Atilla YAYLA
Popüler iktisadî ve siyasî kültüre yerleşmiş, nadiren sorgulanan klişeler vardır. Siyasî yelpazenin hemen her noktasındaki insanlar bu klişelerin kesinlikle doğru olduğuna inanır.
Bu klişelerin en yaygınlarından biri asgarî ücret uygulamasının gerekli ve yararlı olduğu. Asgarî ücreti savunanlar, ücrete bir alt sınır konmasının çalışanların refah seviyesini yükselteceğini iddia eder. Bu görüş bazen “insanca yaşam”, “fakirlerin korunması” gibi duygusal açıdan etkili sözlerle desteklenir.
Söz konusu klişe öylesine yaygındır ki, hemen hemen hiçbir demokratik hükümet ondan kaçamaz. Böylece devletler ücretlere saatlik, haftalık veya aylık alt sınırlar kor. Özel sektör firmalarının istihdam etiği kimselere bu sınırın altında ücret vermesine müsaade edilmez. Bu uygulamanın emekçilerin refahına katkıda bulunduğu peşinen kabul edilir.
1 Kasım seçimlerine giderken tüm partiler zora dayalı yeniden dağıtım vaatlerine seçim kampanyalarında geniş yer verdi. Bu çerçevede, asgarî ücreti yükseltme vaatlerinde adeta yarışa girişildi. Haydar Baş’ın partisi bir önceki seçimde 5 bin lira aylık asgarî ücret sözü vermişti. CHP, MHP ve HDP de asgarî ücreti seçimden hemen sonra ikiye katlamaya kadar varan artırma umudu dağıtmıştı.
Asgarî ücret uygulamasının zararlarını bilen işveren örgütlerinin çoğu bu vaatlere sessiz kaldı. Meselâ TÜSİAD hiç ses çıkarmadı. Sanırım AK Parti’ye karşı rakip partileri güçlendirebileceği beklentisi bu en güçlü işveren örgütünü sessiz kalmaya itti. Ancak, Yeni Yüzyıl’ın dünkü haberinde de aktarıldığı üzere, işveren birlikleri asgarî ücretle politik sebeplerle oynanmasından rahatsızlar ve bu rahatsızlıklarını dile getirmeye başlıyorlar.
İktisat teorisi açısından da pratik işletmecilik açısından da asgarî ücretin faydadan çok zarar vereceği biliniyor. Politikanın karmaşık dehlizlerinde yankılanan asgarî ücreti yükseltme vaatleri ekonomik hayatın gerçeklerine ve işleyişine aykırı.
Bir ülkede emeğiyle geçinen kişilerin alacakları reel ücretler politik kararlarla belirlenemez. Belirlenebilseydi, siyasî kararlar alarak insanların hayat seviyelerini hayat dahi edilemeyecek şekilde yükseltmek mümkün olurdu. Bu bir hayal. Tersinden akıl yürütelim. Madem asgarî ücret yükseltilecek, neden onu 10 bin lira yapmıyoruz? 10 bin lira çalışanlara çok iyi bir yaşama standardı sağlayabilir. Ama eminim bu teklifi okuyan ve duyan herkes gülecek ve böyle bir şey olmaz diyecektir. Niye olmaz? Çünkü ekonomi bunu kaldıramaz. Asgarî ücreti 10 bin lira yapmaya izin vermeyen şartlar başka bir seviyede belirlemeye de izin vermeyebilir.
Çalışanların reel ücretlerini ancak ve ancak üretkenlik ve verimlilik yükseltir. Çalışan istihdam edenler her çalışana üretime yaptığı katma değer ölçüsünde ücret vermeye meyleder. Aksi takdire, ne verimliliği teşvik edecek ve sürdürecek bir ücret merdiveni oluşturulabilir ne de işletmelerde verimlilik ölçmesi, hesaplaması yapılabilir.
Kamunun en büyük işveren olduğu ve demokratik politik süreçlerin işlediği bir ülkede kamuda asgarî ücretle eleman çalıştırmak hemen hemen imkânsız. Nitekim, devlette asgarî ücretle çalışan yok. Asgarî ücret uygulamaları daha çok özel sektörü ilgilendiriyor. Para basma ve vergi salma yetkisine sahip olmayan özel sektör ücretlerle kamu gibi oynayamaz. Bu yüzden, keyfî asgarî ücret uygulamaları özel sektöre zarar verir. Asgarî ücretin vereceği zarar bundan ibaret de değil. Asgarî ücret büyük bir ihtimâlle işsizliği teşvik eder. Hâlihazırda işi olanları imtiyazlı bir sınıfa çevirmeye başlar. İşgücünün akışkanlığını engeller. Bu da hem emekçilere hem de genel olarak ekonomiye zarar verir. Son olarak, yükselen emek maliyetlerini ürettiği ürün üzerinden tüketiciye yansıtmaya muktedir firmalar ücret artışlarının maliyetini tüketicilerin omuzuna bindirir…
Politikacıların sivil toplum alanına müdahaleye çok istekli davranması korkutucu. Birilerinin onları bu tür müdahalelerin yanlışlığı hakkında uyarması lâzım.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019