylaşıldığında olgunlaştığını, ancak bu yolla tekamüle açık olduğunu da… “Bir roman okudum hayatım değişti” diyordu Orhan Pamuk. Bu insan doğasının yok sayılacak bir hayatiyeti değildir. Akıl yürütmek için bile başkalarına ihtiyacımız vardır. “Ahlaki konularda akıl yürütme her zaman bir kişiyle birlikte akıl yürütmektir. Karşınızda biri vardır ve onun bulunduğu noktadan ya da ikiniz arasındaki farktan yola çıkarsınız.” (C.T.)
İşte modern sahicilik/bireycilik kuramı bu durumu reddederek insanı atomuna indirgemiştir.
Tabii yok saymak, olgular ve ihtiyaçların da yok olacağını göstermiyor.
Atomize olmuş birey, her şeyi “kendini gerçekleştirmek” adına bir malzeme olarak gören araçsal akıl, seçme özgürlüğünün seçimlerin özünü anlamsızlaştırması, tüm bunlar donuk bir dünya yaratıyor. Donuk, ıssız, paylaşımsız, amaçsız bir dünya. Artık kahramanlık yok, fedakârlık yok, karşılıksız vermek yok.
Tüketilen bencil ihtiyaçlar, insanları ya daha çok tüketmeye, ya da new-age maneviyat tatminlerine yöneltiyor. Hayatın anlamının sırrını verdiğini iddia eden kitaplar marketlerde üç paraya satılıyor. İnsanlar bir kişiyi sevmenin gerçek anlamını yitirmiş durumda, ilişkiler bir ayakkabı kadar bile dayanıklı değil. Bu nedenle geçkin yaşlarda evler kedi köpeklerle doluyor. Nasıl olsa onlara mamasını verdikten sonra, başka bir sorumluluk almaya gerek yok. Hayvan dostlarımızı bile oldukları biçimiyle değil, boşlukları ikame etmek için araçsallaştırmış durumdayız.
Fark etmeden sevgi ve aşka da girizgâh yapmış olduk. Bakalım orada işler ne durumda. Haftaya…
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları





























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019