Ayhan ONGUN

YANGINDAN MAL KAÇIRMAK
6.02.2016
2268

 Anadolu da çok kullanılan bir sözdür.”yangından mal kaçırmak”

Evi, işyerini, köyü yangın sarmıştır, iki kova su döküp söndürmek yerine, kimileri de yükte hafif, pahada ağır ne varsa, kaçırmakla meşguldür.

Bir yangın yerine dönen ülkemizde ve bölgede kimileri de yangına körükle giderek, bu sıkıntılı durumdan çıkar sağlamanın hesaplarını yapıyor.

Bölgemiz açısından baktığımızda, tipik bir arabesk kültür ve buna uygun yürütülen ilkel bir siyaset arenası. Bir ölçüde kendimizi ayrı tutmaya çalıştığımız bu Ortadoğu coğrafyasının bir parçası olduk sonunda.

Enerji kaynakları bakımından oldukça zengin, demokrasi fukarası bu ülkelerde halkı istediğiniz gibi yönetmenin en kolay yolu, onların din duygularına ve alışageldikleri biat kültürüne hitap etmek.

Bu bölgenin yer altı kaynaklarına göz diken emperyal çevreler, bu kabile devletlerin başına kendilerine ölümüne sadık adamlarını getirerek bu güne kadar geldiler.

Bölgemizi yeni ürettikleri savaş ve silah sistemlerinin bir laboratuarı haline getiren silah tekelleri, ülkelerin başındaki adamları vasıtasıyla sürekli bir savaş ve çatışma ortamını körükleyerek hem daha çok silah satma, hem de bu bölgenin enerji kaynaklarına el koyma imkanına sahip oluyorlar.

Orta doğunun ve İslam aleminin liderliğine soyunan Erdoğan da bu paylaşım mücadelesinin bir tarafı olmak zorunda kaldı.

Bir yanda, sözüm ona mücadele ettiğiniz İŞİD terör örgütünün uyguladığı yöntemlerle muhaliflerini idam eden Suudi rejimi, diğer yanda yönetimden düşürmeye çalıştığınız Esad’ın en yakın destekçisi İran.

Görünen o ki, geçmişten beri var olan sıcak ilişkilerden dolayı Suudileri karşısına almak istemeyecek olan Erdoğan ve Davutoğlu ekibi, İran’a mesafeli davranmaya da devam edecek.

Her an bir dünya savaşına neden olabilecek riskler taşıyan orta doğuda süren bu yangını söndürmek pek o kadar kolay olmayacak gibi görünüyor.

Yangın öylesine alevli ve şiddetli ki, buna birde kuzeyden esen rüzgar eklenince kimleri içine alacağı, nereye kadar uzanacağı, ne zaman söneceği meçhul.

Üstelik de bu yangının üstüne su dökmek yerine petrol akıtan, gaz dökenler olunca yangın yerine dönen bölgemizde giderek barış umutları da tükenmeye başlıyor.

Tüm olumsuzluklara, kara bulutlara rağmen her yazımda umut tazeleyen, barış hayallerini paylaşan ben, artık umudumu yitirmeye, gelecekle ilgili daha çok endişelenmeye başladım.

Bölgemizde devam eden bu sıcak çatışmaları bir kenara bırakıp, içeriye bakacak olursak, aynı yangının benzeri ülkemizde de artarak sürüyor.

Türkiye için en geçerli ve kalıcı olan toplumsal uzlaşının dinamitlendiği, giderek yeniden toplumun kutuplaştırılmaya çalışıldığı, en tehlikelisi de etnik ve mezhepsel alanda bombaların patlatıldığı günlerden geçiyoruz.

Sınırlarımızı korumakta zorlandığımız, sınırlarımızdan içeriye kontrolsüz girmiş milyonlarca sığınmacı ve göçmen sorununa köklü çözümler üretemediğimiz, Avrupa’nın toplama kampı haline getirilmek istenen ülkemizde, insanlar özgürlük-güvenlik ikilemi arasında sıkışmış durumda.

Eskiden köyler boşalıyordu, şimdilerde şehirler terk edilmeye başlandı.

Eskiden yalnızca devlet güçleriyle PKK savaşıyordu, şimdi adını sanını bilmediğimiz örgütler dahil oldu bu kavgaya ve ne yazık artık sivil halk zarar görmeye başladı.

Bu zorlu dönemeçte her şeye rağmen Türkiye nin demokratik yollardan yeni bir anayasayla yoluna devam edebilme şansı ve fırsatı var iken şimdi kimileri bu şansı da yok etmeye çalışıyorlar.

12 Eylül faşist yönetiminin bize zorla dayattığı tüm kurum ve kurulların kaldırılacağı, evrensel ölçülerde, insan ve emek odaklı, eşit yurttaşlık temelinde yeni, sivil bir anayasanın getireceği moral ve etik değerleri görmezden gelerek, mevcut anayasada sözüm ona kimi değişikliklerle geçiştirmeye çalışan, aslında vesayet sistemlerinden vazgeçemeyen statükocular, bu yangın yerinden mal kaçırmaya çalışıyorlar.

Tıpkı geçmişte puslu havaları bulduklarında yabancıların mallarına el koydukları, kendinden olmayanları göçe zorladıkları, sürekli korku senaryolarıyla halkı istedikleri gibi yönettikleri gibi.

Tıpkı, toplumu eğitimsiz bırakıp, sonra da onları cahil, görgüsüz, oyuna ve iradesine güvenilmeyen bir guruh gibi göstermeye çalışan kimi kendini bilmez, kibirli modernistler gibi.

Sözün kısası, yangından mal kaçırmak kolaydır da, kaçırdığınız o mal kimseye yarar sağlamaz.

Bu ülkenin huzur ve barışı için toplumsal diyalog şarttır.

Bunun önünde durmak isteyenler, gün gelecek tarih önünde bunun hesabını çok ağır ödeyeceklerdir.

Her şeye rağmen inadına barış! Hemen şimdi………….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar