Mehmet TIRAŞ
Okurken insanlığımdan utandığım ve elimden bırakmadan etkilendiğim üzerinde konuşulması tartışılması hatta beyaz perdeye aktarılması gereken bir romandan bahsedeceğim..
İslam ülkelerinde kadınların bilinen bir hikayesidir aslında ama bu roman biraz daha farklı, dramatik,ilkel insanlığa sığmayan İslam ülkelerinden birinde geçen kadın hikayesini anlatıyor ..
İlk önce Romanın yazarını, yayın evini ve çevirmenini tanıtalım ondana sonra kitabın öyküsüne gireriz..
Kitabı Kırmızıkedi yayın evi yayınlamış yazının başlık konusu yaptığım gibi kitabın adı “Kutsal Gece” yazarı ise Tahar ben Jelloun,çevirmeni ise F.Gönül Akgermen..
Ben çevirmenlere ayrı bir değer veren birisiyim yazar kadar önem veririm, bir kitabın çevirmenidir o kitaba edebi tadı veren..Nasıl yazarların kitaplarına editörler okunacak bir duruma getiriyorsa,çevirmenlerinde böyle bir ayrıcalıklı özellikleri vardır,bu romanın çevirmenine de hakkını teslim etmeliyiz.
Romana geçelim Romanın hikayesi Fas’ta geçiyor konusu ise her Müslüman ülkelerde kadınların nasıl o toplumların namusu ahlakı oluyor ama yönetimde,temsilde üretimde,sosyal hayattan koparılıyor ve ekonomik pay sahibi olmuyorlarsa, bu romanda da kadınlar erkeklerin arkasında gelen değil bedenlerine ve gönüllerine bile sahip olamadıkları gibi, babadan kalan mirasa da sahip olamıyorlar,cinselliğinin ve aşklarının bedelini de çok ağır ödüyorlar bu romanda da bunları okuyoruz.
Fas’ta kız çocukları babadan kalan mirasa sahip olamıyorlar,Fas’ta erkek çocuğu babası olamamak bir utançtır hatta bütün ailenin de utancı olarak algılanır ama toplumda gerçek suçlu kadındır erkek çocuğu doğuramadığı için..
Kadın çok istemesine rağmen bir sürü kız verir ama erkek çocuğu veremez kocasına,adam da annesinden ve diğer kardeşlerinden ne kadar nefret ediyorsa, çok sevdiği bir kızını erkek çocuğu gibi yetiştirmeye karar verir, mirasının bu çocuğuna kalmasını ister,sahte sünnet düğünü yapar babası kızına,sahte erkek çocuğunu nefret ettiği amcasının sara hastası bir kızıyla da evlendirir, yetişkin bir hal alınca.
Kız babasının istediği bir erkek gibi yaşamasını istemeyerek kabul eder, kendisini de öz olan cinsiyeti olan bir kız gibi düşünceleri içinde git geller içinde karışık duygularının ve göğsüne sardığı kızlığını gizlemenin sargısı içinde sahte bir hayatın rolünü oynar.
Dışarıdan erkek ama kıyafetini altında bir kadınlık duygularıyla hayata tutunmaya çalışır ama bunun nereye kadar gideceğini kendisi de bilmez.
Hasta babasının ölümüyle göğsünde sardığı bezi çıkartmasıyla kadınlık duygularıyla kendisine gelir ve bir yol belirler ama nereye gideceğini de bilmez doğduğu topraklardan ve bölgeden ayrılıp başka bir yerlere büyük şehirlere giderek cinsiyetinin bilincinde özgür olarak cinselliğini yaşamak ister karşı cinsinle,ancak bunun yolu da izini kaybettirmekten geçer.
Terk etmeden önce kendisini çok seven babasının mezarına gider ve mezarı açar babasının kendine aldıkları erkek çocuk kıyafetlerinin hepsini babasının kefeninin içine kor ve üstünü örterek mezarlıktan hızla ayrılır. Bir yerde babasının bu kıyafetlerle erkek gördüğü elbiseleri babasına teslim etmiş olur ve oyunun sonuna gelindiğini ve artık öz benliğini cinsiyetine döner ve cinselliğini yaşamayı düşünür.
Hiç tanımadığı bir yoldan hızla ilerlerken yolu bir ormanın içine düşer karşısına sakallı kendisinden çok yaşlı bir adamla karşılaşır, adam kızım bu ormanda tek başına nereye gidiyorsun diye bir soru sorar ama o hiç cevap vermez,yüzüne de bakamaz adamın yoluna devam eder, sakallı adam da kızın peşine düşer, adam adımlarını hızlandırdıkça,kadınlık duyguları heyecanlandırır kızı, korkunun aksine adamın kendisine tensel bir temas yapmasını ister yavaşalar ve adam bunu yakaladığı gibi ters bile çevirmeden kıza sahip olur, hiç yüzüne bakmadan adam çekip gider ama ilk defa yaşadığı cinselliği ve yüzünü görmediği adamdan, kadın olduğunu yaşar,elini bacaklarının arasına sürer ve bir kan lekesini görünce işte ben kadınım diye sevinir, tecavüz edilmesi aklına bile gelmez.
Şehre vardığında günlerdir yıkanmadığı için bir hamam gider, hamam bekçisi olan kilolu ‘oturaklı’ denilen bir kadınla tanışır, kadın buna sahip çıkar beraber kalalım der oturaklının evde görme özürlü din hocalığı yapan bir kardeşi vardır kendisi olmayınca yardımcısı olarak bunu seçer,adı da ‘konsolos’ dur.
Hamamın bekçisi oturaklı eve aldığı bu kadından gün geçtikçe rahatsız olur çünkü görme özürlü kardeşi bu kadına beklenenden daha çok ilgi gösterir çok nazik davranır,hatta duygusal bir yakınlık duyar kendine, kimsesiz yardımcısı kızda bunun farkındadır.
Konsolos’a evde kitap okuması ve sohbet etmelerinden bu ilişki yakınlaşmaya dönüşür ama kadın buna pek karşılık vermez mesafeli durur,konsolosun ablası kadınına olan kardeşinin ilgisini kıskanır, yarın kardeşimi bir randevu evine götüreceksin ve güzel kilolu olmayan bir kadın beğeneceksin onunla cinselliğini yaşasın, der..
Konsolosun bakıcısı olan kadın oturaklının söylediklerini yerine getirir ve kör adamın koluna girip randevu evine giderler, randevu evinde iki kadın getirirler bakıcısı konsolosa,bu kadınları görme özürlüye anlatır ama görme özürlü boş ver onları dışarı çıkart,gel ve benim yanıma otur der bakıcısına elini bakıcınsın yüzüne sürer okşar, ellerini öper bakıcısının da karşılık vermesiyle orada,ateşli bir seks yaşarlar ve çıkıp evlerine gelirler.Artık konsolos ile bakıcısının ilişkisi bir yerde evlilik gibi sürer.
Kör adamın kilolu oturaklı ablası,kardeşiyle sahipsiz kadının yakınlaşmasının bir aşka dönüştüğünü hisseder ve bakıcı kadına sürekli hakaret eder hatta evden atmak ister ama kör adam buna müsaade etmez,ablasıyla aralarında çok sert tartışmalar geçer.
Oturaklı eve aldığı kardeşinin bakıcından kurtulmak için bir yol arar ve bu kadının nereden geldiği kim olduğunun peşine düşer,izini sürer ve nefret ettiği amcasını bulur alıp eve getirir,kapıyı çalar oturaklı, bakıcı kadının kapıyı açmasıyla nefret ettiği amcasının karşısına dikilmesiyle bütün yaşadıkları gözünün önünde canlanır hiçbir şey diyemez oturaklı da kıs kıs güler,ne oldu bulamam mı sandın der amcası,bakıcı kadın bir an düşünür amcasına sen bekle ben eşyalarımı toplayıp geliyorum der, üst kata çıkar kör adamın çekmecesinde olan tabancayı alır dolu jarjorü de tabancaya takıp, alt kata inip kendisini götürmeye gelen amcasının bir jarjör mermiyi karnına boşlatır,polisler gelip kadını karakola götürürler.
Yargılama sonunda mahkeme kadına yirmi yıl ceza verir, tabi cezası kesinleşene kadar kör adam her hafta ziyaretine gelir onu teselli eder,kendisini yalnız bırakmayacağını söyler her ziyaretinde de hediyeler getirir para verir.
Kör adamın bu kadını ziyaret etmesine, gardiyanlar bu kör neyi görüyor ki ziyarete geliyor derler halbuki körün de bir aşk duygusu olduğunu düşünemeyecek kadar aşk duyguları körelmiş bir cahiller ordusudur bunlar.
Böylesi sıkıntılar ve sorunlar içerisinde tek başına hücresinde yaşayan, kadınlarla birlikte kalmayan ama kitap okumanın dışında, gözlerini bağlayarak körlüğün nasıl bir duygusunu içselleştirmeye çalışır körlüğün nasıl bir duygu olduğunu anlamaya, bakıcısı olduğu ve aşığı olan kendine kadınlığını yaşatan vefakar kör adamı anlamaya çalışır.
Bir gece gardiyanlar gecenin geç saatinde bütün mahkumların uyuduğu saatte kadını kaldırıp karanlık bir odaya götürürler, gözleri bağlı olduğu halde ama oda da bir ışık vardır bir masaya yatırıp bacaklarını açarlar kadının, bu işkence değil kadına yapılacak bir sünnet hareketidir, bu sünneti de kız kardeşleri yapar ceza evinde.
Kız kardeşleri bugün cezaevindeysen fazlasıyla bunu hak ediyorsun bizi mafettin, ailemizi yok ettin,mal varlıklarımız ortadan kaldırdın,şimdi biz bu deliği sonsuza dek tıkayacağız sana küçük bir sünnet yapacağız ama bu bir gösteri olmayacak,bu kez kesilecek olan bir parmak değil;hayır o küçük fazlalığı keseceğiz,iğne ve iplikle de bu deliğe kilit vuracağız.İstediğin kadar bağır kimse seni duymaz,senin ihanetinden sonra sevgili dinimizin değerlerini keşfettik.
Gömleğimi yırttılar ve bacaklarımı havaya kaldırıp,oraya alışık olan bir gardiyan duvardaki çengeli gösterdi, onlara ip buldu,ayrılmış bacaklarım iki yandan çekiliyordu..
Kardeşlerin en büyüğü ağzıma ıslak bir bez tıktı eldivenli elini gömleğimin altına koydu “küçük fazlalık” dediği şey ortaya çıkıncaya kadar vajinamın dudaklarını parmaklarıyla bastırdı,üstüne ilaç döktü,metal bir kutudan çıkardığı bir usturayı alkole batırdı ve bızırımı kesti.İçimden bir haykırış koparken kendimden geçtim ve sonra hücremde uyandım acılar içinde.
Kadın bu ilkel sünnet edilmesinden sonra fenalaşır ve gardiyanlar tarafından hastaneye kaldırılır, doktora olanların hepsini anlatır ve doktora yalvarırı iyi olana kadar hapishaneye göndermemsini ister,doktor için bu çok yadırganan bir durum değildir ,kadınlara yapılan sünnet olağan gibidir ama doktor kadına elinden gelen her türlü tıbbi yardımı yapar, hapishaneye de iyi olana kadar göndermez..
Kadın iyi olup hapishaneye dönünce imtihanlara girer ve ceza evinde memurluk görevi yapar, ceza evi yazışmalarını yapan en etkili memur olur,artık bir resmi kıyafeti vardır ama hala mahpustur, kadın kendini özgür hissedemez en çokta kadınlarla ilgilenir,kadınların havalanmaya çıkıp ta içer alınmalarında kadın olarak kendisi arar kadınları,ararken de kadınların her tarafını yoklaması gerekir yoklarken mahkum kadınlar ,kendilerini arayan kadının elini alıp vajinalarının deliğine kadar götürürler, böylesi yapan çok kadın vardır cinselliğini kendisinin dışında bir elin dokunması bile şehvet duygularını yaşatır mahpus kadınlara, bazı kadınlar kendilerini sık sık arattırır, hatta arayan kadının parmaklarını acıttıracak kadar vajinasının içine sokar..
Böylesi süren bir süreçte artık görme özürlü konsolos ziyaretine gelmez aşığı kadına, bir mektup gönderir ablası olan oturaklının öldüğünü, kendisinin de buralardan ayrılacağını söyler ve bir daha hiç ziyaretine gelmez yolun açık olsun,der..
Kadın bu mektupta oturaklı şişko kadının ölmesine üzülür ama en çokta kör aşığının kendisinden bir çocuk ve çocuklar istemesi aklına gelir, sünnet edilen kadınların çocuk doğuramayacağını ve benim sünnet edilmemi duymuş olmalı ki benden ayrıldı der kadın,onu unutmaya çalışır ama kör adamın kendine verdiği eğeri ve öğrettikleri aklından çıkmaz bir türlü.
Hele körlerin insanları nasıl tanıdıkları, koku duygularının nasıl etkili olduğu, insanın samimiyetini konuşmalarının ses tonundan çıkarttığı, bir insanın,üzgün ve sevinçli olduğunu yüzüne dokununca hissetmesi, bunların bir mucize olması aklına geldikçe görme özürlü aşığını ve kendine verdiği değeri unutamaz..
Cezası bitip d tahliye olunca ilk önce aşığı görme özürlu din hocası konsolosu bulmaya çalışır,oturaklının ölmediğini kardeşiyle birlikte yaşadığı evi bulur bir sahil beldesinde otururlar,oturaklı baya yaşlanmıştır sesinden tanır.
Oturaklı kadını görünce sonunda geldin yavaş konuş Aziz uyanır der ama Aziz kadının aşığı görme özürlü adamdır,kadın Azizin kulağına eğilir uzun zamandır bir erkek yüzümü okşamadı, haydi parmaklarınızla bakın bana,yavaş yavaş avucunuzun içiyle bakın dedim,bana doğru eğildi ve şöyle dedi Aziz,sonunda geldiniz.Roman böyle bitiyor.
Bu romanı okuyunca insan insanlığından utanıyor ama İslam ülkelerinde kadınların kaderi birbirinden pek farklı olmadığını ve değişmediğini görüyorsunuz.
Bu Romanı mutlaka okumalarını tavsiye ederim okurlarıma.. körlerin aşkı görenlerden daha tutkulu olduğunu ve aşkın gözünün de kör olmadığını öğreneceksiniz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
19.05.2025
16.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
28.04.2025