İbrahim Kiras
Montrö Sözleşmesi’nden çekilme konusunun TBMM Başkanı’nın bir sözü üzerine tartışmaya açılmış olduğunu düşünenler var. Oysa bu konu iktidar sözcüleri tarafından epey zamandır değişik vesilelerle sürekli gündeme getiriliyor. İktidarı destekleyen medyada yazılıp çizilenler de bu kapsamda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya ilişkin sık sık yaptığı açıklamalar da Montrö’den çekilme meselesini devamlı gündemde tutuyor.
23 Aralık 2019’da yaptığı konuşmada “Her şeyden önce Montrö Antlaşması Türkiye’ye ne kazandırmıştır ne kaybettirmiştir bunu hiç düşündünüz mü? Bunların hepsini anlatacağız” diyen Erdoğan’dı. 5 Ocak 2020’de ise ‘‘Montrö’yü hiç kafaya takmayın ya. Montrö sadece Boğaz’ı bağlar. Kanal İstanbul, Montrö kapsamında değildir” diyerek “çılgın proje”nin Boğazlar Sözleşmesi’nin bypass edilmesine imkân vereceğini ileri sürmüştü. Hatta buradan gerekirse savaş gemilerinin de geçebileceğini söylemişti. Oysa bunun mümkün olmadığını, çünkü Boğazlar Sözleşmesi’nin Çanakkale Boğazından geçişi de kapsadığını herkes biliyor. Erdoğan emekli amirallerin bildirisinin ardından yaptığı son açıklamada Montrö’ye bağlılığın süreceğini bildirdi ama “Daha iyisi için imkân bulana kadar” diyerek…
Peki, Montrö Sözleşmesi’nin diplomatik anlamı, milli çıkarlarımız adına ifade ettiği önem ve bugünkü şartlarda daha iyi bir alternatifinin bulunamayacağı bilinmiyor mu ki “çıkmak” söz konusu ediliyor?
***
Doğrusu, Montrö’nün ne olduğunu bilenler kadar bilmeyenler de var. Lozan’ın “hezimet” olduğuna inanan insanları “Montrö Sözleşmesi’nin elimizi ayağımızı bağladığı” iddiasına da inandırabilirsiniz. Nitekim geçenlerde Cumhurbaşkanı kararıyla çekildiğimiz İstanbul Sözleşmesi’nin de aile kurumunu yıkmayı amaçladığına ve eşcinselliği teşvik ettiğine inanan büyük bir kitle var. “Bir şeyi kırk defa söylersen gerçek olur” diye bir söz vardır. Aslında bunun doğrusu “Bir şeyi kırk defa söylersen muhakkak birilerini buna inandırırsın” olmalı.
Ancak, içinden çıkamadığımız konu Montrö konusunda kimin ne düşündüğü değil, siyasi iktidarın bu konuyu gündemde tutmaktan ne fayda umduğu. Bu sorunun cevabı belirsiz göründüğü için 104 emekli amiralin bildirisine gösterilen tepki de farklı yorumlara veya spekülasyonlara yol açmış görünüyor.
Kimilerine göre Montrö’den en fazla rahatsız olan güç ABD olduğuna göre Biden döneminde bir yakınlaşma sağlanması için konu masaya getirilmiş olmalı. Hatta malum bildirinin imzacılarından eski Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Atilla Kezek Sözcü yazarı İsmail Saymaz’a verdiği mülakatta “Aklına insanın şu geliyor: ‘Bu amirallere haddini bildirin’ mi dedi Amerika?” demiş. Bunun fazlasıyla uçuk bir senaryo olduğunu söylemeye bile gerek yok ama “meselenin gerçekten Montrö meselesi olduğunu” düşünürseniz düz mantık sizi böyle tuhaf yorumlara yöneltiyor ister istemez.
Peki, “gerçek amaç” ne? Öyle görünüyor ki amaç Kanal İstanbul projesine ideolojik meşruiyet oluşturmaktan ibaret. Montrö’den çıkma konusunun hangi tarihten itibaren en üst seviyede gündeme getirildiği ve tartışmaya sokulduğu ortada…
***
Ekonomik maliyeti yanında ekolojik felaketlere yol açacak, İstanbul’un oksijen kaynağını kurutacak, doğal çevreyi ve tarım alanlarını betona gömecek bu girişimin aslında bir tür “lüks konut projesi”nden başka bir şey olmadığı ortada. Hatta geçenlerde KARAR.’ın da manşetinde yer aldığı üzere, başlangıçta kamuoyuna “ekonomik cazibe ve istihdam oluşturacak” diye tanıtılan turizm, fuar ve eğitim bölgeleri de son değişiklikle plandan çıkarıldı, yerlerine yeni konut alanları eklendi.
Şimdi… Söz konusu pahalı konut projesini “inadına” yapmak istemesinin sebebini iktidar kendi tabanına nasıl açıklayacak? Her zaman her konuda kullanageldiği aracı kullanarak… Bugüne kadar kendisine bütün kapıları açmış olan anahtarı cebinden bir kere daha çıkararak… Yani konuyu “dış güçlerle mücadele” torbasına sokarak… Lüks konut projesini ülkemizin uluslararası sisteme kafa tutma girişimi diye pazarlayarak…
Bu doğrultuda, “Hükümetin bu sözleşmenin elimizi kolumuzu bağlayan zincirini kırmak için harekete geçtiği” propagandası yapılıyor epeydir el altından... Son birkaç gündür de “Emekli amirallerin bunu durdurmak isteyen dış güçlerin maşası olarak devreye sokuldukları” bölümü eklendi hikâyeye…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
14.10.2025
7.10.2025
2.10.2025
30.09.2025
28.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
9.09.2025
6.09.2025