Yıldıray OĞUR
Çiğdem
Albasan, Köklü Değişim Dergisi’ne kadın ve eğitim yazıları yazıyordu. 5
Mart 2010 Cuma günü sabaha karşı ağır silahlı 10’dan fazla terörle
mücadele polisi Ankara’da oturduğu evini bastı. Eşi Murat Albasan eşinin
gözatlına alınmasına direndi. Çünkü eşi 3 aylık hamileydi. Polis
hakkında bir tutuklama kararı olmamasına ragmen onu da gözaltına aldı.
Peki,
ya 3 yaşındaki çocukları Muaz’a ne olacaktı? Almanya’dan yeni
gelmişlerdi. Çok fazla akrabaları yoktu. 3 yaşındaki Muaz, 75 yaşındaki
dedesine emanet edildi. Çiğdem Albasan, 5 aya yakın tutuklu kaldı,
doğumuna kısa bir süre kala cezaevinden tahliye edildi. Eşi ise ondan 7
ay daha fazla yattı.
Çiğdem Albasan’ın adı CPJ ya da Freedom
House raporlarına girmedi. Türkiye’deki laik ya da muhafazakâr medya da
onlarla hiç ilgilenmedi.
Çünkü karı koca Hizb-ut Tahrir üyesiydi.
Hizb-ut
Tahrir (Kurtuluş Partisi) 1953 yılında Filistinli Takiyyuddîn Nebhâni
tarafından kurulmuş uluslararası bir siyasi parti.. Partinin adıyla
bütünleşen amacı Hilafeti geri getirmek, (Ama Raşidi Hilafet yani
şûrayla seçimlerin yapıldığı İslam’ın ilk dönemlerdeki hilafet kurumu)
Müslümanları bir İslam devleti altında buluşturmak. Ama parti, bunu
yaparken şiddeti bir yol olarak kullanmayı reddediyor.. Bu yüzden
aralarında Avrupa ülkeleri ve ABD’nin olduğu 40’a yakın ülkede örgütlü
olan partinin 1953'ten beri kayıtlara geşmiş hiçbir şiddet eylemi yok.
Hatta herkesin silahlandığı Suriye’de bile parti hâlâ bu sivil çizgisini koruyor.
Hizb-ut
Tahrir, Türkiye’ye 1960’ların başında ODTÜ’de okuyan ve asistanlık
yapan Ürdünlü Osman Muhammed Mahmud ve Muhammed Ali Handan’la giriyor.
1964-67 arasında Hizb-ut Tahrir Türkiye vilayetinin sorumlusu ise daha
sonra parti ile fikir ayrılığına düşüp yollarını ayıracak olan Ercüment
Özkan.
Hilafeti geri isteyen örgütün o yıllardaki faaliyetleri,
Türkiye gündemini uzun süre meşgul ediyor. Bütün hilafetçilerin “kökünü
kurttuğunu” zanneden rejim yurt dışı kaynaklı bu hilafetçileri
cezalandırmakta gecikmiyor.
1968’deki beş yıla varan hapis
cezalarını veren ilk mahkeme kararının gerekçesi şöyle: “Hizb-ut Tahrir
Cemiyetinin ulaşmak istediği İslam ideolojinde milliyetçilik ve vatan
bağlarına yer verilmeyip bu mefhumlar yerine İslam akidesi ve Arap
lisanı ile Arap kültürü hakim kılınmak istendiğinden kurulması öngörülen
İslam devleti nizamında Türk Milliyetçiliği, Türk Kültürü ve lisanı ile
Türk Devletinin hükümranlığını yok edici ve Türkiye’yi Arap
ideolojisini tahakkuk ettirecek İslam devletinin bir ili derecesine
düşürmek fikri saklı bulunduğundan...”
Daha sonra 163. Madde’den
geliyor cezalar. 1991’de 163. Madde kalkınca bu kez Terörle Mücadele
Kanunu devreye giriyor. 2000 yılında tutuklanan Hizb-ut Tahrirciler
“silahsız terör örgütü''ne yönetici ve üye olmaktan ve manevi cebirden 3
ila 5 yıl arasında hapis cezaları alıyor.
2003 yılında AK Parti
iktidarının TMK’da yaptığı değişiklikle silahsız terör örgütü
suçlamasının altı boşalıyor ve Hizb-ut Tahrir sanıklarına mahkemelerden
beraat kararları gelmeye başlıyor.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün
mahekemelere gönderdiği örgütle ilgili bilgi notlarında da Hizb-ut
Tahrir şiddet kullanmayan bir örgüt olarak anlatılıyor.
Ama bu
DGM’ler yerine kurulan Özel Yetkili Mahkemeleri durdurmuyor. 2005
yılında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen bir Hizb-ut Tahrir
davasında mahkeme şöyle bir içtihadla sanıklara ceza yağdırıyor:
“Ancak
örgüt bugüne kadar herhangi bir şiddet eyleminde bulunmamış ve amacında
şiddeti öngörmediği belirlenmiş ise de, Türkiye Cumhuriyetinin anayasal
rejiminin yıkılması ve yerine şeriat esaslarına dayalı bir devlet
kurulması amaçlandığına göre bu amaç zaten kendi içerisinde şiddeti
öngörmektedir. Zira Türkiye Cumhuriyeti rejiminin demokratik yollar ile
halkın desteğini ve sempatisini kazanarak yıkılması mümkün değildir.
Bunun için mutlaka şiddete başvurması gereklidir. Bu nedenle Hizb-ut
Tahrir örgütü 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası kapsamında bir terör
örgütü kabul edilmiştir”
2006 yılında TMK’da Hizb-ut Tahrir
üyelerinin yargılandığı 7. Madde yeniden düzenlenip şiddet şartının
önceliği artırılıyor. Fakat bu kez de Yargıtay’ın aleyhte içtihad
kararlarıyla parti terör örgütü muamelesi görmeye devam ediyor.
O kararların en tuhafı Yargıtay 9. Dairesi’nin 2008 yılında verdiği dünya hukuk literatürüne girecek skandal içtihad kararı:
“Cumhuriyet
savcısının, örgütün silahsız olup sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı
TCK’nın 220/2 maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğuna ilişkin
itirazında 'Raşid-i Hilafet devletinin ihdasından sonra, Hıristiyan
devletlere cihat yolu ile kurulan Hilafet devletine dâhil etmek amacıyla
silahlı mücadelenin başlayacağı' amaç edinildiği anlaşılmakla, yerinde
görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan
hükmün ONANMASI talep ve dosya tebliğ olunur.”
Tuhaf bir şekilde
Emniyet örgüt hakkında bilgi isteyen mahkemelere gönderdiği şiddete
bulaşmamışlardır bilgi notlarının altına böyle bir görevi olmamasına
rağmen Yargıtay’ın bu içtihad kararını da ekliyor. Yani işi şansa
bırakmıyor.
Böylece Hizb-ut Tahrir üyeleri bu içtihada referansla silahlı terör örgütlerine aynı muameleyi görmeye başlıyorlar.
Aranan
silah ise 40 yıl sonra, 2009 yılı Temmuz ayında bulunuyor.. Hizb-ut
Tahrir Türkiye’nin yayın organı Köklü Değişim Dergisi’nin koordinatörü
Süleyman Uğurlu, ceza aldığı bir davadan kaçmak için Ankara’da adresi
görünen evde değil, başka bir evde kalmaktadır.
Ankara’da bir
cami çıkışı gözaltına alınır. Normalde hükmü verilmiş olduğu için kısa
bir süre de cezaevine gönderilmesi gerekmesine rağmen bir türlü
işlemlere geçilmez. Avukatını istemesine rağmen o talebi de
karşılanmaz. Adresi sorulduğunda esas adresini değil, saklandığı evin
adresini verecek kadar kendinden emindir.
Ertesi gün farklı
illerde Hizb-ut Tahrir’e yönelik bir operasyon olduğunu öğrenir. O
operasyona dahil edilmek için bekletilmiştir. Sadece kendisi değil,
geçici olarak kaldığı adresini polise verdiği evde bulunan bir
Kalaşnikof, bir pompalı tüfek, iki tane aydınlatma fişeğiyle birlikte.
Savcılığa sevk edildiğinde avukatı ona gözaltına alındığı gün olan tuhaf olayı anlatır Uğurlu’nun röportajından okuyalım:
“Avukatımdan;
gözaltına alındığım gün yani evimde arama yapılmadan bir gün önce,
elinde çanta olan iki kişinin evime girmeye çalıştıklarını komşuların
gördüğünü, bu kişilerin komşulara kendilerini polis olarak
tanıttıklarını, evde arama yapacaklarını söylediklerini, bunun üzerine
komşuların 'Arayıp haber verelim' deyince de 'Biz sonra geliriz' deyip
uzaklaştıklarını öğrendim...”
Ama buna rağmen tutuklanır. Hapis
yattığı 3 yıl boyunca bulunan silahlarda parmak izi aranmasını talep
eder ama bu talebi karşılanmaz.
Evinde bulunan iki aydınlatma
fişeği, askerî mühimmat çıkmıştır. Genelkurmay’a yazılmasını ister.
Genelkurmay malzemeyi kabul eder ama ekler “eksik ve çalıntı bildirimi
yapılmadığı için işlem yapamıyoruz. Savcılık, taleplerine rağmen
Genelkurmay’a bu malzemenin kime zimmetli olduğunu bir türlü sormaz.
Sonra
“örgütün eylem şekilleri, değerlendirildiğinde ERGENEKON terör
örgütünün, Hizb-ut Tahrir terör örgütünü kontrol altına alarak
yönlendirmeyi amaçladığı tespit edilmiştir” diyerek Hizb-ut Tahrir,
Ergenekon’a bağlanmaya çalışılır. Tutmaz.
Halen hapishanelerde 12
Hizb-ut Tahrir üyesi bulunuyor. Çeşitli operasyonlardan ceza almış
200’ye yakın Hizb-ut Tahrirci için istenen toplamda 900 yıla yakın hapis
cezaları ise Yargıtay’ın önünde bekliyor. Eğer cezalar onanırsa
Türkiye, hapisteki Hizb-ut Tahrirciler sayısında Çin ve Özbekistan’dan
sonra gelecek.
60 yıllık hareketin tarihinde dünyada sadece
Türkiye’deki polislerin bulmayı başardığı bir Hizb-ut Tahrirci’nin
evinden çıkan silahların üzerindeki parmak izi ise 5 yıl sonra hâlâ
meçhul…
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları













































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025