Ümit Fırat
Geçen haftaki yazım yayınlandığında, partilerin milletvekili aday listeleri henüz yayınlanmamıştı. HDP listelerinin nasıl düzenleneceği hususundaki tahminimi biraz abartılı bulduklarını ifade eden bazı dostlara da, birkaç saat sonra tahminimin beni utandırmayacağını ve ne kadar isabetli olduğunu göreceklerini söylemiştim.
Yanılmamıştım, yazıda da belirttiğim gibi, bildiğim senaryo gereği, önceki örneklerin bir tekrarı yaşandı. Açıkladıkları malum aday listeleri ile amaçlarının beni doğrulamak olmadığını bildiğim ve yanıltmamış olmaları nedeniyle kendilerine bir teşekkür etmem gerekmiyordu. Nihayetinde her seçim öncesinde tekrarladıkları aynı görevleri yerine getirmişlerdi.
Yine adeta piyango çekilişinde kazananlar listesi benzeri bir adaylar listesi açıklandı. Yine parti için hiçbir emeği olmayan birileri, yine hangi kriterlere göre tespit edildiği pek bilinmeyen bir kontenjan esasıyla sıralanıp aday gösterildiler. Neticede yine gereği yerine getirilmek üzere kollar sıvanıp, seçim otobüsüyle yollara düşüldü. Şimdi artık Kürt seçmenlerin oylarıyla, adaylıkları uygun bulunmuş bu seçkin şahsiyetlerin parlamentoya gönderilmeleri için kampanya zamanıdır.
HDP’de ve aynı soydan gelen önceki partilerde resmi olarak parti yöneticisi gözükenlerin, partinin politik kararlar almasında, strateji oluşturmasında, yöneticilerini ve adaylarını belirlemesinde hiçbir zaman önemli bir inisiyatifine sahip olmalarına imkân verilmedi. Bir kez daha görüldü ki, gerçek karar vericilerin asıl niyetleri ve hedefleri, sivil siyasi alanda kurulan bir partinin, başarılı olmaması ve kimseyi temsil etmemesi gibi bir strateji üzerine inşa edilmiştir. Çünkü başarılı bir parti, toplumda yeni bir adres ve umut olma şansına sahip olabilirdi; oysa kaybeden parti daima kendilerinin kolayca vesayet altında tutabilecekleri bir yerde durmaya mecbur olacaktır.
Bu itibarla, HADEP sonrasında kurdurdukları ve vesayetleri altında tuttukları bütün partilere birer Kürt partisi muamelesi yapılmamasına ısrarla özen göstermişler, bu nedenle de, hiçbir şekilde kendileri dışında bir Kürt adresi olmaları istenmemiştir. Bildiğimiz sayısız örnek mevcut olmakla birlikte, vesayeti rahatsız eden durumlarda neler yapıldığına dair 2 tipik örnek aktarmak istiyorum.
DEHAP, 2004 Mahalli Seçimlerine Murat Karayalçın’ın SHP’si ile ittifak kurup katılmıştı. Yöneticilerinin kısmen de olsa inisiyatif üstlenerek gösterdikleri kimi adaylar, vesayet sahiplerini son derece rahatsız etmiş, hatta az kalsın mevcut Belediye Başkanını Diyarbekir’den alternatif ikinci bir aday olarak göstermeyi bile göze almışlardı. Tabii vazgeçtiler, ama bu rahatsızlıklarını Diyarbekir, Urfa, Van ve Muş gibi bazı şehirlerdeki örgüt tabanında parti adayları için çalışmamak, hatta bazen de el altından rakip adaylar için çalışılmak suretiyle gösterdiklerine şahit olduk. Hatta o dönemde Diyarbekir Belediye Başkanlığı için adaylığı kesinleşen Osman Baydemir hakkında Abdullah Öcalan’ın öfkeyle söylediği sözleri de, yine avukat görüşmelerinde okumuştuk. Sonuç olarak seçimlerden hemen sonra, Öcalan’ın avukatlarına verdiği talimat sonucu DTP devreye sokuldu. Belki kendi ayakları üzerinde durmayı deneyebilecek ve kısmen de olsa vesayet kontrolünden çıkabileceği endişelerine yol açan DEHAP, diğerleri gibi Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmadı. Kazasız belasız bir şekilde kendileri tarafından feshedilerek siyasi ömrünü tüketmek zorunda kaldı.
İkinci örneğimiz ise daha bildik olay: Selahattin Demirtaş, 26 Şubat 2015’te CNN TÜRK’te Ahmet Hakan’a oldukça iddialı sözler söylemişti: “..PKK'ye silah bıraktıracak olan AKP değil, biziz. Eğer biz barajı aşarsak, demokratik siyaset güç kazanırsa, PKK de buna göre adımlar atacaktır... Bizden daha Türkiyeli bir parti yoktur. Bizim yönetimimiz tek bir kimlikten oluşmuyor. Başörtülü de, Alevi de, solcu sosyalist de, kadınlar da, Süryani, Arap, Türk, Kürt de kendini temsil ediyor... Hiç kimse azınlık muamelesi görmemeli.”
Hayatlarında artık savaş hadisesine yer vermek istemeyen Kürt halkının, sivil siyasete ve savaşın biteceği vaatlerine verdiği olağanüstü destek sonucu, 7 Haziran seçimlerinde HDP sadece barajı aşmakla kalmayıp, 80 milletvekili ile parlamentoya da girdi. Peki, “en iyi Türkiyeli parti” olarak, PKK’ye silah bıraktırabildi veya temsil ettiğini söylediği kimliklerden oluşan toplulukların problemlerine dönük bir siyasi inisiyatif geliştirebildi mi?
Bu sorunun cevabını KCK Eşbaşkanı Besé Hozat, 15 Temmuz'da Özgür Gündem gazetesindeki yazısında, “Yeni süreç devrimci halk savaşı sürecidir” açıklaması ile verirken, KCK’nın diğer Eşbaşkanı Cemil Bayık da 19 Temmuz'da halka silahlanma çağrısı yaparak vermişti.
Zira sivil siyasetin Kürt dünyasında tek seçenek haline dönüşmesi demek, Kandil’in ve müttefiklerinin devre dışı kalması demekti. Bu itibarla, Demirtaş’ın ve HDP’nin etkisizleştirilerek vesayet altında tutulmaya devamı için çatışma ortamına geri dönmek uygun olacaktı. Böylece 11 Temmuz'da KCK bir bildiri ile ateşkesi bitirdiğini açıkladı. Bu süreçte esas dertleri, Kürtlerden çok daha farklı olan ve toplum içerisinde bir bildiri dağıtmakta bile zorlanan bazı radikal Türk sol gruplarından gelme milletvekili ve yöneticilerin HDP içerisindeki ağırlıkları da giderek arttı. Onların ağılıkları arttıkça da, parti daha fazla Türkiyelileşmiş olmadı elbette.
Sonuç olarak, Suruç hadisesi, Viranşehir hadisesi falan derken artık gelinmek istenen hedefe varıldı. Kanaatimce devlet içerisindeki bazı odakların da böylesi bir gelişmeye son derece memnuniyetle yaklaşımları sonucu, binlerce insanın ölümü ve birçok Kürt yerleşim alanının imhası ile sonuçlanan, malum “Devrimci halk savaşı” başlatıldı.
Toplum genelindeki imajı ve umut olma pozisyonu sarsılan Demirtaş’ın parti yönetimindeki inisiyatifi her geçen gün azaldı. Ardından gelen dokunulmazlıkların kaldırılması, darbe girişimi ve OHAL ile birlikte, başta Selahattin Demirtaş ve pek çok parti milletvekili, belediye başkanı, yönetici ve üyeleri demir parmaklıkların ardına konulurken, bölgede hemen her alanda güvenlik güçlerinin çok sıkı denetimi sağlandı.
Yukarıdaki satırlarda HDP ve öncesindeki partilerin karar alabilme yeteneklerinin her daim kontrol altında tutulduğunu ve hiçbir zaman üzerlerindeki vesayetten kurtulamamış oldukları üzerinde durmak istedim. Birazcık çizmeyi aşma durumu veya adres olma hali belirtisi ortaya çıktığında ise, ne gibi tedbirler alındığına dair 2 örnekle yetinmek istedim. Bu itibarla yöneticilerin “seçiminde” olsun, milletvekili adaylıklarında olsun, hoşumuza gitmeyen durumlarda, aslında bir gayrı tabiilik olmadığını göstermek istedim.
Şimdi bazı okuyucularım haklı olarak bana soracaklardır: Peki bütün bunlar tamam da, ne yapmalı? Tabii ki, kimselere akıl satacak bir küstahlığa girmeden, kendi haddimi bilerek, mevcut şartlardaki siyasi pozisyonumu, gerek reisicumhur seçimleri hakkında, gerekse genel seçimler hakkındaki fikirlerimi gelecek yazılarda ifade etmeye veya açıklamaya çalışacağım.
Haftaya devam edeceğiz…
İLGİLENENLER İÇİN BİR KISA HATIRLATMA NOTU:
HDP için ikide bir “Kürt siyasi hareketi” diye söz edenlere bir tavsiyem var. Siz HDP’nin ve o partiyi yönettiğini zannettiğiniz otoritenin, -hadi ona yetkililerin diyelim- ağızlarından HDP için hiç Kürt partisi sözü duydunuz mu?
HDP’ye Kürt partisi diyerek, sadece ısrarla HDP bir Kürt partisi değildir diyen otoriteyi hiddetlendiriyor ve zor durumda bırakıyorsunuz? Özellikle Kürt Partisi ifadesinden nefret eden ve rahatsız olan bazı PKK baronlarını, HDP’nin kesinlikle bir Kürt partisi olmadığı yönünde açıklama yapmaya, yazı yazmaya zorluyorsunuz.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları





























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2019
26.12.2018
18.12.2018
15.12.2018
29.11.2018
20.11.2018
14.11.2018
6.01.2018
30.10.2018
23.10.2018