Mümtazer TÜRKÖNE
Sorunu çözmek üzere aşacağımız kritik eşiklerden biri Öcalan’ın serbest kalması. Bu aşılacak eşik cezaevinde, dört duvar arasında kalan birinin özgürlüğüne kavuşması meselesi değil. Öcalan, özgürce siyaset yapma, aracısız iletişim kurma, ilişkilerini muhataplarının gözlerinin içine bakarak yürütme imkanına sahip olmalı. Bir siyasî aktör, bir siyasî lider olarak, siyasî yelpazede yerini almalı, sınır konmadan politika yapabilmeli.
Neden?
Memleketin, milletin hayrına olacağı için.
Tarihî tecrübe:
15 sene önce Öcalan’ın serbest kalmasını, Bodrum’da küçük bahçesi olan müstakil bir eve yerleşmesini, hatta paşa rütbesi verilmesini önermiştim. “Paşa rütbesi” işin ironisi idi, maksadım tarihî tecrübenin referans alınmasıydı. O zaman kıyamet kopmuştu.
Tarihî tecrübe dediğim, bilhassa Osmanlı döneminde uygulanan isyan bastırma prosedürüydü. “Terörist” yerine “asi” veya “isyancı” dediğiniz zaman işin rengi değişiyor. Rahmetli Demirel, PKK terörü için “29. Kürt İsyanı” tabirini kullanırdı.
Tarihî tecrübeyi merak edenlere ilk elden Karen Barkey’nin “Eşkıyalar ve devlet: Osmanlı tarzı devlet merkezileşmesi” isimli kitabını önerebilirim. Kitap, Osmanlı coğrafyasını kasıp kavuran Celali İsyanları döneminde, IV. Murat ve veziri Kuyucu Murat Paşa’nın isyan bastırma politikasını ve uyguladıkları teknikleri konu ediyor. En sık kullanılan teknik, isyanın ele başı ile uzlaşmak. Paşalık rütbesi ve hediyelerle isyanın lideri devletin memuru haline getiriliyor. Asıl önemli nokta şurası: İsyan bastırıldıktan sonra devletin otoritesi, isyan öncesine göre çok daha sağlam bir şekilde tesis ediliyor.
Ahmet Cevdet Paşa’nın Tezakir’in 3. Cildinde 27. Tezkire’de, tam 30 sayfada kendisinin Mülkiye paşası sıfatıyla bastırılmasında görevlendirildiği ve sonunda raporlaştırdığı Kozan Dağı isyanını, yine bu isyan bastırma politikasının modern uygulamalarından birini aktarıyor. Dadaloğlu’nun epik şiirlerinin konu edindiği isyan, Çukurova’da çok geniş bir alana yayılan ve bugünkü idarî yapının arka planını oluşturan önemli bir isyan. Çok geniş bir bölge, Kürt Dağı (Bugün Nur Dağı) ile Gavur Dağı’na kadar uzanan bir bölge söz konusu. Devlet vergi ve asker almak için yörükleri ovaya yerleştirmeye çalışıyor. Göçebe yörükler isyan ediyor. Hassa, İslahiye, Cevdetiye, Osmaniye gibi yerleşim yerlerinin isimleri bu isyandan hatıra kalıyor. İsyanın ele başlarından biri olan Kozan-ı Garbî ağası Ahmet Ağa’nın paşalık rütbesi ile nasıl ikna edildiği Cevdet Paşa detaylı bir şekilde anlatıyor. Dersim Katliamı, Osmanlıdan intikal eden isyan çıkarma ve bastırma tekniğinin kanlı son örneklerinden biridir.
“İsyan çıkarma” tabiri doğrudur, çünkü devlet otoritesini kuramadığı bölgelerde önce bir isyan çıkartıp, sonra bastırma bahanesi ile topuyla-tüfeğiyle gelip yeni bir statüko tesis ediyor. Tarihin dedikodu faslında, devlet büyüklerinin bir yerde isyan çıktığı zaman “bırakın biraz alevlensin” dediği iddia edilir. Son 41 yılda, bir yanda devletin aşırı baskısıyla, öbür taraftan PKK’nın örgütsel otoritesini tesis etmesiyle Güneydoğu’daki feodal yapının büyük ölçüde değişmesi bu kalıba uygundur.
Asi mi, Terörist mi?
Çözüm Süreci’nin selametini dikkate alarak cevap vermeyi deneyelim:
Öcalan terörist miydi, yoksa asi miydi?
Seçtiğiniz kelime çok önemli. Terör, propaganda araçlarıyla çizilmiş bir canavar resmine götürüyor bizi; asi kelimesi ise daha soğukkanlı tarihî tecrübeyi ve çözümleri hatırlatıyor. Şener Şen’in Eşkıya filmi, Doğu coğrafyamızın nostaljik bir figürünü idealize ediyordu. Gerçekte, doğu illerinin valileri atlarına binip, dağlarda dolaşan eşkıyalarla pazarlık yapmaya giderdi. 60’lı yılların sonuna kadar bu gelenek devam etti. Eşkıyalık ile isyan elbette farklı. Ortak paydası, kamu düzenini tehdit eden başkaldırılara karşı devleti yönetenlerin maslahat adına, yani devletin ve halkın selameti için rutin dışına çıkması, liderlerle görüşüp uzlaşması olgusuydu.
Can yakan sorunların durduğunuz ve baktığınız yere göre farklı görünüşleri olur. Bir başkaldırıya dönüşen Kürt sorunu, Kürtler için bir hak ve özgürlük sorunu, devlet için bölücülük tehdidi altında beka sorunu, siyasetçi için seçim sandığı sorunu, mevzuya muttali olamayan sıradan insanlar için ise terör sorunu idi.
Şimdi yavaş yavaş eski alışkanlıkların yerine, oluşmakta olan yepyeni bir statükonun kalıpları yerleşiyor. Yeni bir sayfa ve yeni bir başlangıç. İlk satırlarda Öcalan’ın değişen imajı yer alıyor.
Sadece MHP lideri değil, AK Parti kanadı da Öcalan’a karşı daha dikkatli bir dil kullanıyor. DEM’li politikacılar “sayın” vurgusu ile bu konudaki hassasiyetlerini her vesileyle dile getiriyorlar.
Bu kritik kavşakta, geçici olanla kalıcı olanları ayırt etmek lâzım. “Türkiye için kalıcı barış” derken, geçici olan aktörleri seferber edip, fırsatları kuyruğundan yakalayıp kalıcı bir sonuca ulaşmaya çalışıyoruz.
Devlet, 41 yıl süren kanlı bir isyanı, savaştığı örgütle uzlaşıp kalıcı bir barışa bağlayarak sonuca ulaştırmaya çalışıyor. Tabii isyanın sebeplerini ortadan kaldırarak, yani Kürtlerin eşit ve onurlu vatandaşlık talebine tatmin edici bir çözüm bularak.
Öcalan bu isyanın lideriydi. Kürtler adına kalıcı barışı tesis etme hakkı da sorumluluğu da ona ait. Zaten bu işi yapacağını söylüyor; üstelik yapıyor. Öcalan’ın stratejisine itiraz eden Kürt ulusalcıları bile onun ayak izlerine basarak ilerliyor.
Öcalan ile Bahçeli’nin tesis ettiği verimli diyalog, Türkiye için parlak bir geleceği haber veriyor.
Geçmişi geride bırakıp, yönümüzü geleceğe dönmeliyiz. Çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız mirası derleyip topluyor, hep birlikte paketleyip bir kenara yığıyoruz.
Yaşadığımız coğrafyada ortak geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa edebilmemiz için, Öcalan’ın tarihî rolünü herhangi bir sınırlamaya tabi olmadan yerine getirmesi gerekir.
Umut hakkı, Öcalan’ın sorunu değil, ortak geleceğimizin sağlam köşe taşlarından biri.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBir Urfa ziyareti, bir dostluk hikayesi 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUYeni dünya, yeni Türkiye 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAYM ve Yargıtay ne diyor? 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünUyumlu mu, uyumsuz mu? 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’de Kalıcı Barış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Açık Mektup... 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciMerkez faiz indiremez… Neden? 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’a “umut hakkı” neden tanınmalı? 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNeşe’nin kapsayıcılık sorunu… 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKıbrıs’tan Türkiye’ye mesaj 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUKıbrıs’ta kim kaybetti, kazanan kim? 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze’nin Z raporu: Daha yazılmadı! 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTIKANMA VE TAHAMÜLSÜZLÜK… 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAdalet yoksa devlette çürüme kaçınılmazdır 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAraştırmalar ne diyor; toplum güçlü bir lider mi arıyor, yoksa adil bir kahraman mı? 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHapiste yedi ay sonra İmamoğlu… 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTekstilde kriz: Küresel ekonomide sınıf atlamanın mı, sınıfta kalmanın mı habercisi? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan2026’da enflasyon yüzde 30’un altına inerse başarı olur! 18.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÇifte hukukta son perde: Ünsal Ban nasıl kaçtı? 16.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasGazze’yi şimdi güzel günler mi bekliyor? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySanayi verileri alarm veriyor: Almanya serbest düşüşte 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.10.2025
16.10.2025
12.10.2025
12.10.2025
7.10.2025
4.10.2025
3.10.2025
1.10.2025
28.09.2025
24.09.2025