Ergun AŞÇI
Sayın Metin Feyzioğlu’nun konuşmasını dinleyemeyenler soruyorlar toplantı sırasında neler hissettin neler düşünüyorsun diye. İlk defa kilisede ayine gitmiş, hristiyan olmayan biri gibi hissettim. Sanki Amerikan filmlerindeki gibi, kiliseye dışarıdan gelmiş genç ve dinamik rahibin ruhani bir konuşma yapıyormuş hissine kapıldım.
Amerikan filmlerinde o rahipler cemaatin istedikleri konuları daha maneviyatı daha yüksek bir dille gerek el sıkışarak gerek kucaklayarak temas kurarlar ya Sayın Metin Feyzioğlu’da salonda hazır bulunun cemaat için gerekli ritüellerin hepsini yerine getirerek salondakilerin büyük çoğunluğunun gönüllerini fethetti.
Salona girdikten sonra hiç tanımadığı insanlarla el sıkıştı, göz teması kurdu. Bakın siz beni tanımıyorsunuz ama ben sizi tanıyorum buradayım, ben sizin için çalışıyorum mesajını kesinlikle verdi.
Konuşmaya başlamadan ceketi çıkarıp atması ancak kravatını çözmemesi ritüellere son derece uygun olduğu kadar Batıyı yakalayıp geçmek isteyen uygarlık projesi ile de son derece uyumluydu.
Konuşmasında ne dedi diyeceksiniz, bana göre hiçbir şey demedi. Konuşmanın sonunda bir rahip gibi toplantıda olanlardan adil olmaları için söz aldı, tabii ki bu sözün çerçevesi kendi kutsal metinlerinin çizdiği çerçevesinde oldu. Türkiye’de yaşayanlar biz sizlere adil davranacağız, ancak bu adil davranmanın sınırlarını da biz koyarız demeyi ihmal etmeden.
Her şeyi anladığım gibi anlatıyorum diyerek bugünkü Türkiye’de neler olduğunu kendince anlattı. Anlattıkları 40 yıl önce yazılmış Raif Karadağ’ın Petrol Fırtınası kitabının bir özeti gibi olsa da katılanların yoğun ilgisini çekti. Öyle gündemi işgal eden konulardan filan bahsetmedi, ne Birgül Aymar Güler’den, ne Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlarının tutuklanmasından.
Salonda bulunanların kırmızıçizgilerine çok dikkat etti. Kuzey Irak dedi, Suriye’nin kuzeyi dedi ancak Kürdistan dememek için aşırı gayretliydi. Ancak Lozan barış görüşmeleri ile ilgili olarak Lord Curzon’un çektiği telgrafın metninden bahsederken ister istemez Kürdistan kelimesini kullandı. Salondakiler de bunun mecburiyetten olduklarını anladıkları için pek ses etmediler.
Türkiye’de olan biten her şey emperyalizmin bir oyunuydu ve emperyalizmin bu oyunu petrol kaynaklarına sahip olmak için yapıyordu. Başbakan ABD’ye teşne olduğu için suçlu, Esed ABD ile dalaştığı için suçsuz, keşke yaşananlar bu kadar siyah –beyaz ve basit olsaydı. Çok bilinmeyenli hadi gönüller hoş olsun, çok sayıda emperyalistli bir denklemi bu kadar basite indirgeyerek anlatmasına şapka çıkarmak gerek. Hatta o kadar basite indirgedi ki, Suriye’de güç oyununda ABD’den sonra en önemli güç odağı olan Rusya’dan bahsetmeye bile gerek görmedi.
Hani, Rusya’yı önemsemiyor desem o da değil, çünkü konuşmasının devamında dünyanın tekrar 2 güç odaklı olmaya gittiğini bunun birinin ABD olduğu diğer güç odağının Rusya-Çin ekseninde gelişmekte olduğunu söyledi.
Benim yaptığım da biraz abesle iştigal, farkındayım. Her şeyin açıklamasını emperyalizmin petrol ihtiyacı çerçevesinde anlattı işte. Rusya’nın bu konudaki etkinliğini kurcalamanın ne âlemi var değil mi? Benim taşralı huysuzluğuma verin, taşrada yaşayanları biraz küçümseyen, cahil bulup her şeyi tam olarak anlatmaya ihtiyaç bile duymayan birini gördüğüm de huysuzlanıyorum da.
Kadına şiddete karşı çıkan Gelincik Projesinin başkanlığını yaparken MünevverKarabulut’u vahşi bir şekilde öldüren, Cem Garipoğlu’nun babası Nida Garipoğlu’nu aynı dava kapsamında Ankara’dan kalkıp İstanbul’a kadar savunmaya gitmesi avukatlık mesleğine ve savunma hakkına ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Gerçi, Cem Gariboğlu’nu savunurken “çocuk o” demesine nasıl kılıf uydurulacağını da merak etmiyor değilim.
Evet, Sayın Metin Feyzioğlu CHP tabanı için bir umut daha doğrusu bir umut projesi. Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı sonrasında CHP’nin ulusalcı kanadın genel başkan adayı. Akçakoca’da ki toplantıya katılımı da genel başkanlık hazırlıklarının tabanda kabulünü sağlamak için yapılan çalışmalardan biri.
Bir yönüyle de CHP’deki sosyal demokrat kanadın tasfiyesinin hatta parti dışında bırakılmasının projesi. Konuşmasında bir defa dahi sosyal demokrasi sosyal demokrat kelimelerini kullanmamış olması sosyal demokrat kanatla hiçbir alışverişinin olmamasının da göstergesi.
Sosyal demokrasi sosyal demokrat demediği gibi, sol ve solcu tanımlarını da hiç kullanmadı. Bu tavır bütün fikriyatını kapsıyorsa Türkiye için hayırlara vesile olacaktır. CHP’nin sadece ulusalcı olarak tanımlanması solu ve solculuğu gerçek sahiplerine bırakmasına sevinmemek elde değil. Umarım bu tavrı kalıcı olur.
Akçakoca Belediyesinin nikâh salonundaki katılımcılara göz gezdirdiğimde salondakilerin beğenileri son derece yüksekti. Aradıkları genel başkanı bulmuşlardı sanki. İddia ediyorum salon çıkışında anket yapsalar kim genel başkan olsun Kılıçdaroğlu’mu, Feyzioğlu’mu diye kesin Feyzioğlu açık ara önde çıkardı, hele de Sayın Ümit Kocasakal’da ki sıradanlığı Akçakoca’da izleyip görenler için.
“Ben buralarda konuşmak için çok mücadele verdim öyle kolay kolay mikrofonu vermem” Konuşmasının başlangıcın da böyle bir cümle sarf etti. Ben bu cümleyi CHP Genel Başkanlığı için ne kadar kararlı olduğunu göstergesi olarak yorumluyorum. Sadece CHP Genel Başkanlığı için başbakan olabilmek iktidara gelebilmek için bir söylemi yok henüz.
Sandalye devirme ritüeli de konuşmanın en zayıf kısmı olarak kaldı. Bence sandalye ya da koltuk devirme ritüelini konuşmalarından çıkarmalı, çünkü sandalyeyi devirme ritüeli senaryosu zayıf çadır tiyatrosu oyunlarını hatırlatıyor.
Sayın Metin Feyzioğlu Akçakoca’da ki en büyük hatasını fotoğraf çekimi sırasında yaptı. Ne güzel Başşkan Bey fotoğraf çekimi için Sayın Feyzioğlu’nun hemen sağında yer almışken, Sayın Feyzioğlu araya Düzce Barosu Başkanı Sayın Ali Dilber’i araya aldı. Başşkan Bey bir iki direndi ancak Sayın Feyzioğlu’nun baskısına dayanamayınca kol kola fotoğraf imkânı kalmadı. Evet, bence büyük bir hata bu, Başkkan Beyle kol kola fotoğraf çektirmeliydi. Çünkü Sayın Ali Dilber’in CHP delegesi üzerinde bir etkisi olmayacak ama Başşkan Beyin 1-2 kongre delegesi üzerinde etkili olma ihtimali vardır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- “Çevre”den bir siyasi portre: Eski bakan, Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü: Türk tipi başkanlık sisteminde bir “şehir” başkanı
9.05.2022 - KİESER’İN TALAT PAŞA’SI- Başka/Karşı Bir Tarih Örüntüsü
13.04.2021 - AHMET KARDAM’IN MUSTAFA SUPHİ KİTABI KARANLIKTAN AYDINLIĞA
28.01.2021 - ARTIK GERİ DURMA VAKTİNİZ GELMEDİ Mİ?
24.01.2020 - AŞÇI EFENDİ
30.10.2019 - KARADENİZ CANAVARLAR TARAFINDAN TALAN EDİLİRKEN SİYASETÇİLERİMİZDEN TIK YOK
10.10.2019 - AMERİKAN BEYAZ KELEBEĞİ İLE MÜCADELE İÇİN HERKES GÖREV BAŞINA!
26.09.2019 - BUNCA YIILIK SADAKAT İŞE YARAMADI, AKÇAKOCA MHP’Lİ BELEDİYE BAŞKANI SEÇTİĞİ İÇİN CEZAYA BIRAKILDI.
23.08.2019 - SENDİKA TARİHİMİZİN ÇINARI HİLMİ GÜNER VEFAT ETTİ
4.02.2019 - DEPOLİTAZYONDA YENİ AKIM, EVDE ALKOLLÜ İÇKİ ÜRETMEK
28.09.2018
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
"Hicbirsey beyaz veya siyah degildir" diye 4-5 kez tekrar etmissiniz. Fakat yazilarinizda AK Parti hukumetinin ve basbakanin butun yanlislarini es gecerek, onlari bembeyaz, rakiplerini simsiyah gosterme cabaniz bu cumle ile celiski icinde. Tuttugunuz siyasi partiyi desteklerken, dalkavukluga varan bir davranis bozuklugu sergilediniz. Oysa, bir gazetecinin veya fikir adaminin yapmasi gereken - her donemde ve her ne pahasina olursa olsun gercekleri savunmaktir.