Münir AKTOLGA
(Bu makale, yeni yayınlanan “Öğrenmek Nedir, Neden Öğreniyoruz, Nasıl Öğreinyoruz, Nasıl bir Eğitim Sistemine İhtiyacımız Var” adlı kitabın “Giriş” bölümüdür!..[1])
Öğrenmek, bilgi üretimi sürecidir; hammadde olarak dışardan alınan enformasyonların içerde sahip olunan bilgiyle -“bilgi temeliyle”- işlenerek “bilgi” adıverilen yeni ürünlerin üretilmesi, sonra da, üretilen bu ürünlerin-bilgilerin yeni bilgilerin üretilmesi sürecinde kullanılmak üzere eski bilgi hazinesinin üzerine ilâve edilerek muhafaza edilmesi olayıdır... Bu, o kadar güzel bir tanımdır ki, tek bir cümlenin içinde konuya ilişkin her şey var adeta!..
Öğrenmeyi, öğrenme sürecini bir enformasyon işleme süreci olarak ele alarak işe başlıyoruz!..
Evet, öğrenmek bir enformasyon işleme sürecidir (“information processing”), ama buradan hemen, her enformasyon işleme sürecinin aynızamanda bir öğrenme süreci olduğu anlamıçıkmaz!..
Bir örnek verelim ve daha önceden üretilmiş bir bilgiyi temsil eden iki nöron arasındaki sinaptik bağlantıyıdüşünelim. Söz konusu bilginin oluşmasına neden olan enformasyon buraya tekrar geldiği zaman durum açıktır. “Presinaptik nöronun”[2] aksonundan belirli bir aksiyonpotansiyeli (AP) -elektriksel sinyal- şeklinde kodlanmışolarak sisteme giren (daha önceden bilinen) enformasyon mevcut sinaps tarafından tanındığıiçin hemen gerekli reaksiyon gösterilir ve “postsinaptik nöronun” aksonunda çıktı-output olarak bir aksiyonpotansiyeli (AP) oluşur. Yani mevcut sinaptik bağlantıaktif hale getirilir o kadar! Evet, bu da bir enformasyon işleme sürecidir; ama bir öğrenme süreci değildir. Bir enformasyon işleme sürecinin aynızamanda öğrenme süreci de olabilmesi için, hammadde olarak dışardan gelen enformasyonun içinde daha önceden söz konusu sistem tarafından işlenmemiş(yani, henüz daha öğrenilmemiş) unsurların daolmasıgerekir. O halde, daha önceden işlenmiş -yani bilinen- bir enformasyonun değil, bilinmeyen -daha önceden o sistem tarafından hammadde olarak alınarak işlenilmemiş-bir enformasyonun işlenmesidir öğrenmek...
Peki ama o zaman da şu soru ortaya çıkıyor ortaya: Bilinmeyen -tanınmayan- bir enformasyon söz konusu sistem tarafından (bu, beyin de olabilir, tek bir hücre de) hammadde olarak işlenilmek üzere nasıl içeriye alınmaktadır?..
Çünkü, enformasyon işleme birimi olarak bir sistem (beyin veya tek bir hücre farketmez) girişçıkışlarının bir görevli-kapıcıtarafından denetlendiği, ancak daha önceden tanınan-bilinen kişilerin (enformasyonların) içeriye girişlerine müsade olunan bir kaleye -iyi korunan bir binaya- benzer! Bu durumda, daha önceden bilinmeyen -kayıtlarıkapıcıda bulunmayan kişiler- enformasyonlar nasıl içeri alınacaktır da işlenecektir? Bilinen bir enformasyonun, daha önceden üretilmiş ve sistemin içinde depo edilmiş olan bilgiyle tanındığınısöylemiştik, bu durumda, bilinmeyen bir enformasyon hangi bilgiyle tanınacak ve işlenecektir, yani adına öğrenmek dediğimiz süreçnasıl gerçekleşecektir?..
Başka bir örnek olarak bir atomu ele alalım. Olayıbasitleştirmek için de, bir elektron ve bir protondan oluşan bir hidrojen atomu olsun bu...
Bu da bir sistemdir ve diğer bütün sistemler gibi, aynızamanda bir enformasyon işleme birimidir. Sisteme dışardan bir foton geldiği zaman, “dışardan gelen enformasyonu” temsil eden bu foton, sistemin temel unsurları -elementleri- olan elektronla proton arasındaki elektriksel-magnetik ilişkilerle -bağlarla- temsil olunan “bilgiyle” değerlendirilerek işlenmekte ve eğer gelen enformasyon sistem tarafından bilinen-tanınan bir enformasyonsa da, aynen bir refleks agent’in[3] yaptığıgibi, sistem içinde bulunduğu kuantum seviyesinden daha üst seviyelere inip çıkarak buna karşıbir cevap oluşturabilmektedir. Bütün bir kuantum fiziğinin özü-esasıbir atomun bu şekilde bir enformasyon işleme sistemi olarak incelenmesinden ibarettir. Diyelim ki atom n=1 olarak ifade ettiğimiz belirli bir kuantum seviyesinde bulunsun, bu durumda ancak, 1 nolu kuantum seviyesinden 2’ye çıkışiçin gerekli frekansa (ve enerjiye) sahip bir fotonun (enformasyonun) gelmesi durumundadır ki, sistem aynen iki nöron arasındaki sinaptik bağlantıgibi aktif hale gelerek gerekli reaksiyonu gösterebilir...
Bütün bunlar bir enformasyon işleme olayıdır, ama, bir atom söz konusu olduğu zaman, ancak daha önceden “bilinen”[4] belirli enformasyonlar alınıp verilebileceği için, bu bir öğrenme olayıdeğildir. Bu nedenle, isterseniz bir atomu belirli bir bilgiyle programlanmışbir bilgisayar olarak da düşünebilirsiniz!..
Buraya kadar yapılan açıklamalardan çıkan sonuçşudur:
Bir atomdan bir moleküle, astronomik sistemlerden tek bir hücreye ve daha sonra da çok hücreli organizmalara kadar bütün sistemler, aynı zamanda bir enformasyon işleme sistemidir. Çünkü, belirli bir sistem olarak varolmak demek, bir enformasyon işleme birimi olarak varolmak demektir. Her durumda, her sistem, varoluşunun kaçınılmaz sonucu olarak, dışardan gelen enformasyonları elementleri arasındaki ilişkilerle depo edilen belirli bir bilgiyle değerlendirerek işlemekte ve gerekli reaksiyonları göstererek varlığını sürdürmektedir. Bir atom gibi, bizim “cansız” varlıklar dediğimiz varlıklar, bu işi yeni bilgiler üretemeden (doğal bir “refleks agent” olarak), ancak belirli bir biçimde yaparak varlıklarını sürdürürlerken, adına “canlı” dediğimiz varlıklar, ilk oluşum anında sahip oldukları bilgiyle yola çıkarak, bir öğrenme sürecinden başka bir şey olmayan yaşam süreleri boyunca yeni bilgiler üreterek (dolayısıyla da kendilerini üreterek) varlıklarını sürdürürler. O halde bütün mesele, yani, doğal sistemlerin “cansız” olmasıyla “canlı” olmaları arasındaki esas farklılık, bunların öğrenme yeteneklerinin olup olmamasında, bir sistemin o ana kadar bilinmeyen yeni enformasyonları da içine alarak bunları da işleyip işleyemeyeceğinde yatmaktadır. (Ya, öğrenme yeteneği olan, buna göre programlanmış bir bilgisayar mı diyorsunuz! Bu -yapay zeka olayı- tamamen ayrı bir konudur. Biz şu an sadece “doğal sistemlerden” bahsediyoruz. “Canlı” olmaktan kastımız ise, kendi içinde “self”-benlik adı verilen instanzı üretebilen, kendisi için varolan, kendisini üreterek varolan varlıklardır... Hiçbir robotun bu anlamda bir benliği yoktur!..)
Peki, bir enformasyon işleme sistemi olarak çalışan “canlılar” o ana kadar tanımadıkları-bilmedikleribir enformasyonu nasıl içlerine alır da onu işlerler?..
Çok basit! Gene yukardaki “kale” -ya da “iyi korunan bina”- örneğine dönersek, böyle bir durumda, tanınmayan bir kişinin kapıdan içeri girebilmesinin tek yolu vardır, ki o da, bu kişinin yanında kapıdaki görevli tarafından tanınan-bilinen birinin bulunmasıdır! Ancak bu durumdadır ki, kapıdaki görevli onu bilinen bu kişinin refakatinde, onun konteksi içinde içeri bırakabilir. Dikkat edilirse, bu durumda kapıcı,yeni gelen “bilinmeyen” kişiyi, “bilinenle” ilişkisi içinde ele alarak, gene bir “bilinen” kategorisine sokmuşoluyor. Kapıdan içeri girdikten sonra da, bilinen-tanınan kişi içerde beraberindeki yeni gelenle birlikte, ona yol göstererek ilerliyor!.. Ve öyle oluyor ki, binanın içindeki herkes yeni gelen kişiyi ilk planda eskiden beri tanınan-bilinen kişiyle ilişkisi içinde bir yere koyarak tanımaya (değerlendirmeye) başlıyor...
İnsan beyni söz konusu olduğu zaman bütün bu işlemler (yeni gelen bir enformasyonun tanınma, değerlendirme ve daha sonra da kayıt altına alınması işlemleri) daha önceden bilinen, tanınan bir enformasyonu temsil eden mevcut bir sinapsın içindeki faaliyetlerle gerçekleşiyor. Çünkü zaten yeni enformasyonun ilk geldiği yer daha önceden mevcut olan bir sinapstır. Yeni enformasyon buraya bu sinapsın temsil ettiği bilinen enformasyon aracılığıyla, onunla ilişkisi içinde, ona yakın olduğu için gelmektedir. Mevcut sinapsın içindeki ilk karşılama etkinliklerinden sonra da, bunlara bağlı olarak, postsinaptik hücrede meydana gelen genetik faaliyetlerle süreç tamamlanıyor. Sonunda, yeni durumu temsil eden yeni bir yapı olarak ya yeni bir sinaps ortaya çıkıyor, ya da mevcut sinaps değişikliğe uğratılarak, yeni bilgiyi de kapsayacak şekilde daha da güçlendirilmiş oluyor.
Örneğin, ben Almanya’ya gelene kadar “Boskop” türü elmayı bilmezdim. Ama elma nedir biliyordum tabi! Boskop elmayla ilk karşılaştığım zaman (bu elmayı ilk ısırdığım zaman), o an aldığım (benim daha önceden tanımadığım) enformasyonlar, “Boskop da bir elmadır” enformasyonuyla birlikte, beynimde daha önceden elmaya ilişkin bilgilerin kayıtlı bulunduğu sinapslara gelmiş, burada, elmaya ilişkin mevcut sinapslar aktif hale gelirken, bu konteks içinde genetik mekanizma harekete geçirilerek yeni gelen enformasyona denk düşen, onu da temsil edecek yeni bir sinapsın daha oluşmasına yol açmıştır. Bu işin nasıl gerçekleştiğini daha sonra göreceğiz, şu an bizim için önemli olan, hiç yoktan yeni bir bilginin öğrenilemeyeceği gerçeğinin tesbitidir...
Yeni bir bilgi ancak, mevcut durumu-bilgileri temsil eden sistemin içinde, tıpkı ana karnında oluşan bir çocuk gibi oluşarak ortaya çıkıyor-öğrenilebiliyor...
Yukardaki, Boskop cinsi elmayı öğrenme olayında, iki önemli mekanizmanın birlikte işlediğini görürüz. Birincisi, beynimizdeki elmaya ilişkin daha önceden oluşmuş bilgileri temsil eden sinaptik bağlantılardan oluşan nöronal ağdır. Bu ağ aktif hale geliyor. Ama öğrenme için sadece bu yetmiyor, yeni gelen enformasyonun mevcut olanın içinde, onun bir parçası olarak işlenmesi yetmiyor, ortaya çıkan sonuçların yapısal olarak da temsil edilmesi gerekiyor. Çünkü öğrenmek, aynı zamanda, öğrendiğin yeni bilgiyi muhafaza edebilmek de demektir. Yani, öğrenme sürecinin tamamlanması için, yapısal olarak yeni bilgiyi temsil eden yeni bir sinapsın da oluşması, mevcut ağa-yapıya ilâve edilmesi gerekir. Yoksa bir süre sonra bu bilgiyi “unutur” gideriz...
Şöyle özetleyelim:
Bir: Öğrenmek, ham madde olarak dışardan gelen yeni enformasyonların mevcut-varolan bilgiler çerçevesinde bir yere oturtularak bunlarla işlenmesi-değerlendirilmesi ve böylece organizma-çevre sisteminin ortak ürünü olan bilgilerin üretilmesi olayıdır...
İki: Bu şekilde öğrenilen-üretilen her bilgi mevcut olanın -varolanın içinde- ana rahminde oluşan bir çocuk gibidir. O, hem varolan sistemin içinde onun bir parçası olarak doğar, hem de ondan ayrı, daha ileri bir varoluş (bilgi) seviyesini temsil eder...
Peki, yeni bir bilgi neden eskiyi, varolanı da içinde barındırıyor ve ondan daha ileri bir seviyeyi temsil ediyor?..
Anne-baba etkileşmesinin ürünü olan bir çocuk neden ve nasıl anne ve babasını da kendi içinde temsil ediyorsa, yeni bir bilgi de, eskiden beri varolan bilgilerle birlikte, dışardan gelen hammaddeyi-enformasyonu da kendi içinde temsil eder. Ama o, yani yeni bilgi, eski-varolan zeminin üzerine oturduğu için -ve aynı zamanda yapısal olarak da bu zeminin üzerinde yükseldiğinden- merdivenin bir üst basamağını, bir üst bilgi seviyesini temsil etmektedir. İşte bunun içindir ki, yeni bir bilgi üretmek, yani öğrenmek gelişmektir de. Çünkü her yeni bilgi mevcut yapıya yeni bir unsurun ilâve edilmesiyle temsil olunur, ki bu da gelişmektir...
Çok şey söyledik! Şimdi en başa dönüyoruz ve tek bir hücreden başlayarak yolumuza devam etmek istiyoruz. Ama önce, bütün bu söylenilenleri elle tutulur gözle görülür hale getirelim!
-Her “yeni” (yeni bir bilgi de), daima “eskinin” içinde oluşur ve onun diyalektik anlamda inkarı olarak gelişir...
-“Eski”, “yeninin” “varlığında yok olduğu” için, “yeni” “eskiyi” de içinde barındırır. “Eski”, “yeniyle” birlikte yeniden doğmuş olur...
-“Eski”, hem “yeniyi” yaratandır, onun koruyucusudur, hem de “yeninin” içinden çıkmaya çalıştığı bir hapishanedir!..
[1]https://www.kitapyurdu.com/kitap/ogrenmek-nedir-neden-ogreniyoruz-nasil-ogreniyoruz/557976.html&filter_name=%20m%C3%BCnir%20%C3%B6grenmek
[2] Bir sinapsıoluşturan iki nörona “presinaptik-postsinaptik” nöronlar deniliyor. “Presinaptik” nöron, en-formasyonun sisteme girdiği “input nöronudur”. “Postsinaptik” nöron ise, enformasyonun bir aksiyon potansiyeli -elektriksel sinyal- şeklinde sistemden ayrıldığı “output nöronu” oluyor...
[3]Belirli bir girdiye karşılık otomatik olarak belirli bir çıktı oluşturan sistem...
[4]„Bilinen“den kasıt, sistemin elementleri arasındaki ilişkilerle temsil olunan-tanınandır... Nitekim, bir hidrojen atomunu n=1 seviyesinden n=2 seviyesine ancak belirli bir foton çıkarabilir... Bu anlamda söz konusu fotonun o atom tarafından bilindiğini-tanındığını söyleyebiliriz!..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023