Ural ATEŞER

BAŞKANLAR VE MEDYA...
25.10.2014
2030

 Dillerini anlamasanız bile, TV kanallarında dolaşın ve Avrupa ülkelerinin TV'lerinde haber bültenlerine bakın... Örneğin Almanya'da Başbakan  (Şansölye) Merkel'i bir ay boyunca bir kaç kez, onda da birkaç dakika görürsünüz TV'de... Bakanlar, siyasal ve idari sorumlular çıkar TV'lere... Böyle olunca da, aile şirketinin başındaki "aile reisi" gibi her şeye maydanoz olmazlar devletin en tepesindekiler... Onların kontrolü, talimatları, yönlendirmeleri elbette kurullar aracılığıyla "devlet politikası"na yansır... Ama ne bileyim, örneğin Avrupa Birliği'nin normal işleri konusunda, o konuyla ilgili bakan dışında kimseden açıklama falan gelmez... Ya da geçen sene Hamburg'da olan  yakıp yıkmalı gösteriler konusunda Eyalet İçişleribakanı ve polis şeflerinden başka kimseyi medya da görmedik...

Bizde ise, haber bültenlerini işgal eder Başbakanlar, Cumhurbaşkanı falan... Hem de saatlerce... Ve bu yeni değil elbette... Cumhuriyet tarihi boyunca böyle... Yahu böyle yürüyecekse işler, o kadar bakana falan ne gerek var... Bakanlıkları profesyonel "genel müdürler" kıvamında yürütürsün, olur biter.... Nasıl olsa bir yandan Cumhurbaşkanı, öte yandan Başbakan her konuda, her durumda, otoyolda olan bir trafik kazasında bile ekranları ve her türlü medyayı işgal edip ahkam kesiyorlar...

Hiç olmazsa kendi tercihi olan Başbakan'la ve hükümetle aynı melodiyi çalsalar gam yemeyeceğim... Kobani meselesindeki haberleri alt alta koyalım ve okuyalım... Bu konudaki devlet politikasını tek ve düzgün bir çizgi halinde okuyabilene aşk olsun... Devlet politikalarını TV kameraları önünde yapan, "müttefiklerle" ilişkilerini medyada tartışan başka bir ülke tanıyor musunuz... Obama'nın tek bir mesajını okudunuz mu ortadaki polemikler konusunda... ABD'nin Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray sözcüleri bir-iki cümleyle yanıtlıyorlar gazetecilerin sorularını... Obama ise ABD'nin "deblet politikasını" açıklıyor sadece... Polemiğe girmeden...

Ben açıkça son derece kaygıyla izliyorum Cumhurbaşkanı'nın ekranlarındaki görüntüsünü... Çok güzel şeyler oluyor ülkede... Bu güzel şeylerden bahsetmek yerine, doğru dahi olsa, olumsuzluklar neden ekranlara taşınır bu devletin tepesi tarafından, anlamakta zorluk çekiyorum... Bakın, 29 Ekim kutlamaları çerçevesinde Cumhurbaşkanı'nın vereceği davete (neden resepsiyon denir aklım almıyor !) binde bir oy almış olsa bile, seçime katılan bütün partilerin, tüm etnik ne inanç temsilcilerinin velhasılı türkiye'nin tüm mozaiğinin çağrılması; Başbakan'ın, adına "akil insanlar" denen bir grup insanı davet edip hiç kısıtlama olmaksısızın ONBİR SAAT onları dinlemesi ve önemle notlar alması; Hırant Dink davasında bugüne kadar devletin koruma şemsiyesi altında tutulan bürokratlar hakkında dava açılması talebinin Bakan tarafından kabul edilmesi ve bu cinayetle doğrudan ilişkili olan bu adamların yargılanabilirliği; çözüm süreci denen sürecin yol haritasının daha belirgin hale getirilmesi ve daha dün, hükümet sözcüsü Arınç'ın Öcalan'ın tutukluluk haliyle ilgili kimi taleplerin karşılanabilir olduğunu ifade etmesi... Bunlar bu kısa alanda bir çırpıda aklıma gelenler... Neden bunlardan bahsedilmez de, doğru bile olsa her konudaki olumsuzluklar üzerine saatlerce demeç verilir...

Bu çerçevede, Cumhurbaşkanı'nın "Kalan 2 bin PYD'li içeride IŞİD'le savaşıyorlar. Onlar da terörist, onlar da terörist" demesi ne anlama geliyor Allah aşkına... Yani "yesinler birbirini" mi demek isteniyor... Peki o zaman Kobani konusunda MİT Müsteşarının, Başbakanın yoğun çabaları niye... Öyle değil mi... Mademki orada iki "terörist" grup çarpışıyor... İşte uzatılan her mikrofona, her konuda şıppadanak görüş bildirirseniz, sizin duruşunuzla ilgisi olmayan sonuçlara çıkabilecek laflar edersiniz... Çok şükür, devlet Kobani konusundaki tavrını daha ciddi sürdürüyor...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar