Kurtuluş TAYİZ
"Derin devlete yönelik bir operasyon mu, yoksa AK Parti-Cemaat savaşı mı?"
Emniyet mensuplarına yönelik gözaltılar kamuoyunda bu iki ana başlık altında tartışılıyor. Toplumun geniş kesimi aslında gelişmeyi cemaat polislerine yönelik bir operasyon olarak algılıyor. Bu polislerin hakkında pek hayırlı bir algı taşımadıkları da kesin. Bir kesim ise gözaltıları "AKP-Cemaat savaşı" olarak değerlendiriyor. Ulusalcılar, solcular ve Kürt siyasetinin üst yönetimi gelişmelere böyle yaklaşıyor. Bazı yazarların bu algıyı güçlendirmek için özel bir çaba harcadığı ise ayrıca göze çarpıyor.
İktidar savaşının çok genel bir kavram olduğunu belirtmek gerekir. Ortada bir güç savaşı olduğu inkâr edilemez; ama bu savaş, halktan yönetme yetkisi alan meşru hükümet ile Emniyet ve Yargı içine sızmış bürokratlar ve derin bir yapılanma arasında yaşanıyor. Olup biteni "Erdoğan-Gülen savaşı" olarak özetlemeye kalktığımızda, iki tarafı eşitleme gibi bir hataya düşmekle kalmaz, demokrasi dışı bir güç olan bu derin devlet şebekesine de meşruiyet kazandırmış oluruz.
Gülen cemaatinin geçmişte hükümete yakın olduğu ve hükümetten güç aldığı eleştirileri elbette doğrudur. Ancak bu durum, yönetme yetkisini halktan alan bir hükümetin devrilmesini meşrulaştırmayacağı gibi, darbe yapmaya kalkan derin bir yapılanmayı mazur göstermek için de kullanılamaz. Yaşananları illa bir savaş olarak nitelendirmek gerekiyorsa, o zaman bu savaşın -dünyanın bütün demokrasilerinde olduğu gibi- halkın meşru iradesi ile derin güç odakları arasında yaşandığını görmek gerekiyor.
Emniyet ve Yargı içindeki bir yapı ile hükümeti eşitleyerek yapılan değerlendirmeler öncelikle demokrasi anlayışı açısından ciddi bir soruna işaret eder. İktidar savaşı toplumsal ve siyasal olarak meşru zeminde duran güçler arasında zaten yaşanıyor. Demokratik sistemlerin öncelikli kuralı bu. Meşru zeminde durmayan güçlerin, hukuk dışına çıkarak iktidar gücünü ele geçirmeye kalkması dünyanın hiçbir yerinde hoş karşılanmaz, iki taraf arasında süren meşru bir iktidar savaşı olarak değerlendirilmez. "Darbe" kavramı zaten meşruiyet dışı yollarla iktidarı ele geçirme girişimleri için kullanılır. Cemaat'in, Yargı-Emniyet-Medya üçgeninde kurguladığı hükümeti devirme girişimini "iktidar savaşı" olarak niteleyenler, darbeye "darbe" diyemedikleri için daha baştan meşruiyet dışına düşerler.
Böyle durumlardaki, "tarafsızlık" mottosu da herhangi bir gerçeklik değeri taşımaz; fakat siyasi bir tutuma işaret eder. Bu soruşturmaları "AK Parti-Cemaat arasında süren iktidar savaşı" olarak değerlendirmek, bir tarafa uzaklığı, diğer tarafa yakınlığı gösteriyor. İktidara uzak olan çevreler, bugün bu kavrama sığınmış durumdalar. Kürt siyasetinin bu kavrama sığınma gerekçesi iki tarafa da mesafe koyma kaygısından ileri geliyor; ancak beyaz Türklerin, ulusalcıların, bazı liberal ve solcuların gerekçesi bu kadar saf değil; onlar, cemaat ile 17 Aralık'ta ittifak kurmuş olduklarından, darbe girişimine omuz verdiklerinden "iktidar savaşı" kavramını, darbeci ortaklığı gizleyecek bir perde olarak kullanıyorlar. Derin devlete tek bir laf etmemek için de "iktidar savaşı" gibi süslü lafların arkasına saklanıyorlar; derin devlete değil, siyasal iktidara vuruyorlar.
İster kabul edelim ister etmeyelim devlet içindeki bir çetenin giriştiği eylemin adı darbedir. Bu derin şebeke, halkın AK Parti'ye verdiği yönetme yetkisini gasp etmeye kalktı. Bugün darbeye girişen bu şebeke hakkında hukuk çerçevesinde hesap soruluyor. Buna "iktidar savaşı" deyip kenarda ölü taklidi yapmanın bir anlamı yok. 17 Aralık için "rüşvet operasyonu" deyip darbeye destek çıkanların, aynı şebekenin "casusluk" ve "yasadışı dinleme" gibi iddialarla soruşturulmasını "iktidar savaşı" olarak tanımlaması inandırıcı olmadığı gibi dürüstlükten de uzaktır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 'Ajans' kime bağlı?
15.05.2019 - Erdoğan'ı devirip, Sevr masası mı kuracaksınız?
10.05.2019 - Gidişat nereye?
1.05.2019 - Demirin soğumasını istemiyorlar
22.04.2019 - Seçimleri geride bırakırken...
19.04.2019 - Çözüm seçimin yenilenmesinde
17.04.2019 - Gerçekleri bu kadar kolay çarpıtmak da az hüner değil
15.04.2019 - ABD, İstanbul seçimleri ve Fırat'ın doğusu
12.04.2019 - Yeniden sayım yerine yeniden seçim
11.04.2019 - Dört koldan kıskaç ve anlamı
8.02.2019
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































lisa mari
sayin aktar bu bilgileri basbakaniniza da okutsanizda oyle estirip durmasa inkaretmeyi suc sayan fransaya ;ister politik ister siyasi olmasi gerekeni yapan ulkeye zorla kendi inkarini edepsizce kabul etmeye zorlayacagina birazda kendi ulkesindeki yalanci inkarlara durun bakalim birde olaya obur taraftan bakalim demeyi ogrenip ogretebilse daha az lumpen fasit ogun samsatlar yaratmayi denese her halde tukiyenin imaji daha temiz dahacok saygin olur
Ad Soyad Giriniz...
nasıl kıydınız bu ülkeye
Ad Soyad Giriniz...
Yorumunuzu Giriniz...