Zeki ALPTEKİN
„ Modern endüstri, var olan bir üretim sürecini hiçbir zaman sonlanmış olarak görmez, ele almaz. Bu nedenle onun teknik temeli -daha önceki üretim biçimleri tutucu iken- devrimcidir.“[1]
Üç yıl önce bir yazımızda ele aldığımız bu konuyu yeni bilgiler ve gelişmeler temelinde tamamlamak elzem oldu. Bu yüzden yaygın deyimi bir güncelleştirme (update) yapmaya çalışacağız.[2]Konuyu ağırlıklı olarak ekonomik açıdan irdeleyip sistem güvenliği yada hukuku vs. konuları incelememizin dışında tutacağımızı belirtelim.
GİRİŞ
İlk defa 2011 Hannover endüstri fuarında dile getirilen ve federal hükümet tarafından desteklenen, bir dizi enstitü, öncü firma ve değişik meslek gruplarının ve onların
temsilcisi örgütlerin katıldığı, 10-20 yılarası süreceği tahmin edilen bu tasarım ile,
öncelikleüretim tekniğinin digitalleştirilmesinin üst seviyelere taşınması planlanıyor. Hedefde „akıllı fabrika“ya ulaşmak var. Bu fabrikanın teknik temelini ise Siber-fiziksel sistemler (CPS)[3]ile „herşeyin interneti“[4] oluşturuyor.
Industrie 4.0 ile fabrikadaki üretimin teknik temellerindeki değişim, deyim yerinde ise şimdiki üretim sisteminin dayandığı temel fikrin „tersine çevrilmesine“ dayanıyor. Üretim ademi merkeziyetçi, esnek, özgün, etkin, sürdürülebilir yani „akıllı“ hale getirilmeye çalışılıyor: Gelecekte, „üretilecek olan ürün ile ilgili ne olacağı“ yada „nasıl yapılacağı“ merkezi olarak değil, ürünün kendisinin onu işleyen makinaya, ürüne yüklenmiş olan QR-kodu yada RFID-Chip[5]ile haber vermesi ile vuku bulacak: „Akıllı ürün“ ile digitalleştirilmiş üretim!
Bununla üretim süreci daha komplexleşiyor. İnformasyon tekniği ve mekaniği biribirine bağlıyan bu yeni sistemde makina (üretim aracı) ile ürün, önceden tespit edilmiş zaman dilimi (real time) içinde internet gibi network`ler üzerinden birbirleri ile komünikasyonu sağlıyorlar: Üretim, kendi kendini planlıyor; çünkü ürün geliştirilmesinden, ürüne ilişkin hizmete kadar herşeyin içinde, bununla ilgili bir software, yani kodlanmış bir bilgi var. Böylelikle „suni bilgi“, giderek „insani bilginin“ yerini almış oluyor. Burada kullanılabilecek olan kimi temel unsurlar ise çoktan bulunmuş bile: Smartphone, Tablet, Software, sensörler, cloud computing,[6]komünikasyon ağları, Server ve diğer bir dizi mekanik komponentler vs. Burada yapılmak istenen, tüm bunları -ait oldukları bilimsel alanların, firmaların ve ülkelerin dışına taşıyarak- birbirleri ile bağlamak! Eğer başarılırsa hakikaten „devrimsel“ bir gelişme olabilecek. Örnekleyecek olursak;
Uluslararası bir otomotiv firmasının Türkiye'deki fabrikasının karoseri bölümündeki „ön kaportası“, kendisini üreten makinaya „montaj için kaç tane delik açması gerektiğini ve sonradan hangi renkte boyanmak istediğini“ bildiriyor. Sensörler, RFID-Transporder ve mikro kontrol sistem ile donatılmış olan „ön kaporta“, arzulanan rengi de depodan ısmarlayabiliyor. O, arabanın teslim tarihini de bildiği için, arabanın diğer komponentleri ve bölümleri için belirlenmiş olan bitim süreleri ile ahenk içinde işini zamanında bitiriyor. Ve müşteri, ısmarladığı ürünün üretimini kendi tabletinde „online“ canlı olarak izleyebiliyor. „Akıllı ürün“ ile „akıllı üretim“!
Çalışmamızın ileri bölümlerinde daha da detaylı olarak inceleyeceğimiz bu dev ve komplex tasarımın ortaya çıkışını tetikleyen faktörler, bunlara bir yerde temel teşkil eden aktörler oldukça çeşitli ve değişken! Bu faktörler iki başlıkta toplanabilir:
1. Dünya ekonomisinde yeni gelişmeler (makro ekonomi)
2. Buna bağlı olarak işletme-fabrika düzeyindeki inovasyonlar (mikro ekonomi)
Bunlara ilişkin siyasetten, bilim adamlarına, ülkelere ve sanayicilere kadar projede yer alan, ondan etkilenen ve onu etkileyen tüm aktörlerin, ez cümle sürecin tüm itici güçlerinin proje konusundaki motivasyonlarını yeri geldikçe bu başlıklar altında söz konusu edeceğiz.
20. yüzyılın 2. yarısından bu yana dünyadaki (makro) ekonomik gelişmeler
Bu başlığa ilişkin belirlemeleri daha önce yaptığımız bir çalışmadan aktarıyoruz:
„.. Dünya ekonomisinin 20. yüzyılın sonlarından başlayarak bugün 21. yüzyılda geldiği aşama … ; gelişmenin, -özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında devasa biriken sermayenin kendini yeniden değerlendirmesi sorununa „daha kaliteli ve daha ucuz üreterek“ çözüm bulmak üzere- global dünya ekonomisinde üretici güçlerinin gelişmesinin önündeki engellerin bertaraf edilmesi, teknoloji üzerindeki tekellerin kırılması, teknolojiye ve bununla ilgili bilgiye ulaşımda engellerin kalkması ile önünün açılması,
a. bu gelişme ile birlikte, global ekonomik ilişkilerin bir üst seviyede tamamen serbest rekabete açık hale gelmesi ile karakterize olduğunu; bunun ise,
b. ülkeler ve bölgeler arası teknolojik farklılıkların giderek azalmasını, böylelikle „eşitsiz gelişme“ eğiliminin aşındığını,
c. bu trend ile birlikte global ekonomik ve politik arenanın „üç başlılık“tan çıkıp „multipolar“ (çok kutuplu) hale geldiğini,
d. bu gelişmenin ise batılı gelişmiş kapitalist ülkelerin eski (ekonomik) güçlerini -Gelişmekte olan Ülkeler karşısında- gözle görülür bir şekilde kaybetmeye başlaması anlamına geldiğini, dünya ölçeğinde(makro) ekonomik istatistiklerle, maddi üretim(mikro) düzeyinde ise seçilmiş bir kaç sektör bazında -„üretimin globalleşmesine“ örnek teşkil eden- bulgular ile tespit ettik, ortaya koyduk.“ [7]
Sonuçta dünya ekonomisinde ortaya çıkan tablo özetle; dünyada yapılan direk (yabancı) sermaye yatırımlarının (ihracının) -eskinin tersine- daha çok Gelişmekte olan Ülkeler'e yapılması, yani sermayenin daha çok buralara akması, dünya ticaretinin en azından yarısında -yine eskinin tersine- bu ülkelerin söz sahibi olması şeklinde ortaya çıktı. Bu süreç halen Gelişmekte olan Ülkeler lehine devam etmekte.
Peki burada Industrie 4.0 projesi nereye oturuyor?
Bu sorunun cevabı Industrie 4.0 platformunun internet sayfasında:[8]
„Üretimin Industrie 4.0 ile esnekleştirilmesi, üretim öncesi ve sonrası süreçlere ilişkin tüm çalışanlardan açıkça daha fazla (mesleksel) yetkinlik isteyecektir. Kararlar alan, herhangi bir algoritma tarafından ikame edilemiyecek olan kalifiye elemanlara gelecekte daha fazla ihtiyaç duyulacak. Bununla birlikte çalışanların yeni işler için eğitilmeleri, yetkinleştirilmeleri gerekir. Bir endüstri ülkesi olarak Almanya için bunun anlamı: Yeni teknolojiler ile iş yerlerinin yurt dışından tekrar geri alınabilmesidir.“ (abç)
Projeyi destekleyen Federal Almanya hükümetinin Eğitim ve Araştırma Bakanlığı, Industrie 4.0' ın gerçekleştirilmesi durumunda, giderek güçlenen Gelişmekte olan
Ülkeler karşısında rekabet avantajı elde edilebileceğini hesaplıyor.[9] Özetle; projeyi maddi ve politik olarak destekleyen Federal Alman hükümetinin bu „ulus-devletçi“
motivasyonu, bir yerde -onun çelişkisini de oluşturacak şekilde- küresel karakterde:
Küreselleşme ile birlikte kaçıp giden „ulusal sermaye“yi tekrar „anavatanına“ geri kazanmak, Gelişmekte olan Ülkeler'in yükselen rekabetine karşı totalde mevzi kazanarak tekrar eski konumlarına ulaşmak ve böylece kapitalizmin merkez ülkelerinde küreselleşme ile birlikte oluşan istihdam, sosyal ve ekonomik gelişme sorunlarına çözüm bulmaya çalışmak.[10] Ama bu ulus-devletçi motivasyon, projenin henüz daha başlarında sınırlarına tosluyor:
Tasarımın, daha şimdiden uluslararası karakter alması (örneğin sürecin başını çeken katılımcı firmalardan Siemens'in Industrie 4.0 projesini daha şimdiden belli oranlarda gerçekleştirmeye başladığı Amberg-Bayern'deki pilot proje firmasının bir kopyasını Çin'de de kurması yada Industrie 4.0 projesinin öncü firmalarından Bosch'un, tasarımın kalbi niteliğindeki CPS teknolojileri ile
ilgili çalışmalar yapan Centre for Research'ü Hindistan'da kurması vs.), değişik ülkelerle yapılan kooperasyonlar, bir dizi ülkede başka isimler altında benzeri projelerin ele alınması, ekonomik ilişkilerin eskiye oranla artık tamamen dışa açık olması gerçeği temelinde tüm üretim sürecinin -ürün dizaynından sunuma
kadar- artık giderek daha da küresel karakterde olması, konseptin özünde var olan dikey entegrasyon fikrinin olguyu kaçınılmaz olarak Küresel Üretim
Zincirleri [11] ile bağlaması, alman devletinin projedeki „ulusal“ motivasyonunun karşı kutubunu, yani sürecin çelişkisini oluşturuyor. Çünkü proje her ne kadar ulus çıkışlı olsa da uluslararası karakterde -ve bir önceki cümlede belirttiğimiz gibi- öyle de olmak zorunda:
„Digitalleşmenin getirdiği uluslarötesi olanakları ve zorunlulukları birlikte ele almak,
Industrie 4.0 platformunu Avrupa ve uluslararası düzeyde aktif olarak ilerleten kooperasyonların ana düşüncesidir.“[12]
2. Mikro ekonomik süreçler
Küresel zeminde cereyan eden süreçler temelinde gelişen diğer bir trend ise olgunun toplumsal ekonomik yaşamın hücresini, yani üretim birimini, yani maddi üretimin yapıldığı işletmeleri, buradaki değişimleri ilgilendiriyor. Deyim yerinde ise, kapitalizmin tarihsel olarak ortaya çıktığından beri, özellikle 1. endüstri devriminden bu yana en büyük çabalarından biri üretimi, onun birimlerini rasyonalleştirme olmuştur. Bu motivasyonun yegane dayanağı ise -bir zorunluluk olarak- sermayenin yeniden değerlendirme koşullarının iyileştirilmesidir.
Federal Almanya hükümetinin maddi olarak desteklediği Industrie 4.0 projesi ile mikro ekonomik plandaki ana hedef, maddi üretimin enformasyon ve iletişim teknolojileri ile birbirine bağlanması şeklinde özetlenebilir. Bunun temelini ise „akıllı“ sistemlerin digital olarak biribirine kaynaşması oluşturuyor. Bu temelde oluşan sistem ile olabildiğince kendi kendini organize edebilen etken bir üretim biçimi hedefleniyor:
Tüm üretim faktörleri; insanlar, makinalar, tesisler, logistik ve ürünler Industrie 4.0 tasarımında direk olarak kendi aralarında iletişim kurarak, kooperasyon yaparak üretimi gerçekleştiriyorlar. Böylesine bir iletişim ağı ile sadece bir üretim aşaması değil, başlı başına bir „katma değer yaratma zinciri“ oluşturulup bunun giderek mükemelleştirilmesi hedefleniyor. Bu ağ, bir ürünün -tasarım, geliştirme, üretim, kullanım ve onarım yada recycling gibi- tüm yaşam (çevrim) sürecini kapsıyor.
Gelişmenin gelinen noktasında maddi üretimde bir niteliksel değişimi ifade eden bu tasarımı (ki buna Almanya'da 4. endüstri devrimi deniliyor) mikro-ekonomik açıdan zorunlu ve mümkün kılan faktör en başta serbest rekabet ! Yaşanan boyutları ile adeta yeniden keşfedilen (göreceli) serbest rekabet, ürünlerin „daha kısa sürelerde, daha özgün, daha ucuza ve daha kaliteli“ üretilmesini dayatıyor.Industrie 4.0 şartlarında beklentiler şu şekilde somutlanıyor:[13]
„Rekabet avantajlarından birisi de, daha hızlı ve güvenilir bir şekilde, üretilebilir ürünlerle piyasada var olabilme yeteneğinden ileri gelir. Üretim yönetimi için bu;
- en değişik varyantlarda, her müşterinin özel istemlerine göre, genel üretim sürecini aksatmadan gereğinde en küçük miktarlarda -hatta tek parça unikat ürün olarak- üretebilmeyi (süreç olarak) programlayabilmek,
- bu nedenle ortaya çıkabilecek ürünlerin karmaşıklığının, süreçlerin ve materyal tedariki sorunlarının üstesinden gelebilmek,
- piyasadaki her türlü belirsizliğe rağmen kısa vadeli sevkiyatları güvence altına alabilmek, her türlü alt-üst oluş, karmaşıklık ve müşteri özgünlüğüne rağmen ürünlerin uygunluğunu, normlara ve kurallara ilişkin süreçlerin sürdürüldüğünü ve muhafaza edildiğini gösterebilmek.“
Özetle; küresel ekonomik planda ortaya çıkan yeni dengeler zemininde kapitalist gelişmenin kaçınılmaz olarak üretici güçlerin gelişmesinin önünü açması ile birlikte oluşan yaşamsal önemdeki „herşeyi daha hızlı, gereğinde daha özgün, daha ucuza ve daha kaliteli“ üretme trendi,[14] maddi üretim birimlerinde ve
periferisinde, yani toplumsal katma değer yaratımın hücrelerinde de niteliksel bir değişimi, bir üst düzeyde rasyonelleşmeyi gerekli kıldı.
Industrie 4.0 projesi ile beklenen verimlilik efekti, ürün dizaynından logistike kadar tüm üretim sürecinde, eski üretim biçimiyle kıyaslanmayacak ölçülerde gerçekleşiyor. Bu efektin, teknik gelişmelerin ucu açık olması temelinde gelecekte şimdiden tahmin edilemeyecek boyutlara ulaşması potansiyelini içinde taşıması, tasarıma daha yakından bakmamızı gerekli kılıyor.
INDUSTRIE 4.0 NEDİR ?
Industrie 4.0 tasarımı oluşturulmadan önce, ona öncül olan 80-90'lı yıllarda ortaya atılan CIM (Compüter Integrated Manufacturing) konsepti, zamanına göre bir „erken doğum“ olması ve üretimde merkeziyetçi özellikler arzetmesi, yani üretimin sürecinin karakterinde temel olarak değişimleri içermemesi, bu anlamda bir yenilik getirmemesi nedeniyle uygulama şansı bulamadı. Industrie 4.0 şartlarının oluşması için daha 20 yıl geçmesi gerekecekti. Yeni proje, ademi merkeziyetçi (linear olmayan), yerine göre otonom çalışan sistemleri içinde barındırması özellikleri ile eskisinden ayrılıyor.[15] Bir bütün olarak -üretim öncesi-üretim ve üretim sonrası- katma değer yaratma sürecinin yeniden organize edilmesi anlamına gelen bu tasarım ile amaçlanan özetle şunlar:
1. Üretimin -küresel zeminde- milyonlarca makinanın, endüstri tesislerinin, alet-edavatların, sensorların ve insanların birbiriyle „şeylerin yada insanların internet“i[16] üzerinden iletişimde bulunması ve enformasyon alışverişi yapması sayesinde- daha hızlı, esnek ve (y)etkin olması. Diğer bir deyimle; üretim ve enformasyon teknolojilerinin biribiriyle bağlanması! Üretimin bilimselleştirilmesi!
Bununla; (mikro) üretim düzeyinde fabrikalar, CPS teknolojileri ve „şeylerin interneti“ ile kendi kendini organize eden, makina-insan, makina-ürün yada makina-makina iletişimini sağlayan sistemin otonom çalışan ve değişen koşullara kolaylıkla intibak edebilen (esnek) unsurları olarak ortaya çıkıyorlar.
Endüstriyel üretimde özgün (unikat) ve en küçük üretim sayılarını gerçekleştirmek için sistem unsurlarının uyumu ve sistem esnekliği ön planda. Industrie 4.0 için gerekli olan otomasyon tekniği, sistem çalıştıkça artan veri tabanı potansiyelinin de kullanımı ile self-optimalleştirme, self-konfigürasyon, self-analiz ve bilişim yolu ile daha 'akıllı' hale getirilerek çalışanları giderek daha da karmaşıklaşan üretim süreçlerinde daha iyi desteklenmesine yardımcı olup, üretim süreçlerini kısaltıyor, otomasyonunyükseltilmesine ve müşterilere özel ürünlerin yaratılmasına ve bunlara ilişkin tüm enformasyonların biraraya getirilmesini sağlıyor.
2. Sanal ve reel dünyaların birbiri ile kaynaşması: Burada olan (tıpkı Siemens'in PLM-Software'inin başardığı gibi) pratikte yapılacak olan eylemin, yani üretimin sanal ortamda, yani bir compüter programının yardımı ile sanki bu üretim reelmiş gibi birebir denenmesi (simülasyon), test edilmesi ve buradan elde edilen sonuçlara göre maddi üretimde uygulanması. (Örneğin; Mars gezegenine indirilen Mars Rover „Curosity“ araştırma robotu, daha önce sanal ortamda yapılan binlerce simülasyon sonrası olgunlaştırılmıştı.) Devrimsel nitelikdeki bu değişimle ürünler, %50 daha hızlı pazarda ulaşılabilir oluyorlar.[17] Bunun -eski yöntemlere göre- devasa bir gider tasarrufunu beraberinde getirdiğini de bu noktada belirtelim.
Dijital planlama metodları (sanal realite), 3D-Print yada robot teknolojileri olsun, yeni teknolojiler daha şimdiden Industrie 4.0 için bir gerçek! Bu konuda pilot projeler, örneğin Siemens'in Bayern-Amberg'deki endüstriyel yönetim teknolojileri fabrikası dün-
yanın en modern tesisi olarak kabul ediliyor. Burada makinaların ürünlerle iletişimde bulundukları, ürünlerin kendilerini ortaya çıkaran üretim sürecini, yani makinaları nasıl yönlendirdikleri gözlemlenebilir bir gerçek artık. Sonuç: Çalışan sayısı ve fabrika büyüklüğü değişmeden 20 yıl içinde üretimde 8 kat artış! Şimdilik(!)
Şimdi tasarımın otomobil sektöründe, fabrika düzleminde ne gibi değişimleri beraberinde getirebileceğini mercek altına alalım. Aşağıda bildiğimiz klasik Taylorist anlayışla kurgulanmış Fordist tipte bir otomobil üretim bandını görüyoruz.[18]
Her türlü modernleşme, rasyonelleşme, robotlaşma trendine rağmen buradaki üretim anlayışı, mantığı 100 yıl önceki gibi hemen hemen aynı: Sistem dışı herhangi bir değişimi yalnızca çok sınırlı bir şekilde mümkün kılan, merkeziyetçi-linear bir üretim sistemi! Burada, örneğin özel müşteri istemlerini gerçekleştirmek, birkaç ek opsiyon dışında pek mümkün değil.
Industrie 4.0 tasarımında sistem ise tam tersine, yani ademi merkeziyetçi bir bazda, Fordist sistemin ona yüklediği dizginlerden kurtulmuş, esnek ve özgün bazda, kendi kendini örgütleyen (otonom) ve de her türlü yeniliğe, üretimin normal akışını engellemeyen bir modifikasyona açık, zamanında (real time), üretim ve iletişim teknolojilerinin kaynaşması ile sağlanan hızlanma ile verimli üretimin sağlanması söz konusu. Üretimde tam bir paradigma değişimini ifade eden bu nitel sıçramaları nedeniyle bir devrimi ifade ediyor:
Yukarıdaki şemada gösterilen Industrie 4.0 tasarımına göre, statik bir üretim bandının değil, dinamik bir üretim yolunun varlığı söz konusu! Burada „akıllı“ ürün, otonom bir şekilde CPS’li modüllere sahip montaj terminallerinden geçiyor. Üretim bandlarının dinamik donanımı ile çeşitli üretim varyantları olanaklı hale geliyor. Ki bunlar, yani bu değişimler, merkezi planlama tarafından belirlenmiş üretim temposundan bağımsız (onun genel akışını bozmayacak şekilde, logistik durumu da dikkate alarak) gerçekleştiriliyor. Böylesi bir dinamikle „esnek sorun çözümleri“ mümkün olabiliyor, Porsche'nin koltuğu VW-Golf’a (esas üretimi bozmadan ona ek olarak) yerleştirilebiliyor. Burada can alıcı nokta (değişim) ürünün nasıl üretileceğinin, hammadde yada yarı mamül ürünün içine yerleştirilmiş QR kodu yada RFID-Chip (elektronik etiket) tarafından üretimi gerçekleştirecek olan makinaya iletilmesi! Yani burada insiyatif makinada değil, üründe! Deyim yerinde ise ürün kendini ürettiriyor! Tamamen yeni bir üretim anlayışı.
Bugüne kadar ki sistemde kitlesel üretim, merkezi-digital planlama ve bunun insan eliyle reel üretim sistemine verilmesi -yani her iki aksiyonun arka arkaya gerçekleştirilmesi ile- olurken, geleceğin Industrie 4.0 sisteminde üretim, her iki aksiyonun kesişmesi, yani her ikisinin arka arkaya değil, aynı anda vuku bulabilmesi ile oluyor. Böylelikle üretim, daha çabuk ve değişik varyantlarla olanaklı hale geliyor.
Diğer bir deyişle Industrie 4.0 tasarımında fabrika içinde yukarıda tarif ettiğimiz şekilde esnek ve yeniden konfigürasyona olanak veren, yatay olarak (ademi merkeziyetçi şekilde) oluşturulan üretim sistemleri, sektör geneline „üretim zincirleri yada network’leri“ yolu ile -firma dışına taşarak- dikey entegrasyon ile bağlanıyor. Yani sistem globalleşme potansiyellerini içinde barındırıyor. Bu, söz konusu ürüne ilişkin tüm üretim zincirini kapsayan genel tasarım (Engineering) sayesinde mümkün oluyor.
Toparlayacak olursak; Industrie 4.0 tasarımı ile kooperasyona açık endüstriyel pazar ilişkileri süreci ve buna ilişkin olarak Smart Factory ve Smart Products etrafında oluşmuş ticari ilişkiler ağlarını desteklemeye yönelik yeni CPS platformları oluşacak. Bu platformlar aynı zamanda yaratılan ilişkiler sayesinde sürekli gelişen ve böylelikle kendi gelişimini de otomatikman yaratan bir veri tabanına sahip! Yeni sistemin merkezinde olan bu Siber fiziksel sistemler (CPS) platformları, kendi kendine karar alıp bunları bağımsız olarak yaşama geçirme, otonom hareket eden, kendi kendini organize eden, hatta belli errorşartlarında bile sistemin kendi kendini yönlendirip tamir edebilme yeteneğindeler. Burada sadece istisnai durumlarda (mesela bir istisnai sistem error durumunda) bir üst instanza ihtiyaç duyulabilir. Platformlar, verdikleri hizmetler, uygulamalar ve objeleri ile
a) bunların basit ve hızla angaje olması sayesinde her duruma göre esnek hareket edebilmesi,
b) iş süreçlerinin basit ve direk olarak organize edilebilmesi (örneğin APP Store'larda olduğu gibi),
c)-sensörlerden sistem kullanımının her birimine kadar- sistemin tümünde güvenlik ve güvenilirliğin sağlanması,
d)sisteme son kullanıcı mobil araçların dahil olması (Smart Phone, Tablet vs.),
e)tüm iş ilişkiler ağında iş birliğine (komünikasyona) açık üretimi, hizmeti, analizleri ve öngörü yöntemlerini destekleyen özelliktedir.
Bütün bu özellikleri aşağıdaki şekilde özetlemek mümkün:
Şekilde de görüleceği gibi, yeni üretim biçimi kapsadığı tüm yaşam alanları, çevrimi itibarı ile birbirileri ile bağlantıya geçebilen, etkileşen, yatay ve dikey olarak biribiri ile bağlaşabilen, otonom ve interaktif sistem elementlerinden oluşuyor. Aynı yapılanma, şimdiye kadar anlattıklarımızdan anlaşılacağı üzere üretim birimleri, fabrikalar için de geçerli:
Üretim sistemi, bunun içine „monte“ edilmiş, sistemin merkezini oluşturan CPS-platformlarından, alt-sistemlerden oluşuyor. Bunların ise „.. kısmen otonom öğrenme yeteneğindeki software-agentlerinden oluşan sistem elementlerinin Multiagent Sistemleri(MAS, Distributed Artifical Intelligence de deniyor) olarak işlemeleri gerekiyor; multiagent sistemler hedefler doğrultusunda karşılıklı veri alış-verişi ile -koordine aksiyonlar ile komplex görevlerin üstesinden gelebilmek için- biribiriyle interaktif eyleme girerler. Agentler buna ilişkin olarak çevrelerinden ve diğer agentlerden veriler alırlar, bunları kendi algoritmalarına göre proaktif olarak -çoğu kez mekanik öğrenme yapılarının yardımı ile- işlerler ve buradan çıkan verileri tekrar dışarıya verirler. Yani bunlar otomatik, belli hedefe yönelik hareketleri ve değişen şartlara -mekanik öğrenme yolu sayesinde- uyum gösterme yetenekleri ile kendilerini belli ederler. Bu süreçte sürekli olarak, büyük miktarda münferit de kullanılabilen veriler ortaya çıkar.“[19]
Sonuç olarak; geleceğin „akıllı fabrikaları“ geçmişin geleneksel Taylorist-Fordist
tipinden
1) üretimin digital düzeyde bilimselleşmesi, otonom ama biribiri ile ilişkiye geçebilen, merkezi değil ademi merkeziyetçi, edilgen değil etken örgütleniş biçimi ve
2)maddi üretimde iş bölümünün (giderek artan bir şekilde) artık insanlar arasında değil, makinalar arasında, makina-ürün arasında oluşması noktalarında temelden ayrılıyor.
Toplamında Industrie 4.0 projesi fabrika ve iş gücü açısından yepyeni bir organizasyonu ifade ediyor. Üretimin toplumsallaşması sürecinin gelebileceği üst nokta bu oluyor!
TOPLUM 4.0
Toplumların temel hücresini oluşturan üretim birimlerinde Industrie 4.0'ın getirebileceği mikro ekonomik değişim (işletmeler düzeyinde) ve bunun sağlayacağı makro ekonomik sonuçlar böyle. Peki bu durumda ortaya çıkacak „Toplum 4.0“ düzeni nasıl olacak?
Tüm bu gelişmelerin nasıl sonuçlanacağı konusunda kesin bir yargıda bulunmak henüz mümkün değil, ama tasavvur edilmesi olanaklı bir senaryo, geleceğin fabrikalarında makinaların büyük oranda kendi kendilerini organize edebilecekleri, hammadde yada parça tedarik ve ürün sevkiyat yollarını kendilerince ayarlayabilecekleri ve siparişleri kendilerince üretim enformasyonlarına dönüştürebilecekleri ve üretim sürecine sokacakları, şeklinde ortaya çıkıyor. Bu iletişimde de „insanların interneti“ zincirin nirengi noktasını oluşturuyor.
Kısa-orta vadede:
Optimalleştirilen üretim süreçleri ve bunlarla ilgili olan diğer ekonomik süreçler yeni tipten çalışanları gerekli kılıyor. Nitelikli, yeni teknolojilerle çalışan kalifiye işçiler, rutin ve kısmen „tehlikeli“ olan işlerin kalifiyesiz işçilerinin yerini alıyor. Yapılan tahminlere göre gelecek yıllarda Almanya'da maddi üretim alanında 430.000 kişiye nitelikli iş yeri yaratılırken, 490.000 kişilik, rutin işlerle uğraşan, daha az nitelikli iş yerinin yok olacağı tahmin ediliyor.[20]
Çalışan kesimlere ve sendikalara sunulan yakın döneme ilişkin bu tabloda 60.000 kaybolmaya aday işyeri „kabul edilebilir“ bir çerçevede görülüyor. Ancak; gelişen, eskinin içinden çıkıp yeşeren inovatif yeni (ekonomik) alanların başlangıçda her açıdan ekonomik bir boom yaşadığı kapitalizmin tarihsel bir gerçekliği: Göreceli „yüksek istihdam“, göreceli „yüksek ücret“, göreceli „refah“ düzeni! Ancak yeni sistem „oturuşma dönemini“ geçirdikten sonra, başlangıçta oluşan tablo değişime açık.
Orta-uzun vadede:
Üretimin -sistemin mantığına uygun olarak- giderek daha da rasyonelleşmesi zorunluluğunun, nitelikli işlerin de giderek düşünen, öğrenen robotlar tarafından üstlenilmesi durumunda orta-uzun vadede önümüze -bir şekilde çözülmesi gereken bir toplumsal sorun olarak- „teknolojik işsizliği“ koyacağını tahmin etmek zor değil! Burada insan, bu süreçte yaratıcı olarak düşünen, oluşturduğu konseptleri, modelleri softwareolarak makinalara „kavratan“ beyin işçileri unsuru, sistem işleyişini gözetleyen -teknisyen ötesi- kalifiye elemanlar oluyor.
Bu noktada, eski tipten fabrikalarda, işletmelerde var olan hiyerarşi modellerinin de artık tarihe karışacağını tahmin etmek zor olmasa gerek! Eskinin maddi üretimdeki ustalarının, formen'lerinin yerini makinalar alacak; yeninin üretim birimleri daha bir insansız ve „sessiz“ olacak. Düşünen ve öğrenen robotların olgunlaşması ile bu süreç daha da ilerleyecek.
„Akıllı fabrika yada işletme“ ortamında insan-teknik ve insan-çevre interaksiyonlarında yeni paradigmalar ortaya çıkması bekleniyor. İşbirliğine (kooperasyona) dayalı yeni fabrikada çalışma, artık illa ki maddi üretim şartlarında değil, üretimin -giderek artacak olan- virtül-mobil şartlarında, mesela kişilere ait evlerde, home office`lerde olabilecek. Çünkü; multimodal ve kullanıcıları tarafından kolaylıkla üretim eylemine dahil edilebilen, destekleyici „akıllı asistan sistemler“ yardımı ile, komünikasyon ağlarının optimalleşip yaygınlaşması ile (internet vs.) bir dizi iş ameliyesini -işletmeye gelmeden- „bulunduğu yerden“ halletme süreci hızlanabilir, fabrikalar az sayıda insanın bulunduğu yerler haline gelebilir. Tasarımın mantığına göre bir noktadan sonra insan makinayı değil, -bilgisi genişledikçe öğrenebilen- makina insanı yönlendirecek. Makine ne isterse çalışanlar onu yapacak! Bu durumda insanların üretime yönelik uğraşısının önemli bölümünün genellikle böylesi akıllı sistemleri geliştirmeye, bunları optimalleştirmeye yoğunlaşmak olacağını tahmin etmek zor değil. Ama giderek bu eylemlerin de ilerde robotlar yada akıllı kompüter sistemleri tarafından üstlenilmesi durumunda daha fazla insanın „işsiz“ kalacağı düşünülebilir.
Yukarıda sözünü ettiğimiz, bir „teknik eleman“dan da öte olan bu nitelikli çalışanlar, esnek bir iş ve özel yaşam dengesinde, çalışma ve özel hayatı kendince kombine edebilen, çalışma hayatında kendini geliştirebilen „esnek iş organizasyonu“nun unsurları olacak. Çalışanların „akıllı fabrika“lardaki rolleri, yeni üretim biçimlerine bağlı olarak değişecek. Çalışanların yatay fabrika örgütlenmesinde „sorumlulukları“ ve „kendilerini mesleki olarak geliştirme“ olanakları (zorunlulukları) artacak. Sistemin „akıllı asistanları“ sayesinde çalışanlar, rutin, „angarya“ işlerden giderek bağımsızlaşıp kendilerini daha ziyade (değer) yaratıcı, bilişsel faaliyetlere adayabilecekler. Onlar, „akıllıca“ biribirleriyle bağlanmış olan üretim kaynakları ve aşamalarının somut duruma göre hedef öngörülerini ayarlayabilecek, yönlendirebilecek ve yapılandırabilecek. İşin yeni niteliğinden dolayı „işçilerin“ yetenek ve potansiyelleri daha istenir hale gelecek.
Bu noktada; üretkenliğin artması (nedeni) ile haftalık efektif çalışma sürelerinin kısaltılması şeklindeki olası sendikal talep, emeklilik yaşının -insanların giderek daha uzun yaşaması temelinde- yükseltilmesine paralel olarak yeni sistemin oturuşması ile birlikte gerçekleşebilir. Özetle; „emeğin teknik ve sosyal açıdan yeniden yapılandırılması“ ve böylelikle nüfusun giderek yaşlanması sorununa yeni üretim biçimiyle çözüm üretilmeye çalışılabilir, yeni çalışma şartlarının yeni bir „iş hukuku“nu, çalışanların yeni tipte organizasyonlarını beraberinde getirebilir.
Başka neler var!
Şimdi buraya bir de kimilerinin Personal Fabricator olarak nitelendirdiği 3D-Printer
tekniğinin sunduğu olanakları, perspektifleri eklersek ekonomik ve sosyal olarak bugünle kıyaslanmayacak bir tablo ortaya çıkıyor:
3D-Printertekniği (ki buna Additive Manufacturing de deniyor) ile ilgili pazar potansiyelinin 2020'li yıllar itibarı ile 5 milyar Dolar üzerinde olacağı tahmin ediliyor. Bu teknikle bilgisayardan konstrüksiyon programları ile dizayn edilen ürünler, printer ile akışkan yada toz şeklindeki maddelerden vücuda getiriliyor. Böylelikle endüstride yedek parça ürünler direk olarak printerde üretilebilir hale geliyor. Bulunuşundan günümüze kadar 3D-Printerfiyatlarının düşmesi, onu endüstriyel kullanımı açısından daha da enteresan kılıyor. Model üretiminden implantantlara, robot yada uçak endüstrisinde kullanılan suni maddelerden üretilmiş parçalara kadar uygulanan bu teknik, son gelişmelerle tam bir devrimci bir sıçrama yapacağa benziyor:
Laser-Sinteringolarak isimlendirilen metod ile 3D-Printer tekniği artık metallerde de uygulama şansını buluyor. Laser yardımı ile sıvılaştırılıp baskıya hazır hale getirilen metal, ameliye sonrası dondurularak ürün haline getiriliyor.
Bu tekniğin diğer bir uygulaması ise üretimin pratikte direk tüketicide yada küçük üreticide vuku bulması şeklinde ortaya çıkıyor: Üretimin fabrika tipinden çıkıp bireyselleşmesi, yani yaygınlaşması, başka bir deyimle „ademi merkeziyetçi“ bir yapıya bürünmesi, bir yanı ile sermayenin yoğunlaşma eğilimine karşı potansiyel olarak „mülkiyetin yaygınlaşmasını yada demokratikleşmesi“ni beraberinde getiriyor. Eğer üretici güçler bu şekilde gelişirse, yada „üretken tüketiciler“ belli bir üretim amacına yönelik bir „network“de kooperasyon yapmak üzere biraraya gelerek yeni tipte bir „üretim tarzını“ hakim kılarlarsa bu, ekonomide ve en nihayetinde toplumsal yaşamda „yaygın demokratikleşmenin“ en mükemmel biçiminin temelini teşkil edebilir. Tüm bu özellikleri ile 3D-Printer tekniği, Boston'daki Massachusetts Institute of Technology (MIT) tespitine göre „endüstri ve ticareti tersyüz“ edecek.
Sonuç ne olursa olsun, hangi proje ne şekilde yaşama geçirilse geçirilsin ortaya çıkan gerçek şu: Teknolojik gelişme, maddi üretimde sürekli ve giderek artan şekilde „canlı iş gücü“nü ikame eden üretim yöntemlerini, bu şekilde bir rasyonalizasyonu beraberinde getiriyor. Üretim ne kadar çok otomatikleşirse, kol emeğine o kadar az ihtiyaç duyuluyor. Serbest rekabet koşullarında sermayenin kendini yeniden değerlendirmesi sürecinde sistemin geliştirdiği çözüm, sabit sermayenin (üretim araçları+ hammadde + taşınamazlar) değişken sermaye (ücretler) aleyhine genel sermaye toplamı içinde payının artması anlamına geliyor. Kapitalizmin ilk „makinalaşma“ devriminden bu yana açıkça gözlemlenebilen, ona özgü bir gelişme eğilimi:
„ İş makinalarının hammaddenin işlenmesine ilişkin olarak gerekli olan tüm işleri insanların herhangi bir desteği olmaksızın yapabildiği ve burada insanın sadece tamamlayıcı yardımına gereksinim duyulduğu andan itibaren, kendini detayda sürekli olarak yenileyebilen bir mekanik otomasyon sistemine sahibiz demektir.“ [21]
150 yıl önce bu tespitlerle adeta günümüzü gören Marx, gelişimin bugünkü yönünü şimdi görseydi acaba ne derdi?
[1] K.Marx, Das Kapital, 1. Band. : MEW, Bd. 23, S. 510-511, Berlin 1984
[2] Konuya ilişkin bilgi ve belgeler aşağıdaki kaynaklardan derlenmiştir:
- Deutschlands Zukunft als Produktionsstandort sichern. Umsetzungsempfehlungen für das Zukunftsprojekt Industrie 4.0 Hrsg.:Promotorengruppe Kommunikation der Forschungsunion Wirtschaft – Wissenschaft; acatech–Deutsche Akademie der Technikwissenschaften e.V. Frankfurt /Main, April 2013
- Zukunftsstrategie: Industrie 4.0, eineSonderveröffentlichung der Industrieverbände Bitkom e.V., VDMA e.V. und ZVEI e.V, Gütersloh Dezember 2013
- Umsetzungsstrategie Industrie 4.0, Ergebnisbericht der Plattform Industrie 4.0, Hrs.: BITKOM e.V., VDMA e.V., ZVEI e.V., Berlin-Frankfurt/M, April 2015
- BMF, Bundesministerium für Bildung und Forschung, Zukunftsbild Industrie 4.0, Hightech-Strategie, Berlin 2014
- F. Butollo/T. Engel, Industrie 4.0 – arbeits- und gesellschaftspolitische Perspektiven; P. Brödner, Industrie 4.0 und Big Data: Z, Zeitschrift marxistische Erneuerung, Nr. 103, September 2015, Frankfurt/M
- www.siemens.com
[3] Cyber-Physical Systems (CPS): Basit bir örnekle açıklayacak olursak; otomatik yardım çağrı sistemlerine, mesela Airbag sensörlu (sinyal) ve internet üzerinden bağlı sistemler, kaza durumunda bunu teşhis edip kaza yerini ilgili yerlere zamanında kablosuz ileten sistemlere CPS' li sistemler deniyor: Sensorik+informasyon ve telekomünikasyon komponentleri+network (internet) bileşimi ile fiziksel olayları, olguları, değişimleri aktarmaya yarayan kibernetik bir sistem.
[4] Bu deyim ile „akıllı“ şeylerin insanlardan bağımsız olarak birbirleri ile komünikasyona geçebilmeleri kasdediliyor.
[5] Yada RFID-Transporder : Elektromanyetik dalgalara dayanan bir teşhis etme sistemi. Alıcı ve verici sistemlerin -otomatik ve temas olmaksızın- canlı ve cansız varlıkları tanıma ve lokalize etmelerini sağlayan teknoloji.
[6] Bilgilerin yada programların extern olarak (yani çalışılan kompüterin dışında) sistemlerde kayıt altına alınması.
[7] Zeki Alptekin, „TTIP, CETA, TPP vs. vs.: Tarihsel kontexte „serbest ticaret anlaşmaları“nın global ekonomik gelişmelerdeki yeri“, S. 33: https://yenilesme.files.wordpress.com/2015/08/ttip-ve-ceta1.pdf
[8] http://www.plattform-i40.de/I40/Navigation/DE/Industrie40/Handlungsfelder/Arbeit40/arbeit-40.html
[9] BMF, Bundesministerium für Bildung und Forschung, Zukunftsbild Industrie 4.0, Hightech-Strategie, S. 9, Berlin 2014 Berlin
[10] Söz konusu istihdam ve ekonomik büyüme 80'li yıllardan beri Almanya'da çözülmesi gereken bir sorun olarak duruyor: GSYH'da büyüme %2 civarlarında 'tıkanmış' durumda. Bununla sıkı bir biçimde bağlı olan istihdam sorununu çözmede başvurulan neoliberal „esnek iş ilişkileri“ yaratma olanakları da sınırlarına ulaşmış görünüyor! Bu noktada, Industrie 4.0 projesinin makina sanayisi, informasyon ve komünikasyon, elektroteknik, kimya ve tarım sektörlerinde yaşama geçirilmesinin ekonomik büyümeye her yıl %1,7 katkı sağlayacağının tahmin edildiğini belirtelim.
[11] Bir BM (Birleşmiş Milletler) yan kuruluşu olan UNCTAD, global olarak hareket eden metaların %28’nin içinde bu tür „ithal edilmiş değer katkıları“nın olduğunu tahmin ediyor; dünya global ticaretinin yaklaşık %80’ninin herhangi bir şekilde multinasyonal şirketlerin “global üretim zincirleri” ile alakalı olduğu tespitini yapıyor. Bu sürecin itici güçlerini ise global düzeyde direk yatırım yapan uluslararası şirketler oluşturuyor. (UNCTAD 2013, Global Value Chains and Development, Investment and Value Added in the Global Economy, New York)
[12] http://www.plattform-i40.de/I40/Redaktion/DE/Downloads/Publikation/i40-gestalten.pdf?__blob=publicationFile&v=6
[13] Produktionsarbeit der Zukunft – Industrie 4.0, S. 90: https://www.iao.fraunhofer.de/images/iao-news/produktionsarbeit-der-zukunft.pdf
[14] „Herşeyi daha hızlı, gereğinde daha özgün, daha ucuza ve daha kaliteli“ üretme trendi! Bir süredir Batılı ekonomileri kapsayan bu trend, belki de bize; buralarda son zamanlarda belirgin olarak ortaya çıkan deflasyonist eğilimleri, yani fiyatların ortalama olarak nispeten aynı kalması yada gerilemesi, ekonominin ana sektörlerinde oluşan bu fiyat hareketsizliğini, söz konusu eğilimlerin hakim olmadığı diğer sektörleri de -oluşan sinerji ile- baskılayıp etkilemesini, yani enflasyonun, dolayısı ile faizlerin neredeyse sıfıra yaklaşması, dolayısı ile ekonomik büyümenin oldukça alt seviyelerde (%1-2) vuku bulması gerçeğini açıklıyor. Burada, verili koşullarda ileri kapitalist ülkelerin yapısal bir çelişkisi ortaya çıkıyor:
Bir yanı ile mikro düzeyde göreceli aynı kalitedeki metaları daha hızlı, daha özgün ve daha ucuza üreterek rekabet avantajı elde etme zorunluluğunun makro anlamda deflasyonist eğilimlere neden olması, öte yandan, bunun yatırımları olumsuz etkilemesi nedeniyle, sonuçta sermayenin (en azından bulunduğu ülkede) yeniden değerlendirme olanaklarının daralmasına yol açması... Bu durum soruna -sermaye açısından- iki türlü çözümü beraberinde getiriyor:
1. Sermayenin yeniden değerlendirme açısından daha verimli, rantabıl bölgelere, ülkelere sınırötesi ihracı,
2. Ucuzluğa rağmen ücretlerde -tüketimi yada talep artışını sağlayan- bir gelişme olmaması durumunda exporta yönelik ekonomik angajman.
Bütün bunlar bize, tam da şu an Almanya'nın içinde bulunduğu açmazı anlatıyor. Industrie 4.0 projesi ile bu sürecin daha da keskinleşeceği aşikar! Tasarımı, ulus-devlet motivasyonlu çıkışına rağmen küresel karaktere büründüren işte sürecin kendi içindeki bu çelişki... Bu süreç, Avrupa'da bir zamanlar feodallerin kendi çıkarları için yarattıkları kentlerin son tahlilde kendi mezar kazıcılarına dönüşmelerine benzemiyor mu!
[15] Industrie 4.0 tasarımına getirilen, sistemin bu şekliyle neden işlemeyeceğine dair az sayıdaki eleştirilerin toplandığı bir nokta da bu oluyor: Şimdiye kadar ki gibi üretim biçiminin linear ve merkezi olması zorunluluğu! Ancak bu itiraz, öncü firmaların Smart Factory (akıllı fabrika) pilot projelerinde daha şimdiden çürütülmüş durumda. Öyle ki şimdi artık çeşitli özgün ürünleri standard üretimi bozmadan aynı anda yapabilen robot makinalar bile var.
[16] „Industrie 4.0, şeylerin ve hizmetin internetinin özgünleştirilmiş halidir.“ (Platform Industrie 4.0)
[17] https://www.siemens.com/innovation/de/home/pictures-of-the-future/industrie-und-automatisierung/digitale-fabrik-industrie-4-0.html
[18] İşin (emeğin) Taylorist organizasyonu, yani en ince noktasına kadar rasyonel iş bölümü, maddi üretimin bandlarda kitlesel üretimi ve tüketimin birbirine bağlanarak yeni bir tüketim normunun oluşması (çalışanların refah seviyesinin artırılarak talep eden „tüketiciler“ haline getirilmesi) Fordist üretim biçiminin ana fikrini oluşturuyor.
Bu özellikleri ile kitlesel üretim, 20. yüzyıl başlarında ABD'de geliştirilerek ilk kez Ford otomobil fabrikalarında uygulanmaya başlandı. II. dünya savaşından sonra Batılı Avrupa ülkelerinde de uygulanmaya konan bu sistem, 50-60'lı yıllardaki yüksek ekonomik gelişme ve „refah“ dönemindeki talep yönelimli Keynesçi ekonomi politikalara da denk düştü. Böylesi bir birikim rejimi ile devasa oranlarda „kapital akümülasyonu“ sağlandı. Ancak bu model, 1970'li yıllarda biriken sermayenin yeniden değerlendirilmesi konusunda sınırlarına gelip dayandığından -kendini yeniden üretememiş olduğundan- „krize“ girdi. Yavaşlayan ekonomik büyüme ve giderek artan işsizlikle sembolize olan bu dönem, artık Post-Fordist dönem olacaktı. Bunun iki versiyonu ortaya çıktı:
1. „High Road“, ki bu işçilerin entellektüel becerilerinin üretim sürecine kanalize edilmesi, inovasyon, grup çalışması vs. ve „just in time“ üretimi temel alıyor, özellikle İsveç ve Japonya'da (Toyotizm) uygulanıyordu.
2. „Low Road“ise Fordist üretim biçiminin, iş bölümünün korunmasını temel alıyor, ancak eskisinin tersine iş ilişkilerinin esnekleştirilmesi ve bu politika ile „ücretlerin baskı altına alınması“ şeklinde bir „Yeni Taylorizm“i önceliyordu.
Zamanla rantabl olarak görülmeyen klasik üretim biçimlerinin kimi aşamaları, bulunduğu eski yapılarından koparılarak „dışarıya“ verildi (outsourcing), otomotiv sektörünün önder firmalarında üretim „dikey desintegrasyon“a uğratılarak çok yönlü ve „renkli“ ağlar, yapılar oluşturuldu. Bir anlamda Taylorizm' in daha da optimalleştirilmiş biçimini ifade eden Lean Production bu bağlamda ele alındı. Çıkışından günümüze geçirdiği evrime rağmen üretim sistemi özünde Fordist olarak kaldı: Esnekliğe, gelişmeye firsat tanımayan merkeziyetçi bir üretim sistemi!
[19] P. Brödner, Industrie 4.0 und Big Data: Z, Zeitschrift marxistische Erneuerung, Nr. 103, S.76-77
[20] Wirtschaftswoche 14.11.2017: http://www.wiwo.de/unternehmen/mittelstand/hannovermesse/industrie-4-0-so-sieht-der-arbeitsplatz-der-zukunft-aus/12583554.html
[21] K.Marx, Das Kapital, 1. Band. : MEW, Bd. 23, S. 402, Berlin 1984
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2025
4.02.2025
22.12.2024
1.07.2024
12.05.2024
15.04.2024
3.02.2024
24.11.2023
6.08.2023
11.07.2023