Yazıda başlık olarak kullandığımız söz eski Başbakan yardımcısı Hükümet sözcüsü Bülent Arınç’a ait; ”Ben emekli olunca emekli maaşımla geçineceğim ve  Ankara’nın sokaklarında anlım ak başım dik dolaşacağım, hırsızlığın , yolsuzluğun içinde olmadım, önüm arkam cam gibi  benim.”

Ne zaman açıkladı bunu Arınç, Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in Tweter hesabından Arınç’ın Erdoğan’ı eleştirmesine karşı,”seni istemiyoruz Bülent Arınç istifa et,sen paralelin adamısın”  demesinden sonra.

 23 Mart 2015 Tarihinde bakanlar kurulundan alınan kararları açıklamak için basının önüne çıkan Arınç gazetecilerin Gökçek’in kendisi hakkında ki suçlamalara karşılık verirken; yıllardır içinde olan ve Gökçek için söylemek istediklerini bir çırpıda  ipe boncuk dizer gibi başladı anlatmaya.

Arınç’ın Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Melih Gökçek için söyledikleri zehir zemberek,yenilir yutulur cinsten olmayan ve dirhemini yiyen it kudurur misaliydi. Arınç,”Gökçek 30 Mart seçimlerinde seçilene kadar paralelin kucağına oturdu, Ankara’yı cemaate parsel parsel sattı ve dağıttı;alçak, namussuz, hasiyetsiz ,hırsız, biz köpeklerin ne zaman havlayacağını biliriz gibi” kavgada bile söylenmeyecek sözlerle yüklendi Gökçek’e, çok ağır suçlamalarda bulundu.

8 Hazirana kadar susuyorum partim ve hükümetim zarar görmesin diye,seçimden sonra hesaplaşacağım Gökçek hakkında elimde yüz konu var,Gökçek’e meydan okuyarak Arınç başka soru almadan toplantıyı bitirdi.

Olayların buraya nasıl  geldiğini ve  Erdoğan ile hükümet arasındaki çatışmaların bir kronolojisini yapalım.

Başbakan Yardımcısı Hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Çözüm sürecine yönelik, İzleme Kurulunun kurulmasından haberdar olmadığını gazetelerden okuduğunu ve bu izleme heyetine karşı olduğunu söylemesi,ardından Dolma bahçe bildirisine de karşı çıktığını,verilen fotoğraftan rahatsızlık duyduğunu söylemesi,bu bildiri ve izleme kurulunun kurulması PKK’yı meşrulaştırıyor tepkisi,bardağı taşıran son damla olurken;Erdoğan ile hükümet arasındaki yetki kavgası da gizlenir olmaktan çıktı.

Bülent Arınç’ın Erdoğan’ın her şeyden haberdar olduğunu söyleyerek Erdoğan’ı yalanlaması;ortada bir hükümet var, Cumhurbaşaknımızın basının önünde  konuşmaları hükümeti zor duruma düşürüyor  diyerek, icradan hükümet sorumlu derken;Erdoğan’a da haddini ve yetkini bil diye hükümet adına mesaj vermiş oluyordu.

Arınç Erdoğan’ın her şeyden haberdar olduğunu iki sefer tekrarlayarak,hatta haberdar olmaması mümkün değil,çözüm sürecini kapsayan, Dolma bahçe bildirisi,izleme heyetinin kurulması  MGK ve Bakanlar kurulu kararıyla alınmış karar diye kapsamlı açıklamaları, kaçak sarayın sahibinin karizmasını yerle bir etti.

Bülent Arınç’ın bu çıkışına anlaşılan kaçak Sarayın talimatı ile ortaya fırlayan Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in bir tetikçi edasıyla, sosyal medya hesabından Arınç’ı istifaya çağırması,AKP içinde çatlağı ortaya çıkartıyordu.

Bülent Arınç’ın çıkışı parti içi muhalefetin bir baş kaldırışı olarak görülmeli.

Erdoğan’ın son günlerde konuşmalarını hatırlayalım.

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anaysa da yetkisi olmamasına rağmen hükümetin işlerine burnunu sokması ,hükümeti bay pas eden konuşmalar yapması”

“Başkanlık sistemine anayasa da yer olmamasına rağmen Başkanlık sistemine  geçilmiş gibi hareket etmesi,8 Haziran’da yapılacak genel seçimlerde millet vekili adaylarını belirleme çalışmasını, Beş tepeden yürütmesi”

“10 Ağustos 2014 tarihinden itibaren parlamento dinlenme odasına alınmıştır demesi”

“Merkez Bankası Başkanıyla(MBB) faizlerin indirilmesi konusunda polemiği MBB’ına   vatan haini demesi”

“Dört bakanının yolsuzluktan yüce divanda yargılanmasının önünü kesmesi”

“Davutoğlu’nun çıkartmak istediği şeffaflık yasasına karşı çıkıp, partide il ve ilçe başkanı yapacak adam bulamazsın diyerek yasayı iptal etmesi”

“Milli ordumuza  kumpas kurdular diyerek,savcısı olduğu davanın balyoz ve Ergenekon hükümlülerinin tahliye edilmesinin önünü açması ”

“Harp Akademilerinde yaptığı konuşma ise savcısı olduğu davanın avukatlığına soyunması;beni yanılttılar diyerek,17-25 aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun üstünü kapatmak için, Ordu ile ittifak arayışına girmesi”

 Ali Babacan’ın Türkiye bir hukuk devleti olmadığı sürece güçlü bir demokrasi olmaz ve bu sistemle birileri zengin olabilir ama toplum zengin olamaz,diye tepkilerin ortaya koyması, gelen fırtınanın sessizliğinin işaretleriydi.

Ekonomiden sorumlu devlet Bakanı Ali Babacan’ı doğrulayan tablo.

AKP’e 2002’de iktidara geldiğinde toplumun en zengini olan yüzde bir kesimi,Gayri Safi Milli Hasılanın(GSMH) yüzde 39’nu alırken;2014 yılında ise toplumun en zengin yüzde bir dilimi, GSMH’nin yüzde 54’nü alıyor. Türkiye zenginleşiyor ama gelir dağılımındaki adaletsizlik arasında ki makasın gittikçe açılması ve kayıt dışı ekonomi niye önlenmiyor sorusu muhatap bulamıyor!.

Siz hiç son dört yıldır Erdoğan’ın  rakamlar vererek, asgari ücreti konuşarak, ekonomiyi konuştuğunu duydunuz mu?

AKP’deki son parti içi çatışmaların ve hükümetle Erdoğan arasındaki karşı karşıya gelmeleri ve Bülent Arınç’ın “ben Ak Partiliyim ama dürüst adamım” ben emekli maaşımla geçineceğim ve  Ankara’nın sokaklarında  anlım ak, başım dik dolaşacağım sözleri çok manidar bir anlam taşıması 17-25 Aralık’a gönderme değil mi?

Çözüm süreci AKP’ye oy kaybettirmiyor 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvetin, Erdoğan’a savcısı olduğu davaların avukatlığına dönüşmesi; Ordu ile ortaklık arayışı, yabana atılacak bir gelişme olmasa gerek.

Ahmet Altan’ın çok yerinde bir tespiti var Erdoğan’ın geldiği noktayı özetleyen:”Erdoğan’a karşı olan herkes darbeci ama Ordu darbeci değil” diyor.

TSK’nın  Mardin/ Mazıdağ kırsalında PKK’ya karşı operasyon yapması,Genel Kurmay Başkanının PKK meşrulaştırılıyor açıklamaları, Erdoğan ile yollarının kesişmesi tesadüf ola bilir mi?

Not:Bu yazıyı tam bir yıl önce Bu sitede yayınlamıştık, gündem de yine Bülent Arınç olunca tekrar yayınlamak kaçınılmaz oldu.