Atilla YAYLA
Uygarlığın temel ölçütlerinden biri, insanların kendileri gibi olmayan insanlara kendileri gibi olan insanlara muamele ettikleri gibi muamele etmeleridir. Birçok medeniyet kuramcısı, özellikle liberal filozoflar, bunun altını sıklıkla çizer. Din, dil, kültür, etnisite bakımından bizimle ortaklıkları olan insanlara iyi muamele etmek, onların haklarını çiğnememek, kuralları uygularken ayrımcılık yapmamak, dertleriyle ilgilenmek ve destek sağlamak istisnaî bir durum değildir ve yapılması kolaydır. Ancak, asıl önemli olan din, dil, kültür, etnisite bakımından bizden farklı olanlara da aynı şekilde muamele edip etmediğimizdir. İyi ve uygar insan olmak büyük ölçüde buna bağlıdır. Dünyadaki zulümlerin ve acıların azaltılması da...
Liberal teorisyenler toplumları açıklamak için metodolojik bireycilik denen yöntemi kullanır. Bunun sebebi, beşerî çeşitliliği izah etmenin ve korumanın ancak bireyci bir yaklaşımla inşa edilebilecek olmasıdır. Nerede temellendirilirse temellendirilsin (dil, din, ırk vb.), kolektif kimlikler üzerinden konuşmak kaçınılmaz olarak farklı olanları ötekileştirme sonucunu getirir. Genel bir insan hakları teorisi ve insan haklarını gözeten bir siyasî yapılanma ancak ve yalnızca soyut birey tiplemesi üzerinde yükselebilir. İnsan hakları Müslümana, Hristiyana, ateiste değil soyut insana aittir. Hiç kimse belli bir sosyolojik özelliğe sahip olduğu için hak sahibi olamaz, aynı özelliklerden dolayı haklardan mahrum edilemez.
Bu, insanların bir dile, dine, kültüre ait olduğu gerçeğini reddetmek anlamına gelmez. Bu aidiyetler zaten veridirler, İstense de yok edilemezler. Ancak, homojen görünen bu aidiyetlerin içinde bile gruptaki bazılarının dışlanmasına sebep olabilecek farklılıklar vardır. Yani, kolektivite esas alındığında, kolektivitenin iç parçalanmaya uğraması kaçınılmazdır. Çünkü, insanlar asla bir diğerinin tıpkısının aynısı olamazlar. İnsan dünyası muazzam bir renklilik sergiler ve uygar insanlar kendileri gibi olmayan insanların hak ve hukukuna da özen ve saygı gösterir.
Bu, ülkeler için de bir uygarlık kıstasıdır. Uygar ülkeler, dünyanın neresinde olursa olsun insanların haksızlığa uğraması, zulme maruz bırakılması durumunda tepki gösterir. Mağdurlara elinden geldiğince yardım eder. Bu çerçevede en fazla ihtimam gösterilmesi gereken insanlar sığınmacılardır, mültecilerdir. Mülteciler belki de dünyadaki en mağdur, en mazlum, en kırılgan insanlarıdır. Kendi nefsimizde test ederek anlayabiliriz ki, hiç kimse kolay kolay doğduğu, büyüdüğü, köklerinin gömülü olduğu toprakları terk etmek istemez. İnsanların büyük çoğunluğu doğup yaşadıkları, hatıralar biriktirdikleri coğrafyada ölmeyi arzular. Vatanlarını terk ettiklerinde de gönüllü olarak gider. Zorla gitmeleri sürülmeleri, kovulmaları, bir ağaç gibi köklerinden sökülüp atılmaları demektir demektir. Bunu yapmak bir insanlık suçudur. İnsanlar hayatlarının tehlikeye gireceğini gördüklerinde de vatanlarını terk etmek mecburiyetinde kalabilirler. Son zamanlarda maalesef bunun acı örnekleriyle karşılaşıyoruz.
Türkiye üç dört yıldır yoğun mülteci akınlarına şahit ve sahne oldu. Irak'taki iç savaştan kaçan yüzbinlerce insan ülkemize sığındı. Hükümet doğru olanı yaparak bu insanlara kucak açtı. Onlar için kamplar hazırladı. Akrabası olanların akrabalarının yanına gitmesine engel olmadı. Mültecilerin ihtiyaçların karşılanması için tedbirler aldı. Suriye'den akın hâlâ devam ediyor. Sağcı ve solcu ırkçılar, zaman zaman, sığınmacıların Arap ve Müslüman asıllı olmasından, bazılarının sokaklarda dilenmesinden veya, iddialara göre, suç olaylarına bulaşmasından dolayı mültecilere nefret kusuyor. Hükümeti kapıları açıp mültecileri ülkeye soktuğu için kınıyor, suçluyor. Bu tavır çok yanlış. Türkiye'nin topraklarına sığınmak isteyen insanlara sınırlarını açmaması hem uluslararası hukuk açısından imkânsızdır hem de insanlık ahlâkına aykırıdır. Yoğun göçün sorun yaratması göçün engellenmesini değil sorunlarla mücadele etmeyi gerektirir. Sivil toplum unsurlarının da sığınmacılar aleyhine konuşmak, kampanya yürütmek yerine, bu mücadeleye destek olması beklenir.
Şimdi Türkiye yeni bir mülteci akını ihtimâliyle yüz yüze. Bu sefer Irak'ta yaşayan Yezidî halkından binlerce insan IŞİD adlı örgüt tarafından katledilmekten kurtulma çabası içinde Türkiye'ye doğru kaçabilir. Bazıları geldi bile. Bu vuku bulursa Türkiye'nin Suriye'den gelen Müslümanlara yardım ettiği gibi Irak'tan gelecek Yezidilere de kapılarını açması ve elinden geldiğince yardım etmesi lâzım. Yezidilerin farklı bir dine mensup olması bu ahlâk ve insanlık görevi karşısındaki tutumumuz bakımından hiçbir farklılık meydana getirmemelidir. Bunu yapması Türkiye'yi güçlendirecek ve yüceltecektir.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019