Mehmet TIRAŞ
Okurken insanlığımdan utandığım ve elimden bırakmadan etkilendiğim üzerinde konuşulması tartışılması hatta beyaz perdeye aktarılması gereken bir romandan bahsedeceğim..
İslam ülkelerinde kadınların bilinen bir hikayesidir aslında ama bu roman biraz daha farklı, dramatik,ilkel insanlığa sığmayan İslam ülkelerinden birinde geçen kadın hikayesini anlatıyor ..
İlk önce Romanın yazarını, yayın evini ve çevirmenini tanıtalım ondana sonra kitabın öyküsüne gireriz..
Kitabı Kırmızıkedi yayın evi yayınlamış yazının başlık konusu yaptığım gibi kitabın adı “Kutsal Gece” yazarı ise Tahar ben Jelloun,çevirmeni ise F.Gönül Akgermen..
Ben çevirmenlere ayrı bir değer veren birisiyim yazar kadar önem veririm, bir kitabın çevirmenidir o kitaba edebi tadı veren..Nasıl yazarların kitaplarına editörler okunacak bir duruma getiriyorsa,çevirmenlerinde böyle bir ayrıcalıklı özellikleri vardır,bu romanın çevirmenine de hakkını teslim etmeliyiz.
Romana geçelim Romanın hikayesi Fas’ta geçiyor konusu ise her Müslüman ülkelerde kadınların nasıl o toplumların namusu ahlakı oluyor ama yönetimde,temsilde üretimde,sosyal hayattan koparılıyor ve ekonomik pay sahibi olmuyorlarsa, bu romanda da kadınlar erkeklerin arkasında gelen değil bedenlerine ve gönüllerine bile sahip olamadıkları gibi, babadan kalan mirasa da sahip olamıyorlar,cinselliğinin ve aşklarının bedelini de çok ağır ödüyorlar bu romanda da bunları okuyoruz.
Fas’ta kız çocukları babadan kalan mirasa sahip olamıyorlar,Fas’ta erkek çocuğu babası olamamak bir utançtır hatta bütün ailenin de utancı olarak algılanır ama toplumda gerçek suçlu kadındır erkek çocuğu doğuramadığı için..
Kadın çok istemesine rağmen bir sürü kız verir ama erkek çocuğu veremez kocasına,adam da annesinden ve diğer kardeşlerinden ne kadar nefret ediyorsa, çok sevdiği bir kızını erkek çocuğu gibi yetiştirmeye karar verir, mirasının bu çocuğuna kalmasını ister,sahte sünnet düğünü yapar babası kızına,sahte erkek çocuğunu nefret ettiği amcasının sara hastası bir kızıyla da evlendirir, yetişkin bir hal alınca.
Kız babasının istediği bir erkek gibi yaşamasını istemeyerek kabul eder, kendisini de öz olan cinsiyeti olan bir kız gibi düşünceleri içinde git geller içinde karışık duygularının ve göğsüne sardığı kızlığını gizlemenin sargısı içinde sahte bir hayatın rolünü oynar.
Dışarıdan erkek ama kıyafetini altında bir kadınlık duygularıyla hayata tutunmaya çalışır ama bunun nereye kadar gideceğini kendisi de bilmez.
Hasta babasının ölümüyle göğsünde sardığı bezi çıkartmasıyla kadınlık duygularıyla kendisine gelir ve bir yol belirler ama nereye gideceğini de bilmez doğduğu topraklardan ve bölgeden ayrılıp başka bir yerlere büyük şehirlere giderek cinsiyetinin bilincinde özgür olarak cinselliğini yaşamak ister karşı cinsinle,ancak bunun yolu da izini kaybettirmekten geçer.
Terk etmeden önce kendisini çok seven babasının mezarına gider ve mezarı açar babasının kendine aldıkları erkek çocuk kıyafetlerinin hepsini babasının kefeninin içine kor ve üstünü örterek mezarlıktan hızla ayrılır. Bir yerde babasının bu kıyafetlerle erkek gördüğü elbiseleri babasına teslim etmiş olur ve oyunun sonuna gelindiğini ve artık öz benliğini cinsiyetine döner ve cinselliğini yaşamayı düşünür.
Hiç tanımadığı bir yoldan hızla ilerlerken yolu bir ormanın içine düşer karşısına sakallı kendisinden çok yaşlı bir adamla karşılaşır, adam kızım bu ormanda tek başına nereye gidiyorsun diye bir soru sorar ama o hiç cevap vermez,yüzüne de bakamaz adamın yoluna devam eder, sakallı adam da kızın peşine düşer, adam adımlarını hızlandırdıkça,kadınlık duyguları heyecanlandırır kızı, korkunun aksine adamın kendisine tensel bir temas yapmasını ister yavaşalar ve adam bunu yakaladığı gibi ters bile çevirmeden kıza sahip olur, hiç yüzüne bakmadan adam çekip gider ama ilk defa yaşadığı cinselliği ve yüzünü görmediği adamdan, kadın olduğunu yaşar,elini bacaklarının arasına sürer ve bir kan lekesini görünce işte ben kadınım diye sevinir, tecavüz edilmesi aklına bile gelmez.
Şehre vardığında günlerdir yıkanmadığı için bir hamam gider, hamam bekçisi olan kilolu ‘oturaklı’ denilen bir kadınla tanışır, kadın buna sahip çıkar beraber kalalım der oturaklının evde görme özürlü din hocalığı yapan bir kardeşi vardır kendisi olmayınca yardımcısı olarak bunu seçer,adı da ‘konsolos’ dur.
Hamamın bekçisi oturaklı eve aldığı bu kadından gün geçtikçe rahatsız olur çünkü görme özürlü kardeşi bu kadına beklenenden daha çok ilgi gösterir çok nazik davranır,hatta duygusal bir yakınlık duyar kendine, kimsesiz yardımcısı kızda bunun farkındadır.
Konsolos’a evde kitap okuması ve sohbet etmelerinden bu ilişki yakınlaşmaya dönüşür ama kadın buna pek karşılık vermez mesafeli durur,konsolosun ablası kadınına olan kardeşinin ilgisini kıskanır, yarın kardeşimi bir randevu evine götüreceksin ve güzel kilolu olmayan bir kadın beğeneceksin onunla cinselliğini yaşasın, der..
Konsolosun bakıcısı olan kadın oturaklının söylediklerini yerine getirir ve kör adamın koluna girip randevu evine giderler, randevu evinde iki kadın getirirler bakıcısı konsolosa,bu kadınları görme özürlüye anlatır ama görme özürlü boş ver onları dışarı çıkart,gel ve benim yanıma otur der bakıcısına elini bakıcınsın yüzüne sürer okşar, ellerini öper bakıcısının da karşılık vermesiyle orada,ateşli bir seks yaşarlar ve çıkıp evlerine gelirler.Artık konsolos ile bakıcısının ilişkisi bir yerde evlilik gibi sürer.
Kör adamın kilolu oturaklı ablası,kardeşiyle sahipsiz kadının yakınlaşmasının bir aşka dönüştüğünü hisseder ve bakıcı kadına sürekli hakaret eder hatta evden atmak ister ama kör adam buna müsaade etmez,ablasıyla aralarında çok sert tartışmalar geçer.
Oturaklı eve aldığı kardeşinin bakıcından kurtulmak için bir yol arar ve bu kadının nereden geldiği kim olduğunun peşine düşer,izini sürer ve nefret ettiği amcasını bulur alıp eve getirir,kapıyı çalar oturaklı, bakıcı kadının kapıyı açmasıyla nefret ettiği amcasının karşısına dikilmesiyle bütün yaşadıkları gözünün önünde canlanır hiçbir şey diyemez oturaklı da kıs kıs güler,ne oldu bulamam mı sandın der amcası,bakıcı kadın bir an düşünür amcasına sen bekle ben eşyalarımı toplayıp geliyorum der, üst kata çıkar kör adamın çekmecesinde olan tabancayı alır dolu jarjorü de tabancaya takıp, alt kata inip kendisini götürmeye gelen amcasının bir jarjör mermiyi karnına boşlatır,polisler gelip kadını karakola götürürler.
Yargılama sonunda mahkeme kadına yirmi yıl ceza verir, tabi cezası kesinleşene kadar kör adam her hafta ziyaretine gelir onu teselli eder,kendisini yalnız bırakmayacağını söyler her ziyaretinde de hediyeler getirir para verir.
Kör adamın bu kadını ziyaret etmesine, gardiyanlar bu kör neyi görüyor ki ziyarete geliyor derler halbuki körün de bir aşk duygusu olduğunu düşünemeyecek kadar aşk duyguları körelmiş bir cahiller ordusudur bunlar.
Böylesi sıkıntılar ve sorunlar içerisinde tek başına hücresinde yaşayan, kadınlarla birlikte kalmayan ama kitap okumanın dışında, gözlerini bağlayarak körlüğün nasıl bir duygusunu içselleştirmeye çalışır körlüğün nasıl bir duygu olduğunu anlamaya, bakıcısı olduğu ve aşığı olan kendine kadınlığını yaşatan vefakar kör adamı anlamaya çalışır.
Bir gece gardiyanlar gecenin geç saatinde bütün mahkumların uyuduğu saatte kadını kaldırıp karanlık bir odaya götürürler, gözleri bağlı olduğu halde ama oda da bir ışık vardır bir masaya yatırıp bacaklarını açarlar kadının, bu işkence değil kadına yapılacak bir sünnet hareketidir, bu sünneti de kız kardeşleri yapar ceza evinde.
Kız kardeşleri bugün cezaevindeysen fazlasıyla bunu hak ediyorsun bizi mafettin, ailemizi yok ettin,mal varlıklarımız ortadan kaldırdın,şimdi biz bu deliği sonsuza dek tıkayacağız sana küçük bir sünnet yapacağız ama bu bir gösteri olmayacak,bu kez kesilecek olan bir parmak değil;hayır o küçük fazlalığı keseceğiz,iğne ve iplikle de bu deliğe kilit vuracağız.İstediğin kadar bağır kimse seni duymaz,senin ihanetinden sonra sevgili dinimizin değerlerini keşfettik.
Gömleğimi yırttılar ve bacaklarımı havaya kaldırıp,oraya alışık olan bir gardiyan duvardaki çengeli gösterdi, onlara ip buldu,ayrılmış bacaklarım iki yandan çekiliyordu..
Kardeşlerin en büyüğü ağzıma ıslak bir bez tıktı eldivenli elini gömleğimin altına koydu “küçük fazlalık” dediği şey ortaya çıkıncaya kadar vajinamın dudaklarını parmaklarıyla bastırdı,üstüne ilaç döktü,metal bir kutudan çıkardığı bir usturayı alkole batırdı ve bızırımı kesti.İçimden bir haykırış koparken kendimden geçtim ve sonra hücremde uyandım acılar içinde.
Kadın bu ilkel sünnet edilmesinden sonra fenalaşır ve gardiyanlar tarafından hastaneye kaldırılır, doktora olanların hepsini anlatır ve doktora yalvarırı iyi olana kadar hapishaneye göndermemsini ister,doktor için bu çok yadırganan bir durum değildir ,kadınlara yapılan sünnet olağan gibidir ama doktor kadına elinden gelen her türlü tıbbi yardımı yapar, hapishaneye de iyi olana kadar göndermez..
Kadın iyi olup hapishaneye dönünce imtihanlara girer ve ceza evinde memurluk görevi yapar, ceza evi yazışmalarını yapan en etkili memur olur,artık bir resmi kıyafeti vardır ama hala mahpustur, kadın kendini özgür hissedemez en çokta kadınlarla ilgilenir,kadınların havalanmaya çıkıp ta içer alınmalarında kadın olarak kendisi arar kadınları,ararken de kadınların her tarafını yoklaması gerekir yoklarken mahkum kadınlar ,kendilerini arayan kadının elini alıp vajinalarının deliğine kadar götürürler, böylesi yapan çok kadın vardır cinselliğini kendisinin dışında bir elin dokunması bile şehvet duygularını yaşatır mahpus kadınlara, bazı kadınlar kendilerini sık sık arattırır, hatta arayan kadının parmaklarını acıttıracak kadar vajinasının içine sokar..
Böylesi süren bir süreçte artık görme özürlü konsolos ziyaretine gelmez aşığı kadına, bir mektup gönderir ablası olan oturaklının öldüğünü, kendisinin de buralardan ayrılacağını söyler ve bir daha hiç ziyaretine gelmez yolun açık olsun,der..
Kadın bu mektupta oturaklı şişko kadının ölmesine üzülür ama en çokta kör aşığının kendisinden bir çocuk ve çocuklar istemesi aklına gelir, sünnet edilen kadınların çocuk doğuramayacağını ve benim sünnet edilmemi duymuş olmalı ki benden ayrıldı der kadın,onu unutmaya çalışır ama kör adamın kendine verdiği eğeri ve öğrettikleri aklından çıkmaz bir türlü.
Hele körlerin insanları nasıl tanıdıkları, koku duygularının nasıl etkili olduğu, insanın samimiyetini konuşmalarının ses tonundan çıkarttığı, bir insanın,üzgün ve sevinçli olduğunu yüzüne dokununca hissetmesi, bunların bir mucize olması aklına geldikçe görme özürlü aşığını ve kendine verdiği değeri unutamaz..
Cezası bitip d tahliye olunca ilk önce aşığı görme özürlu din hocası konsolosu bulmaya çalışır,oturaklının ölmediğini kardeşiyle birlikte yaşadığı evi bulur bir sahil beldesinde otururlar,oturaklı baya yaşlanmıştır sesinden tanır.
Oturaklı kadını görünce sonunda geldin yavaş konuş Aziz uyanır der ama Aziz kadının aşığı görme özürlü adamdır,kadın Azizin kulağına eğilir uzun zamandır bir erkek yüzümü okşamadı, haydi parmaklarınızla bakın bana,yavaş yavaş avucunuzun içiyle bakın dedim,bana doğru eğildi ve şöyle dedi Aziz,sonunda geldiniz.Roman böyle bitiyor.
Bu romanı okuyunca insan insanlığından utanıyor ama İslam ülkelerinde kadınların kaderi birbirinden pek farklı olmadığını ve değişmediğini görüyorsunuz.
Bu Romanı mutlaka okumalarını tavsiye ederim okurlarıma.. körlerin aşkı görenlerden daha tutkulu olduğunu ve aşkın gözünün de kör olmadığını öğreneceksiniz.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları













































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025
29.09.2025
22.09.2025
15.09.2025
1.09.2025