Yasemin ÇONGAR
Türkiye’nin siyasi ve iktisadî reform alanındaki yıllık karnesi olma niteliği taşıyan Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda en sık kullanılan kelimelerden biri “endişe.” “Pekiyi” ve “iyi” notlar bu yıl bol miktarda “orta”nın ve bazı kırıkların gölgesinde kalmış. Avrupa Birliği hep yaptığı gibi yine aslında Ankara’ya “İlerleyelim beyler” diyor ama bu kez, geçmiş yıllardakinden daha vurgulu bir biçimde, “ilerleme” adına alkışlanan olumlu gelişmeler bile hemen akabinde “ancak…” diye başlayan ve istisna, itiraz ya da kaygı belirten cümleler eşliğinde sunulmuş. Raporun 115 sayfalık taslak metnini dikkatle okuyunca, Türkiye’nin tam üyelik kriterlerini karşılayacak seviyede bir demokrasi olmaktan hâlâ ne kadar uzak olduğunu daha iyi kavrıyorsunuz. Aradaki ciddi mesafenin nasıl kapatılacağına ilişkin bir rehber niteliği de taşıyan rapor, umudunu daha ziyade yeni Anayasa’ya bağlamış görünüyor.
Temel kriterler ve otuz üç fasıl
İçinde hızlıca gezinmeden önce, metnin organizasyonuna ilişkin kısa bir not: Rapor, mâlum, Türkiye’nin tam üyelik istikametinde “ilerlemesinin” çetelesini, esasen üç temel unsuru gözeterek tutuyor. Bu unsurlar: Bir yıl boyunca Ankara’da alınan kararlar, yapılan yeni mevzuat ve hayata geçirilen önlemler. AB, bunlara dayanarak hem Türkiye’nin siyasi ve iktisadî kiterleri karşılamak adına yaptıklarını ve yapması gerekenleri sıralıyor, hem de müzakerelerin otuz üç ayrı faslını baz alarak, her bir fasıl kapsamında üyelik kapasitemizi ayrıntılı şekilde değerlendiriyor. Velhasıl, her yıl olduğu gibi, yine elimizde kuşkusuz “siyasi” bir bakışa sahip ama bütün sözlerini somut “teknik” ölçüler dahilinde söyleyen bir rapor var.
Anayasal sürece geniş katılım şart
AB İlerleme Raporu, son şeklini önümüzdeki birkaç gün içinde alıp, 12 ekimde resmen açıklanacak. AB’nin dış politika, Kıbrıs, ekonomi, ticaret gibi alanlardaki önemli saptama ve eleştirilerini daha sonra ele almak üzere, ben bu yazıda, sadece, taslak metin üzerinden yaptığım okumaya ilişkin “siyasi” notları aktarmakla yetineceğim.
Raporun “Siyasi Kriterler ve Geliştirilmiş Siyasi Diyalog” başlıklı bölümünde, gerek 12 Eylül 2010 referandumu sonrasında anayasa değişikliklerini hayata geçirme çabası, gerekse yeni Anayasa konu ediliyor. AB, referandumun ardından HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili uyum kanunlarına öncelik verildiğini ve bu kanunların, Avrupa’nın eski sisteme ilişkin eleştirilerine ve Katılım Ortaklığı kapsamındaki bir dizi beklentiye karşılık geldiğini “olumlu” bir tonda not ediyor. “Bu süreçte Avrupa Konseyi’nin Venedik Komisyonu’na da danışılmıştır” ifadesi, Türkiye’de muhalefetin çok eleştirdiği HSYK düzenlemesinin “AB nezdindeki meşruiyetini” vurgulaması açısından bence özellikle önemli.
Evet, ama “ama”sı var. Hemen iki paragraf sonrasında, AB’nin şu eleştirisi çıkıyor karşımıza:
“Ancak Eylül 2010’daki anayasa değişikliklerini uygulamaya geçiren yasal mevzuatın benimsenmesine, hükümetin bu yöndeki taahhütlerine rağmen, ülkedeki ilgili kişi ve kurumları kapsayan geniş ve etkin bir toplumsal danışma süreci eşlik etmemiştir.”
Rapor “geniş katılımlı danışmalara” yaptığı bu vurguyu, yeni Anayasa çalışmalarına ilişkin olarak da yinelemiş. Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in akademisyenlerle düzenlediği anayasa toplantısı ve anayasa sürecine toplumsal katkıların yapılabilmesi için açılan internet sitesi “olumlu” bir bakışla kayda geçirilirken, hemen ardından “Bütün siyasi partilerin ve sivil toplumun katılım göstereceği kapsayıcı bir süreci garantileyecek daha somut adımlara ihtiyaç var” cümlesi sarfedilmiş.
Yeni Anayasa temel sorunları çözer
Bununla birlikte, rapordan anlıyoruz ki, Türkiye’nin temel bazı sorunlarının çözümünde yeni Anayasa’nın önemli rol oynayabileceği fikri AB’ye de hâkim:
“Genel olarak, 2010 anayasal reformunun uygulanmasında, özellikle yargı alanında bir ilerleme kaydedilmiştir. Yeni bir Anayasa, demokrasinin teminatı olan kurumların, hukuk düzeninin, insan haklarının, azınlıkların korunması ve saygı görmesinin istikrarını pekiştirecek ve Kürt meselesi dahil olmak üzere uzun süredir devam eden sorunların üzerine gidecektir. Hem hükümet hem de muhalefet, özgürlükleri arttıracak bir yeni Anayasa için çalışma taahhüdünde bulundular. Bu çalışmada, bütün siyasi partilerin ve sivil toplumun katılımıyla mümkün olan en geniş müşaverenin sağlanması için gerekli dikkatin gösterilmesine ihtiyaç vardır.”
Seçimler ve parlamento toz pembe değil
AB İlerleme Raporu, 12 haziran genel seçimlerine kaçınılmaz olarak genişçe bir yer ayırırken, Türkiye’nin sandık deneyiminin olumlu ve olumsuz yönleri üzerinde duruyor.
“Olumsuzluklar” hanesinde, seçim barajı zikrediliyor. AB, yıllardır yaptığı gibi yine yüzde 10 oranının, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerdeki en yüksek seçim barajı olduğunu not etmiş, ve barajın “siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin, indirilmesi yönündeki çağrılarına rağmen bu düzeyde tutulmasını” eleştirmiş. Aynı şekilde, bir yandan Kürtçe propaganda yasağının gevşetildiği, ama bir yandan da mesela TRT 6’da Kürtçe siyasi reklam yayımlama girişimlerinin Yüksek Seçim Kurulu tarafından geri çevrildiği raporda yerini almış.
Raporun siyasi partiler ve parlamenter düzene ilişkin değerlendirmesi şöyle özetleniyor:
“Genel olarak, seçimler uluslararası standartlara uygun yapıldı. Seçmen, ilk kez vekil olan 349 üyenin (toplamın yüzde 64’ü) bulunduğu bir meclis seçti. Kadınlar ve gayrımüslimlerle engelliler dahil olmak üzere azınlıkların temsil oranı düşük kaldı. Siyasi partilerin ve seçim kampanyalarının finansmanını, siyasi partilerin kapatılmasını ve parlamenter dokunulmazlıkları ilgilendiren kanunlar henüz Avrupa standartlarına getirilmedi. Parlamentonun yasama ve yürütmeyi denetleme işlevini yerine getirme kapasitesini güçlendirmek için daha fazla gayret gösterilmesi gerekiyor.”
Rapor her ne kadar açık bir üslûpla yazılmış olsa da, haliyle Avrupa bürokratlarının iyi bildiği kodlar bazen öne çıkabiliyor. Yukarıdaki alıntının son cümlesindeki “örokratik” şifreyi de, yine raporun yardımıyla çözmek mümkün. AB, bu son uyarısında Sayıştay ile parlamento arasındaki ilişkiyi işaret ediyor. Nitekim raporun başka bir bölümünde, “Hükümetle muhalefet arasındaki kutuplaşma, özellikle parlamentoda, siyasi reformlar üzerinde çalışılmasını zorlaştırmıştır; parlamento, yürütmeye hesap sorma görevini gereğince yerine getirememiştir”dendikten sonra, TBMM’yi Batı demokrasilerindeki yasama organlarından ayıran bence en büyük zaafın altı çiziliyor:
“Parlamentonun performans izleme ve dışarıdan hesap denetimleri yapma kapasitesi hâlâ yetersizdir. Parlamento ile Sayıştay arasında daha yakın interaktif diyalog ve işbirliği gereklidir.”
Ergenekon ve Balyoz’da endişeler var
Raporun hemen başındaki “Demokrasi ve Hukuk Düzeni” başlıklı bölümde, Balyoz ve Ergenekon davaları daha ilk nefeste konu edilmiş. Aralık 2010’da başlayan Balyoz Davası’nın, “Türkiye’de iddia olunan bir darbe planı konusundaki ilk dava” olduğu vurgulandıktan sonra, Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’nda ele geçen deliller üzerine, aralarında üst rütbeli muvazzafların da bulunduğu çok sayıda subayın tutuklanması “tarafsız” ifadelerle aktarılmış. Hemen ardından, Balyoz sanıklarının da şikâyet konusu yaptığı üzere, “iddianamede atıfta bulunulan delillere erişimin kısıtlanmasının savunma ve adil yargılanma hakkı konusunda endişe doğurduğu” kayda geçiriliyor. AB, tutuklama gerekçelerinin detaylandırılmamasını da, yine Balyoz kapsamında özellikle eleştirmiş.
İlerleme Raporu’nun devam eden Ergenekon soruşturmasına ve davalarına bakışı ise şöyle özetlenebilir:
“Genel itibariyle, Ergenekon soruşturması ve diğer iddia olunan darbe planlarına ilişkin soruşturmalar, Türkiye açısından, demokrasiye karşı suç faaliyeti iddialarına ışık tutmak ve demokratik kurumlarla hukuk düzeninin gerektiği gibi işlediğine olan güveni güçlendirmek açısından bir fırsattır. Ancak soruşturmanın yürütülme biçimine, adlî süreçlere ve savunma hakkını tehlikeye atan kriminal uygulamalara ilişkin endişeler devam ediyor. Kamuoyunun yoğun ilgi gösterdiği bütün bu konularda ne savcılık bürolarında ne de mahkemelerde yetkili bir bilgilendirme kaynağı bulunmayışı da benzer endişeler doğuruyor. Bütün bunlar, toplumda bu davaların meşruiyeti konusunda kaygılar yaratmıştır.”
Aynı bahiste, Ergenekon’un iddia olunan medya ayağına ilişkin soruşturmada, “aralarında Ergenekon soruşturmasının önde gelen destekçilerinin de bulunduğu bazı gazetecilerin tutuklandığı” not edilirken, özellikle Ahmet Şık’ın İmam’ın Ordusu kitabının başına gelenler şu iki cümlede ifadesini ve eleştirisini bulmuş:
“Mart 2011’de, gözaltına alınan gazetecilerden birinin yazdığı yayımlanmamış bir kitabın nüshalarına mahkeme emriyle ‘terör örgütünün belgesi’ olduğu gerekçesiyle el kondu. Yayımlanmamış bir kitabın suç delili olarak toplatılması Türkiye’de basın özgürlüğü ve davanın meşruiyeti konusunda endişe yarattı.”
KCK operasyonu Kürtlerle diyalogu tıkar
Son bir yılı konu alan İlerleme Raporu’nda, hakkında ayrıntılı bilgi verilen KCK davası ve tutuklamalarına ilişkin gayet güncel bir uyarı bulmak da mümkün:
“Adlî denetim yerine sıkça başvurulan gözaltılar, dosyalara erişimin kısıtlanması, tutuklama kararlarına ve bu kararların gözden geçirilmesine ilişkin ayrıntılı gerekçe verilmeyişi, Türk ceza hukuku sisteminin uluslararası standartlar çizgisine getirilmesi ve terörle mücadele yasalarının değiştirilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Seçilmiş temsilcilerin (BDP’liler kastediliyor) tutuklanması yerel yönetimleri zor durumda bırakmakta ve Kürt meselesinde diyaloga engel olmaktadır.”
Siviller orduyu tam denetleyemiyor
AKP hükümetlerinin AB’den gördüğü destekte bugüne dek belirleyici rol oynayan askerî vesayeti bitirme çabası ve bunun gerektirdiği sivilleşme adımları da yine elimizdeki raporun “endişeli” havasına uygun biçimde, katıksız bir övgü vesilesi yapılmamış. Raporun “Güvenlik güçlerinin sivil denetimi” başlıklı bölümünde, “geçer” notlara “ama”larla hemen şerh düşülüyor. Şu paragraf iyi bir örnek:
“Genel olarak, güvenlik güçlerinin sivil denetimi ilkesinin konsolide edilmesi açısından iyi bir ilerleme sağlanmıştır. Ağustos 2011’deki Yüksek Askerî Şûra, silahlı kuvvetlerin siviller tarafından daha fazla denetlenmesi yönünde bir adımdı. Askerî harcamaların sivillerce denetimi sıkılaştırıldı ve Milli Güvenlik Planı revize edilerek kabul edildi. İlaveten, YAŞ kararları sivil yargı denetimine açıldı.”
Bu olumlu notlardan sonra, aynı paragrafın “Ancak” diye başlayan bölümüne geliyoruz:
“Ancak YAŞ’ın kompozisyonu, askerî yargı sistemi ve Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu konusunda daha fazla reform yapılması gerekiyor. Bazı vâkâlarda, askeriye üzerinde sivil denetimi arttırmayı amaçlayan mevzuat (Sayıştay Yasası ve Kamu Denetçisi Yasası taslağı) parlamentoda değiştirilerek, bu denetimi zayıflatma sonucu verdi.”
Bu kapsamda, Genelkurmay’ın süren davalarla ilgili yorum yapması,“askeriyeye, siyasete müdahale imkanı tanıyan” TSK İç Hizmet Kanunu’nun hiçbir değişikliğe uğratılmamış olması, aynı şekilde “geniş bir güvenlik tanımına cevaz vererek, yoruma göre hemen her politika alanını kapsayabilen” Milli Güvenlik Kurulu yasasının değiştirilmemesi ve Genelkurmay Başkanı’nın hâlâ Savunma Bakanı’na bağlı olmayıp Başbakan’a tâbi bulunması, ortaöğretimde askerî personele verdirilen Milli Güvenlik dersleri ve Genelkurmay’ın medyaya uyguladığı seçici akreditasyon eleştiri konusu yapılıyor.
Hâsılı, AB bunca yıl sonra Türkiye’ye hâlâ, “Yeterince sivilleşemedin” diyor ve “Askerî vesayet artık bitti” argümanının lafıgüzaf olduğunu bir kez daha teyid ediyor.
Basın üzerindeki baskı ifadeyi engelliyor
Raporun, Türkiye’yi sınıfta bırakmaya yakın durduğu yerlerden biri ise “ifade özgürlüğü” faslı. Bir yandan, Kürt meselesi, Ermeni meselesi, azınlık hakları ve ordunun rolü gibi hassas konuların kamuoyunda açık ve özgür biçimde tartışılabildiği “olumlu” bir notla kayda geçirilmiş. “Ancak” ile başlayan bölümü ise aynen aktarıyorum:
“Ancak, uygulamada, gazetecilere, yazarlara, akademisyenlere ve insan hakları savunucularına yönelik adlî dava ve soruşturmaların yüksek sayısı ifade özgürlüğünün altını oymaktadır ve basın üzerindeki aşırı baskı ciddi endişeler doğurmaktadır.”
Rapor, Türkiye’deki yasal mevzuatın hâlihazırda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çizgisinde bir ifade özgürlüğü teminatı sağlamadığını ve yargının, yasaları özgürlüğü kısıtlayıcı şekilde yorumlamasına imkân verdiğini de kayda geçiriyor. Yasaklanan internet sitelerinden, Muhteşem Yüzyıl’ın RTÜK’ten uyarı almasına kadar birçok kısıtlama örneklerle anlatılıyor.
Cumhurbaşkanı Gül’e “pekiyi” verdiler
Aslında, bu son bölümün başlığını, “AB, Abdullah Gül’ü seviyor” diye de atabilirdim. Zira İlerleme Raporu’nun Cumhurbaşkanı’na ayrılan kısa bölümüne gayet olumlu bir hava egemen. Buyrun, birlikte okuyalım:
“Ülkede hüküm süren kutuplaşma karşısında Cumhurbaşkanı uzlaştırıcı rolünü sürdürüyor. Türkiye’yi etkileyen bir dizi temel meseleye ilişkin olarak yapıcı açıklamalarda ve müdahalelerde bulundu. Aralık 2010’da, Diyarbakır’ı ziyaret ederek, son on yıldır BDP’li bir belediyeyi ziyaret eden ilk cumhurbaşkanı oldu. Demokratik özerklik ve ikidillilik talepleri sürerken, Kürt meselesinde çözüm iradesini yeniden ortaya koydu. Ocak 2011’de, Devlet Denetleme Kurulu’na Hrant Dink cinayetinin derinlemesine araştırılması talimatını verdi.”
AB’nin Gül övgüsü, Cumhurbaşkanı’nın uzun tutukluluk sürelerini eleştirmesi ve dış politikada aktif rol oynaması üzerinden de sürüyor. Bu bahiste, Cumhurbaşkanı’nın görev süresine ilişkin belirsizliğin devam etmesi ise eleştirel bir tonda not edilmiş.
AB cenahından bugünlük bu kadar…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları










































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012