Markar ESAYAN

Meşruiyet sırf siyasetçiye mi gerek?
4.02.2016
1564

 Meşruiyeti milletten alma ilkesinin sadece siyasiler için geçerli olduğunu düşünürüz. 

Doğrudur; küfe siyasetçinin sırtındadır ve hele müesses nizama karşı demokrasi kurallarının zar zor çalıştığı bir noktadan yola çıkmış iseniz halk ile uyumlu olmak hayatidir. 
Ama “meşruiyet” meselesi sadece başarılı olmaya indirgenemez. 
Onun daha derin ve kritik bir işlevi vardır.

Siyasetçi-halk ilişkisi seçim zamanı oy toplamaktan daha öte bir durumu ima eder. 
Ortalama sağduyu, ahlaki değerler, tarihsel hafıza ve gelecek tahayyülleri, siyasetçiye halktan aktarılır. 
Halka bu ilişkiyi kurabilen siyasetçi (bizim konumuzda Erdoğan) bu görünmez ağ tarafından korunur, beslenir. Hayatla ters düşmez, kibre ve hayalciliğe kapıl(a)maz. Böylelikle halk ve lider birbirini koruyarak çok zor, hatta imkansız görünen işleri yapabilirler. Bunun doğaüstü bir tarafı yok. Halk iyi, özgür, kendisi gibi yaşamak ister. Eğer gerçek şeyler istiyorsanız, politik doğruculukla, klik dayanışmasıyla, ahlakçılık ve sahteliklerle işiniz olmaz.

Bir politikacının, siyasetin dar, sıkışık ve akıl çelen dehlizlerinden geçip bozulmadan, devşirilmeden etkili bir konuma gelmesi çok zordur. Mesela Recep Tayyip Erdoğan’da pek çok karmaşık faktör yan yana gelmiş ve bu sonuç ortaya çıkmıştır. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yıllardır izlerim, son yıllarda da tanıma fırsatı buldum. Onda, bizdeki ortalama bir yazardaki kibrin/egonun yarısı bile olsaydı, işte o halkla ilişki konusunda arıza yaşanırdı.

Dediğimiz gibi, meşruiyet nereden alındığı sadece siyasetçinin meselesi değildir. Bir köşe yazarı, STK’cı veya aydın da olsanız, yolunuzu bulmak için meşruiyeti halktan alacaksınız. Hani şu jakoben “Aydın topluma yön gösterir” iddiası bir safsatadır. Aydın, yazar, toplumu iyi izliyor, anlıyor ise, ancak onu doğru tercüme eden kişi olabilir. “Toplumu şu yüksek düzeye çıkaralım, şuna ikna edelim, şu algıyı oluşturalım” amacı kişiyi ne yapar bilmem, ama aydın/yazar yapmaz.

Neden böyle oluyor?

Benim gözlemim şu: Bu tür insanlar işlerini iyi yapmıyorlar, tembeller, dünyayı ve ülkeyi iyi takip etmiyorlar. Tarihsel bağlamlar ya kopuk, ya da hamasi. Çünkü okumuyorlar. İşlerine saygıları yok. Günü geçiştiriyorlar. Belirli bir retoriği sürekli tekrar etme ile fikir üretme, dağınık bilgileri birleştirme ve onlardan yeni bilgi çıkarmanın farklı şeyler olduğunun farkında değiller.

Bu nedenle de kırılgan ve özgüvensizler. 
Büyük bir dalga yakalamış bu millet. Fikir, argüman, bilgi ihtiyacı had safhada. Alan, boşluk sonsuz derece çok. Yüreği biraz temiz tutup çalışan, cesaretle fikrini paylaşan, geri basmayan kişilere (mevzu buysa) köşe de, mevki de çok. Sosyal medyada müstear isim ve blogla altı ayda en etkili on yazar arasına girebilirsiniz kolaylıkla. Ortam her zaman böyle elverişli olmaz.

Ortada bir avuç darı var da başına üşüşelim durumu yok. İnsan hata yapar. Hepimiz Ergenekon, Balyoz ve cemaat konusunda yanıldık. Ama bunca tecrübeden sonra oyunun kimyasını, aktörleri tanımamak da bana pek anlaşılır gelmiyor.

Süreçler farklı okunabilir. Bence Erdoğansız bir Türkiye de savunulabilir. Objektif ve adil biçimde AK Parti eleştirisine de şiddetle ihtiyaç vardır.

Ama bu mertçe, açıkça yapılmalıdır. Ali cengiz oyunları ile değil. Meşrebimce, bir insanın bu hayatta elde edebileceği en değerli şeylerin başında bir davaya/anlama sahip olmak gelir.

Bu kavga büyük; her kaleme, her bireye ihtiyaç var. Bunun için samimi olmak ve çalışmak, işini iyi yapmak dışında bir kriter yok. Kimse davanın kahyası değil. Bu dava milletin davası, kimseye zimmetli değil. Kimse kimseyi bir yerlerden kovamaz. Millet davasına cesaretle önderlik edenleri mahallesine, meşrebine bakmadan ayırım yapmadan bağrına basar.

O zaman, milletin ve Erdoğan’ın yapmadığını yapanlar, Erdoğan’ı da, milleti de anlamamış diyebiliriz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar