Pelin CENGİZ

Diyarbakır Surları Dünya Kültür Mirası vasfını yitirebilir
21.03.2016
1712

UNESCO’ya taahhüt edilen maddeler uygulanmıyor

 

Geçen yılın temmuz ayında Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri, UNESCO tarafında tescillenerek, Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Hem turizm ve istihdam olanakları açısından hem de Diyarbakır’ın uluslararası alanda kültürel ve tarihi olarak tanıtımı açısından eşsiz bir fırsattı. Burası Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilirken, hükümet, bu yapıları besleyen, geçiş güzergahları olarak kabul edilen ve içinde 610 tescilli yapının bulunduğu bölgenin iyileştirilmesi/geliştirilmesi için UNESCO’ya taahhütler verdi.

 

Ancak, son altı ayda Diyarbakır Surları, çatışmalar, göçler ve sokağa çıkma yasaklarıyla harabeye döndü. Altı mahalle enkaz halinde. UNESCO’ya taahhüt edilenler uygulanmadığı gibi hükümetin gündeme getirdiği Toledo örneği de Sur’un yapısına tamamen aykırı. Mimarlar Odası, Diyarbakır Barosu ve Mezopotamya Hukukçular Derneği’nin UNESCO’ya “müdahale” çağrıları yanıtsız kaldı. 

 

Abori dergisinin son sayısında Veysi Polat, bundan sonra olabilecekleri Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültürel Miras ve Turizm Daire Başkanı Nevin Soyukaya ile konuştu.

 

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki Alan Yönetim Başkanlığı’nca plan hazırlanırken, eşzamanlı olarak UNESCO için de bir dosya hazırlanmış. Soyukaya, dünya miras alanı olan bir yer için alan yönetim planı yanında koruma tampon bölgelerinin de oluşturulması gerekliliğine işaret ediyor. Alanı hem yapılaşma baskısından korumak hem de kültürel dokunun kentsel dokuya geçiş alanını belirlemek için bu yapılıyor. 

 

Suriçi, aynı zamanda Kentsel SİT Alanı. Bu koruma statüsü 1998’de verilmiş. Burada toplam 610 tane tescilli yapı mevcut. Camiler, kiliseler, hanlar, hamamlar… Sokaktaki çeşmelere kadar tek tek tespit edilmiş ve tescillenmiş. Dicle Vadisi ve Hevsel’den dolayı da hem tarım alanları hem doğal alanlar var. 

 

Soyukaya, izlenmesi gereken yolu şöyle anlatıyor: “Suriçi gibi Kentsel SİT Alanları’nda kentsel dönüşüm olmaz. Burası yıkılıp yeniden yapılacak bir alan değil, iyileştirilecek bir alan. Bunun için Büyükşehir Belediyesi 2012’de koruma amaçlı imar planı yaptı. Fiziki iyileştirmelerde koruma amaçlı imar planının uygulanması olmazsa olmazdır. Koruma amaçlı imar planı, Kentsel SİT Alanları’nda anayasadır. Dünya Mirası olduğu için koruma amaçlı imar planı yanında alan yönetim planı da uygulanmak zorunda. Ne yapılacaksa bu iki plana uyularak yapılması gerekir.”

 

Tespit yapmadan hafriyatı temizliyorlar

 

Çatışma sonrası hafriyat tespiti başta olmak üzere uzmanların alanda inceleme yapması gerekli. Ancak yürütülen sürecin yerel yönetimlerden ve sivil toplumdan tamamen saklanarak yürütüldüğünü kaydeden Soyukaya, şöyle devam ediyor: “Alanda yapılacak tüm çalışmalar Alan Yönetim Başkanlığı’nda. Geldiğimiz noktada Valilik, Kültür Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından olabildiğince ketum çalışmalar yürütülüyor. Alana uzmanların girip tespit yapması gerekir. Uzman heyetinin de katılımcılığa çok dikkat edilerek oluşturulması gerekir. Alan Yönetim Başkanlığı’nın hafriyatın temizlenmesi sürecinde yer alması gerektiğini ilettik. Kültür Bakanlığı personelinden komisyon oluşturduklarını, ihtiyaç olduğunda talep edeceklerini bildirdiler. Tescilli yapılara ait öğelerin, materyallerin ayrıştırıldığı ve hafriyatın boşaltma çalışmalarının başladığını yazdılar. Tam tersinden başlıyorlar. Bu tespit yapmadan alan temizleniyor demek. Bu nerede, ne kadar, hangi yapının, hangi sokağın ne kadar zarar gördüğünün tespitinin yapılamayacağı anlamına geliyor. Önce tespit yapılır sonra hafriyat temizlenir. Hafriyatın, kentsel dokunun doğru korunabilmesi için uzman denetiminde temizlenmesi lazım.”

 

Dünya Mirası kriterlerine uyulmuyor

 

Alan Yönetim Başkanlığı her çatışma arası verildiğinde çatışmalı alanlara girerek tespitlerde bulunmuş. Alandaki tahribatla ilgili bilgilendirme raporunu hazırlayarak Kültür Bakanlığı’na, UNESCO ve ICOMOS Türkiye Komisyonu’na göndermiş. Ancak, geri dönüş alamamışlar. Temel çelişki UNESCO’nun devletleri muhatap alması. UNESCO gerekli gördüğünde uzmanlarını bölgeye gönderiyor ya da bilgileri yerelden talep ediyor. UNESCO şu aşamada süreci devletle yürüttüğü için ve süreç de şeffaf işlemediği için pek çok belirsizlik var. Soyukaya, UNESCO’nun devletten aldığı bilgileri yerelden de teyit etmesi gerektiğini belirterek, “UNESCO’nun çatışma süreci sonrası sadece devletten bilgi almasını çok doğru bulmuyoruz. Yerelden, STK’lardan, ilgili yerel yönetimlerden de bilgi alması gerektiğini savunuyoruz” diyor. 

 

Soyukaya, “Alanın doğru bir şekilde ayağı kaldırılamayacağı, alanda fiziki yapının yanı sıra sosyal yapının, somut olmayan kültürel mirasın da doğru bir şekilde canlandırılamayacağı endişesi taşıyoruz. Bu nedenle katılımcılık yok, şeffaflık yok, bilimsel bir çalışma yürütülmüyor. Bir cadde, sokak genişlemişse hakikaten yıkımla mı genişledi yoksa başka türlü mü? Bunların hiçbiri tespit edilemeyecek. Doğru tespit yapılamayınca üstüne yapacağınız hiçbir çalışma doğru sonuç vermeyecektir. Dünya Mirası olduktan sonra uyulması gereken kriterler var. Uluslararası kriterlere uyulmuyor” diyor.

 

Toledo’nun tarihsel derinliği ile Diyarbakır’ınkinin karşılaştırılamayacağını dile getiren Soyukaya’nın bu konudaki görüşleri ise şöyle: “Diyarbakır, binlerce yıllık derinliğe sahip, kesintisiz yerleşim görmüş bir yer. Toledo kendi içinde fiziksel ve kültürel dokusuyla korunmuş olabilir ama önemli olan özgün haliyle ne kadar korunmuş? Bazı araştırmalarda Toledo’da iç çatışmalar sonrası kentin değişime uğradığı belirtilir. Diyarbakır binlerce yıldır kesintisiz yaşam süren bir kent. Çok kültürlü, çok dinli ve çok dillidir. Üstün evrensel değeri yüksek bir yapıdadır. Kastedilen bugünkü Toledo gibi sonradan inşa edilip eli yüzü düzeltilmiş sonra turizme açılmış bir yerse bu da tartışılır. Bu kentte kültürel doku binlerce yıldır kesintiye uğramadan yaşıyor. Koruma kullanma dengesini de çok iyi korumuş bu şehir. Ticaret de vardır, üretim de vardır ama kentsel yaşam da vardır. Bir açıklama vardı ‘çok ticaret az konut’ diye, böyle bir şey olmaz bu şehirde. Fiziki her değişiklik bu kentin özüne, özgünlüğüne aykırı, kültürel mirasına, demografik yapısına aykırıdır.”

 

PELİN CENGİZ / HABERDAR

 

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar