Ali BAYRAMOĞLU
Türkiye çözüm sürecinin sona erdiği 2015 Temmuz’undan itibaren Kürt meselesinde içte ve dışta kuvvet ve asayiş politikalarıyla yol alıyor. Devlet ve hükümet bu politikalar ve kopuşun doğru, başarılı, sonuç verici olduğu kanaatinde.
Peki öyle mi?
İktidarın hedeflerine ve yöntemlerine oranla, en azından kendi beklentileri açısından sahaya bakıldığında ortada askeri bir başarı bulunduğu söylenebilir. Yeni teknolojik imkanlar, araçlar ve silahlar, hendek siyasetinin Kürtlerde ve kentlerde ters tepen sonuçları son üç yılda PKK’yı Türkiye’de iyice sıkıştırdı ve geriletti. Bunun yanında yasal Kürt temsilinin üzerine her düzeyde uygulanan baskıyla, yasal Kürt siyasi alanı daraltıldı, Kürt sorununun toplumsal algıda marjinalleşmesine yol açıldı. Görece bir başarı da Suriye’de elde edildi. Türkiye Zeytin Dalı ve Afrin askeri harekatlarıyla Suriye topraklarına girdi, Akdeniz’e ulaşacak Kürt kuşağının oluşmasını engelledi, PYD’yi Fırat’ın batısından doğusuna sürükledi.
Ne var ki, bu durum madalyonun sadece bir yüzünü oluşturuyor.
Diğer yüzde ise “öteki”nin başarısı var.
PYD Suriye’de 2011 öncesi hayal bile edemeyeceği bir konuma ulaşmış bulunuyor, bugün Suriye’nin beşte birini kontrol altında tutuyor. Bu alanda ABD’yle kurduğu ilişki ve ortaklıkla meşruluk kazanma ve kökleşme istikametinde ilerliyor. PYD’nin PKK’yla ilişkisinin ise mutlak olduğu tartışılmaz bir gerçek. Gelinen noktaya bakıldığında PKK’nın Türkiye topraklarında hareket alanı daraltılmış, askerlerin deyimiyle alan hakimiyeti sağlanmıştır. Bunu karşılık aynı PKK, PYD üzerinden Türkiye’nin hemen güneyinde, Fırat’ın doğusunda ABD’nin koruması altında geniş bir alanın hakimiyetini ele geçirmiştir. Türkiye merkezli Kürt hareketi, Türkiye’nin yanı başında, ABD-Fransız üsleriyle kaynaması bakımından Ankara’nın askeri girişimini müşkül kılan bir egemenlik sahası kurmuştur. Bu saha, ileriye dönük olarak statü kazabilecek, Türkiye’nin Kürtleriyle ilişki içinde bir çekim merkezi oluşturacak, Türkiye’nin Kürt bölgelerini etkileyebilecek bir niteliktedir.
''Yeni dönemin ‘tek doğru merkezli siyaset karşıtı’ duruşu, farklı bakan herkesi kriminalize etme eğilimi Kürt meselesi üzerinden zirve yapıyor.''
Türkiye’de hakim siyasi ittifakın beka tehdidi olarak gördüğü mesele de budur. PYD/PKK’nın Suriye’de Fırat’ın doğusunda kazandığı yarı yerleşik hale gelen alan Türk siyasal sistemi tarafından ana tehdit olarak tanımlanıyor, öncelikli sorun olarak ele alınıyor.
Bu durumda görmek gerekir ki, “başarı”, “askeri başarı” marjinalize etme iddialarının karşılığı sınırlıdır. Kimlik endeksli siyasi sorun ve talepler kendi kendilerine buharlaşmazlar. Nitekim akışkan sıvı, akan su kendine uygun bir yatak bulmuş, kuzeyden güneye akmıştır. Türkiye’de sıkışan örgüt Suriye’de güçlenmekte, Türkiye’nin Kürt sorunu bölgesel bir nitelik kazanmaktadır. Türkiye suyun yönünü kendi havuzuna çevirip bünyesine katmadıkça, suyun kaynağıyla ilgili çözümler bulmadıkça Kürt sorunu varlığını, Türkler, Kürtler, Türkiye ve siyasi düzen üzerinde etkilerini sürdürecektir.
Nitekim, Kürt meselesi dün olduğu gibi bugün de siyasi düzen, dengeler ve gidişin belirleyici unsurudur.
1- Kürt sorunu dış politikaya egemendir: Uzunca bir süredir dış politik ilişkiler, önemli ölçüde bu sorun etrafında şekilleniyor. Türkiye’nin Esad konusundaki tutumunu gözden geçirmesinden Rusya’yla kurduğu ilişkilere, İran’la yaşadığı yumuşamadan ABD’yle iplerin gerilmesine kadar dış politik dengelere ilişkin pek çok kritik gelişmenin arkasında esasen bu mesele yatıyor.
2- Kürt sorunu iç politikayı da yönlendiren ana bir unsurdur: İç siyaset sahasında oluşan yeni ittifak ve yakınlaşmaların temelinde bu sorunun yattığı açıktır. Cumhur ittifakının iki ana direğinden birisini (diğeri FETÖ meselesi) Kürt politikası oluşturuyor. Kürt sorununda özel gelişmeler ve tutumlar söz konusu olunca, AK Parti-MHP arasındaki ittifaka İYİ Parti de katılmakta, CHP ise sınırında dolaşmaktadır. Daha büyük bir ittifak şemsiyesi olan, yeni iktidar bloğunu temsil eden “askeri karargah, ulusalcılar-milliyetçiler-muhafazakâr aktör” halkalarını, hem Suriye üzerinden dış politika hem Kürt sorunu endeksli hukuk sınırlarını zorlayan asayişçi iç politika birbirine bağlıyor.
Bu tablo, sadece “askeri başarı iddiası ve sonuçlarını” görece kılmaz, aynı zamanda Kürt sorunun çözümüyle ilgili iktidar söylemini çelişkiye iterek havada bırakır. Kürt meselesinin çözüldüğünü ima eden, askeri yöntemin bu meselede hedefine varmak üzere olan yegane araç olduğunu söyleyen siyasetçi açıklamalarının karşılığını bulmak oldukça zordur. Sorunu terör eylemlerine, onların yaydığı tehdit ve korku haline indirgeyen bu tür söylemler, Özal öncesi veya Çiller evresi devlet politikalarına geri dönüşü ifade etmektedir.
Nitekim, bugün de o günlerde olduğu gibi iktidar güvenlikçi politikalar vurgusuyla yetinmiyor, aynı zamanda Kürt meselesinde siyaset ima eden her tür işaret bastırma hamlesiyle karşılıyor. Kürt meselesinde siyaset ya da çözüm gibi kelimelerin telaffuzu bile tepkilerle, tehdit kokulu uyarılarla karşılaşıyor. Bir süre önce Oslo’da farklı ülkelerden uzmanların da katıldığı, “Türkiye’deki Akil Heyetler” deneyiminin “çatışma çözümleri ve toplumsal meşruiyet ilişkileri” bakımından kullanılabilecek bir model olup olmadığını ele alan kendi halindeki bir toplantı bile şimşekleri üzerine çekiyordu. Meral Akşener’in dile doladığı, iktidara yakın kalemlerin, ulusalcı gazeteler ve internet sitelerinin, milliyetçi grupların aynı anda ve hep birlikte “muhtemel siyaset tehlikesi” olarak hedef aldıkları bu toplantıyı, MHP lideri grup toplantısında şu sözlerle yerden yere vuruyordu: Çözüm süreci gömüleli çok olmuştur, şansınızı fazla zorlamayın. Milletin şamarını yerseniz Hanya’yı da Konya’yı da öğrenir, Oslo’yu da İmralı’yı da görür, kendinizi mekap giyerek dağda taşta bulursunuz. Akıllı olun, aklınızı başınıza alın, üstünü başınızı yırtmayın, çözüm çığlığı atmayın, zira meydan boş değildir, Milliyetçi Hareket Partisi’nin gözü üzerinizdedir...
Yeni dönemin “tek doğru merkezli siyaset karşıtı” duruşu, farklı bakan herkesi kriminalize etme ve hedef gösterme eğilimi, bu son örnekte de görüldüğü gibi Kürt meselesi üzerinden zirve yapmaktadır. Ülkede Kürt hassasiyetini taşıyan siyasilere, sivil örgütlere, Kürt sorununu tartışmak isteyen düşünce insanlarına ve akademisyenlere yönelik söylem, bakış ve uygulamalar, söylem ülkede otoriterleşmenin önemli taşıyıcılarından birisi haline gelmiş bulunuyor.
Su bu seviyede de birikmektedir. Geçen günlerde katıldığım bir toplantıda, eski bir Diyarbakır Milletvekili, Kürt sorununun meşru ayakları da dahil olmak üzere her yönüyle kriminalize edilmesinin ileriye yönelik öfke biriktirici risklerini hatırlatıyordu. Diyarbakır’dan bir oda başkanı bu şehirde örgütle ilgisi olamayan 800 işadamının yargılandığı söylüyor, bunun ifade ettiği travmanın altını çiziyordu.
Şiddete karşı silahlı tedbir kaçınılmazdır. Ancak dev etnik-politik sorunların çözümü, ancak siyaset üzerinden mümkündür.
Kim ne derse desin, siyasete dönüş Türkiye için bir beka meselesidir.
KARAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025