Sinan ÇİFTYÜREK
Gelişmeler, yirmi yıldır süren savaşın Irak, Suriye ve daha çok da Kürdistan merkezli ağırlaşacağını gösteriyor. Özelde de Musul üzerinde operasyon sırasında ve sonrasında büyük hesaplaşmanın yaşanacağının son örneği tırmanan Türkiye ile Irak gerilimi. Savaş öylesine ağırlaşıyor ki bölgesel/küresel aktörlerin anlaşmak bir yana geçici uzlaşmaları bile sahada karşılık bulmadan çöküyor. Herkesi umutlandıran ABD ile Rusya’nın Suriye üzerindeki son geçici uzlaşmasının kısa sürede çökmesi gibi. Zira ABD ile Rusya’nın, Avrasya bütününde anlaşmadan mevzi, geçici uzlaşmaları uzun ömürlü olamazdı ve çöktü. Çünkü Rusya desteğindeki Suriye rejiminin Halep başta olmak üzere sahada ilerleyişi, ABD ve müttefiklerini ciddi olarak rahatsız etti. ABD, Deyr ez Zor’da Suriye ordusuna sözde “yanlışlıkla” saldırarak 200 civarında askerini öldürüp yaralayarak uzlaşmanın çökmesine kendi yönünde hız verdi. Rusya bu meydan okumaya S-300 füzeleri ile yanıt vererek Suriye hava sahasını kapatabileceğinin mesajını verdi. Yani küresel emperyal aktörlerin doğrudan sahaya inmelerinin ayak sesleri geliyor! Musul ve Rakka esas olarak da Musul üzerinden savaşın ağırlaşacağı kesin ancak iki kente de nihai operasyonun çok yakın olmadığı kanaatindeyim çünkü küresel ve bölgesel aktörler IŞİD sonrası bölgenin dizayn edilmesine birçok açıdan halen hazır değiller. Birinci emperyalist paylaşım savaşında, İngiliz liderliğindeki Batı, açık bir tutumla Kürdistan’ı işgal altında tutan devlet ve milletlere oynayıp Kürtleri ve özgürlük mücadelelerini dışlamıştı. Dışlamakla da kalmamış yanı sıra Kürt bağımsızlık mücadelesine karşı açık tutum almışlardı. O zaman Arap, Türk ve Farsların ağırlığı nedeniyle İngiliz liderliğindeki Batı, Kürtleri denklem dışında tuttular. ABD liderliğindeki Batı ise bugün, Kürt-Arap dengesini gözetirken bir adım Kürtlere yakın dursalar da kimi nedenlerle kesin tercihle erken yüzleşmek istemiyorlar. Ayrıca bölgede yeniden şekillenecek coğrafyalar sadece Irak, Suriye ile de sınırlı değil. Dört devleti doğrudan ilgilendiren Kürdistan meselesi var. Kaderi dün olduğu gibi bugün de Suriye ve Irak’a bağlı olan Lübnan, Filistin, Ürdün, Kuveyt… var. Mezhep ve etnik kimlik savaşları var. Bölgesel Şii-Sünni denge hesapları var. Var da var! Bunların hepsi zincirleme birbirine bağlı. Üstüne üstlük, küresel ve bölgesel aktörlerin pozisyonları da sürekli değişken. Örneğin, dün Kürtler gibi Türkler de Sykes Picot ile bölgede yeni sınır- statüko çizimine karşıydılar. Bugün ise Türkiye, Sykes Picot ile oluşturulan statükoyu savunurken Kürtler, Kürdistan’a sınır statüko hedefiyle karşı çıkıyor. Bütün bu zincirleme gelişmeler, bütün bu hesap içerisinde hesap ve savaş içerisinde savaş gibi olgular dizisinin üzerinden ABD - Rusya yeni bir Sykes - Picot düzeni kurmaya çalışıyorlar.
Tarihte Musul, Kürdistan başkentidir. Madem savaş Musul üzerinden ağırlaşacak, kısaca Musul’un geçmişine bakalım. Geçmişte Musul, Bağdat, Basra ile birlikte Osmanlı egemenliği altındaki Irak’ın üç vilayetini oluşturur. Musul, Kürdistan’ın, Bağdat ağırlıkla Sünni Arapların, Basra ise Şii Arapların başkenti konumundadır. Kerkük, Hewler, Duhok, Süleymaniye gibi Kürdistan kentlerinin tamamı o zaman Musul vilayetine bağlı ilçelerdi. Yani Osmanlı döneminde coğrafik olarak Musul Kürdistan’a aittir dahası Kürdistan’ın başkentiydi. O zaman ki nüfus yapısı da bunu doğrular. Osmanlının 1900 yılı sayımına göre sadece Musul’un nüfus yapısı şöyle; Kürtler, 104 000, Türkler 35 000, Araplar 28 000, Müslüman olmayan halklar 31 000 olarak belirlenmişti. İngilizlerin 1923 yılı verilerine göre ise; Kürtler 179 820, Türkler 14 895, Araplar 170 663, Hıristiyanlar 67 000 olarak verilir. (kaynak Hasan Yıldız, Fransız Belgelerinde Sevr-Lozan-Musul üçgeninde Kürdistan, sy,137) Dikkat edilirse her iki kaynakta da Musul’un nüfusu çoğunlukla Kürtlerden oluşur. Bu veriler sadece Musul kentine aittir. Kerkük, Hewler, Duhok, Süleymaniye dâhil Musul vilayetinde ise nüfus zaten ezici çoğunlukla Kürt idi. İsmet İnönü bile Lozan Konferansı’nda; “Etnografik yönden Kürtler 263. 000 ve Türkler de 146. 000 kişi olduğuna göre Musul vilayetinin büyük bir çoğunluğunu meydana getirmektedirler” (İngiliz Belgeleriyle Musul Sorunu Dr. Kemal Melek Üçdal neşriyat sy,41) diyerek Türk tezini doğrulamaya çalışırken de Musul’da Kürtlerin çoğunlukta olduğunu kabul eder. 30 Eylül 1924’te toplanan Milletler Cemiyeti Meclisi de, Musul meselesini inceleyecek bir komisyon oluşturur. Taraflarla görüşüp çalışmalarını bitiren Komisyon 16 Aralık 1925’te raporunu Milletler Cemiyetine verir. Rapora göre; “1- Brüksel Hattı sınır olarak kabul ediliyordu. 2 - Musul vilayetinin çoğunluğunu Kürtler oluşuyordu. Bunun için bu bölgenin Irak’a bağlanmasını… Manda yönetimi de 1928’de biteceği için bu süreyi 25 yıl uzatacak ve Kürtlere yönetim serbestliği ve kültürel haklar veriliyordu…” (İngiliz Belgelerinde Musul Sorunu sy, 48). Kısacası hangi kaynağa bakılırsa bakılsın Musul kenti, coğrafik olarak Kürdistan parçası ve nüfus yoğunluğu itibarıyla da yakın tarihe kadar Kürt ağırlıklıydı. Dörde parçalanan Kürdistan’ın Güney parçasının Irak’a bırakılmasıyla birlikte BAAS rejiminin nüfus yapısını Araplar lehine değiştirmek için izlediği Araplaştırma politikasının etkili olmasıyla Musul merkez bugün ağırlıkla Sünni Arap kentine dönüştü ancak bu durum Musul’un coğrafik olarak Kürdistan’a ait olduğu gerçeğinin değiştirmez. Türk milliyetçiliğinin de, “Musul-Kerkük Türkmeneli’dir” iddia ve propagandası da temelsizdir. Zira Türk milliyetçileri, Osmanlının geçmişte işgal altında tuttuğu her yere “Türkmeneli” der. Dolaysıyla Sofya, Kahire, Şam ne kadar Türkmen yurdu ise Musul’da o kadar!
Musul meselesinin bugünü ve geleceği Musul jeostratejik konumu ve enerji kaynakları bakımından dün de bölgesel aktörlerin yani sıra İngiliz, Fransız hatta Almanların da ilgi alanıydı. Osmanlıların bu ilgiden hareketle İngiliz ile Fransızları dengelemek için Berlin-Bağdat demiryolu hattının yapımını Almanlara verdiği bilinir. Aynı Musul, küresel, bölgesel aktörlerin ilgisini bugün de yoğun çekiyor. Herkes IŞİD’in yenilmesinden çok Musul’un statüsü ile ilgili. Üzerinde büyük hesapların yapıldığı Musul, IŞİD sonrası ne olacak, kime, hangi coğrafya ve siyasal iktidara bağlanacak? Kim/kimler operasyona katılacak? Zira operasyona katılmak isteyen ç ok sayıda bölgesel ve küresel aktör var! Irak merkezi hükümeti ile Kürdistan hükümeti ve ABD’nin vardıkları anlaşma gereği; Musul operasyonuna Peşmerge ile Irak Ordusunun katılacağı, koalisyon güçlerinin hava desteği vereceği, Peşmergenin “Musul merkezine girmeyeceği” açıklandı, Mesut Barzani de doğruladı. Musul operasyonu ve katılacakların tartışıldığı süreçte, İran ve Türkiye farklı kanallar üzerinden operasyona dahil olmanın arayışındalar.
İran, Kürdistan’i yapılar üzerinden arayışları olsa da esas Irak Ordusu ve bileşeni Şii milis gücü Haşdi Şabi üzerinden müdahil olma çabasında. Irak ordusu operasyonun ana unsurlarından biri olduğuna göre İran, Musul’a müdahil oluyor demektir ama İran bununla yetinmek istemiyor, doğrudan da müdahalenin yollarını arıyor.
Türkiye ise, Musul’a 15 km mesafedeki Başika kampındaki askeri gücüyle hem doğrudan hem de eğittiği Sünni Arap milis gücü Haşd El Vatani üzerinden de dolaylı müdahil olmak istiyor. Ancak Peşmerge, Irak Ordusu (Haşdi Şabi) ve koalisyon güçleri dışında katılımın olmayacağının belirlenmesi üzerine Haşd El Vatani komutanı “Peşmerge komutası altında Musul operasyonuna dahil olacaklarını” açıklaması tam da Ortadoğu’ya özgü politik manevranın ilginç örneğini oluşturdu. Düşünün ki ezeli iki bölgesel rakip İran ve Türkiye, destek verdikleri iki ayrı Arap milis örgütü üzerinden Irak’a müdahil olma isteği ve Şii-Sünni hegemonya savaşının Musul üzerinden yansımasını bulan bilek güreşi! Kısacası İran ve Türkiye, Musul üzerinden mezhepçi kalıpları dayattıkça dengeleyici görünen ABD’ye daha fazla alan açılıyor. Türk devletinin emperyal hesaplarının yeniden depreştiğini, Misak i Milli sınırları içerisinde gördükleri Musul’a dönük Neo Osmanlılık hesaplarının yapıldığını bizzat Cumhurbaşkanı ağzından duyduk. Tam da Musul operasyonu öncesinde, Cumhurbaşkanının Sykes-Picot ve hatta Lozan’da Türk tarafının tavrını eleştirmesinin ve 1926 Ankara anlaşması ile Musul, Irak’a belirli bir para karşılığında bırakıldığı halde halen Musul “benim” hesaplarını yapmasının altında emperyal hesaplar olsa da yine esas Kürtlerin kazanımlarını baskılamak bulunuyor. Türk devletinin Musul operasyonuna katılma ısrarının temelinde; operasyon sonrası paylaşım masasında yer almak; Şengal ve Kandil’de ki PKK varlığına dönük askeri gözdağı vermek; Kerkük ile Musul’un Kürdistan denetimine geçmesini engellemek; Güney Kürdistan enerji kaynaklarının kendisi üzerinden pazarlarlayan petrol boru hattı güzergâhını kontrol edebilmek (bu son hedef üzerinde Güney hükümetiyle mutabıklar) hesapları da var. Şunu da ekleyelim; Türk devleti bu yönelimlerle yeni topraklar kazanmaktan çok sınırlarını korumak istiyor fakat sınırları koruma hattını Rojava’da ki işgal, Güney Kürdistan’daki askeri varlık ve Musul’a müdahale ısrarı ile sınır ötesinde kurmak istiyor. Kısaca Türkiye bela arıyor!
Güney Kürdistan hükümeti, Türkiye’yi kendisi için tek uluslar arası ekonomik-ticari kapı olarak görme ve Şii İran basıncına karşı dengeleyici unsur olarak arkalama hesapları olsa da Başika askeri kampı başta olmak üzere toprağında Türk askeri varlığına yol vermesi yanlıştır. Buna Rojava’daki işgalci pozisyonu ve Musul-Kerkük’e dönük hesapları da eklenince Güney Hükümeti, zaman geçirmeden başta Türk devletinin olmak üzere yabancı askeri varlığına karşı net tutum almalıdır. Irak’ta sömürgeci Osmanlının devamı olan Türk devletinin Başika kampında askeri güç bulundurması ve Musul’un geleceğinin belirleneceği süreçte operasyona katılma ısrarı kabul edilemez. Irak başbakanın “ülkemde çıkın” çıkışına, Türk Cumhurbaşkanı “Bakınız bugün Irak'ta DEAŞ terör örgütüne karşı düzenlenen operasyona, öyle veya böyle dünyanın dört bir yanından tam 63 ülke müdahil olmuş durumda. Suriye'de aynı şekilde benzer durum var.... Birileri binlerce km uzaklıktan gelip Afganistan, Irak’ı işgal ediyorlar güvenlik gerekçesiyle benim de güvenlik gerekçem var” diyerek yanıt verdi. Ancak Türk devleti ile ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin Irak’a ilişkin pozisyonları farklı. Bir, ABD liderliğindeki Batı elbette emperyalist çıkarları gereği Irak’ı işgal etti ama bu arada Saddam rejimini devirmekle de çoğunluk oluşturan Şiilerin 700 yıllık iktidar olma özlemlerinin önünü açtı. İki, ABD ve koalisyon işi kitabına uyduruyor yani BM kararı ve Irak hükümetinin onayıyla oradalar. Türkiye gibi “biz bildiğimizi okuyacağız” demiyorlar. Üç, Irak yüzyıllarca “devamıyız” deyip övündüğünüz Osmanlının sömürgesiydi ki bugün de aynı hayaller peşinde olmanız Irak rejiminin tepkisine neden oluyor.
Sonuç olarak;
1 – Elbette Musul’un IŞİD sonrası geleceğini, emperyal çıkar hesaplarının bölgesel yansıması ile birlikte bölgedeki Sünni- Şii güç dengesi ve esas Arap-Kürt mücadelesi belirleyecek. Daha önce de belirttim; gerek Irak, gerekse Suriye’de IŞİD sonrası, Kürdistan siyasetini bekleyen büyük hesaplaşma Arap- Kürt çatışması olacak. Zaten Irak rejiminin de Maliki hükümetinden beri bu çatışmaya, “Dicle Operasyon Gücü” gibi özel askeri yapılanmalarla da hazırlık yaptığı bilinir. Bu çatışmada halkımız haklı, meşru müdafaadayken, Arap ırkçı iktidarları saldırı pozisyonundalar. Halkımız bağımsızlık/federasyon hedefiyle coğrafyasın da egemenlik hakkını kullanırken Arap şovenizmi bunu zorla engelleme tutumunu sürdürüyor. Bu kabul edilemez.
2 - Musul’da çözüm ararken; - Musul coğrafik olarak Kürdistan kentidir. Bu gerçekle birlikte sınırı çizilmiş her ulus devletin, her coğrafyanın, illa ki az ya da çok komşu coğrafyaları, ulusları, halkları ve onların kültürel, siyasal, bilimsel değerlerini (tarihlerini) içerdiği gerçeğinden; - Tarihsel olarak Musul’un farklı halkların ve inançların bir arada yaşadığı, bugün ve yarın da bir arada yaşayacakları, yaşamaları gerektiği gerçeğinden; - Irak devletinin kuruluşundan bu yana BAAS ırkçı milliyetçiliğinin katliam ve soykırımlar eşliğinde izlediği Araplaştırma, Sünnileştirme siyasetiyle Musul’u Kürtlerden ve Müslüman olmayan halklardan temizlemeyi sürdürdüğü gerçeğinden… hareket edilmelidir. 3 - Bu zorlu süreçte; öncelikle Rojava ve Güney Kürdistan parçalarında federasyonlaşma ve bağımsızlık hedefleri üzerinde geniş ulusal birliğin sağlamasını başa alarak hareket etmek Kürdistan ulusal demokratik güçlerine kendini dayatan gönün görevidir. Not: Dünün Musul, Bağdat, Basra, Şam’ı ile bugünün Musul, Bağdat, Basra, Şam’ı hem coğrafik alan hem nüfus bileşeni bakımında aynı olmadığını belirtelim. Örneğin Şam’a eskiden Suriye, Filistin, Lübnan ve Ürdün’ün merkezi olarak Bilâdüşşâm denmesi gibi.
Yazarlar
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.06.2019
7.02.2019
18.03.2019
4.02.2019
28.01.2019
9.02.2019
7.01.2018
26.10.2018
28.09.2018