Gülay GÖKTÜRK

"Bir iki parti" hukuki bir tarif mi?
6.05.2013
2606

 Gerek Anayasa Mahkemesi Başkanı gerekse Yargıtay Başkanı hazırlanacak yeni anayasanın meşruiyeti konusunda yaptıkları açıklamalarla beni şaşırttılar.

Söyledikleri özetle şu:

Yeni anayasa sadece bir iki partinin uzlaşmasıyla geçmemeli, daha geniş bir konsensüs aranmalıdır. Eğer böyle yapılırsa meşruiyeti tartışmalı olur. Daha kabul edildiğinin ertesi günü meşruiyet tartışmaları da başlar.

Bu sözleri kim söylerse söylesin doğru bulmazdım. Ama iki hukuk adamının, özellikle de iki yüksek mahkeme başkanının ağzından duymak büyük hayal kırıklığı yarattı. Zira, en başta onların, konumları gereği anayasanın meşruiyeti meselesine hukuki meşruiyet açısından bakmaları gerekirdi.
"Bir iki parti" tarifi hukuki bir tarif midir? Eğer onların söylediği gibi, anayasanın meşru olması için "Bir-iki partinin uzlaşmasından daha fazlası" gerekiyorsa, Anayasa'ya nitelikli çoğunluk diye bir madde koymanın, 330-367 aralığı için de referandum şartı koymanın ne anlamı vardır?
Eğer yürürlükteki anayasanın anayasa değişikliğine ilişkin maddeleri, yapılacak anayasa değişikliğine meşruiyet sağlamıyorsa, başka ne işe yarıyor?

Tam uzlaşma darbe meclislerinde olur

Şüphesiz ki, tartışma sadece bir hukuk tartışması değil. Ne var ki, meseleye siyasi olarak baktığımızda da yukarıdaki sözler aynı derecede problemli.

Yüksek Mahkeme başkanları anayasayı değiştirmek için, AK Parti ve BDP'nin anlaşmasını yeterli bulmuyor; en azından CHP'nin de bu ittifakın içinde olması gerektiğini söylüyorlar.
Peki neden sadece CHP? Biri de kalkıp "MHP olmasa olmaz; çünkü Türk milliyetçilerinin onayını almayan bir anayasanın meşruiyeti tartışmalıdır" derse ne olacak?
Her biri farklı dünya görüşlerine, ideolojik ve siyasi çizgilere sahip partiler nasıl olacak da bir metin üzerinde oybirliği sağlayacak?

Nitekim olmadı ve biz böyle bir şeyin olmadığını Anayasa Komisyonu çalışmalarından gördük
Bütün partilerin anlaşması tablosu olsa olsa tek parti diktatörlüklerinde ya da darbe meclislerinde mümkün olabilir. Normal demokratik rejimlerde ise en geniş uzlaşma aranır, ama bulunamayacağı anlaşılınca da, Anayasa'da yazılı koşulların yerine getirilip getirilmediğine bakılır.

Tabanda uzlaşmanın aracı olarak referandum

Son yıllarda neredeyse sihirli bir kavram haline getirilen şu uzlaşma söyleminin sadece yanlış değil, aynı zamanda tehlikeli bir söylem haline geldiğini de tespit edelim.
Neden yanlış olduğunu söyledim.

Tehlikeli, çünkü böyle bir uzlaşma anlayışının hiçbir şeyi değiştirmemekle, statükoyu aynen korumakla sonuçlanacağı belli ve zaten uzlaşmayı "olmazsa olmaz" sayanların çoğunun muradı da tam bu.
Dolayısıyla, yeni anayasa için bütün partilerin üzerinde uzlaştığı bir platform oluşturmak gibi bir hayalle oyalanacağımıza, anayasa değişikliklerinin muhalefet partilerini ve toplumun bazı kesimlerini ikna edemeden, onların karşı çıkmasına rağmen, toplumun çoğunluğu istediği için yapılacağını bir an önce kabul etmekte yarar var.

Peki "toplumun çoğunluğu" dediğimiz şey kendisini nasıl ortaya koyar; nasıl ifade eder? Elbette, en kesin şekilde referandum sandığının ortaya konulmasıyla...

Bazen toplumun çeşitli kesimlerini temsil eden siyasi partiler, temsil ettikleri kitlelerin fikir-duygu durumunu yansıtmıyor, kendi siyasi çıkarlarını ön plana alıyor olabilirler. O yüzden de uzlaşma aramak mutlaka muhalefetteki siyasi partilerle uzlaşma aramak anlamına gelmez. Böyle durumlarda iktidarlar karşılarında barikat kuran siyasi partileri bypass ederek doğrudan geniş kitlelere yönelebilir; gereken uzlaşmayı orada arayabilirler. Bugün AK Parti'nin vadettiği anayasayı yapabilmek için CHP ve MHP'yle uzlaşmaya değil, onları aşıp onların tabanlarına ulaşmaya ihtiyacı var.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar