Sezin ÖNEY
Karadeniz’de barışı tartışan bir toplantıda geçen hafta, Rusya’dan bir katılımcı; “İnguşetya’da geçen yıl, Rusya Ordusu’nun resmî rakamlarına göre toplam 326 kişi öldü. Bu, iç yakan, büyük bir rakamdır” diyordu.
Gerçekten de öyle... Benim kökenlerimin bir kısmının da olduğu Kuzey Kafkaslar, İmparatorlukların ölümü ve ulus-devletlerinin doğumu sürecinin ceremesini cayır cayır çekti. Hâlâ da, çekmeye devam ediyor.
Ölmeye ve öldürmeye yeminli taraflar, birbirleriyle çatışıp duruyor.
Кавказский Узел (http://www.kavkaz-uzel.ru), yani Kafkas Düğümü adlı internet sitesindeki veriler daha da çarpıcı. Kuzey Kafkaslar genelinde, 2011’in ilk 11 ayı boyunca 1205 kişi ölmüş. Dağıstan, bölgenin en çok can kaybı yaşanan yeri ama Rusya tarafından “dize getirilen” Çeçenistan, ölü sayısı bakımından ikinci sırada...
Kafkaslar’daki çatışmaların dinamikleri, özellikle bugün için, Türkiye’dekinden çok farklı. İslami hareketlerin oynadıkları rol, resmî kurumların kimi yerlerde yok olması gibi özellikler, Kürt Sorunu ve “Kafkas Sorunu”nu birbirinden çok farklı kılıyor.
Kafkas Sorunu, 18. yıldan beri sürüyor. Çatışmanın da, Sovyetleştirme, Ruslaştırma çabalarına, adını her ne koyarsanız, “standartlaştırma” çabalarına karşı yerelin kendi kimliğini ortaya koyduğu bir başkaldırı, merkezî otoritenin ise kendi gücünü, kendi kafasındaki kimliği kabul ettirmeye çalışmasından kaynaklanıyor.
Kafkaslarda, yereldeki başkaldırılarda ileri sürülen kimlik, yüzyıllar boyudur içerik değiştiriyor. Aynı şekilde, merkezin kabul ettirmek istediği ‘şablon’ da...
Kürt Sorunu’na “Kafkas gözlükleriyle” bakarsak, konunun bölgeselliğini ve bunun yanısıra, sürüncemede kalmasının konuyu nasıl dallanıp budaklandırdığını, sorunun içinde sürekli yeni cepheler açtığını belki daha iyi görebiliriz.
Bugün Kafkas Sorunu’nun kalbindeki Çeçen Savaşı, unutulmuş bir çatışma. Oysa, içten içe Rusya’yı ahlaken ve madden eriten, epriten temel etken bu savaş.
2003’te, Çeçenistan’da yapılan bir kamuoyu araştırması çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyordu. ValiData adlı Moskova merkezli kamuoyu araştırma kuruluşunun, “Çeçenler, neden Rusları öldürmek istiyor” şeklindeki sorusuna, katılımcıların yüzde 69’u, “Rusya güvenlik güçlerinin şiddetinden kaynaklanan intikam duyguları” diye cevap vermişti. Sadece yüzde 8’lik bir grup soruyu, “Çeçenistan özgürlüğü için” diye yanıtlamıştı.
Aynı araştırmada, “Çeçenler, ayrı bir devlet kurmalı mı” sorusuna da, “Çeçenistan, Rusya’nın bir parçası olmalı” diyenler, yüzde 78’lik ezici bir çoğunluk oluşturuyordu. Araştırmaya katılanların, savaşın travmasıyla bu soruya, asıl vermek isteyecekleri yanıtı vermedikleri, kamuoyu şirketinin Rusya’dan olması nedeniyle, korkuyla hareket ettiklerini düşünmememiz için bir sebep var; Çeçenistan Rusya’nın bir parçası olmalı diyenlerin yüzde 61’i, “ancak daha özerk olmalı” şerhini koyuyor.
Hâl böyle ama, Çeçen Savaşı, Rusya’nın içine saplandığı bir savaş olmaya devam ediyor. Carnegie Düşünce Kuruluşu’nun Moskova merkezinden Dmitri Trenin, 2003’te şöyle yazmıştı; “Çeçen Savaşı’nın ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, yıpratıcı, kemirici, yozlaştırıcı etkisi, Rusya’nın dönüşümünün önündeki en büyük engeldir”.
Türkiye’nin de, gerçekten dönüşebilmesi, olumlu manada değişebilmesi, Kürt Sorunu’nun çözüm yoluna girmesine bağlı.
Başbakan Erdoğan, Kürt Sorunu’nda çözüm için, barıştan yana kararlı bir tavır sergilese, belki de Türkiye’nin Gorbaçov’u olacaktı. Erdoğan, bu yolu seçmedi. Fakat, seçimler eşittir demokrasi olmasa da, bugün Rusya halkı, oy vermek yoluyla, sarsılmaz gibi gözüken Putin’in iktidarında bir gedik açtı. Sorunların çözümsüz bırakılması, eninde sonunda seçmenin affetmediği bir şey.
Kürt Sorunu, çözülmedikçe hızla toplumsallaşıyor. Nadire Mater, toplanan, yasaklanan Mehmedin Kitabı’nın önsözünde, şöyle bir kaba hesap yapıyordu; “Resmî veriler olmadığı için, kaba bir hesapla 1984’ten bu yana bölgede askerlik hizmeti yapan gençlerin sayısı aşağı yukarı 2,5 milyona ulaşıyor. Aileleriyle birlikte 15 milyon, yakın çevresiyle birlikte Türkiye nüfusunun yarısını aşkın insanı kapsayan bir süreç bu”.
1999’da basılmıştı bu kitap... Şimdi, kaçımızın Kürt Sorunu ile “doğrudan teması” oldu?
İnguşetya’da 326 kişinin ölümünden bahsediyoruz “can yakıcı” mesele olarak da, bu yıl daha fazla insan hayatını kaybetti Türkiye’de Kürt Sorunu nedeniyle. Onlarca yıldır çatışmalarda yer almış ordu mensuplarının, zorunlu askerlik hizmetleri nedeniyle savaş içinde yer alanların nasıl etkilendiğini bilmiyoruz. Ordunun içinde de, bir bıkkınlık olduğu kesin. Öte yandan, çatışmaların sürmesinde, özellikle genç nesillerin intikam duyguları ile “kopması” büyük rol oynuyor.
Gene, Kafkas Sorunu’na dönersek, bölge ülkelerinden barış için kafa yoranlar, “Bugün, ‘orta kuşak’ sayılabilecek bizlerin artık nesli tükeniyor. Bizi, Kafkaslar, Karadeniz halkları, Avrasya’nın insanları olarak ortaklaştıran paylaşılmış bir tarihi vardı. Hiçbir şey olmasa, Sovyetler deneyiminin ortaklığı vardı. Şimdi, arkadan gelen nesilleri birleştiren bir tutkal yok. Bu nedenle, onların arasında radikalleşme eğilimi çok daha fazla” diyorlar. Bu durum, Kürt Sorunu için de geçerli.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024