Etyen MAHÇUPYAN
Cemaatçi toplumlarda kimliklerin toplumsal hafızası kendi cemaatlerinin maruz kaldığı mağduriyetler üzerinden oluşuyor. Toplum olamamanın getirdiği tıkanıklık bir yandan hamasi ve içi boş bir millilik söylemi üretirken, her cemaat o millette aslında sadece kendi kimliğini görüyor. Farklılıkları doğallaştıran ve bütünleştiren ortak anlayışın olmadığı bu sosyolojide, ‘milli’ başarıların kutlanmasının bile devlet teşvikine muhtaç olduğunu görüyoruz. Çünkü cemaatler birbirine razı olmadıkları ölçüde, herkesi kuşatan bir ‘millilik’ her birine az çok yabancı kalıyor. Bu durumda her cemaat kendi kimliğini toplumsal başarılar üzerinden değil, doğrudan kendi idolleri ve mağduriyeti üzerinden biçimlendiriyor.
***
Bu bağlamda laik/sol cemaat için 12 Eylül’ün kritik önemi var. Çekilen acı ve eziyet, yaşanan yoksunluk, işkence, hapis ve ölümler o kesimde bir manevi milat oluşturuyor. Aynı dönemde ülkücülerin ve dindarların da benzer muameleye maruz kalması laik/sol anlam dünyasında fazla bir yer tutmuyor. Kendi yaşadıklarına odaklanıp, o deneyimi kendi cemaatlerinin ‘asabiyesini’ yeniden oluşturmak ve pekiştirmek için kullanıyorlar.
Benzer bir durumun 28 Şubat sürecinde dindarlar açısından geçerli olduğunu gözlemliyoruz. 12 Eylül’den farkı bunun sadece dindar kimliğe yönelik olmasıydı. Dolayısıyla bugün dindarların 28 Şubat’ı kendi kimliklerini tahkim eden bir referansa dönüştürmeleri çok daha anlaşılır. O dönemin mağduriyetleri bugün dindar kimliğin özgüvenine ve direncine olumlu bir referans olarak yansıyor.
Her iki cemaatin aydınları zaman zaman geçmişin acılı toplumsal deneyimlerini gündeme getirerek kıyaslamalar yapıyorlar. Söz konusu kıyaslamalar bugün yaşananları geçmiş olumsuz deneyimin perspektifi altında yeniden değerlendirerek kategorize etmeye yarıyor. Öte yandan hak ve özgürlüklerin genişlediği, adalet ve eşitliğin sağlandığı, iktidarın toplumsal sorumluluğuna demokratik usuller çerçevesinde sahip çıktığı dönemlerde, 12 Eylül’ün ya da 28 Şubat’ın hatırlanması ancak yıldönümleri vesilesiyle ortaya çıkıyor. Nitekim AK Parti’nin kabaca ilk on yılı bunun örneğiydi… Darbelerin ve daha önemlisi darbeci anlayışın geçmişe ait olgular olarak tarihe gömüldüğüne olan inanç güçlü ve yaygındı.
Ne var ki bugünlerde garip bir gelişmeye tanık oluyoruz. Şaşırtıcı şekilde hem laik/sol, hem de dindar aydınlar kendi geçmişlerindeki olumsuz deneyimi sıkça gündeme taşıyıp bugün yaşadıklarıyla mukayese ediyorlar. Laik/sol çevreleri anlamak mümkün… Hem iktidarda kendilerine yakın hissettikleri bir ideolojik bakış yok, hem de iktidarın OHAL sayesinde hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı, adalet ve eşitliği rencide edici, demokratik sorumluluğu göz ardı edici bir tutum sergilediği ileri sürülebiliyor.
Ama dindar aydınları açıklamak o kadar kolay değil. İktidarda bütün varlıklarıyla desteklemiş oldukları ‘kendi’ partileri varken… Ancak dindar camianın özellikle eğitimli genç nesli geçmişe nazaran artık çok daha nesnel bir bakışa sahip. Örneğin 28 Şubat sürecinde mahkemelerde yaşadıkları ile bugün yaşananları karşılaştırdıklarında, bugünün daha ‘sorunlu’ olduğu kanaatine varmakla kalmayıp yüksek sesle de söyleyebiliyorlar. Aynı şekilde basın özgürlüğü açısından da bugünün geçmişteki karanlık günlere kıyasla daha baskıcı olduğunu kayda geçiriyorlar.
***
Eğer cemaatçiliği aşan bir toplumsal normalleşmeyi olumlu algılıyorsak, dindar cenahtaki bu basiretli yaklaşımın kıymetini bilmekte yarar var. Bu topraklarda en az bulunan hasletlerden biri nesnellik çünkü... Ne tarihe bakarken, ne diğer kimliklere yaklaşırken, ne de kendi özelliklerimizi irdelerken nesnel olabiliyor, çünkü gerçeklerden korkuyoruz.
28 Şubat laiklerin kadim korkularını manipüle ederken, kendi ahlaki zaafının farkındaydı. Bugün ise eldeki gücü başkalarının hareket alanını kısıtlamak üzere kullanırken, kendisine ahlakilik atfeden bir iktidar var. Düşünme yeteneği olan dindarların bu mukayeseyi yapmayacağına fazla güvenmemek gerek...
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024