Yasin AKTAY
Türkiye'nin yeni dış politika ataklarının hiç kimse tarafından sessiz sedasız geçiştirileceğini kimse beklemiyordu. Her hareketi, her adımı her türlü değerlendirmeye konu olan Türkiye, ve Türkiye'de AK Parti hükümeti, sadece ülke içinde değil, ülke dışında da gündemi belirlemede, dengeleri belirlemede ne kadar önemli olduğunu bu vesileyle bir kez daha göstermiş oldu.
Rusya ile 7 aydır, İsrail ile de 6 yıldır devam etmekte olan bir kriz halinin bitirilmesi, belli bir çözüme ulaşılması hususunda Türkiye'nin aldığı inisiyatif muhalefet tarafından bir anda Türkiye'nin dış politikasının iflası olarak değerlendirilmekte gecikmedi. Öncelikle bu kadar ses getiren, bütün dünyada şu veya bu şekilde yüksek sesle yankılanan bir manevrayı yapabilen bir ülkenin dış politikası nasıl iflas olarak değerlendirilebilir? Buna bir cevap isteriz. İkincisi bu anlaşma noktasına gelme konusunda Türkiye'nin şimdiye kadar talep eden değil talep edilen bir konumda olması, onun yükselen gücünün açık bir işaretidir, bunun görülmesi lazım.
Üçüncüsü, bu siyasi adım, şimdiye kadar güdülen siyasetten ilkesel olarak bir geri dönüş değil, o siyasetin bir hasadıdır.
Tabi bu eleştirileri yapanlar, siyaseti bir noktada kazık gibi durmak olarak tanımladıklarından, bu tanımın bir gereği olarak da bir siyasi manevrayı bir siyasetin iflası olarak değerlendiriyorlar.
Gerçi onlar için siyasetin kazık gibi durmak olarak değerlendirildiği tek alan AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mutlak karşıtlığıdır. Onun dışında herkesle ve her zeminde her türlü işbirliği manevrası konusunda baş döndürücü bir hıza sahip oldukları da görülüyor.
CHP'nin kendi Kemalist kodları partinin üstünde dururken, Kürt meselesindeki ulusalcı bağlılığı herkesçe bilinirken sırf AK Parti karşıtlığında bir kazanım getirecek diye HDP'yle kurdukları geçici ittifak giderek partinin kalıcı kimliği haline gelmeye yüz tutmuş durumda. Darbe günlerinde CHP'ye yandan çarklı solcu aydınların AK Parti'ye karşı muhtemel bir darbe için bizzat ABD'ye gönderilen elçiler de CHP'nin ABD'ye, dış politikaya, Türkiye'nin bağımsızlığı gibi konulara bakışına dair taze bir anekdot olarak kayda geçmişti. Aslında CHP için dış politikada itikatta alabildiğine radikal ama amelde alabildiğine pragmatik olmak en iyi tanımdır.
Türkiye'nin müzmin bir çok sorunu karşısında “en iyi çözümü çözümsüzlük” olarak niteleyen bir siyaset anlayışıyla uzun yıllar her alanda çözümsüzlüğü bir politik ekonomiye dönüştürmüş bir paradigma var. Bu anlayışta dostluklar da düşmanlıklar da ebedi olduğu için siyasette değişmeler olmaz, sorunlar bir kez ortaya çıktığında onlarla yaşamaya alışmak lazım.
Buna karşılık siyaseti belli hedefler için ortaya çıkan sorunları çözmek, sorunları çözerek hedefe doğru ilerlemek olarak algılayan bambaşka bir paradigma var. O paradigmadan bakanlar siyaseti metafizik sabiteler alanı olarak görmez. Sorunlar, çözülebildiği ölçüde çözülür, çözmek için inisiyatif alan daha kazançlı çıkar.
Altı yıl önce Mavi Marmara dolayısıyla ilişkilerimiz kopma noktasına gelmiş olan İsrail ile anlaşmanın yapılmış olması karşısında bilhassa Kılıçdaroğlu ve CHP'liler tarafından yapılan eleştirileri duyunca, CHP'nin hangi ara bu kadar radikal bir İsrail düşmanı haline gelmiş olduğunu sormadan edemiyor insan.
Mavi Marmara hadisesinden sonra kopan ilişkilerin normalleşebilmesi için Türkiye üç şart ileri sürmüştü. Bu şartlar normalleşme talebinin İsrail tarafından geldiğini ve bu talebin giderek uluslararası tarafları devreye sokan bir baskıya dönüşmüş olduğunu yeterince ifade ediyordu. Türkiye bu talepler ve baskılar olmasa İsrail'le ilişkilerin kopmuş olmasından dolayı ciddi bir rahatsızlık duymuyordu. İlişkiler böyle daha uzun süre gidebilirdi. Yani ilişkilerin restorasyonunu isteyen taraf Türkiye değil İsrail'di.
Türkiye altı yıl sonra, ancak şartları yerine geldikten sonra bu normalleşme adımını atmayı kabul etti.
Türkiye'nin şartları elbette tam olarak istediği gibi gerçekleşmedi. Daha fazlasını istedi Türkiye, hala da istemeye devam ediyor. Gazze ablukasının tamamen kalkmasını istiyor. İsrail'in yerleşimci politikalarından tamamen vazgeçmesini de istiyor. Filistinlilere karşı sürdürdüğü işgalci, baskıcı politikalarından vazgeçmesini de istiyor.
Böyle bir anlaşmayı yapmış olması Türkiye'nin bu konularda İsrail'in sürdürdüğü siyasete karşı tavır koymasını engellemiyor, ona karşı sessiz kalmasını gerektirmiyor. Aksine Türkiye hala İsrail'in 1967 sonrası işgal ettiği topraklardan çekilmesini ve Filistinlilerin kendi topraklarına geri dönmesini talep etmeye, bunun baskısını yapmaya devam edecektir.
Bütün bu şartların yerine getirilmesi arzumuz, ama bunlar yerine getirilinceye kadar halihazırda acil olarak, durdurulması gereken bir kanamaya müdahale etme mecburiyeti var ortada. Buradan, konforlu ortamlardan Gazze halkı adına radikalizm yapmak kolay. Oysa Gazze halkı en temel insani ihtiyaçlarından yoksun ve bu ihtiyaçlarının görülmesi lazım.
Bu yüzden anlaşma birilerinin çarpıtmaya çalıştığı gibi Gazze halkının aleyhine değil, bilakis bizzat Gazze halkı için ve birinci planda onların çıkarı, temel insan hakları gözetilerek yapılmış bir anlaşmadır. Böyle olmasa günlerdir Gazze halkından ve Gazze halkı için yaptıklarından dolayı Türkiye'ye yönelik bu kadar coşkulu teşekkür mesajları gelmez. En son Mısır ve Dünya Müslüman Kardeşler yönetimi aynı istikamette bir teşekkür mesajı yayınladı.
Bu normalleşme adımının kime ne getirip ne götürdüğünü sormak elbette mümkün. Ama siyasete ait çok temel bir gerçekliği sürekli gözönünde bulundurarak bu soruyu sormak lazım. Siyasette tek başına kazançlı olma arayışı ne makbul ne de mümkündür. Bir anlaşma tek taraflı olmaz, doğası gereği tarafları olur ve her taraf için sürdürülebilir bir karşılıklı kazanç olmadan bir anlaşmayı yapmak veya sürdürmek mümkün değildir.
İsrail ve Rusya ile anlaşmalar esasen Türkiye'nin yeni bir dış politika safhasına geçişini değil, şimdiye kadar yürüttüğü dış politikayla uyumlu, o politikanın içinde tutarlı bir adımdır. Bu politikayı anlamakta zorlananlar bu manevradan paylarına bir şeyler düşebileceği umuduyla yükleniyorlar. Onlara biraz daha dikkatli bir biçimde Türkiye'yi izlemeye devam etmelerini salık veririz.
Yazarlar
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019