Bülent KORUCU

İmam cemaatten, o eşinden, o da…
2.12.2014
1699

 Kurulmaya çalışılan ispiyon düzenini deşifre eden haber, geçen hafta Zaman’da yayımlandı. Hükümeti eleştirmekle suçlanan vaiz hakkında ihbarda bulunanlardan o konuşmayı dinleyen kimse çıkmamış.

İmam cemaatten işittiğini söylemiş; cemaati bulmuşlar, eşini adres göstermiş. Eş de komşulardan duyduğunu belirtmiş. Yetkililer ne olur ne olmaz diye yine de vaize ceza vermiş. Hani Temel fırkasında vardır ya: “Bağa pardon dedi, her ihtimale karşı vurdum oni.”

Hükümete yakın medya, Emniyet’teki tasfiye ve parti polisi kurma girişimlerini meşrulaştırmak için yaylım ateşine başladı. Emniyet teşkilatının beşte biri paralelciymiş! Merd-i kıpti kahramanlık gösterirken hırsızlığını söylermiş. Bu, apaçık bir fişleme itirafı. Fişleme, kanunlarımızda yer alan, 2010 referandumunda anayasal suç olarak yeniden tanımlanan bir cürüm. Geriye kalan beşte dördü hangi başlık altında tasnif ettiler onu da söyleseler bari.

Dönelim ve ispiyon düzeninde fişlemelerin nasıl yapıldığına örneklerle bakalım. Birkaç kere yazmıştım, aslında bir derleme kitap olan ‘Dokunan Yanar’da Ahmet Şık bunun güzel örneklerini sıralıyor. Daha önce yapılan ‘F tipi polis’ listelerini çürüten bir kitap ve başka yazarlardan da alıntı yapıyor. Sözü Şık’a bırakayım:

“Tuncay Özkan Fethullahçı polisler raporunun yasadışı bir uygulamayı perdeleyip, bu amaca ulaşmak için kullanıldığını öne sürdüğü makalesinde; “...Ankara’da hazırlanan Fethullahçı polisler listesinde Emniyet Genel Müdürlüğü’nde daire başkanı olarak görev yapanlar, Alevi kökenli olanlar, Fethullah Gülen’den çok ‘Yeni Rakı’yı sevenler de var. Ama hepsi Fethullahçı oluveriyorlar. Neden? Sanki durum öyle gerektirdiği için birileri okul yıllıklarını önlerine açıp liste yapmışlar. Sonra, bazı abileri uyardıkları için, o listeleri 1992 yılında hazırlanan Fethullahçılar raporlarında adı geçenlerle birleştirivermişler.” diye yazacaktı.” (Sayfa 124)

Şık, Emin Aslan’ın tanıklığına da başvuruyor: “Arslan, Genelkurmay’da istihbarata bakmış bir subayın yıllar sonra kendisine söylediklerini şöyle anlatıyordu: “Osman Ak’ın hırsı Gülen cemaatinin kamuoyunda itibar kazanmasına sebep oldu. Adları yazılanlardan birçoğu da Sadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı sırasında yapılan yolsuzluk operasyonlarına imza atmış ya da görev almış dürüst, çalışkan polislerdi. Sen bu isimleri de o listelere yazarsan kamuoyunun gözünde, ‘Bu Fethullahçılar da korkulacak adamlar değilmiş. Ne güzel dürüst işler yapıp yolsuzlukları engelliyorlar’ algısı yaratıp cemaatçiliği halkın gözünde meşru hale de getirmiş olursun ve bu yapıldı.”(Sayfa 127)

Avni Özgürel’den ise şu tespitleri aktarıyor Ahmet Şık: “Fethullahçı izlemesi ve raporu işte bu feryatların yol açacağı sonuçları gören Ankara Emniyeti’nin ayaküstü bulduğu bahane. Öylesine eller ayaklara dolaşıyor ki, listeye koyulan isimlerden birinin Alevi, birkaçının askerde, kiminin Bosna’ya tayin edilmiş olduğu bile araştırılamıyor, aceleden aynı isim birkaç kez yazılıyor. Müfettişlere Fethullahçılar raporu konusunda bilgi veren bir emniyetçi, “Bizden teşkilatın albümleri ve iç hizmet için hazırlanan rehberler istendi, liste hazırlandı. Hatta Ferruh Tankuş’un hatırı için İstanbul’da onu kovan Müdür Muavini Ahmet Pek’in adı da eklendi.” (Sayfa 125) Şık, Hanefi Avcı ile ilgili bölümü kendisi yazmış: “İddialara göre Osman Ak, kendisinin tayinini Artvin’e çıkartan Hanefi Avcı’dan intikam almak için adını listeye yazmıştı.” (Sayfa 122)

Ahmet Şık, konuyu anlattığı bölüme başlık olarak ‘Cemaat soruşturması can simidi oldu’ ifadesini seçmiş. Değişen pek bir şey yok anlayacağınız.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar