Halil BERKTAY
[18-19 Ocak 2020] Brezilya’nın aşırı sağcı bir devlet başkanı var: Jair Bolsonaro. Eski bir yüzbaşı. Kafa yapısı anlatılır gibi değil. 12 Mart 1971’den sonra Mamak askerî cezaevinde, ya da 12 Eylül 1980’den sonra Diyarbakır zindanında görevli subaylardan herhangi birini alıp Ankara’daki külliyeye oturtsanız, işte ancak bu kadar olur. Daha doğrusu, Bolsonaro’nun tırnağı olamaz bile. Yaklaşık dört ay önce de yazmıştım (Başkalarının aynasında (2) Araujo, Velez, Bolsonaro, 8 Eylül 2019). Oradaki bazı bilgileri hatırlatayım.
(1) Ülkesinin geçmişindeki o korkunç cunta dönemine doğrudan sahip çıkıyor. 1961 seçimlerini kazanarak gelen reformcu cumhurbaşkanı Joao Goulart’a ordu ancak üç yıl tahammül edip sonra devirmişti. Kurulan askerî diktatörlük, dile kolay, tam 21 yıl sürdü. Kendinden sonraki bütün diğer Latin Amerika diktatörlüklerinin de âdetâ rol modeli ve en dayanıklısı oldu. Çok sonra oluşturulan bir Hakikat Komisyonu’nun 2014’teki açıklamalarıyla doğrulandığına göre, 1964-85’te binlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı, gizli merkezlerde işkence gördü. En az 434 kayıp var; herhalde yargısız infazlara kurban gittikleri düşünülüyor.
Bolsonaro’nun gerek kendisi, gerekse bakanları bu darbeyi teorileştiriyor, zulmünü savunuyor, işkencecilerini koruyor. 2019’da askerî müdahalenin 55. yıldönümü, Cumhurbaşkanının emriyle millî bayram olarak kutlandı. Gerçi kararname bir mahkeme tarafından iptal edildi ama sonra başka bir mahkemenin kararıyla tekrar uygulanabilir oldu. Bu arada Eğitim Bakanı Ricardo Velez bir ekonomi dergisine, “31 Mart 1964’te olan, Brezilya toplumunun egemen bir kararıdır” dedi. Askerî yönetim, diye devam etti, “zora dayalı bir demokratik rejimdi ve o sırada gerekliydi.” Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Goulart’ın devrilmesinin, “zamanın anayasasına karşı bir darbe değil, sadece anayasal bir kayma” demek olduğunu iddia etti.
Türkiye’de 12 Eylül’ün bir numarası Kenan Evren, 17 yaşındaki Erdal Eren’in göz göre göre idamı bağlamında “Asmayalım da besleyelim mi?” diye bir cümle kurabilmişti. Bolsonaro da bir konuşmasında, Brezilya’nın askerî rejiminin “hatâ”sının solcuları “öldürmek yerine işkenceden geçirmek” olduğunu söyleyebildi. Daha korkuncu, Brezilya Barolar Birliği Başkanına, “Eğer … babasının askerî dönemde nasıl kaybolduğunu merak ediyorsa, ben ona anlatayım” (Se o presidente da OAB quiser saber como o pai desapareceu no periodo militar, eu conto para ele) demesi oldu. Günümüzün otoriterleşme eğilimleri açısından, her türlü insan hakları kuruluşu son derece şüpheli. Hele bu alanda çalışan uluslararası örgütler, kâh şu kâh bu devletin yerli ve millî iradesine karşı mutlaka bir komployu, yıkıcı bir faaliyeti temsil etmekte. Büyükada aktivistlerini, sadece onları peşinen yargılayıp mahkûm eden medya ve troller unutmuş gibi yapabilir. Bolsonaro bu açıdan da son derece net. Seçim kampanyası sırasında, “insan hakları[nın] Brezilya’ya zarar vermek [anlamına geldiği]” gerekçesiyle, insan hakları örgütlerine yardımı keseceği vaadinde bulundu.
(2) Son derece saldırgan bir kadın düşmanı ve LBGT düşmanı. Âdetâ varlığının her zerresinden ezici, kahredici bir macho’luk fışkırıyor. Geçmişte, solcu İşçi Partisi’nden milletvekili seçilen Maria do Rosario’ya, “Senin ırzına geçmem çünkü sen buna lâyık değilsin” dedi. Nisan 2017’de kamuoyu önünde yaptığı bir konuşmada kendi kızından dahi ne kadar adî bir şekilde söz edebildiğiyle büyük tepki topladı: “Beş çocuğum var. Dört oğlum oldu ve beşincisinde zayıfladım ki bir kız çıkageldi.” Brezilya yasaları, kadınların kadın oldukları için öldürüldüğünün ispatlanabildiği cinayetler için ağırlaştırılmış cezalar öngörüyor. Bolsonaro bu femicide maddelerinin de kaldırılmasından yana (Brezilyalı siyahları koruyan pozitif ayırımcılık önlemlerinin de kaldırılmasından yana olduğu gibi). Öte yandan, cinsiyete dayalı ücret ve maaş farklarını savunuyor. 2016’daki bir televizyon röportajı sırasında, işveren olsa bir kadına “bir erkekle aynı maaşı” vermeyeceğini söyledi ve gerekçe olarak da kadınların hamile kaldığını gösterdi. Heteroseksüellik dışındaki cinsel tercihlere ise başka türlü bir nefret beslemekte. 2011’de katıldığı bir televizyon programında, “çocuklarımın gay olabileceği aklımdan bile geçmedi, çünkü iyi bir öğrenim gördüler” dediği için para cezasına çarptırıldı. Gene geçmişte, eşcinselliğin “[çocuklara] dayak atmamaktan” kaynaklandığı yorumunu da getirdi.
(3) Brezilya’nın 1985’ten bu yana gelişen bütün demokratik kültürünü tersyüz etmeye çalışıyor. Bu, özellikle Eğitim ve Kültür Bakanlıklarının görevi. Daha önce sözünü ettiğim Eğitim Bakanı Ricardo Velez, askerî diktatörlüğün aklanması ihtiyacını çocukların “daha geniş bir tarih” öğrenebilmesi ve 1964’te olanlar hakkında “doğru ve gerçek bir fikir” edinebilmesi şeklinde ifade ediyor. Bu doğrultuda müfredatın ve ders kitaplarının değiştirilmesini istiyor. Tutun ki (a) 27 Mayısçı Cemal Gürsel ve Millî Birlik Komitesi; (b) 12 Martçı Memduh Tağmaç ve zamanın kuvvet komutanları; (c) 12 Eylülcü Kenan Evren ve onun cuntası; (d) 28 Şubat 1997 “light” darbecileri… toptan geri gelmiş, Millî Eğitim Bakanlığı ile Talim ve Terbiye Kurulu’na oturmuş. Türkiye’nin yakın tarihindeki bütün askerî rejimleri toptan savunan bir müfredat talep etmekte.
Paulo Freire (1921-1997), Brezilya’nın yetiştirdiği ünlü bir düşünür, eğitimci, filozof. Siyasal görüşleri bakımından bir Hıristiyan sosyalist. 1940’lar ve 50’lerde yoksullara, özellikle şekerkamışı işçilerine okuma yazma öğretme çabalarıyla öne çıkmış. 1964 darbesinden sonra 70 gün hapiste kalmış. Yıllarca sürgünde, Bolivya ve Şili’de yaşayıp çalışmış. 1967’de Özgürlük Pratiği Olarak Eğitim (Education as the Practice of Freedom) ve 1968’de ünlü Ezilenlerin Pedagojisi (Pedagogy of the Oppressed) kitaplarını çıkarmış. İkincisi Portekizceden İspanyolca ve İngilizceye de çevrilmiş. Yazarı Harvard’dan misafir öğretim üyeliği dâveti almış. Ama eseri kendi memleketinde ancak 1974’ten sonra yayınlanabilmiş. Freire 1980’de dönmüş ülkesine. İşçi Partisi’ne katılmış. Sao Paulo eyaletinin Yetişkin Eğitimi projesine danışmanlık yapmış. İşçi Partisi 1988 Sao Paulo belediye seçimlerini kazandığında, Freire belediyenin Eğitim Sekreteri olmuş. 1997’de kalp krizinden hayata veda etmiş.
Paulo Freire günümüz eğitiminde kök salan “eleştirel düşünme” (critical thinking) fikrinin babası. 1985’ten itibaren bu fikir Brezilya eğitim sistemini derinden etkilemiş. Bolsonaro ise bu yaklaşıma müthiş düşman. Öğrencilerin tekrar otoriter bir eğitimin pasif alıcılarına indirgenmesinden yana. Freire’nin ideallerinin kökünü kazımak için gerekirse “elinde bir alev makinasıyla eğitim bakanlığına gireceğini” ilân ediyor.
* * *
Oradan gelelim, çok yakın zamanlara ve Kültür Bakanlığına. Bolsonaro’nun bu görevi emanet ettiği Roberto Alvim, eski bir tiyatro yönetmeni. Geçtiğimiz günlerde, Brezilya kültürünü tekrar ve alabildiğine sağa çekip yeknesaklaştırmaya yönelik çeşitli girişimleri arasında, bir de yeni bir “millî sanat” ödülü ihdas etmeye kalkıyor. Aklıma derhal, yenilginin artık İttihatçıların kapısını çaldığı bir noktada, Enver Paşa’nın 1917’de başlattığı “millî edebiyat” hamlesi geldi. Hani şu, Ömer Seyfettin’in bütün Eski Kahramanlar dizisini; Kızılelma Neresi, Ferman, Teselli, Forsa, Büyücü, Kütük, Vire, Teke Tek gibi hikâyelerini; üzerine bir de Kaç Yerinden’i kaleme almasına vesile olan.
Geçelim. 1917’de video klibi diye bir iletişim enstrümanı yoktu. Şimdi var. Ve başlangıçta hiç amaçlanmayan, istenmeyen, beklenmeyen sonuçları olabiliyor. Örneğin Roberto Alvim, yeni ödülünü duyurmak için doldurduğu altı dakikalık video klibinde şu ilginç cümleleri sarfediyor: “Önümüzdeki on yılın Brezilya sanatı kahramanca olacak ve millî olacak, halkımızın âcil özlemlerine derinden bağlı… büyük bir duygusal katılım kapasitesi edinecek, ya da hiçbir şey olmayacak” demiş. Okkalı bir programatik manifesto. Bu arada arka planda (Hitler’in favori bestecisi) Wagner’in Lohengrin operası çalıyor; onu da unutmayalım. Millet cahil ve enayi değil. Birileri, Nazilerin ünlü Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in şu cümlelerine benzerliği hemen farkediyor: “Önümüzdeki on yılın Alman sanatı kahramanca olacak, çelikten-romantik olacak,… millî ve hissiyat yüklü ve angaje olacak, ya da hiçbir şey olmayacak.”
Kıyamet kopuyor. Brezilya, gazeteler ve televizyon kanalları üzerine mutlak bir medya tekelinin kurulamadığı ve herhalde hiç kurulamıyacağı bir ülke. Çok-sesliliğin kökü kazınamamış, kazınamıyor. Bu sayede hem çok sert protestolar yükseliyor, hem karşı tarafta daha büyük garabetler yaşanıyor. Roberto Alvim Facebook sayfasında kendini önce “tamamen tesadüf” diye savunuyor. “Tek bir cümle”de ne var demeye getiriyor. “Ben asla Goebbels’ten alıntı yapmadım ve yapmam. Ama cümlenin kendisi mükemmel gerçekten” sözleriyle, özürü kabahatinden büyük denecek bir noktaya geliyor. İkinci bir açıklama yüklüyor gene Facebook’una. Konuşmasını “danışmanlarının milliyetçi sanat hakkında getirdiği çeşitli fikirlerden hareketle” kaleme aldığını söylüyor (yani bunların arasında Goebbels’ten cümleler varsa, kaynağını bilmeden alıp kullanmış olabileceğini imâ ediyor). Fakat her iki metinde, arka plan müziği olarak neden Wagner’i seçtiği konusuna hiç girmiyor. Bu müziği hangi çağrışımları nedeniyle tercih etmiş olabileceğine yönelik sorulara hiç cevap vermemeyi tercih ediyor.
Bolsonaro dahi kaldıramıyor bu kadarını. Gerçi kendisinin de Nazizme ilişkin tuhaflıkları eksik değil. Geçmişte, hem de İsrail ziyareti ve Yad Vashem soykırım müzesini gezerken, Nazizmin “nasyonal” sözcüğünün yanısıra “sosyalist” sözcüğünü de içermesi itibariyle “tabii” aşırı sol bir akım olduğunu iddia etmişti. Gene de Goebbels’in cümlelerini tekrarlamak Bolsonaro’ya bile, en azından doğurduğu tepkiler ve yalnızlığa gömülme tehlikesi karşısında, herhalde çok fazla geliyor. İran benzeri (bkz dünkü Hamaney’in hamaseti yazım) bir kuyruğu dik tutma ve asla geri adım atmama geleneğinin güçlü olduğu Türkiye’de, hiçbir şey olmayabilirdi. Brezilya’da olabiliyor. Bolsonaro “Nazizm ve komünizm gibi totaliter ve soykırımcı ideolojileri toptan reddettiğimizi bir kere daha tekrarlamak isterim” sözleriyle Roberto Alvim’i bakanlık görevinden alıveriyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları





















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024