Ali BAYRAMOĞLU
Pazartesi günü, dün, en önemli mesele, bu yazı kaleme alındığı sırada henüz başlamamış olan Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu görüşmesiydi. Ne var ki, arka arkaya gelen terör saldırıları, ölüm ve şehit haberleri bu önemli gelişmeyi geride bıraktı.
Bir Kara Pazartesi yaşadık.
İstanbul Sultanbeyli'deki Fatih Polis Merkezi'ne bomba yüklü araçla saldırı yapıldı. Bomba imha ekibine açılan ateş sonucunda bir şube müdürü hayatını kaybetti. Üç eylemci öldürüldü. İddia ve bilgiler eylemin PKK tarafından yapıldığı yönünde.
İstanbul'da ABD Konsolosluğu'nun önündeki polis nöbet kulübesine DHKP-C militanları tarafından ateş açıldı.
Şırnak Silopi'de PKK'nın mayınlı saldırısında 4 polis memuru şehit oldu. 3 PKK'lı öldürüldü. Beytüşşebap'da askeri helikoptere açılan ateş sonucu bir asker şehit oldu.
Güneydoğu'da örgüt, İstanbul'da DHKP-C ve belki bir başka örgüt daha…
Güvenlik güçlerine yönelik saldırılar, bunların her geçen gün artması pek çok soru ve endişeyi doğal olarak beraberinde getiriyor. Kaybedilen hayatlarla, yaratılan ortamla ateş sadece düştüğü yeri yakmıyor, Türkiye'nin demokrasisi, istikrarı tehdit ediliyor ve hedef alınıyor.
DHKP-C'nin bugünlerde neden aktif saldırılara soyunduğu önemli bir sorudur.
Sultanbeyli Polis Merkezi'ne yapılan saldırının arkasından başka bir örgüt çıksa bile, Şırnak ve Beytüşşebap olayları, iki gün önce Silopi'deki 4 kişinin hayatını kaybettiği saldırı örgütün, git gide, mantığını kaybetmeye başladığını, denetimsiz bir şekilde silaha teslim olduğunu, savaşçı grupların galebe çaldığını gösteriyor.
Günlerdir gerek Kürt Siyasi Hareketi temsilcilerinin yaptığı açıklamalar, gerek HDP'den gerekse Kandil ve Brüksel'den mesajlar, çözüm sürecine geri dönüşle ilgili bir arzu ve beklentinin altını çiziyordu. Hatta Karayılan kısa bir süre önce verdiği bir söyleşide, 2 polisin başlarından vurularak öldürülmesinin örgüt emri olmadığını, bunun Apocu Fedailer adlı bir grup tarafından gerçekleştirildiğini ifade ediyordu. Zübeyr Aydar İMC televizyonunda katıldığı bir programda Karayılan'ın bu açıklamalarının veri alınmasını istiyordu.
Kürt hareketinin bu tür açıklamaları yapma ihtiyacının nedenleri ortadadır. Bunlar arasında en önemlisi siyasete geri dönüş arayışıdır.
Ne var ki, buna karşılık, güvenlik güçlerine yapılan saldırılardaki artış oranı, hızla geri dönüş imkanlarını azaltmakta, yolları tıkamaktadır.
Unutmamak gerekir ki her dönemin, geçmiş birimleri içeren kendisine has özellikleri, dinamikleri vardır. 2011 sonrası keskin savaş döneminin, 14 ayda 700 insanın hayatını kaybettiği günlerin çözüm süreciyle sona ermesi örgüt açısından bir veri olamaz. Diğer ifadeyle örgüt, silah, baskın, şiddet yoluyla devleti ve devletle ilişkileri istediği kıvama getiremez.
Unutmamak gerekir ki, örgütün nasıl 30 yıllık savaş tecrübesi varsa, devletin de PKK'ya karşı mücadele birikimi ve buradan elde ettiği deneyimler bulunuyor. Bugün gelinen noktada, siyasi iktidar ve devlet için belirleyici olan husus, çözüm sürecinin kimi unsurlarını kendi açısından yerli yerine oturtmak, 2013 şartlarına, yani örgütün Türkiye'deki silahlı birimleri çekmesi vaadine geri dönmeleri. Ancak en az bunun kadar önemli bir husus çözüm süreci sırasında iyice bir sorun haline dönüşen Güneydoğu'daki kamu düzeni meselesidir. Başka bir ifadeyle örgütün bu coğrafyaya devletimsi işlevlerle yayılma politikasıdır. Davutoğlu'nun devlet için varoluşsal dediği, örgütün geri adım atmamak için direndiği bu husus, tarafların çözüm sürecine dönme arzularına rağmen, aradaki makasın biraz daha açıldığını gösteriyor. Olabilecek en kötü senaryo, PKK şiddetinin ve devletin bastırma çabalarının karşılıklı denge içinde çatışmaları görece uzatmasıdır.
Kürt krizinde neredeyiz başlıklı son yazımda, silah ve şiddetin, limitleri belirleme gücünü kaybettiğini söylemiştim.
Evet, zaman tekrar konuşma zamanıdır ve bunu herkes arzu etmektedir.
Ancak temel koşulu PKK'nın eylemleri durdurması, bunu açık olarak ilan etmesi ve bağımsız girişimleri engellemesidir.
Aksi halde canlar yanmaya devam edecek…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025