Mücahit BİLİCİ
Kürt siyaseti ve Türkiye arasında paradoksal bir ilişki var. Kürt siyasetinde temsil tekeline sahip ve Türkiye’nin üçüncü büyük partisi konumundaki parti siyasette üç büyük güçten biri olması beklenirken uzun süredir sadece etkisiz eleman konumunda. Türkiyeli sayılan hacimli partilerin hiçbiri Kürtleri temsil ettiklerini düşündükleri bu siyasi partiye elini değdirip “kirlenmek” bile istemiyor.
Kürt sayılan parti vebalı muamelesi görüyor. Peki vebalı olmadığını bildiğimiz bu büyük partinin elleri neden armut topluyor? Mağdur olmak haklı olmanın garantisi midir? Mağduriyetin arkasına saklanıp beceriksizliğini sorgulamamak veya kendiyle yüzleşmeyi ertelemek kadim bir kifayetsizlik biçimidir.
Bu parti suç işlemediği halde (özgür olmadığı için) terörist yaftası yemekten kurtulamıyor. Arkasında geniş Kürt (ve kısmen Türk) halk(lar) desteği olmasına rağmen halkı yansıtmıyor. Daha ziyade ilerici bir aktivist grup, bir üniversite öğrenci grubu gibi hareket ediyor. Kazanmak ve başarmak yerine direnmek ve slogan atmayı seviyor. İktidar olmayı değil muhalefet olmayı romantize ediyor. Siyasette kütlevi bir ağırlık koyacağına gelen geçenin yumrukladığı bir kum torbası gibi kalmakta bir terslik görmüyor. Hacmi var ama yer kaplamıyor.
Bu partinin en büyük sorunu belki de bir silahlı örgütün suçunu işlemek değil vesayetinden çıkamamaktır denebilir. Ama Türkiye’nin iktidar partisinin terör örgütü saydığı o örgütle siyaset ve müzakere yapabildiği bir siyasal evrende Kürtleri temsil etmesi beklenen bu partinin siyasi başarısızlığını bununla açıklamak yeterli olmaz. Bu başarısızlığın arkasında başka nedenler aramak gerek.
Bu da bizi yazının başlığındaki soruya götürüyor: Kürtler neden Türkiye’yi kurtaramıyor? Soruyu belki şöyle sormalıyız: Kürtleri temsil iddiasındaki parti neden Türkiye siyasetinde bir ağırlık oluşturamıyor?
Sorunun varsayımındaki yanlışlık sorunun cevabını da bize veriyor: Ama parti Kürtleri temsil iddiasında değil. Bu parti kendisine Kürt partisi demekten utanıyor. Kendisine Kürt denilmesinden alınıyor, fena halde gocunuyor. Kürt partisi değil Türkiyeli bir partiyiz diyor. Türkiye’de evrensel bir siyaset yapmak için Kürt partisi olmamak gerektiğini varsayıyor. Yanılgısı ve çaresizliği burada yatıyor. Kürtlerin Türkiye’ye ait olmadığı kabulünün mağduru bir zihinsel arkaplandan geliyor: Türkiyeli olabilmeyi açıkça Kürt olmamakla mümkün görüyor. Sonuç: Kürt olamadığı için Türkiyeli olamayan bir parti.
Kürt olmamak için Türkiyelilik söylemine sarıldığı için en fazla “terörist” olabilen bir kimlik siyaseti. Kocaman bir fiyasko. Denecektir ki baskı var, nefes aldırmıyorlar. Tabii öyle ama siyaset edilgenlik ve mazeret makamı değil eylem (olmadı, iş) yapma makamıdır.
Peki bu işin doğrusu nedir, nasıl olmalı?
Türkiyeli bir siyaset yapabilmek için bir Kürt partisi olarak siyaset yapman gerekir. Kendiyle barışık olmayan başkalarıyla da sağlıklı ilişki kuramaz. Kürtlerin partisi zaten tanım gereği Türkiye’nin partisidir. Ama Türkiyeliliğin Kürtlerin siyasi temsil ihtiyacını giderme garantisi yoktur.
Şu anda milyonlarca Kürdün oylarından oluşan bir muhtaç Kürt beden, direniş fetişizmiyle mefluç bir sol ilericiliğin yanlış-bilincinin elinde öylece verimsizce sürükleniyor. Kürtlerin hayati enerjisi ne Kürtlere ne de Türkiye’ye yarıyor.
Kürt partisi demografik vakıa ve demokratik temsil açısından kaçınılmaz ve gereklidir. Kürtler Türkiye’de demokrasiye muhtaç oldukları için zaten bir süredir demokrasinin taşıyıcılığını yapıyorlar. Kürtler Türkiye’de iktidarları belirleyecek olan üç büyük güçten biridir. Yani iktidar tahtına oturacakların başına geçecek tacın yolu yakın gelecekte Kürtlerin elinden geçecek.
Kürtler Türk soluyla ittifak yapmalı mı? Kürtler ile Türkiye’nin ve tüm dünyanın solu doğal müttefiktirler. Dünyanın her yerinde sol bir toplumun vicdanını ve adalet arayışını temsil eder. Sağ ise nefsini ve tahakkümünü. Sol ve namuslu bir Türk(iye) solu Kürtleri desteklemeye kendi iç nedenleri ile mecburdur. Bunun için Kürtlerin ayrıca sola dilencilik etmesine, borçluluk hissetmesine gerek yoktur.
Sorun, örtüşen çıkarlar ve hedeflerde değil. Sorun, Kürtlerin sola liderlik yapmak yerine, temsil ve söylem kabiliyeti zayıf bir sola Kürt siyasetinin çocukça bir anlayışla Kürtleri asker yazdırmasıdır. Solun gündemi iyi niyetli olsa da Kürdün ihtiyaç ve öncelikler gündeminin yerini tutamıyor. Türkiye solu Kürtlere imam değil cemaat olduğunda ancak bu iki taraf için de faydalı bir ilişki olur. Şu anda atın önüne sürülen araba ne ata yol veriyor ne de arabaya çekiyor.
Bunları söylerken sola düşmanca değil dostane bakan biri olarak yazıyorum. Bugün Kürtler Türkiye solunun etik ve politik ödevidir ama sol Kürtlerin etik ve politik ödevi değildir ya da Kürtlerin öncelikleri solunkilere indirgenemez. Kürtlerin daha birincil ve varoluşsal ihtiyaçları karşılanmadan, öncelenmeden solun Kürtlere yapacağı katkı bütün insanlığa yapacağı katkının Kürtlerin payına düşenidir. Solun kendisinin bile etkili olabilmesi için Kürtlerin ihtiyaçlarının öncelenmesi gerekir.
Türkiye’de Kürtler Kürt olamadığı için sol da dişe dokunur bir sol olamıyor. Sonuç: Milyonlarca Kürdün oyunu alıp temsil tekeline sahip olan parti, ki Türkiye’nin üçüncü büyük partisidir, en fazla slogan atabiliyor ve Kürtlerin ihtiyaçlarını gündem yapmaktan insanlık adına utanıyor. Kendine faydası olmayan Kürtlerin Türkiye’ye de faydası olmuyor. Devlet ve iktidar da Kürt temsiliyetini biçtiği zaman doğal olarak kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025
12.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025