Alper GÖRMÜŞ
Taraf gazetesi, 28 Kasım’da yayımladığı 25 Ağustos 2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) belgesinin ardından, uzun bir süre boyunca da bu belgenin nasıl “okunması” gerektiğine dair ek belgeler yayımladı...
Birinci gün yayımlanan belgenin önemli bir haber olduğunu yazmıştım... Fakat Taraf’ın “2004’teki MGK kararlarının uygulandığı”nı ispat kabilinden sonraki günlerde gelen devam haberleri için aynı şeyi söyleyemeyiz; o haberler anakronik ve manipülatifti.
Hatta bir aşamada, biraz sonra ele alacağım öyle bir şey yapıldı ki, görünce, gazetenin editoryal sağduyusunun toptan berhava olduğunu düşünmeden edemedim.
Ya da “sağduyu”da bir sorun yoktu, Taraf ne yaptığını gayet iyi biliyordu ve beni şaşırtan o haber gayet “bilinçli” bir editoryal tercihi yansıtıyordu... O zaman da şu soru kaçınılmaz oluyordu: “Taraf, bunu neden göze alıyor?”
İlave bir soru...
Sözünü ettiğim haber Taraf’ta henüz yayımlanmadan önce kaleme aldığım üç yazıda, gerek 2004’teki MGK belgesinin, gerekse de sonraki yıllarda Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükümetlerinin “irticaya karşı mücadele”sini gösteren belgelerin dönemin koşullarından bağımsız olarak değerlendirilemeyeceğini söylemiş, o koşulları uzun uzun anlatmıştım.
Sırf, yayımlanan bütün belgelerin, 2000 yılında Ecevit hükümeti döneminde askerlerin zorlamasıyla kurulan Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu’nun damgasını taşıması bile bunu göstermeye yeterliydi. Kurul, bilindiği gibi lağvedildiği 2010 yılına kadar faaliyetlerini sürdürmüştü.
Taraf’ın, dönemin koşullarını ve bağlamı tümden gözardı ederek yaptığı yorumların neden geçersiz olduğunu şu basit soru bile gösterebilir:
Gazete, 2004’teki belgeyi ve sonrasındaki “takip” belgelerini, söz gelimi imzalandıkları tarihlerde deşifre etseydi, onların üzerlerine şimdi yaptığı yorumları bindirebilir miydi?
Düşünün, Taraf, sözgelimi 25 Ağustos 2004 tarihli belgeyi bir gün sonra, 26 Ağustos 2004’te deşifre etseydi... Bu belgeyi, sırf “zâhir”e (altındaki hükümet imzalarına) bakarak şimdi yaptığı gibi “AK Parti Gülen cemaatine ve bütün ‘irticai’ örgütlere savaş açtı; işte de belgesi” diye sunabilir miydi? Sunsa inandırıcı olur muydu? Buna kendisi inanır mıydı?
Dediğim gibi, önceki üç yazıyı kaleme aldığımda, Taraf, “2004’teki MGK kararlarının uygulandığının ispatı” dizisinden, yukarıda işaret ettiğim haberi henüz yayımlamamıştı...
Bu haberle birlikte, nasıl bir “editoryal problem”le karşı karşıya olduğumuz tartışmasına bir kez daha dönmek lüzumunu hissettim.
Casusluk suçlamasıyla dava...
Ben bu yazı üzerine çalışırken, savcılığın Mehmet Baransu aleyhine “casusluk” suçlamasıyla soruşturma başlattığı haberi geldi...
Sözünü ettiğim Taraf haberine geçmeden önce bu girişimle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum...
Çok zorlama, çok tehlikeli, çok yanlış bir girişim bu.
Gazetecilik “sır ifşa etme” mesleğidir ve kamusal önemin bariz olduğu durumlarda, gazeteciler icabında bedelini yüklenerek yasaların “suç” saydığı “ifşa”lardan da kaçınmamalıdır.
Fakat bir gazeteci, elindeki haberin bu nitelikte bir haber olduğuna ve onu yayımlamaya karar verdiğinde, karşılaşacağı müeyyidenin yasalarda tarif edilenin çerçevesi içinde kalacağını bilmelidir. Örneğimizde olduğu gibi, keyfî ve olmayacak suç isnatlarında bulunmak, sadece o gazeteciye değil bütün gazetecilere verilmiş bir gözdağı olarak yorumlanır... Bu, gazetecileri belirsizliğe ve onun üzerinden otosansüre sürüklemek anlamına gelir ki, sonuçları hiç hayırlı olmaz.
Ben, gerçekliği konusunda hiçbir itirazın bulunmadığı haberlerin, hangi sırrı deşifre ederse etsin takibata uğramaması gerektiğini düşünüyorum... Yani, yayımlanmasının suç olduğu yasalarda belirtilmiş bir belgeyle ilgili olarak soruşturma yürütülmesini “yasal” saysam da kendi ölçülerim içinde “meşru” saymıyorum.
Ne yazık ki bu şimdilik sadece ülkemiz için değil dünya için de naif bir temenniden öteye gitmiyor.
Fakat “yasal”ı bu kadar esnetmek, oradan da “yok artık” dedirten suç isnatlarına sıçramak “yasal” değildir.
Umarım bu girişim daha fazla yol almadan bir noktada durdurulur.
“İşte ‘uyguladık’ itirafı...”
Geldik, 5 Aralık tarihli Taraf’ın, Mehmet Baransu imzalı haberine... Sürmanşetteki haberin başlık-spot-giriş kombinasyonu aynen şöyle:
Başlık: “İşte ‘uyguladık’ itirafı...”
Spot: “Hükümet, ‘uygulamadık’ dediği 2004 MGK’sındaki ‘Gülen’i bitirme kararlarını’ nasıl uyguladığını, 2005 yılında CHP’nin soru önergesine verdiği yanıtta tek tek itiraf etti...”
Giriş: “Taraf’ın yayımladığı, Ağustos 2004’teki Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan Fethullah Gülen cemaatine yönelik kararı gösteren belge hakkında hükümet kanadı ve bakanlar, ‘Yok hükmündeydi, karar uygulanmadı’ diyor. Taraf ise bu ifadeleri yalanlar nitelikte yeni belgelere ulaştı.
“MGK’dan bir yıl sonra CHP Iğdır Milletvekili Yücel Artantaş’ın verdiği soru önergesini cevaplayan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Başbakanlık Uygulamayı Takip Koordinasyon Kurulu’nun (BUTKK) her ay toplanıp, irticai unsurlara yönelik takibat denetimleri yaptığını, bunları raporladıklarını, ayrıca kanuni düzenlemeler ve idari tedbirler aldıklarını resmî yazıyla itiraf etmiş.”
O gün neden kıyamet kopmamış?
Taraf’ın “Uygulamışlar... İşte belgeleri” dizisinin bu en çürük halkası o kadar çürük ki, ve bu o kadar bariz ki, onun öyle olduğunu göstermeye çalışmak bile tuhaf olacak... Fakat en azından, bunun farkında olmadıkları anlaşılan eski arkadaşlarımız için bunu deneyeceğim...
Sevgili arkadaşlarım;
CHP milletvekilinin önergesinin tarihi olarak 11 Temmuz 2005’i veriyorsunuz... O tarihte üzerinde birleşilen ortak kanaat şu değil miydi:
AK Parti ile Cemaat’in arasından su sızmamaktadır... El ele vermişler, ortak tehdit “askerî vesayete karşı” birlikte mücadele etmektedirler ve fakat bu arada da memleketi hızla “şeriat”a doğru sürüklemektedirler.
Zaten CHP’li vekil de önergesini “irticaya karşı mücadele”nin nasıl tavsatıldığını kamuoyuna göstermek üzere vermemiş midir?
Fakat o da ne? Gelen cevap -sizin yorumunuza itibar edecek olursak- ortalığı biribirine katacak niteliktedir... Herkesin düşündüğünün tersine, hükümet “Gülen’i bitirmeye” karar vermiştir ve bunun uygulamalarını da “soru önergesine verdiği yanıtta tek tek itiraf” etmiştir. (“İtiraflar”ın Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu’nun marifetlerinin anlatılmasından ibaret olduğunun Taraf’ın haberinde mündemiç olduğunu hatırlatayım burada).
İyi de arkadaşlar, o gün neden parlamento muhabirleri ortalığı biribirine katmamış... Ortalık neden yıkılmamış?
Haberinizdeki şu bölüm de çok hoş:
“CHP eski Milletvekili Yücel Artantaş’a ulaştık. Artantaş, soru önergesini hatırlamadığını, arşivine bakıp, sürecin devamıyla ilgili nasıl bir çalışma yaptığını bizlerle paylaşacağını açıkladı...”
Bari bu sizi uyandırsaydı be arkadaşlar... Düşünün, bir CHP milletvekili, verdiği bir soru önergesine gelen cevapla ispat ediyor ki, AK Parti daha 2005’te “Gülen’i bitirmek” üzere faaliyete geçmiştir... Yani AK Parti-Cemaat ittifakı paramparça olmuştur...
Peki, bu muazzam “müjde”yi alan CHP milletvekili nasıl olmuş da müjdeyi kamuoyuyla paylaşmamış? Düşünün, adamcağız hatırlamıyor bile verdiği önergeyi ve aldığı cevabı; o kadarcık bile iz bırakmayan bir hikâyeyi şimdi bize “2004 MGK kararlarının uygulaması... AK Parti’nin ‘Gülen’i bitirme’ kararlılığının ispatı” olarak sunuyorsunuz.
Olacak şey mi bu?
Gerçekten, n’oldu size? Basiretinizi bağlayan şey ne?
Sorumu yanlış anlamayın, “siyaset”ten değil “gazetecilik”ten söz ediyorum...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sırada Türkiye mi var?
19.06.2025 - ‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
17.06.2025 - “DEM, demokrasiye ihanet ediyor” korosuna karşı cesur, âdil, ahlaklı bir cevap; Özgür Özel’den…
8.06.2025 - Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var
1.06.2025 - Vicdan duygusunun sızamadığı bir sevme biçimi olarak ultra milliyetçilik
11.05.2025 - Kürt sorunu, PKK sorunu, PKK’lılar sorunu
8.05.2025 - İrfanından nasiplenebilecek miyiz?
4.05.2025 - “Medyanın yüzde 70’inin genel yayın yönetmeni olarak devlet ve iktidar” bahsi
29.04.2025 - Müsâdeme-i efkârdan müsâdemenin doğduğu dünyanın dışından yazılmış bir kitap okudum
25.04.2025 - Sırrı Süreyya Önder: Bir önyargı parçalayıcısı…
21.04.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
mehdi avis
sizin ve baransunun sayıları artsın inşallah.Kim olursa olsun bu ülkenin aleyhine yapılan işleri deşifre etmek lazım.hakikat olması şartı ile