Yusuf Ziya DÖGER
Dünyanın insan yaşamına elverişli toprakları dikkate alındığında nispi anlamda da olsa toplumsal farklılıkların en fazla kendisini hissettirdiği merkezlerden biri hiç kuşkusuz Ortadoğu’dur. Bu nedenle tarihsel süreçte Ortadoğu’nun gündeme geldiği her olayda bir nevi toplumsal alandaki varlığın tescili anlamına gelen temsiliyet sorununun yer aldığını görmekteyiz.
Tarih,Ortadoğu’nun cazibesine kapılarak ona malik olmanın hesaplarını sesli ve sessiz biçimde yapan milletlerin varlığını haber verirken, aynı zamanda bölgenin de hemen hemen her dönemde savaş arenası olmasına yönelik verilerle dolu olduğunu bildirmektedir. Bu durum yeni toplumsal farklılıkların da zamanla varlık kazanarak Ortadoğu sahnesinde yer almalarında etken olmuştur.
Dünyada toplumsal farklılığın kendisini hissettirdiği her toprak parçasında doğal olarak bir yönüyle farklılık taşıyanlar için varlıklarının tescili anlamındatemsiliyet sorunu ortaya çıkar.Ortadoğu da toplumsal varlıklara yöneliktemsiliyet sorunu iseher zaman beraberinde yerel dinamiklerin sürekli canlı kalmasına yol açmıştır.
Ortadoğu’nun yerel dinamikleridönemsel konjonktüre bağlı olarak oluşan güç dengelerini kendi hesaplarına uygunluk açısından değerlendirerek tutum belirlemişlerdir. Dolayısıyla Ortadoğu da güç dengeleritarihte sürekli değişikliğe uğramıştır. Bazen birileri adına değişen güç dengeleri bir süre sonra tersine değişime uğramıştır.Ortadoğu da gücü eline geçirenin uzun süre bunu devam ettirememesinin altında yine toplumsal temsiliyet sorunu belirleyici olmuştur.
Selahaddin’in Ortadoğu’da İslam tarihinin altın devlerinde bile başaramadığını gerçekleştirmesi nasıl okunur bilmem.Bana göre gerçekleştirdiği başarının altında yatan yegâne etken toplumsal temsiliyetler üzerinden teşkilatlanmasıydı.Ki ordusunda hem mezhepsel hem dinsel hem de etnikseltemsiliyetlerin yer alıyor olmasıydı.
Yakın tarih Ortadoğu’daHaçlı seferlerinden sonra karşıt medeniyetler çatışmasınınbir anlamda uykuya daldığını salık vermektedir. Karşıt medeniyetler açısından uykuya dalan Ortadoğu’da yerel dinamiklerin teslimiyette yer edinmeve varlığını görünür kılma sorunu ise kaynayan kazan olmaya devam etmiştir.
Tarihsel bir veri olarak Osmanlı İran sınırında tampon bölge olan Kürdistan sürekli olarak bu iki güç arasında gidip gelmek zorunda kalmıştır. Özellikle Akkoyunlu ve Safevilerin Kürdistan akınları Kürdleri onlara yaklaştırma yerine bilakis daha da mesafeli davranmalarına yol açmıştır.
Safeviler ve Akkoyunlular Kürdistan topraklarını ele geçirdiklerinde Kürd beylerinin yerine dışarıdan devşirme denilecek kişiler veya alt statüde olanları atayarak Kürd beylerinin nüfuz ve itibarlarıyla oynadığı için, İdris’iBitlisi bu nüfuz ve itibarı kabul eden Osmanlı Devletinden yana onların tavır almalarını sağladı.
Tarihsel dönem dikkate alınarak okuma yapıldığında bunun başarı yakalayan kazanım olduğu kabul edilir. Toplumsal statünün temel veri olarak kabul edildiği Kürd toplumunun kodlarıyla oynamak isteyen Akkoyunlu ve Safeviler hiçbir şekilde kabul görmediler. Kürd Kodlarını ve yapılanmasının korunmasını nispi anlamda kabul eden Osmanlı o dönemde Kürdler tarafından en makul tercih olarak görülmüştür.
Ortadoğu’ya son iki yüz yıl açısından bakıldığında kriz ve çatışmaların merkezine Osmanlı’nın II. Mahmut ile gerçekleştirmeye çalıştığı merkezileşme düşüncesi yer almaktadır. Bu düşünce toplumsal kesimlerin (dinsel, mezhepsel ve etniksel) yerel dinamikler üzerinden sahip oldukları temsiliyeti hedef alınca Ortadoğu kazanının yeniden kaynamasında en önemli etken oldu.
Osmanlı Batıda kaybettiği mevzilerini merkezileşemediği düşüncesine dayandırarak Ortadoğu da benzeri kaybı önlemeye yönelik çıkış ararken kendi eliyle yeni bir sorunun ateşini fitillediğinin farkına varamadı. Avrupa da gelişen ve temsiliyeti ön plana alan uluslaşmanın etkili olabileceğini hesaplayamadı. Ki Avrupa bu sorunu çözmeye çalışırken yereldeki dinamikleri bertaraf etme yerine yeni akım üzerinden entegre etme yolunu deniyordu.
Osmanlının toplumsal farklılıkları göz ardı ederek Doğu toplumsal yapılanmasına ait toplumlara batı tarzı yapılanmayı dayatması sorunu ayyuka çıkardı. Gerçekleştirilmek istenen merkezileşme düşüncesi, çok renkli ve çok sesliOrtadoğu toplumlarınca kendi varlıklarına yöneltilmiş bir tehlike addedildi.
Mısır üzerinden ilk kıvılcımların çakılması ve Kürd beyliklerinin bu kıvılcıma ayak uydurmaları ile gelişmeye başlayan Ortadoğu’nun kaotik durumu Ermenilerin (farklı dinsel veetniksel) katılımıyla daha da şiddetlendi. Ki Ortadoğu genel anlamda İslam coğrafyası olup ortada halifelik makamı da olmasına rağmen, sorunun çözülemeyişi doğrudan doğruya toplumsal farklılıkların kendi varlıklarını yeni anlayış içerisinde bulamamalarından kaynaklanıyordu.
Osmanlı’nın dağılış sürecinde Ortadoğu toplumlarının çözülemeyen temsiliyet sorunuyirminci yüz yılın başında çizilen yapay sınırlarla da çözülemeyince günümüze kadar devam etmiştir. Bugün kaynayan kazanın sebeplerini de buradaki paylaşımın adil olmamasında aramak gerekiyor.
Ancak Filistin İsrail çatışmasını doğrudan doğruya temsiliyet sorunu olarak görmek mümkün değil. Soruna bir şekilde çözüm bulunulabilir olmasına rağmen yerel iktidarların kendi iç kamuoyunu dizayn etme aracı olarak kullanmaları çözümü zorlaştırmaktadır. Ki Kobani’ye henüz resmen devlet olmayan Kürdistan bölgesinin diplomatik vs. gücü ilePeşmerge göndermesi Ortadoğu’nun yerel iktidarlarından farkını ortaya koymuştur.
Sonuç:
İdris’iBitlisininOsmanlı tercihini toplumsal temsiliyet üzerinden okumak gerekiyor. Tarihsel olarak Ortadoğu da temsiliyeti önemseyen her türlü atak dönemsel olarak olsa da başarılı olmuştur.
Tunus’ta başlayan Arap baharının nispeten Kuzey Afrika’da başarılı olup, Suriye’ye sıçrayınca başarısız olması Ortadoğu’nun homojen olmayan toplumsal farklılıklarıyla ancak açıklanabilir. Bu farklılığı ister dinsel, ister etniksel, isterse mezhepsel niteliğe dayandıralım. Her yapı kendi varlığının görünür olmasını istediğinden yerel otoritelerin bu istekleri dikkate almamaları sorunu sürekli çetrefilleştirmektedir.
Yine Devlet olmayan Kürdistan bölgesinin bu hassasiyeti dikkate alması İŞİD saldırıları karşısında toplumun cılız seslere rağmen yekpare olmasını sağlamıştır.
Bu gün Kürdler öncelikle kendi içlerinde bu temsiliyet sorununa çözüm üreterek, kendileriyle birlikte yaşayanlara da bunu mubah görmeleri gerekir. Eğer Kürdistan’ın Batı standardında bir demokratik işleyişe sahip olması isteniyorsa önce kendi iç temsiliyetlerimizi dikkate almak gerekiyor.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017