Bülent KORUCU

Bir avuç oy uğruna
19.05.2015
2466

 Adana ve Mersin’de HDP binalarına yapılan bombalı saldırılar “90’lı yıllara mı dönüyoruz?” endişesine yol açtı.

Aynı partiye seçim sürecinde 62 saldırı yapıldığı belirtiliyor. Bu defakinin farkı, bomba kullanılması ve eşzamanlı ‘profesyonel’ eylem olması. 90’ların devleti, astığı astık kestiği kestik bir başıboştu. Anayasa ve hukuk tanımaz Kırmızı Kitap’tan başka yol gösterici kabul etmezdi. Son 10 yılda o meşum ‘derin devlet’ Avrupa Birliği uyum yasalarıyla dizginlendi ve darbe davaları ile dokunulmazlığı zedelendi. 2011’den sonra yeni sivil anayasa yapılacak ve o kara günler geri gelmemek üzere tarihin çöplüğüne gönderilecek diye umutlanmıştık.

Dünkü saldırılar, ‘bir arpa boyu yol gitmemişiz’ duygusu oluşturdu. Fakat karamsar hava kısa sürede dağıldı. Toplumun büyük çoğunluğu provokasyonu gördüğünü ve bu oyuna gelmeyeceğini beyan etti. Öncelikle mağdur pozisyonunda olan HDP, sağduyuyu elden bırakmadı. Sırrı Süreyya Önder’in “Saldırıyı geçekleştirenler bizim soğukkanlı duvarımıza çarpıp tuzla buz olacak. Biz büyük bir coşku, büyük bir neşe, büyük bir kararlılıkla daha fazla barış, daha fazla eşitlik, daha fazla özgürlük diyeceğiz. Bu saldırıların bizi korkutacağını, yıldıracağını seçim çalışmalarından, alanlardan çekileceğimizi öngörüyorlarsa bu hesap boşa çıkacak.” açıklaması kayda değer nitelikte. Aynı güzellikte ifadeler MHP’den bir jestle birlikte geldi. MHP’li Büyükşehir Belediyesi, Hande Yener konserini iptal etti. İptal duyurusu ülke olarak özlemini duyduğumuz aklıselim ortamına katkı yapacak olgunluk ve netlikte.

Şöyle diyor MHP’li Büyükşehir Belediyesi: “Adana ve Mersin HDP binalarına yapılan provokasyona yönelik saldırılar nedeniyle Gençlik Konseri herhangi bir kargaşaya yol açılmaması düşüncesiyle ileri bir tarihe ertelenmiştir. Böylesine müessif olaylar, huzura susamış ülkemizde maalesef kaos çıkarma gayreti içerisinde olanların değirmenine su taşıması anlamına gelmektedir. Bu tür menfur saldırılara karşı herkesin, her kesimin uyanık olması, oynanmak istenen oyunlara alet olmaması en büyük temennimizdir. Olaylarda yaralanan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, bin yıllık kardeşliğimizi yok etmeye, huzurumuzu daha da bozmaya yönelik bu tür saldırıları nefretle kınıyor, halkımızı itidale davet ediyoruz.”

    Başbakan Ahmet Davutoğlu da, “Birileri provokasyon yapabilir. En başından beri bekliyorduk böyle provokasyonların olabileceğini. Bu saldırıları hem kınıyoruz hem de sonuna kadar takipçisi olacağız. Bütün partilere sesleniyorum. Kim olursa olsun, yapılan saldırıların hep beraber karşısında durmalıyız.” sözleriyle ortak direniş çağrısı yaptı.

Böyle bir ortamda gözler, cumhurun ve devletin başkanına döndü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan, bu yazı kaleme alındığı dakikalara kadar henüz kınayıcı bir açıklama gelmedi. Tam aksine miting meydanında HDP’yi ‘terör örgütünün güdümündeki siyasi parti’ olarak andı yine. Sözcüsü İbrahim Kalın’ın ‘’Herhangi bir siyasi partiye yapılan saldırı, bütün siyasi partilere yapılmıştır.” beyanatını bile boşluğa düşüren bir yaklaşım bu. Seçim çalışmaları başlamadan önce iktidarın ‘çözüm süreci’ partneri olan ve Dolmabahçe Sarayı’nda Erdoğan’a en yakın iki bakanla mutabakat fotoğrafı çektiren parti, bir anda PKK’dan daha tehlikeli görülmeye başlandı. Önümüzde seçim olmasaydı büyük ihtimalle o fotoğrafların benzerleri çekiliyor olacaktı. Bu çelişkiler bile bir yana, siyasetin ve siyasetçinin güçlenmesi, elinde silah tutanın inisiyatifini zayıflatmaz mı? Cumhurbaşkanı, saldırıyı kınamalı ve sembolik de olsa desteğini göstermeli değil miydi? HDP barajı geçerse başkanlık suya düşer ama kıyamet kopmaz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar