Alper GÖRMÜŞ
Türkiye’yi 12 Eylül 1980 darbesine sürükleyen büyük siyasi cinayetlerin işleyiş ve sonuç alma mekanizmalarının henüz bilinmediği günlerde, karşıt siyasi güçlerin hedef belirlemedeki ölçülerini anlamakta hepimiz çok zorlanmıştık... Kurbanların çoğunlukla, aktivizmleriyle ve katı siyasi görüşleriyle öne çıkmışlar arasından değil de katı siyasi eğilimlerden her biriyle temas kurabilme yeteneğine sahip “ılımlı” kişiler arasından seçilmesi, başlangıçta hepimizi şaşırtmıştı.
Sonradan anladık ki, bu tercihler, toplumdaki cepheleşmeyi derinleştirmek isteyenler açısından doğru ve rasyonel tercihlerdi. “Bakın” denmiş oluyordu böylece, “ılımlılar bileşiddetin hedefidir ve çatışan taraflardan birinin parçası olmak dışında bir tercih imkânı yoktur.”
Toplumsal çatışmadan ve kutuplaşmadan nemalanmak isteyenlerin; barış ve uzlaşma yerine kavga ve inadı öne çıkarmak isteyenlerin elindeki en etkili silahlardan biri de toplumda “bile” duygusu yaratan uygulamalardır.
12 Eylül’den önce “sol”da ve “sağ”da terörün hedefi olarak seçilen ılımlı isimler nasıl geniş “sol” ve geniş “sağ”daki ılımlı eğilimleri törpüleyip uçlarda birikmeyi teşvik ettiyse, hiç kimsenin şüphesi olmasın, Ahmet Türk’ün tutuklanması da Kürtler arasında “bile” duygusuna yol açarak barışçı, uzlaşmacı eğilimleri törpüleyecek.
Bağlantı kayışlarının önemi...
Ortada bir siyasi çatışma varsa, çatışan taraflar arasında bağlantı kayışı işlevi gören siyasi figürler de vardır. Bu türden bağlantı kayışlarını korumak hayati önemdedir; onlar da koparsa, hayal kırıklığının ve “birlikte olamayız” duygusunun önünde artık hiçbir engel kalmaz.
Hiç kuşkusuz ki, Ahmet Türk, “Kürt meselesi” diye adlandırdığımız çatışmalı toplumsal durumun tarafları arasındaki en önemli bağlantı kayışlarından biri, hatta belki de en önemlisi... Dolayısıyla onun tutuklanması, önceki tutuklamalardaki hayal kırıklığına devasa bir “bile” duygusu ekleyecek.
Bence bu tutuklama, ileride Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) yöneticilerine “biz bu işi nasıl yaptık, bu kurşunları göz göre göre ayağımıza nasıl sıktık” dedirtecek tutuklamaların en fazla pişmanlık yaratanı olarak kayıtlara geçecek. (Bu türden tutuklamaları bugün savunanlar, yarın yargının hangi kanadının tuzağına düşüldüğü yönündeki açıklamaları için şimdiden düşünmeye başlayabilirler.)
‘Barış dilencisi’
Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Celal Doğan, geçtiğimiz günlerde Meclis kürsüsünden onu şöyle anlattı:
“Ahmet Türk'le bu çatı altında beraber milletvekilliği yaptık 1977'de. O günden beri tanırım, inanarak söylüyorum, bizim neslin son barış elçisidir. Asla ve kat'a ağzından bir tek gün ‘şiddet’ lafı çıkmamıştır, şiddete yandaş olmamıştır. Süleyman Demirel dâhil cumhurbaşkanlarından, rahmetli Özal dahil, şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan başbakanken dâhil, kapısını çalmadığı devlet adamı bırakmamıştır. Hep kapılarda barış dilencisi olmuştur.”
Hakikaten de, şiddetle arasına mesafe koyma ölçüsüyle bakıldığında, “barış dilencisi” sıfatını onun kadar hak eden başka kaç siyasetçi bulunabilir? Üstelik, unutmayalım, Diyarbakır Cezaevi tecrübesine rağmen öyle kalabilimiş bir adamdan, o günleri “Her gün Tanrı’ya; ‘canımı al da beni bu işkenceden kurtar’ diye yalvarıyordum. Ölüm bile elimize geçmiyordu” diye hatırlayan bir adamdan söz ediyoruz... 2011’de, Ahmet Türk Demokratik Toplum Partisi genel başkanı iken onu anlatan bir portre kaleme almıştım. Portre doğal olarak onun “barış dilencisi” yanına odaklanmıştı... “Gandhi mayalı bir Kürt” başlığını taşıyan portrede, onun Gandhi tarzı bir barışçılığa en yakın siyasetçilerden biri olduğunu teslim ediyor, fakat bir yandan da Gandhi olamadığını savunuyordum:
“O korkunç Diyarbakır Cezaevi tecrübesinden sonra samimi bir barış adamı olarak kalması hiç kolay değildi. Fakat o bunu başardı, besbelli ki mayasında tipik olmayan bir şeyler vardı. Hatta bana sorarsanız, Gandhi mayalı bir Kürt’tü o. Maya tutmadı, çünkü Gandhi olabilmek için gerekli başka hasletlere sahip değildi.”
Aşağıda beş yıl önce kaleme aldığım Ahmet Türk portresini, dikkat dağıtacağı için buraya almadığım birkaç paragraf hariç olmak üzere bir kez de Serbestiyet okurları için yayımlıyorum.
‘Gandhi mayalı bir Kürt’, Aktüel dergisi, Mart 2011
Genç Siviller’den Nezir Akyeşilmen’in yazısı (...) daha başlıktan itibaren (“Türkiye’ye de Gandhi gerek”) beni heyecanlandırdı. O başlık aklıma hemen Ahmet Türk'ü getirdi.
Şimdi düşününce, bende böyle bir çağrışıma en çok, uğradığı haksızlıklara ve şiddete rağmen şiddetin asla bir çözüm olamayacağına dair sergilediği kararlı duruşun yol açtığına inanıyorum.
Şiddete karşı aynı “kararlı duruş”u sergileyen başka Kürt siyasetçilerin bende Gandhi izlenimi uyandırmamasının nedenini de biliyorum. O “kararlı duruş” nasıl bir dille ifade ediliyor, hangi vücut diliyle, hangi ses tonuyla ve en önemlisi hangi yüz ifadesiyle ve hangi bakışlarla? Bunlarla ve benim için önemli olan benzer başka kriterlerle (bazıları ifade bile edemeyeceğim kadar ayrıntı düzeyinde) birlikte düşündüğümde, geriye Ahmet Türk’ten başka kimse kalmıyor.
Diyarbakır’dan sonra şöyle konuşmak...
“Kürt ya da Türk, acı hepimizi eşitliyor. Bu sorun karşısında sahici bir çözüm için Türk-Kürt herkes el ele vermeli. Artık anlayalım, birbirimizi anlamadan, yaklaşmadan, el ele vermeden, gönül birliği yapmadan hiçbir sorunu çözemeyiz…”
12 Eylül’ün ardından yolu ünlü Diyarbakır Cezaevi’nden geçen bir Kürt’ün yıllardır böyle konuşması, konuşabilmesi için hamurunda tipik olmayan bir mayanın bulunması gerekir. Bugün birçok yorumcuya “Diyarbakır olmasaydı Kandil de olmayabilirdi” dedirten o korkunç cezaevinde yaşadıklarını daha birkaç ay önce şöyle anlatmıştı Ahmet Türk:
“Her gün Tanrı’ya; ‘canımı al da beni bu işkenceden kurtar’ diye yalvarıyordum. Ölüm bile elimize geçmiyordu. Beni 200 askerin arasına çırılçıplak getirip copla dövdüler. Tuvaletlerde pislik yediriyorlar, 24 saat işkence yapıyorlardı. Dayaktan her yerimiz simsiyahtı. Gece baskın yapılıyor, dayakla marş okutuluyordu, korkudan 56 tane marş ezberledim. Cezaevinden çıktıktan sonra köyüme gittim, şafakta uyanıyordum köyün etrafı panzerle sarıldı diye. Evimde bile geceleri uykuda ayağa kalkıp marş okuyordum dayak korkusundan.”
Gandhi tarzı siyasi mücadelenin gücü
Gandhi tarzı siyasi mücadelenin gücü, onun muarızlarından biri tarafından şöyle anlatılmıştı:
“Senden nefret ediyorum, ama sana karşı çok güçsüzüm. Eğer silahla mücadele etseydin en kısa sürede kolayca senin hakkından gelirdim. Fakat sen yeri geldiğinde bize bile acıyor, yardım ediyor ve bize karşı nefret beslemiyorsun. Kendimizi çok güçsüz hissediyor ve bir şey yapamıyoruz.”
Bana sorarsanız, Türkiye’de zaman zaman kendisini Ahmet Türk karşısında böyle hisseden birileri var ve onlar Ahmet Türk’ün her zaman değil, bazen Gandhi’ye benzemesine şükrediyorlar.
(...)
Gandhi olmak kolay değil...
Gandhi hoşgörülü, bağışlaması bol bir insan, bu belli, fakat aynı zamanda siyasi bir figür ve onun bir siyasetçi olarak taşıdığı erdemleri Ahmet Türk’te pek göremiyoruz. En büyük nâkısa, empatisinin ciddi sınırlarının olması... Bu yanı demokratlığını da zedeliyor ve bazen demokratik prensipler üzerinden değil de demokratik prensiplerden faydalanmaya ehil olanlar ve olmayanlar üzerinden konuşuyor. Başbakan Erdoğan'ın “Kürtçe eğitim hakkı verirsek, Çerkesler, Lazlar, Gürcüler de ister" sözlerini şöyle karşılamıştı mesela:
“Tabii ki her azınlığa saygıyla yaklaşmak gerekir ama birileri kendi isteğiyle bu toprağa yerleşmiş. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin kendine tanıdığı hakları kullanmış. Kürtlerse bu ülkenin geçmişinden günümüze kadar TC’nin temel taşlarından biri, iki halkından biridir."
Yani: Hoş geldiniz dağ Lazları, dağ Çerkesleri, dağ Gürcüleri...
Oysa Kanco aşiretinin lideri Ahmet Türk, çocukluğunu, gençliğini şu öyküyle geçirmiştir (12 Eylül öncesinde öldürülen, Ahmet Türk’ün de öğretmenliğini yapan yazar Ümit Kaftancıoğlu’nun “Tüfekliler” adlı kitabından):
“Cumhuriyet kurulur. Ahmet Türk’ün aşireti, Atatürk’ü tanımaz, baş eğmez Ankara’ya. Yıl 1925’tir. Atatürk, Kasro Kanco’nun dik başlılığını öğrenir öğrenmez, bir bölük jandarma çıkartır Mardin’den. Jandarma Kasro Kanco’yu kuşatır. Askerler sağlam şatoyu iyice bilemediklerinden, piyade tüfekleriyle bir başarıya ulaşamazlar. Ankara durumu iyi kavrayamadığı için, Mardin’den gönderilen tabur da başarılı olamaz. Kasro Kanco saltanatı sürmektedir.
“Sonunda, Diyarbakır’dan kalkan bir topçu birliği, Karacadağ tepesine üslenir. Şatoya haber gönderilerek, direnmeden vazgeçilmesi istenir. Aracılar durumu iletirler şatoya. Şato direnmekte kararlıdır. Şato topa tutulur. Birkaç top mermisinden sonra, şatonun çöle bakan mazgallarından biri parçalanır. Bir gedik açılır. Şatonun içindekiler topun gücünü anlarlar: 'Ere ere bese lo, Kemalo başo' derler. ('Evet evet, peki yeter, Kemal çok üstün...') Bu olaydan sonra Kancolar’a, Atatürk tarafından ‘Türk’ soyadı verilir.”
Bugün haklı olarak “Bize zorla ‘Türk’ soyadı vermişler” diye yakınan bir siyasetçinin “hak” meselesinde “yerlilik-göçmenlik” kriterleriyle konuşması en azından hüzün verici.
Gandhi olmak kolay değil; ben de zaten “Gandhi mayalı” demiştim...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025