Markar ESAYAN

Ergenekon Üstü Yapı ve suikastlar
21.01.2013
5043

 İlginç bir şekilde medyada görmezden gelindi. Belki de Paris suikastlarının gölgesinde kaldı. MİT’in Özel Harp Dairesi hakkında Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gönderdiği rapordaki ciddi iddialardan bahsediyorum. Ankara muhabirimiz Arzu Yıldız’ın bu haberleri evvelki haftalarda Taraf’ta geniş yer tuttu. Sonrasında birkaç gazete daha küçük küçük bu haberleri girmeye başladı. Ancak ilgi yine kesildi. Meclis Komisyonu’nun raporuna ekleyecek kadar önemli gördüğü, bu ülkenin istihbarat kurumunun imzasını taşıyan ve Ergenekon Mahkemesi’ne de ulaşan resmî bir rapordan bahsediyoruz.

Rapor, Özel Kuvvetler’de çalışan bir subayın altı adet ihbar mektubuna dayanıyordu. Bu ihbar mektupları, dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner’e hitaben yazılmıştı. İddialar ise çok vahimdi.

Özel Harp Dairesi, yani bildiğiniz Genelkurmay Seferberlik Tetkik Kurulu bünyesinde AK Parti’yi devirmek üzere birtakım harekât planları hazırlanmıştı. Buna göre AK Parti’ye karşı kapatma davası açılması sağlanacak, kapatma davası açıldıktan sonra, Başbakan Erdoğan’ın ev ve işyerine yerleştirilecek dinleme cihazlarıyla Yargıtay Başsavcısı hakkında konuşmaları ya da kapatma davasına ilişkin yorumları kaydedilecekti. Kaydedilen bu bilgiler internet ortamında paylaşılacak, Başsavcı’ya yönelik “dindar” görünümlü yürüyüşler tertiplenecek, daha sonra da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı öldürülecekti. Bunun dışında ülkede kaos ortamı yaratılması için Atatürkçü kimliği ile bilinen Türkan Saylan, Tuncay Özkan gibi isimlere suikast düzenlenecek, “Bir sağdan, bir soldan” anlayışıyla Bülent Arınç ve ismi tutanağa geçmeyen CHP’li bir vekil daha suikasta uğrayacaktı.

Bülent Arınç’a yönelik bir suikast planı olduğunu, AK Parti’ye kapatma davası açıldığını biliyoruz. Bunların planlarının Özel Harp Dairesi tarafından yapılıp yapılmadığını ise, eğer savcılar olayın üzerine giderse öğrenme şansına sahip olacağız.

Ama çok daha önemlisi, raporda gerçekleştirilen birtakım suikastların Özel Harp Dairesi tarafından organize edildiği iddialarıydı. Bunlar Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde 11 köylünün PKK çatışmasızlık ilan ettiği dönemde öldürülmesi, Hrant Dink suikastı, Zirve Yayınevi Misyoner katliamı, Rahip Santoro cinayeti ve Trabzon’da TAYAD’lılara yönelik linç girişimiydi.

Rapor bu oluşum için “Ergenekon üstü bir yapı” ifadesini kullanıyor.


Taraf
’tan Ertan Altan’a Hrant Dink cinayeti davasını değerlendiren avukat Fethiye Çetin gördüğü örgütün tanımını şöyle yapıyordu: “Benim görebildiğim kadarıyla devletin derinlerinde çok örgütlü bir yapı var. Güçlü, örgütlü ve dokunulamayan bir yapı bu. Pek çok kez sordular, ‘Ergenekon mu’ diye. Ben Ergenekon’u da aşan daha derinde bir yapı olduğunu düşünüyorum. Hrant’ın öldürüldüğü sürece baktığımda, bütün o aktörlere baktığımda bunu görebiliyorum. Bu aktörlerin bir kısmı Ergenekon sanığı ama Ergenekon davasına dâhil edilmeyen çok önemli aktörler var.”

Benim de daha ilk günden beri tesbitim bu yönde. Hrant Dink cinayeti bağımsız ve tek bir nefret cinayeti olarak değerlendirilemez. Ta 2004 yıllarında, düğmeye basılmış gibi başlayan “Misyonerler Türkiye’yi ele geçiriyor” propagandalarının, tam da bu iklimi yaratmak için yine aynı Ergenekon Üstü yapılanma tarafından organize edildiğini düşünmek için artık elimizde sezgilerimizden ziyade MİT, TBMM ve bunlarla örtüşen Ergenekon Naip Hâkimi Hüsnü Çalmuk’un raporları var. Çalmuk ve MİT raporları birebir örtüşen paralellik içinde. Naip Hâkim Çalmuk bu araştırmasını Genelkurmay’da Bilgi Destek Dairesi’ndeki hard diskler ve sunuculardan kopyaladığı üç milyon belgenin bir kısmını inceleyerek oluşturmuştu. MİT raporundaki ihbar mektupları 2007-2008, Çalmuk’un raporu ise 2005-2009 yıllarını kapsıyordu.

2009 yılına kadar gelen bir örgütün birden buharlaştığını ve ülkeyi kötü hava dalgası gibi kendiliğinden terk ettiğini düşünmek ne kadar tutarlı, değerlendirmeyi size bırakıyorum. Dikkatinizden kaçtıysa, İzmit Emniyeti’nin geçen hafta İzmit Protestan Kilisesi papazı Emre Karaali’ye suikast düzenlemeye hazırlanan 12 kişiyi gözaltına aldığını hatırlatmak isterim. Bu kişilerden ikisi, vaftiz olarak kilise cemaatinin arasına karışmışlar, hatta Karaali’nin çocuklarına bakıcılık yapma bahanesiyle evdeki kişisel bilgi ve kiliseye dair evrakları ele geçirmişler. Diğer yanda, bu şahısların evlerindeki aramalarda silahlar dışında, kiliseye ait krokiler, Karaali’nin kiliseye geliş-gidiş saatlerinin yer aldığı belgeler de bulundu.

Görüntüye göre, ikinci bir Santoro veya Malatya Zirve katliamından kıl payı kurtulmuş olabiliriz.

Bu nedenle Hrant Dink, Malatya Zirve ve darbe davalarının çok ciddiyetle sona erdirilmesi, Ergenekon Üstü bu yapının ucu nereye giderse gitsin adaletin önüne çıkarılması gerekiyor. Bu noktada, MİT’in de devreye girdiği ve elindeki belgeleri paylaşmaya başladığı görülüyor. Biliyorsunuz, MİT 2010 yılında mahkemeye Dink cinayetiyle ilgili ellerinde bir çalışma olmadığını söylemişti. Sanırım bu Hakan Fidan etkisi yanında, yeni bir dönemi de işaret ediyor.

Umalım ki eksik olan siyasi irade bu şekilde devreye giriyor olsun.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar