Hasan Palaz bir bilim adamı. TÜBİTAK'ta başkan yardımcısı olarak görev yaparken Böcek Davası'nda siparişe göre bilirkişi raporu hazırlatmadığı için başına gelmeyen kalmadı. Böcek'ten beraat etti.

Çıkamasın diye üst üste tutukluluk kararları verildiği için hâlâ içeride. En trajikomik olanı ise sahte diploma davasındaki tutukluluğu. Aynı diploma ile işe alan belediye, kısa dönem askerlik yaptıran Milli Savunma Bakanlığı mağdur sırasında oturuyor. Son adres TÜBİTAK'taki işe alımda dahli olmayan Palaz tutukluydu. Şimdi asli fail bile suçun niteliğinden dolayı tahliye edilince Palaz'a da ‘piyango vurdu.

Hidayet Karaca bir televizyoncu. Devletin valisi ve emniyet genel müdürünün yönettiği ve televizyonlarda övünerek anlattığı bir operasyon yüzünden hapishanede. Hem de o operasyonun kabul edilmiş iddianamesiyle ilgili yargılama bile sonuçlanmamışken… Tahşiye dosyası sanıkları henüz beraat etmeden kumpasa kurban gittiklerine nasıl hükmediliyor? Yargı kararını vermemişse kim kumpas kararını verebilir? Normalde hiç kimse ama bizde siyaset suçu, suçluyu ve cezayı tespit edip yargıya dikte ediyor. Suç unsuru ise beş yıl önce Samanyolu Televizyonu'nda yayınlanan bir dizide Tahşiye kelimesinin geçmesi. Ört ki ölem…

Mehmet Baransu bir gazeteci. Bir döneme damgasını vuran haberleriyle tanındı. Bazılarından dolayı ulusal ve uluslararası gazetecilik kuruluşlarından ödül ve övgü aldı. Balyoz Darbe Planı konulu haberlerinden dolayı hapiste. Yerel mahkemenin mahkumiyet kararını Yargıtay dahi onaylamıştı. Temyiz makamı olmayan Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali tespitinden dolayı yeniden yargılama yapıldı. Yeni mahkemenin beraat kararını savcılık kısmen temyize götürdü. Henüz son söz söylenmiş değil. Ama Baransu ‘gizli belgeleri ele geçirmekten' yani tam da işini yapmaktan dolayı tutuklu. Belgeler sahte olsa basın suçuna girerdi ayrı konu; ancak tutuklama gerekçesi belgeleri doğruluyor. O halde Mehmet niye içeride?

  Metin Özçelik ve Mustafa Başer ise yargıç. Onlar da tutuklu. ‘Suçları' içeride kalması istenen tutuklularla ilgili tahliye kararı vermek. Bununla da kalmadı, HSYK Genel Sekreteri Bilgin Başaran, “bir benzerinin planlanması ve hayata geçirilmesi durumunda gereğinin aynı şekilde yeniden yapılacağını” açıklayarak bütün yargıçları açıkça tehdit etti. CMK soruşturma aşamasındaki tutukluluk halinin denetlenmesini bir hak olarak kayıt altına alıyor. Bu açıklamadan sonra hukuka ve şahsiyetine saygısı olan bir yargıç inadına tahliye vermeliydi. ‘Tahliye edeni tutuklarız' diye meydan okuyan bir bürokrat ancak geç kaldığı için özür dileyen bir daire başkanına yakışır. Hatırlayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın “HSYK'nın başlatmış olduğu toplantı geç kalmış bir toplantıdır.” sözlerinin ardından açıklama yapan HSYK 2. Daire Başkanı “Özür diliyorum, kararımız gecikti.” demişti. Birçoğu Türkiye'nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelerle kurulan örgütlerin uyarıları da durumun iç açıcı olmadığını tespit ediyor. Ülkemizin başta AİHM olmak üzere müeyyide ile karşılaşma riskine işaret ediyor. En son ve kapsamlı eleştirilerden birini Venedik Komisyonu yaptı. Komisyon, “Savcı talepleri ve mahkeme kararlarının yerine getirilmemesi; uzun süre üzerinde çalıştıkları davaların savcıların elinden aniden alınması; hâkim ve savcılara keyfî tayin; hâkimlerin verdikleri kararlar nedeniyle ihraç edilmesi ve tutuklanması.” gibi uygulamalarla yargıya müdahalenin sistematik hale geldiği tespitinde bulundu. Komisyon, anlamazlıktan gelirler diye mesajın adresini de açıkça belirtti: “HSYK'nın devam eden davalarda kararları nedeniyle hâkim ve savcıları doğrudan hedef alan eylemlerinden endişe duymaktadır. HSYK'nın bu uygulamaları hukukun üstünlüğü ilkesinin temel kaidelerine terstir.”

Aslında saydıklarımın hiçbiri tutuklu değil, bu ülkede bir tane tutuklu var o da adaletin bizzat kendisi.