Cemil KOÇAK
Artık unutulmaya yüz tutan 15-16 Haziran 1970; Türkiye’de sosyalistlerin önemli bir kesiminin dikkatini o zaman bile bir an için olsun işçi hareketine çekememişti. Sadece TİP, görüşlerini kanıtlayan bir eylem olarak bunun farkına varmıştı. Diğer gruplar ise, kitaplarda buldukları ‘hakikati’, Türkiye’de de görmeye çalışıyorlardı.
Gayet iyi hatırlıyorum; 1974 yılının son günlerinde Ankara Üniversitesi SBF Basın-Yayın Yüksek Okulu’na ayak bastığımdan itibaren öğrencilere dağıtılan pek çok sosyalist öğrenci bildirisi gayet tanıdık bir cümleyle başlıyordu. Mealen şöyle: ‘Türkiye, emperyalizme bağlı yarı-kapitalist, yarı-feodal bir ülkedir.’ Sosyalistler arasında feodal ve yarı-feodal ilişkilerin özellikle de doğu ve güney doğuda sürdüğü konusunda pek de bir tereddüt yok gibiydi. Ülkenin diğer bölgeleri elbette farklıydı. Benim gibi İzmir’de büyümüş bir sosyalist açısından feodalizm olsa olsa başkan Mao’nun kitaplarında yazılan bir şeyden ibaretti. Fakat büyük toprak sahipliğinin ve ağalığın egemen olduğu bu kırsal bölgelerin hiç olmazsa henüz (yarı) feodal ilişkileri kıramadığı da apaçık bir gerçekti. Yine de bu ve benzeri cümlelerin ülkenin genel yapısını ortaya koymak bakımından hayli abartılı olduğunu o zaman bile düşünmüştüm. Ben Türkiye’yi esas olarak kapitalist bir ülke olarak görüyordum.
Karl Marx ne diyordu?
Marx, kapitalizmden sosyalizme geçişin işçi sınıfı tarafından ve bu sınıfın öncülüğüyle gerçekleşeceğini söylerken; esas olarak Avrupa’nın en ileri kapitalist ülkelerinin âkıbetinden söz ediyordu elbette. Bir de kapitalist üretim ilişkilerinin henüz yeterince gelişmediği; bu nedenle de işçi sınıfının güçsüz kaldığı ülkeler vardı. Oraların sosyalistlerinin görevi ise, ülkelerinde kapitalizmin gelişmesini sağlamaya katkıda bulunmaktı. Çünkü, kapitalizm olmadan sosyalizm olamazdı. Teoriye göre, Türkiye bu ülkeler arasında sayılmalıydı.
Lenin, Marx’ı düzeltiyor
Peki ya Rusya’da… Pek çok Marksist, Rusya’nın da sırasını beklemesi gerektiğini düşünüyordu. Rusya, kapitalizmin gelişmesi açısından daha kırk fırın ekmek yemeliydi. Ondan önce sosyalizme geçmesi de mümkün değildi. Fakat Lenin, bu teorinin biraz geliştirilmesi gerektiğini düşünmüştü; sonuçta Rusya’da devrimin gerçekleşmesi için Marx’ın söylediği gibi beklemeye gerek yoktu. Aksine; tuğla kalınlığındaki kitabında (Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi), aslında bir Almanya ya da İngiltere kadar olmasa da, Rusya’da da sosyalizme geçiş için yeterli kapitalist koşulların oluştuğunu ileri sürmüştü. Bunun sonucunda işçi sınıfı da gelişmişti. Geriye tek bir mesele kalıyordu; o da işçilerin yoksul ve topraksız köylüyle ittifak kurabilmesi… Eğer bu da mümkün olursa; Rusya belki de dünyanın ilk sosyalist ülkesi olabilirdi.
Türkiye ne olacak peki?
Zor bir soru; zorluğu da şurada; 1960’ların ikinci yarısından itibaren pek çok sosyalist grup, Türkiye’yi Marksist bir analize tâbi tutmuştu. Fakat rivayet muhtelifti. Türkiye’de sosyalist akımları geniş ölçüde hâkimiyetine alan Millî Demokratik Devrim (MDD) tezine göre; Türkiye’de henüz kapitalizm gelişememişti. İşçi sınıfı, gerek sayıca ve gerekse bilinç düşüklüğü yüzünden zayıftı. Bu bakımdan Türkiye devriminde ne öncü bir rolü üzerine alabilecek haldeydi; ne de bu devrimin ana unsuru olabilirdi. Zaten buradan hareketle bazı sosyalist gruplar da, gözlerini köylülüğe çevirmişti. Kırsal alanda yoksul köylülerin desteğinde bir gerilla hareketi fikri buradan doğdu. Genellikle Çin’den ve Mao’dan esinlenmiş bir fikirdi bu. Bu yüzden Türkiye tahlilinde, ülkenin feodal ve yarı-feodal ilişkilerine ağırlık veriyordu.
1970 eylemi tam bu sırada gerçekleşti. Kâğıt üzerindeki bütün tartışmaların bu ‘vak’a’ üzerine yeniden gözden geçirilmesi gerekiyordu. Gerekiyordu. Ama gerekiyor diye, muhakkak gözden geçirildiği de söylenemezdi. Aksine. TİP dışındaki diğer sosyalist grupların neredeyse tamamı, işçi sınıfının bu haykırışını sadece alkışladılar. Ardından sanki hiçbir şey olmamış gibi, yeniden ‘kitabî’ bilgilerine ve bilgiçliklerine geri döndüler. 15-16 Haziran, adeta arızî bir gelişme olarak, bir fotoğraf karesi olarak kalmıştı. İşçi sınıfının gücü, sosyalistlerden çok, kapitalistlerce anlaşılmıştı.
Mihri Belli ne yazıyordu?
Şimdi de MDD tezinin baş aktörü sayılabilecek olan Mihri Belli’nin tam bu sırada ortaya koyduğu Türkiye analizine bir göz atalım: “Ulusa kurtuluş savaşı, Kemalist devrimin silâhlı mücadele dönemidir. Kemalist devrim, tamamlanmamış bir millî demokratik devrimdir. Küçük-burjuvazinin uluslaşma, bağımsızlık ve demokratik özgürlükler gibi ideolojik ve politik özlemlerini gerçekleştirecek olan küçük-burjuva ve radikallerinin önderliğinde yapılan bu devrim, yarım kalmıştır.” Belli, sonra da asıl yapılması gerekeni anlatıyordu: “Millî demokratik devrimin çizgisi, esas olarak, feodal mütegallibenin maddî kaynağını teşkil eden büyük toprak mülkiyetine son vermek, yani sınıf olarak feodal mütegallibeyi ortadan kaldırmaktır.” Belli’ye göre; cumhuriyet kadroları bunu yapmadılar. Büyük toprak sahipleri, “tek-parti CHP üzerinde sağcı bir etkide bulundu.” Hatta, “karşı devrimin iki temel unsuru, emperyalizm ve onun işbirlikçisi burjuvazi ile feodal mütegallibe, karşı devrim süreci içinde, iktisadî bakımdan güçlenerek siyasal iktidarı ele geçireceklerdi.”
Anti-Kemalist karşı devrim
Belli’nin analizi, Kemalist devrim ve daha sonra başına gelen yenilgiyle sürüyordu. “Kemalist devrimde, küçük burjuvazi, işçi sınıfı, köylülük temel güçtü ve devrimin yönetici çekirdeğini ideolojik bakımdan işçi sınıfı değil, küçük burjuva radikaller temsil ediyordu.” Özellikle 1945 sonrasında “feodal mütegallibe” iktidarı ele geçirmişti. 1950 sonrasında ise “çok partili hayat içerisinde” bu egemenlik daha da belirgin hale gelmişti.
Fakat hala bir umut vardı: “Bazı kurumlar, siyasî iktidarın karşı devrimci güçler tarafından ele geçilmesine hizmet etmişlerdir; ve bazı kurumlar, siyasî iktidar karşı devrimci güçlerin eline geçtikten sonra da, siyasî iktidar karşısında, devrimci özlerini az veya çok koruyabilmişlerdir.” Bu kurum hangisidir sorusuna Belli’nin yanıtını gecikmeden yazayım o halde: “Ordu, bu kurumlardan biridir. Ordu, subay kadrosunun geniş kesimini Kemalist devrimcilerin teşkil ettiği bir kurumdur.” Orduya düşen önemli bir görev vardı elbette: “Ordunun tüm devrimci unsurları, bugün ulusal bağımsızlık ve köklü bir toprak reformu ve irticaın ezilmesi özlemi içindedir. Onun içindir ki, ordunun geniş kitlesi, emperyalizmle, işbirlikçi burjuvaziyle, feodal mütegallibeyle çelişki halindedir.” Sonuçta, “gerici güçler” “ordu ile çelişmekte”ydi.
Belki bazıları bu satırların 12 Mart’ın hemen öncesinde Aydınlık dergisinin Şubat 1971 sayısında basıldığını öğrenince hayret edebilir! Fakat günümüzün bazı sosyalistlerinin Türkiye analizinin aradan geçen kırk yıldan daha da fazla bir zamandan sonra daha gerçekçi olduğunu gösteren bir emare bulan var mıdır acaba?
‘SÖZ UÇAR; YAZI KALIR’
15-16 Haziran’ın yıldönümü vesilesiyle şimdi geriye dönüp bakıyorum da; bu önemli olaydan geriye sadece iki kitap kalmış olduğunu görmek, şaşırtıcı mı acaba? Değil tabiî… İşçi hareketine ancak bu kadar önem verilmişti; yıldönümünde ise hiç kimsenin aklına İstanbul’da bugün E-5 denilen yolda bir anma töreni düzenlemek; sembolik bir noktaya karanfil bırakmak da gelmedi, gelmiyor. Benim devrimcilik yıllarımda da böyle bir şey yapıldığını hiç hatırlamıyorum. Sadece bazı sosyalist dergilerin haziran sayılarında hatırlanırdı; bu arada eylemler sırasında ölen üç işçinin ismini bugün hatırlayan var mı acaba? Onlardan geriye fotoğraf kaldı mı acaba?
İnternette bile 15-16 Haziran ile ilgili görüntü bulmak neredeyse imkânsız. Silik, solmuş, baskıya uygun olmayan bir elin parmağını da geçmeyen eskimiş fotoğraflar bulunabiliyor yalnızca. Neyse ki, 1970’li yılların ikinci yarısında başta TKP olmak üzere, başkaca sosyalist gruplar da işçi sınıfının sadece kitapta değil, fakat gerçek hayatta da gücünü fark ettiler. Ne var ki, muhtemelen abarttılar da. 1980 öncesindeki sosyalist mücadelede bu abartının sonuçları hayli dramatik oldu. Türkiye’de sosyalistler, 80 darbesinde sadece örgütsel düzeyde yıkılmadılar; belki de daha trajik olanı yaşadılar. İdeolojik ve politik olarak yenilgiye uğradılar. Daha önceki darbelerde böylesine bir gelişmeyle karşılaşmamışlardı. Bu kez toplumda ideolojik olarak bir daha hâkimiyet kurabilecek ölçüde de ayağa kalkamadılar. 2000’li yıllarda Türkiye’de sol ve sosyalist grupları analiz ederken, sosyalistlerin zamanında siyaseti ne ölçüde doğru okuyabildiklerini de sormak gerekir. Bugün daha mı farklı sanki?
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016