İbrahim Kahveci
Türkiye son 15 yılda daha az üretip daha çok tüketerek vermiş olduğu dış açığı da yabancı sermaye sayesinde kapatan bir ekonomik model uygulamıştır. Siyasilerin sıkça dile getirdiği “dış güçler” kavramının da aslında bizi ayakta tutan gerçek güçler olduğu anlaşılmaktadır.
Türkiye ekonomisi 2003 ve sonrasında yüksek dış açığa dayalı bir ekonomik model ile büyümesini sürdürdü. Merkez Bankasının Ödemeler Dengesi verilerine göre, Ocak 2003 - Nisan 2018 arasında 1 trilyon 941 milyar dolar ithalata karşılık, 2 trilyon 700 milyar dolarlık mal ithal edilmiş. Böylece anılan dönemde Türkiye’nin mal ticaretinde dış dengesi 759 milyar dolar açık vermiş oldu. Turizm gibi hizmet gelirlerinin eklenmesine rağmen yine aynı dönemde Türkiye’nin cari işlemler açığı 570 milyar dolara ulaştı.
Ekonomide bu kadar yüksek ticaret açığı ve buna bağlı olarak oluşan cari açığa rağmen neden bugüne kadar bir kriz çıkmadı? İşte bu sorunun cevabı da yine aynı veride yer alıyor. Ocak 2003-Nisan 2018 arasında Türkiye’ye yabancı yatırımcılar çok yüksek tutarda adeta oluk oluk sermaye getirdiler. Ödemeler Dengesi verilerine göre bu süre zarfında yabancıların bizdeki doğrudan yatırımları 196 milyar dolara, sıcak para yatırımları ise 185 milyar dolara ulaşırken, dış borçlanma ile beraber yabancılardan gelen para da 611,5 milyar dolara ulaşmış oldu. Kaynağı belirsiz 43,4 milyar dolarlık sermaye girişi ile beraber ülkemize tam 655 milyar dolarlık bir yabancı sermaye girişi gerçekleşti.
Yaklaşık 15,5 yıllık süre zarfında 570 milyar dolar cari açığımızı kapatan yabancılar, fazladan gönderdikleri sermaye ile de döviz rezervlerimizin 85 milyar dolara yakın artmasını sağlamış oldu.
ÜLKEMİZE YATIRIM YAPANLAR KİM?
Merkez Bankası ‘Ödemeler Dengesi’ verilerine göre ‘Yurtdışında Yerleşik Kişilerin (yabancılar) Türkiye’deki Doğrudan Yatırımlarının Ülkelere Göre Dağılım Tablosu” şu şekide:
Bilindiği üzere bir ülkeye yabancı sermayenin en kaliteli geliş yöntemi, kendi ülkesinde yatırım yapmayarak bizim ülkemize gelip yatırım yapmasıdır. Bu yatırımları da iki şekle ayırabiliriz. İlk yöntem olarak doğrudan Türkiye’de bir fabrika veya bir işyeri kurmaları şeklinde olabilir. İkinci doğrudan yatırım yöntemi ise, bizzat Türkiye’den kurulu bir şirket satın almalarıdır. Sonuç itibari ile her iki yöntemde de Türkiye’de yatırımda bulunan yabancılar, tıpkı bizdeki girişimciler gibi Türkiye’nin sosyo-ekonomik bütün risklerini üstlenmiş olmalarıdır.
Son 15 yılda Türkiye’ye sermaye getirerek, kendi ülkelerinde yatırım yapmak yerine Türkiye’yi tercih eden sermayenin yüzde 74’ünün Avrupa ülkesi olduğu görülüyor. Yüzde 9’unun da Amerika ülkeleri olduğu anlaşılmaktadır. Böylece Türkiye’de hem cari açığımızı kapatan, hem de Türkiye’nin bütün risklerini üstlenen ülkelerin büyük kısmının Avrupa ve Amerika ülkeleri olduğu görülmektedir.
BİZE BORÇ VEREN ÜLKELER
Hazine Müsteşarlığı verilerine göre 2002 sonunda 129 milyar dolar olan dış borçlarımızın 2017 sonunda 453,2 milyar dolara ulaştığı görülüyor. Her ne kadar ülkelerin dış borçlarında kamu-özel gibi ayrımlar yapılmayarak toplam dış borç riski ölçülse de, biz yine dış borç dağılımına kısaca bakalım:
Kamu 136,8 milyar dolar
Özel 316,4 milyar dolar
Dış borçların alt dağılımına bakıldığında ise, 136,8 milyar dolarlık kamu borcunun 93,5 milyar dolarının “Genel Yönetim” borçları olduğu, 41,3 milyar doların ise kamuya ait finansal kuruluşların olduğu anlaşılmaktadır.
Özel sektör borçlarında ise finansal kuruluşların 160,1 milyar dolarla ilk sırada yer aldığı, finansal olmayan özel sektör kuruluşların dış borçlarının da 156,2 milyar dolara ulaştığı anlaşılmaktadır.
Merkez Bankasının bir diğer dış borç verisine göre, “Özel Sektörün Yurtdışından Sağladığı Uzun Vadeli Kredi Borcunun Alacaklı Ülkeler” listesi yer alıyor. Bu veri toplam özel sektör dış borcunu kapsamamaktadır. Bu veri, bir bakıma alacaklısı belli “kredileri” kapsamaktadır. Mesela uluslararası piyasalara yapılan tahvil satışı ile dış borçlanma bu veride yer almamaktadır.
Buradaki tabloda ise, özel sektörün alacaklısı belli kredi kaynakları olan ülkeler yer almaktadır. Bu veriye kısa vadeli kredi borçlarını da ekleyerek bakalım. İşte Türkiye’ye borç veren dış güçler:
Dış borçlanma kapısına baktığımızda da karşımıza çıkan ülkeler nerede ise doğrudan yatırım ile Türkiye’nin risklerini üstlenen ülkelerdir. Özel sektörün kredi borçlanmasında da Avrupa ülkeleri yüzde 53,4 pay ile ilk sırada yer alırken, ABD yüzde 11,1 pay ile ikinci sırada görülmektedir.
Doğrudan yatırım ve doğrudan özel sektör kredi borçlanmasına bakıldığında sadece Hollanda’nın 43 milyar 987 milyon dolarlık bir Türkiye riski taşıdığı söylenebilir. Yine İngiltere’nin de 43 milyar 851 milyon dolarlık bir Türkiye riski taşıdığını görüyoruz. Almanya’nın ise 34 milyar 185 milyon dolarlık bir sermaye akışı ile son 15 yılda Türkiye ekonomisine katkı sunduğu anlaşılıyor.
YABANCI SERMAYE YATIRIMLARI
Son 15,5 yılda Türkiye’yi destekleyen yabancı sermaye, sadece doğrudan yatırım ve dış kredi yollarına başvurmadı. Ülkemize gelen 655 milyar dolarlık yabancı sermaye eskiden de olan varlıkları ile ülkemize yatırımlarını sürdürdü. Mesela 2018 yılının ilk çeyreği itibariyle yabancıların şirket hisse senetlerindeki varlıkları 49 milyar 440 milyon dolar düzeyindedir. Borsada yaşanan yükseliş ve düşüşler yabancıları yerli yatırımcılardan daha çok etkilemektedir. Çünkü kur artışı sonucu hisse fiyatları aynı seviyede kalsa bile, yabancıların sermayesini döviz cinsinden eritmektedir.
Yabancı sermayenin portföy yatırımları (sıcak para) içerisinde belki de en önemli kalem “Devlet İç Borçlanma Senetlerine” DİBS yaptıkları yatırımlardır. 2012 yılında yabancıların DİBS yatırımları 62 milyar 685 milyon dolara ulaşırken, kurda yaşanan büyük değer kaybı ile yabancıların DİBS varlıkları 2018 ilk çeyreği itibariyle 29 milyar 305 milyon dolara geriledi.
Devletimizin daha düşük faizle borçlanmasını sağlayan ve ellerindeki dövizleri bozdurarak TL’ye çeviren bu yanancılar kimlerdir? Uluslararası Yatırım Pozisyonu tablosunda yer alan bilgilere göre yabancıların 29,3 milyar dolarlık DİBS yatırımlarının bölgesel dağılımı şu şekilde:
AVRUPA: 19 milyar 358 milyon dolar
AMERİKA: 7 milyar 970 milyon dolar
ASYA: 1 milyar 884 milyon dolar
SONUÇ: Türkiye son dönemde hızlı bir ekonomik büyüme gerçekleştirmiş gibi görülmektedir. Oysa bu büyümenin önemli bir kısmı hesap revizyonları sayesinde kağıt üzerinde ilan edilmiştir. AK Parti iktidara geldiğinde GSYH hesabı 1987 bazlı fiyatlarla ölçülüyordu. Bu hesaba göre milli gelirimiz 2002 sonunda 184 milyar dolardı. Aynı hesap yöntemi devam etseydi 2017 sonunda yaklaşık olarak milli gelirimiz sadece 540 milyar dolara çıkmış oluyordu. Böylece milli gelirdeki artışımızda 355 milyar dolarda kalıyordu. İşte gerçek kıyaslama yaptığımızda 655 milyar dolar yabancı sermayenin geldiği ülkemizde 355 milyar dolarlık gelir artışı ne ifade etmektedir? Daha çok borçlanma ama daha az üretim ile ekonomik büyüme modeli ortaya çıkmaktadır.
Yabancılar neden Türkiye’ye sermaye getirdi? Bir kere 2003-2008 arasında yabancıların daha çok doğrudan sermaye ile parlak “Yeni Türkiye” modeline yatırım yaptıkları anlaşılıyor. Ama sonrasında riskler artsa bile yabancıların sürekli Türkiye’nin açıklarını kapattıkları anlaşılıyor. Çoğunluğu AB ve ABD’den oluşan yabancı sermaye akımının eğer “şer güçler” olarak tanımlanacak ise, bugüne kadar neden sermaye desteğine devam ettikleri de bir soru işareti olarak durmaktadır.
Yazarlar
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
14.07.2025
10.07.2025
7.07.2025
4.07.2025
30.06.2025
24.06.2025
20.06.2025
19.06.2025
18.06.2025