Ali BAYRAMOĞLU
MİT krizinden 1 ay kadar önce, 12 ve 13 Ocak 2012 tarihlerinde 'Neden Otoriterleşiyoruz' başlıklı iki yazı kaleme almış ve iki temel nedenden söz etmiştim.
İlki siyasi iktidara ilişkindi.
Şöyle:
'Türkiye son on yıldır iç içe geçmiş, birbirini besleyen iki süreç yaşadı: Demokratikleşme süreci ve iktidar mücadelesi süreci... Yıllar boyunca bunlardan demokratikleşme süreci önde durdu. Ancak bugün biliyoruz ki, gelinen noktada siyasi iktidar eski rejimin siyasi aktörleri karşısında önemli ölçüde galip gelmiştir (…) Bu durum ise kaçınılmaz olarak AK Parti açısından devletleşme riskini ve farklı bir güç tanımını beraberinde getirmektedir. Siyasi iktidar ve demokrasi bağlarının gevşemesi olağanlaşmakta ve derin sorun haline dönüşmektedir…'
Gerçekten de takip eden iki yıl bu 'neden'le ilgili pek çok hususu öne çıkardı. İktidarın şahsileşmesi ve otoriterleşmesi meselesi çıplaklaştı ve gündemin temel unsurlarından birisi haline dönüştü.
O yazılarda otoriterleşmenin diğer nedenini ise şöyle tanımlamıştım:
'İkinci neden siyasi iktidarın 'otonomlaşma'ya yüz tutan 'yargı-polis merkezli' bir yapıyla siyasi iktidar arasındaki ittifakın bozulmaya yüz tutması'dır. Sorun 'bu yapının siyasi karar mekanizmasıyla yarışan bir işleyiş üretmiş olmasından kaynaklanıyor. Ergenekon, KCK ve asker soruşturma ve davaları bu yapının ana üssünü, ana gücünü oluşturuyor ve bu güç, burada verilecek en küçük bir tavizi, makaranın geriye sarması olarak algılıyor. Bu çerçevede kural dışı uygulamalar, fikir ile eylem, siyaset ile düşünce arasındaki farkları hiçe sayan tutum gevşeyeceği yerde tahkim ediliyor…'
Nitekim takip eden günlerde hükümet ve cemaat arasındaki ittifakın bitişi önce gerginliğe, sonra açık savaşa dönüştü. Cemaatin güç ve pay talebi 7 Şubat 2012'de ilk devlet krizine, MİT darbesine yol açtı. İki yıl sonra ise, yani bugün ise 17 Aralık krizi yaşanıyor ve tüm devlet sarsılıyor…
HSYK'nın cemaat yapılanmasını akla getiren bölünme yaşaması, İstanbul'da başsavcı ile savcının beyanatlarla kamuoyu önünde birbirlerine ihlal suçlamasında bulunmaları, emniyet içindeki bölünme, hükümetin kendisini savunmak için verdiği hukuk kurallarını aşan kimi tedbir ve idari tasarrufları ile keskin söylemi, Danıştay'ın devreye girip Adli Kolluk yönetmeliğinin yürütmesini durduran kararı, Genelkurmay Başkanlığı'nın 'bizim siyasetle ilişkimiz yoktur' diyen ancak tutuklu ve hükümlü personelin durumunu hatırlatan, yaşanan krizle ilgisini ima eden açıklaması…
Gelinen nokta bu…
Hükümetin her adımını yolsuzluğu örtbas etme girişimi olarak görmek, her idari tasarrufunu idareye ve yargıya müdahaleden ibaret saymak, 'karşı taraf'tan yargı ve yargıç yoluyla yükselen sesleri 'düz bir yargı tepkisi ve bağımsızlığı arayışı' olarak ele almak ne kadar gerçekçidir?
Hilal Kaplan yazmış:
'Gelinen noktada, Guardian'dan Şark el Evsat'a kadar tüm ulusal ve uluslararası basın organları, meseleyi 'Gülen, Erdoğan'a karşı' bağlamında okuyorsa, hedefin sadece 'temiz Türkiye' olduğu…'
Evet, iddia edilemez…
HSYK'nın, yargının, emniyetin bölünmesi ve karşı karşıya gelmesi sadece hükümetin tasarruflarından değil, daha çok cemaatin buralardaki etkin yapılanmasından ve örtülü stratejisinden kaynaklanmaktadır. Ergenekon davasındaki gedikler, Balyoz davasındaki haksız hükümler ve ihlallerin merkezi de burasıdır. MİT krizinin, Avcı, Şık, Şener davalarının olduğu gibi…
Bir kez daha tekrarlayalım, bugün yaşanan 'polis-yargı denetimi' üzerinden yolsuzluk iddiaları ve dosyalarıyla cemaatin siyasi iktidarı sallama, devirme girişimidir.
Bu tespit yolsuzluk dosyalarını, iddialarını önemsememek anlamına gelmez…
Ancak yaşanan krizin her şeyden önce 'denetim ve iktidar kavgası'ndan kaynaklandığına işaret eder.
Endişem, dün de söyledim, demokrasinin bu krizden ağır yara alarak çıkması ve çatışan tarafların üreteceği çifte otoriterleşme mekanizmasının tetiklenmesidir. Dahası eski rejim unsurlarının devreye gireceği bir ortamın oluşmasıdır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
8.11.2025
6.11.2025
1.11.2025
30.10.2025
25.10.2025
23.10.2025
28.09.2025
20.09.2025
18.09.2025