Markar ESAYAN

Erdoğan’ı saran ‘şer’ ablukası
9.08.2012
5034

 Yazının sonunda söyleyeceğimi, başında söyleyeyim: Sayın Erdoğan, artık istese bile geri dönülecek noktayı çoktan geçti diye düşünüyorum. Artık bir devlet adamı oldu. Şark kafasının tüm arazlarını neredeyse taşıyan bir devlet adamlığından bahsediyorum tabii. Dava adamı kimliğini kaybetti. Hâliyle, AK Parti = Erdoğan denklemi tüm basitliğiyle ortada olduğu için, partisi için de aynısını söyleyebiliriz.

İktidar ve güç böyle bir şey; ona hâkim olduğunuzu hissettiğiniz anda sizi ele geçiriyor. Size kendisini tüm masumluğu ile sunuyor, sonra teslim ediyor gibi yapıp, sizi zombi hâline getiriyor. Kendi istek ve seçimlerinizi yaptığınızı zannederken, yüzyıllardır hiç yabancısı olmadığımız döngüyü, bir şablonu tekrarlıyorsunuz sadece. Kurbanların ne ilki ne de sonuncususunuz.

Neden mi böyle söylüyorum? Erdoğan’ın Sedat Selim Ay hakkında ATV ve A Haber’deki kabaremsi programda cevaplarını dinlerken, içimden “Erdoğan gerçekten kaybedilmiş” dedim. Bir insan gönüllü yanılmayı, istediklerini duymayı seçmişse, yapılacak fazla bir şey yoktur. Oysa aynı perspektiften Arınç daha insani bir duruş sergilemişti. Mahkûmiyetleri o da kabul etmedi ama, Ay’ın insanlarda bıraktığı acı hatıralardan bahsederek atamayı tasdik etmediğini söyledi. Artık Müslüman’ca mı, insanca mı bir duruş ne derseniz deyin buna. Ama gönüllü olarak kendini, duymak ve inanmak istemediklerine bırakmadı.

Böyle bir hissi, Başbakan’ın Ruşen Çakır’ın programında Metin Lokumcu için söylediklerini dinlerken de duymuştum. Ruşen Çakır, Erdoğan’ın birçok duygusuz sözünden sonra, “Ama Lokumcu öldü” dediğinde, Erdoğan’ın yüzü gerildi ve bir “Allah rahmet eylesin, böyle olmasını tabii ki istemezdik” bile diyemedi. Onu ağır yaralanan koruma polisi Servet Erkan’ın karşısına yerleştirdi. Mahsup etti adeta. Hâlbuki ikisi de hepimizin çok üzüldüğü iki ayrı acı olaydı.

Bunlar çok kötü işaretlerdir. Hele hele kendisini dindar kişiler olarak tanımlayanlarda, düşüş çok daha keskin olur. Çünkü ihanet ettikleri inançlarının yadsınamaz temel kaideleridir de. Bunu kaldırmak için daha fazla ve daha şiddetli gerekçelere ihtiyaç hisseder insan. Uyuşturucu gibi, gittikçe müptelası olursun yanılsamalarının.

O nedenle, kendisine yapılan tüm eleştirileri bir komplo olarak görme eğiliminde Sayın Erdoğan. Parti de buna eğilimli. Erdoğan kendine göre de bir İçişleri bakanı bulmuş. Ona duymak istediklerini söylüyor. Onlara göre her şey ABD, İran, bilmem kimin bir komplosu. Şahin kendini tutamadı, “Bu çatışmalar İstanbul’da devam ediyor. Geçimli’de atılan havan mermisi ile İstanbul’daki yazıların bir farkı yok” bile dedi.

Bu bir nefret suçudur. Hedef göstermedir. Böyle konuşan birisi uygar bir ülkede makamında kalamaz. Ama Erdoğan da farklı düşünmüyor ki!

Kurduğu gerçekliğe halel getiren herkes düşmanları oluyor. Lafı üzerine kimse laf getirmesin, ferman bellensin istiyor. Akşamları yatarken Engin Ardıç’ın o günkü güzellemesini okumadan sanırım uyuyamıyordur. Bu yük bir faniye çok fazladır çünkü. Ancak işinde çok usta birisi onu gerçeklerden koparıp götürebilir.


Erdoğan’ın kendi partisinden çıkan seslere dahi tahammülü yok. Şemdinli’yi soranı neredeyse PKK’lı olmakla suçluyor. Ay’ı sorana da öfkeyle patlıyor. Ayşe Böhürler, susma orucuna girmiş. Anlayan için ne büyük, ne ağır bir cevaptır bu.

Yani, Şemdinli’de ne oluyor diye sormayacaksın. İşkenceyi sorguluyorsan, zamanlama manidar, Uludere için isyan ediyorsan, “meftalar” için uluyanlardan oluyorsun, Suriye’nin F-4’ü nasıl düşürdüğü ile ilgili farklı bir haber yaparsan da, bırak kendisini, Obama’ya komplo kuran kötücül bir teşkilatın üyesisin.

Suriye demişken, kulislerde Sabah gazetesinin jetin düştüğü yer ile ilgili TSK’nın Başbakan’ı yanılttığı haberinin son anda geri çektirildiği söyleniyor. Başbakan’ın kontrolünde olan gazetelerde de, bazı yazarların yazılarının sansürlendiğini duyuyoruz. Duyuyoruz dememe bakmayın, bunları biliyoruz.


Erdoğan, Bilgi Üniversitesi’ni arayıp, “O festivalde bira satmayacaksın” diyebiliyor.
Başbakan her şeyin içinde. Sıkıysa Bülent Arınç, Ertuğrul Günay, Hüseyin Çelik gibi itiraz et veya ondan farklı bir şey söyle. Ânında çıkıp en ağır şekilde tekzip ediyor. Kendi kurmaylarını itibarsızlaştırıyor.


Bunlar çürümenin işaretleri.

Türkiye ve Erdoğan’ın en büyük şansızlığı, onu oradan indirip bir süre dinlendirecek, demokrat ve özgürlükçü bir muhalefetin olmaması. Yazının başında dediğim gibi, Erdoğan için geri dönüş şansı mucizelere kalmış gibi. Tek şeritli bir yolda hızla devam edecek ve gittikçe daha kötü olacak. Benim öngörüm bu.

Keşke açıp Goethe’nin Dr. Faust’unu bir okusa.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • veyselsaka

    veyselsaka

    19.03.2011 01:29

    SAYIN ALTIN OK ŞİMDİDE KÜRESELLİĞİ BİZDEKİ SOLCULAR ÜZERİNDEN İLERİ BİR ŞEYMİŞ GİBİ ANLATMIŞSIN MELİH BU ANLATTIKLARIN SOLCU DEĞİL SENİN ANLATTIKLARINDA İLERİ BİR ŞEY DEĞİL SADECE ÖZET SADECE ENPERYAL KAPİTALİST MODERNİTE ZATEN O DA İFLAS ETMİŞTİR

Yazarlar