Taha Akyol
Dindar insanda Allah korkusunun bulunacağı, haksızlıktan, yolsuzluktan, kul hakkından sakınacağı, ahlaklı ve dürüst hareket edeceği şeklinde toplumumuzda yaygın bir inanış vardı.
Her Cuma hutbesinde Allah’ın müminlere “adalet ve ihsan”la (iyilik) davranmayı emrettiği bin dört yüz yıldır belirtilmektedir. Peygamberimizden ve başta Hz. Ömer olmak üzere âdil halife ve hükümdarlardan birçok kıssalar anlatılarak toplumumuzda köklü bir adalet ve hakkaniyet kültürü oluşmuştu. Tarihte birçok zulmü ulemanın önlediği, en azından direnenler, İmam-ı Azam gibi hapishanede işkencelere göğüs gerenler olduğu bilinmektedir.
Fakat bu, tarihî madalyonun bir tarafı olduğu gibi, AK Parti döneminde yaşanan ağır hukuk sorunlarının bu toplumsal güveni hayli sarstığı da bir gerçektir. Nitekim birçok samimi din âlimi “dinin ahlaki içeriğinin boşaldığından” yakınıyor.
MUAVİYE TECRÜBESİ
Bugün bu konuyu yazmamın sebebi, dostum Ahmet Taşgetiren’in dünkü yazısıdır. Yaygın mağduriyetlerden örnekler veren Taşgetiren bu tabloyu dini açıdan Hayrettin Karaman ve Faruk Beşer’e, hukuki tarafını da bana sormak istediğini yazdı.
Mesele fevkalade önemli olduğu için ben de vesile sayıyorum.
Dindar insanın elbette âdil ve hakkaniyetli olması, kul hakkından ve hatta kalp kırmaktan sakınması gerekir. Fakat tarih gösteriyor ki güç hırsı, öfke, intikam duygusu gibi çok kuvvetli beşerî dürtüler dindar insanlardan da zalimler çıkarabilmektedir.
İşte Hz. Ali’nin meşru hilafetine Muaviye’nin isyan etmesinin tek sebebi güç dürtüsüydü. Cevdet Paşa, Muaviye’nin bu tutkusunu “sevday-ı emaret” (baş olma sevdası) olarak tanımlar.
Muaviye, Cuma hutbelerinde Hz. Ali’ye ve taraftarlarına hakaret eden konuşmalar yapılması için emir vermişti. Kendisinin yüceltilmesi için de ezana “esselamu aleyke ya emîrül müminin” ibaresini eklettirmişti!
Büyük sahabeden Hucr bin Adiy, Hz. Ali efendimize hakaret etmeyi reddetmiş ve öldürülerek susturulmuştu.
Bunları önleyecek kurallar ve kurumlar yoktu.
Tarihin o çağlarında hiçbir toplumda bu çatışmaları kurallara bağlayarak çözümleyecek hukuk kurumları gelişmemişti.
‘MUNTAZAM DEVLET’
Osmanlı tarihinde şehzade isyanlarında çok kan aktığını, şehzadelerin “siyaseten katl” edildiğini, ancak devlet kurumlaşıp, veraset usulünü “en yaşlı olan şehzade” kuralına bağlayınca bu feci adete sona erdiğini hatırlamalıyız.
Tanzimat’la birlikte her konuda modern anlamda kanunlar çıkarılarak, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay ve bakanlıklar, sonra da parlamento gibi kurumlar oluşturuldu. Bunlar Osmanlı’nın “kurallar ve kurumlar” devleti haline gelmeye çalışmasının örnekleriydi.
Cevdet Paşa “devlet-i muntazama” (düzenli devlet) diyordu.
Cumhuriyet’in de kurucu kurumları bunlardır.
Tarih bize gösteriyor ki, yöneticilerin sübjektif nitelikleri değil, devletin bir “kamu hukuk kurumu” olması önemlidir.
Güç mücadelesinde daha kanlı çatışma ve zulümlerin yaşandığı Batı’da, sosyal gelişme daha hızlı olduğu için, 18. Yüzyılda “Kuvvetler ayrılığı” felsefesi gelişti. Çünkü liberal düşünür Lord Acton’un deyişiyle “güç bozar, mutlak güç mutalaka bozar”dı. Güçlerin birbirini denetleyip dengeleyecek şekilde ayrılması, devletin buna göre yapılandırılması lazımdı...
TÜRKİYE’NİN HUKUK SERÜVENİ
Bizde bu felsefenin öncüleri Tanzimat devrinde Namık Kemal ve Münif Paşa, Meşrutiyet devrinde Babanzade İsmail Hakkı Bey, Cumhuriyet devrinde Ahmet Ağaoğlu ve Ali Fuat Başgil gibi isimlerdi.
Fakat tarihte büyük badirelerin, sert kültürel çatışmaların içinden çıkıp geldiğimiz için siyasi ideolojiler ve güç tutkusu her devirde hukuku bastırdı.
Uzun süre İslamcılar ve bütün kesimler “bizden” olanların daha iyi yönetici olacağını zannettik, bu yüzden kavgalarımız şiddetli oldu.
Halbuki sorun “kim?” sorunu değildi, “nasıl?” sorunu idi, yani devletin temel hukuk kurallarına göre yönetilip yönetilmemesi…
Bugün yaşadığımız baskı ve hak ihlallerinde olduğu gibi iktisadi krizin de en önemli sebebi kuvvetler ayrılığının daralmış, hukuk kurumlarına güvenin hayli sarsılmış olmasıdır.
İşte, “devlet-i muntazama” özlemimiz hâlâ uzaklarda.
Şunu görmeliyiz: Ülkelerin iyi ve âdil yönetilmesi ancak hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını, yargının bağımsızlığını, hak ve hürriyetleri gerçekleştirmekle mümkündür.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları














































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
10.12.2025